Her Şey, Her Şeyle İlişkilidir...
Bütün gece uyumamış, ağlamaktan şişen gözleri artık pes ettiği için, sabaha karşı bilinçsizce kapanmıştı. Bu, uykusuz geçen onlarca geceden biriydi sadece. Durumu kabullenemeyişin verdiği sıkıntı, sürecin değişmeyecek olması ve artık kontrol edemeyeceğini kabul etmek zorunda kalışı tüm hücreleriyle reddettiği bir durumdu. Saat 10:25’te telefonun sesiyle irkildi. Arayan avukatıydı.
“Merhaba Bilge Hanım. Duruşma sonlandı, resmen boşandınız, hayırlı olsun.”
Bilge, uyku sersemliğiyle; “Ne boşanması, kimin duruşması, siz kimsiniz?”
“Ben avukatınız Hakan. Suat Bey ile duruşmanız vardı bugün. İyi misiniz Bilge Hanım?”
Bilge, karşısında duran aynadaki yansımasını gördü, bu perişan halinin sebebini anladı ve;
“Ha! Tamam! Pardon! Yapmam gereken bir şey kaldı mı peki?”
“Boşanma evraklarınızı ofisimden alıp, önümüzdeki hafta, nüfus müdürlüğünden yeni kimlik talebinde bulunabilirsiniz. Malum, soyadınız geçerli değil artık. Onun dışında yapılacak bir şey yok. Yeni hayatınız mutluluk getirsin. Hoşça kalın…” diyerek telefonu kapattı.
Bilge, telefonu kulağından indirecek güce bile sahip değildi. O halde aynaya birkaç dakika daha bakakaldı. Dağılmış saçları, şişmiş gözleri, kızarmış burnu… Bu görüntüye bakarak, yeni hayatının nasıl mutluluk getirmesini bekleyecekti?
Okulu bitirip çok beklemeden işe girmişti. Birkaç ay sonra, aynı kurumda Suat işe başlamıştı. Kadın ağırlıklı bir ofiste çalışıyorlardı ve geneli bekardı. Suat, çok sıcak kanlı, girdiği ortamı şenlendiren, herkesin yardımına koşan, herkes tarafından sevilen biriydi. Sıcak davranışları, bekar hanımlar için bir yandan “Acaba mı?” hissi oluştururken, bir yandan da “Ama herkese karşı öyle…” düşüncesiyle kafa karıştırıyordu. Sevilen ama güven konusunda düşündüren biriydi.
Bilge’ye, bir hafta sonu dışarıda kahvaltı etme teklifiyle ilişkileri başladı. Suat’ın aman aman bir yakışıklılığı, varlıklı bir ailesi, hayatına güç katacak bariz bir özelliği yoktu. Bilge, bir kadın olarak düşündüğünde, pek etkilenilecek bir tarafı olmadığının farkındaydı. Ancak, o kadar bekar arkadaşının arasından seçilmiş olmak, herkesin ılımlı bakabileceği birinin, onların değil kendi peşinden koşması Bilge’nin egosunu okşamıştı. Şimdi seçim sırası Bilge’deydi. Ofisteki arkadaşlarına ilk buluşmalarını anlattığında, hepsinin gözünün içine tek tek baktı. Mimiklerini tek tek inceledi. Kimin yüzü düştü, kim kıskandı, kim sevindi herkesi ayırt etmeye çalıştı. En samimi olduğu arkadaşı Cansu, yalnız kaldıkları bir molada Bilge’yi uyardı.
“Bilgecim, Suat ile ilgili erken karar vermesen mi? Biraz daha gözlemlesen mi? Yani bu şirketten dışarıda görüştüğü başkaları da oldu zamanında. Senin gibi herkese söyleyen olmadığı için haberin olmamış belli. İyi biri ama sanki bu ilişkiler konusunda biraz dikkat edilmeli...”
Bilge’nin yüzü düşmüş bir şekilde; “Bunları duyduğuma hiç şaşırmadım Cansu! Suat herkes tarafından ilgi duyulabilecek biri. Şu kadar insanın arasından benimle olmak istediği için, tabi ki çekemeyenler olacak. Çamur at izi kalsın değil mi? Daha önce bu ofisten kimseyle görüşmediğini söyledi Suat. Hatta bu tarz dedikoduların çıkabileceğini de… O yüzden sen canını sıkma Cansucum, benim kafam rahat.”
Cansu’nun uyarısından sonra, peşi sıra birçok uyarı daha gelse de, Bilge hiçbirini duymak istemedi. Aksine kendisini daha önemli, daha değerli, insanlar tarafından çekilemeyen çok özel biri olarak hissetti. Bu kadar engel olmaya çalışan varsa, çok önemli bir sonuca doğru ilerlediğini zannetti.
