Beni Duyuyor musun?

Sebep

Beni Duyuyor musun? 

“Nazan! Çabuk odanı topla, misafir geliyor… Bak, şaka değil, duydun mu?” 

“Nazan! Yine etraf darmadağın! Ya, insan hiç mi rahatsız olmaz yaa... Hiç mi ya!”

“Nazan! Sana diyorum… Ya kime diyorum, duymuyor musun?”

“Sen niye duymuyorsun beni ya? Annenim ben senin, annen!”

“Nazan bak, sabrımın sınırlarına geldim… Bu yaşta elimden bir kaza çıkacak, bak!”

Nazaaaannn.!!!!

Bir Arpa Boyu

Süreç

Bir Arpa Boyu

Oturduğu bankta, gökyüzüne doğru baktı. Masmavi bir tavanın altındaydı. Korna, araba ve insan sesleri birbirine karışıyordu. Hepsinden sıyrılıp rüzgârı hissetmeye, önündeki denizin kokusunu ciğerlerine çekmeye ve rahatlamaya çalıştı Ahmet. Ne içindi bu kadar koşturmaca? Nereye yetişmeye çalışıyordu insanlar? Ve sonra kendini düşündü, ulaşmak istediği yer neresiydi? Ne kadar yol almıştı? Zihnindeki bu soruların nedeni, bugün iş yerinde farkettiği boşluk hissiydi. Karmakarışık bir halde, tüm sorular ruhunu kovalıyordu sanki. Aslında; ne katı mesai saatleri, ne uyumsuz çalışma arkadaşları, ne de hizmet ettiği insanların yanlış davranışları onu olumsuz etkilemişti. Ama bugün, bu bankta, neden bu kadar yorgun hissettiğini anlamaya ihtiyacı vardı. Sanki arşınlarca yol gitmiş ama bir arpa boyu yol alamamış gibiydi. Ona yorgun hissettiren şey, neyi neden yaptığını bilmemesiydi. 

Manken Yürüyüşü

Hedef

Manken Yürüyüşü

Podyumda yürüyen mankenleri biliriz, ne güzel yürüyorlar değil mi. Sopa yutmuş gibi sırtları dimdik, göbek içeri göğüs dışarı. Ve tabii ki o hedefe kilitlenmiş bakışları… Bu tarz bir yürüyüş, hem de kendinden nasıl emin… Kimin hoşuna gitmez ki? Haa, tabi bir de kamburunu çıkarıp, sağa sola serkeş sallanmaları olan, bir yere gözünü dikip bakamayan mankenler de var. Belki de konsept icabı ama çok da çekici gelmiyor maalesef. Üzerinde taşıdığı güzel de olsa, taşıyanın ahvalinden ötürü, pek dikkatleri cezbetmiyordu.

Aslında mesele, ne mankenler ne de üzerlerinde taşıdıkları. Ama o bariz görünen özgüven var ya, işini iyi yapanların duruşu gibi hani. İşte o duruşa yansıyan arka plan...

Küçük Bir Yayla Macerası

Yayla

Küçük Bir Yayla Macerası

Okullar kapanmış, yaz tatili başlamıştı. Koca bir yaz 4 çocukla, bu küçücük evde nasıl geçecek diye, Ayşe kara kara düşünüyordu. 19 yaşında evlenmiş, 20 yaşında anne olmuştu. Peş peşe gelen çocukların, birini nasıl büyüteceğini bilemeden diğerini kucağına almıştı. En büyüğü 13, en küçüğü 5 yaşındaydı. Şehir hayatının verdiği güvensizlik, çocukların dışarıda oynamalarına engeldi. 6 kişilik bir ailenin ev işleri de hayli zordu. Çocuklardan birine bir iş söylese, diğeri o yapsın diyor, ötekisi iş yaparken diğeri onun işini bozuyor, evin içinde sürekli yüksek sesli bir gündem oluyordu. Ayşe, ne çocukları yönetmeye ne de evdeki işlerine bir türlü yetişemiyordu.

Kıvam

Kıvam
Kıvam
 


“Aaaaaa, ama ayıp ya! Bir haftadır size ne kadar su verdim. Hem, gece yağmur da yağdı, iyice sulandınız, doyup taştınız resmen. Şimdi neden boynunuzu eğdiniz bakayım?”

The Meaning Of Life

The Meaning Of Life

The Meaning Of Life

If you suddenly would find yourself on a journey…

What would you wonder first?

Would you like to know… 

where you came from,

where you should go to,

why you are on this path,

who are the people that accompany you,

how to get where you need to go?

Sınav Sahası: Çalışma Masası

Sınav

Sınav Sahası: Çalışma Masası

Derya, çalışma masasının başındaydı yine. Sağ tarafa boy sırasına göre dizilmiş kitaplar, sol tarafta not defteri, karşısında rengârenk kalemlerle dolu kalemliği… Çalışma alanına, masa düzenine çok önem verirdi. Ne de olsa, gününün 7- 8 saati burada geçiyordu…

Çocukluğundan beri çok severdi çalışmayı. Birilerine zor gelen okuma, not alma işleri onun için eğlenmenin bir parçasıydı. Annesi disiplinli ve kuralları olan bir kadındı. Uyku saati belliydi, okul dönemlerinde televizyon izlenmez, misafirliğe gidilmez, misafir kabul edilmezdi. Daha keyifli bir aktivite olmayınca, Derya ders çalışmayı oyun haline getirmişti. Yeni kitap kokusu, rengârenk kalemler, farklı silgiler onu heyecanlandırmaya yetiyordu.

Bahçedeki Yabani Otlar

Verim

Bahçedeki Yabani Otlar

Selma, mutfak tezgahına yaslanmış, ellerinde topraklı eldivenlerini unutmuş, üzüntüyle bahçeye açılan pencereden dışarıyı seyrediyordu. Sabahın ilk ışıklarında uyanmış, herkes uyurken usulca üzerini giyinmiş, çok sevdiği bahçesine kendini atmıştı. Ne hayallerle almışlardı o evi…

Peki, Sen Neyi Seçtin?

seçim

Peki, Sen Neyi Seçtin?

Köpüklü kahvesinden, keyifle kocaman bir yudum aldı. Gözleri, pencereden dışarı dalmıştı. Sonbahar ne de güzel gelmişti, bu sene bu şehre. Uçuşarak yerlere düşen rengarenk hazan yaprakları, tam bir görsel şölen değil miydi? Gözlerini kapattı ve yaprakların hışırtısını dinleyerek, serin havayı yüzünde hissederek yürüdüğünü hayal etti.

Vazgeçmek mi? Hayır!

Vazgeçme

Vazgeçmek mi? Hayır!

“Çıldırıcam artık! Uyusana evladım uyuuuu! Nedir seninle bu çözemediğimiz uyku meselesi?! Bütün çocuklar uyudu bir sen ayaktasın, yeter artık yeteeeer!”

Elif gene gecenin bir vakti bağırıyordu. Kime? Henüz bir buçuk yaşındaki, sabahları baldan tatlı olup akşamları genzini yakarcasına şekerlenen kızına…

Fermide

Botoks

Fermide

Son birkaç yıldır, saçlarındaki beyazlar belirginleşmeye başlamıştı. Kahverengi, düz saçlarının arasındaki aklar, ona ayrı bir olgunluk katıyordu. Yanakları da aşağı doğru hafif sarkmaya başlamış, yüzündeki çizgiler belirginleşmişti. Boyamıyordu saçlarını, doğallıktan çıkmayı hayatı boyunca hiç sevmedi. İnsan, yaşı ile barışık olmalı diye düşünürdü.

Her Şey, Her Şeyle İlişkilidir...

Tesadüf

Her Şey, Her Şeyle İlişkilidir...

Bütün gece uyumamış, ağlamaktan şişen gözleri artık pes ettiği için, sabaha karşı bilinçsizce kapanmıştı. Bu, uykusuz geçen onlarca geceden biriydi sadece. Durumu kabullenemeyişin verdiği sıkıntı, sürecin değişmeyecek olması ve artık kontrol edemeyeceğini kabul etmek zorunda kalışı tüm hücreleriyle reddettiği bir durumdu. Saat 10:25’te telefonun sesiyle irkildi. Arayan avukatıydı.

Balance

Balance

Balance

Have you ever seen a flower with leaves on one side?

A branch that gives off its leaves on one side.

Or a tree with branches only on one side?

Bitişin İşareti, Başlamış Olmasıdır...

Süre

Bitişin İşareti, Başlamış Olmasıdır...


Plastik maskenin içi, hafif buharlanmış gibi görünüyordu. Maskenin ardındaki yüzde ise, acılı bir ifade vardı… Nefes almakta güçlük çektiği her halinden belliydi… Yaşı ileri olmasına rağmen, evde dahi uzun durmayı sevmezdi. Şimdi bir yatakta sabit durmaya çalışması bile başlı başına bir mücadeleydi. Bu düşüncelerle babasına doğru yaklaşmaya başlamıştı ki hemşirenin net uyarısıyla duraksadı.

Görünmeyeni Görebilmek

Derinlik Algısı

Görünmeyeni Görebilmek

Uzun süredir yenilenmeyi bekleyen ahşap parkeler, her bir adımla gıcırdıyordu. Evin içerisinde “Ben buradayım!” demeden dolaşmak mümkün olmuyordu artık. Hele ki üst kattaki çalışma odasına kimseye çaktırmadan gidebilmek, neredeyse imkansızdı. Ama Osman kararlıydı… Ayak ucuyla, usul usul yürüyerek, dedesinin kimseyi kabul etmediği meşhur odasına girmeyi aklına koymuştu. Geçen kıştan beri, merakla o odaya girmenin hayalini kuruyordu. Dedesi saatlerce o odaya kapanıp ne yapıyordu? Nasıl vakit geçiriyordu? Bir adım… bir adım daha… derken sonunda odaya ulaşmıştı. 

Atları Bağlayalım...


Hız

Atları Bağlayalım...

‘Arkandan atlı mı kovalıyor Mert? Bi’ koşturma artık, yavaş!’ 

Uzun ve kalabalık platformda ilerlerken, eşinin kulaklarında yankılanan sesiyle adımlarının sıklığını azalttı Mert… ‘Yavaş…’ Sahi nereye yetişmeye çalışıyordu ki?

Kaçırdığında, bir diğerini en fazla 3 dk. daha fazla bekleyeceği metro vagonuydu sonuçta… 

N’olur Beni Anla

Anlaşılmak

N'olur Beni Anla

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri, konuşabilme marifetidir. İnsan da kendini çoğunlukla konuşarak ifade etmeye çalışır. Duygu ve düşüncelerini güzel bir şekilde aktarabilmek için, bazen diksiyon kursuna gider bazen edebi eserlerden alıntılar yapar. Bazen tonlaması ile, bazen seçtiği kelimelerle, bazen az ama öz, bazen uzun uzun konuşarak anlaşılmayı bekler.  “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır.” diyerek, konuşmanın gerekliliğini vurgular.

Köprü

Köprü

Köprü

Köprülerin bağlantı kurma, geçiş sağlama görevi vardır. Suların, denizlerin üzerinden karaları birbirine bağlar. Şehirleri ve hatta kıtaları bağlayıp, bir kıtadan diğerine geçme imkanı oluştururlar.

İnsan anatomisine bakıldığında, köprücük kemiği sayesinde, sağ ve sol omuzun birleşmesini ve kolların sabit bir yerden hareket etmesini sağlar.

Neden Ben?

 Bedel

Neden Ben?

Güneş ışığı, krem rengi perdeden süzülüp, odayı aydınlatmaya başlamıştı.  Komşuları Pakize Teyzenin sesi, bitişik odadan duyulmaya başladı: “Kerem kalk artık, okula gecikeceksin.” Saat 07:00 oldu demek ki, diye düşündü Gözde. Her sabah tam 07:00’da, Pakize Teyze, Kerem’i uyandırma çalışmalarına başlardı. Kerem her sabah “Of anne yaaa, tamam kalkıyorum!” der, bir türlü yataktan kalkamazdı. Okula yetişemeyeceği için bir taksi çağırılır ve Kerem apar topar okula bırakılırdı.

Bir Dolu Tabak, Birkaç İyi Sonuç...

Etki

Bir Dolu Tabak, Birkaç İyi Sonuç...

Esma, yoğun çalışma hayatı olan bir kadındı. Bu tempoya bağlı uyku düzeni, beslenme şekli onu biraz yıpratan tarzdaydı. “Mümkünse işlerimi halledeyim, evi bulayım, sabah tekrar işe gideyim…” döngüsünde yaşıyordu.

Yetkin mi, Yetkili mi?


Yetki

 Yetkin mi, Yetkili mi? 

Yüzüne vuran ayaz, uykusundan uyandırdı. Dışarıda lapa lapa yağan karın getirdiği temiz koku ve soğuk, gözlerini açar açmaz ayılmasını sağladı. Annesi odasının camını açmıştı… Kar yağışının çok olduğu, kış şartlarının zor geçtiği bir şehirde yaşıyordu Gülcan. Lisede üçüncü sınıf olmuştu artık.  

Macera Dolu Amerika

Bedel

Macera Dolu Amerika

Emre gözlerini ovuşturarak kapıdan girdi. Merve, içeride kocaman gülümsemesiyle onu bekliyordu.

“Günaydınnnn! Sana kahve aldım. Al iç, ayıl biraz.”

Kürkçü Dükkanı

Başarı

Kürkçü Dükkanı

Yaratılan her varlık kusursuz bir işleyiş sergiler…

Kendi haline bırakıldığında ağaçlar kök salar ve büyür. 

Dereler gürül gürül akar, denizlerle, okyanuslarla bir olur. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…  Bunun için, Sevdiği insan...