Çok geçmeden, birkaç ay içinde evlenme kararı aldılar. İkisinin de maaşı vardı ama tüm finans yönetimi Suat’ın elindeydi. Hayalindeki evi, arabayı, eşyaları, tatili ortak kazançlarından elde etmeye çalışıyordu. Paranın yetmediği yerde, Bilge’nin üzerine kredi çekip, hedeflediği şeyleri alabiliyordu. Bilge ise nasılsa borç ödüyoruz, nasılsa her şey ikimiz için diye bu durumdan rahatsız olmuyordu.
Birkaç yıl içinde, ortalama bir ailenin sahip olması gereken birçok şeye sahip olduktan sonra, Suat’ın memnuniyetsizlikleri başladı. Yaşadığı hayatın imkanları onu tatmin etmiyordu. Daha çok çalışıp, zengin olmak istiyordu. Bilge için de bu güzel bir hedefti. Yıllardır çalışıp-çabalayıp borç ödeyerek yaşıyordu. “Bir şeylere sahip olmak için bu kadar çalışmaya gerek olmamalı. Her zengin, bizim kadar çalışmıyor ki… Başka bir yolu olmalı…” diye sürekli aralarında konuşurlardı. Suat bu beklentilerle işten ayrıldı, yurtdışı bağlantılarla farklı şirketlerde çalışmaya başladı ve en son kendi şirketini kurdu.
Yoğun tempoyla geçen günlerde Suat, evinden, ailesinden giderek uzaklaştı. Akşam geç saatlere kadar süren iş toplantıları, yurtdışı seyahatleri ile ne çocukların babası, ne de Bilge’nin kocası rolünü yerine getiremez olmuştu. Bilge, bu durumdan son derece rahatsız bir şekilde, sürekli tartışma ve kavga ortamı oluşturuyordu.
“O kadar çalışıyorum diyorsun, hala zengin olamadık. Ben hem dışarda hem içerde bütün gün birilerinin hizmetini yapıyorum. Eve sürekli gelen bir yardımcı bile alamıyorum.” Buna benzer yakarışlardan sonra, Suat’a bulaşık makinasını boşalttırarak onu cezalandırdığını zannediyordu.
Albenisini, çekiciliğini, güler yüzünü, sevecenliğini o kadar kaybetmişti ki Bilge, eşine bulaşık makinasını boşalttırarak onu hala kontrol edebildiğini, isteklerini yaptırabildiğini kendine ispatlamaya çalışıyordu. Suat ise, evindeki anlamının bulaşık makinası kadar olduğuna inanmaya başlamıştı. Kendisini daha iyi ve güçlü hissettiren kadınlarla birlikte olmaya başladı. Bir süre sonra da “Mutlu değilim, beni boğuyorsun!” diyerek boşanmak istediğini Bilge’ye söyledi.
Suat, hayatındaki bir konuda dengeyi bozunca, tüm dengeleri bozduğunu fark etmeden, o konuda güçlendiğini sandı. Güçlendiğini zannettiği konuda zalimleşmeye, en yakınlarına haksızlık etmeye başladı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Her aktiflik, zıddını pasifleştirir.”
İnsanın hayatında olması gereken çok fazla sahne ve rol vardır. İnsanın hayatında dönem dönem aktifleşmesi, daha çok emek vermesi gereken yerler olur. İşiyle ilgili gündemleri artarken ister istemez ailesine karşı pasifleşmek zorunda kalır. Ailesiyle ilgili gündemleri arterken, arkadaşlarına-işine karşı pasifleşmesi gerekebilir. Bu aktiflik veya pasiflik sürekli aynı yerlerde ilerlerse denge bozulur. Tıpkı bir terazinin, iki kefesinin inip kalkması ve sonunda dengede kalması gibi olmalıdır insanın yoğunlukları. Her rolün önemine göre dengeli bir şekilde davranmalı, sahnesindeki diğer oyuncularla ilişkilerini dengeli dizayn etmelidir.
Bilge, kendini iyi bir seçenek olarak görüp, yanlış bir niyetle başladığı ilişkide hep son seçenek olmak zorunda kaldı. Evliliği boyunca oluşan tüm konularda, amaç değil araç olarak kullanıldı. Bir süre sonra seçenek olmaktan da çıktı.
Bir sürece başlarken ki niyet, o sürecin akıbetini belirler. İnsan bir mağaraya yanlış kapıdan girdiğinde, doğru kapıdan çıkması mümkün değildir. Hayattaki tüm hamleler, bir istekle, bir niyetle başlatılır. Niyette bozukluk varsa, sadece egoya hoş gelen bir durumsa, insan mutlaka zıddıyla sınanır. Doğru tepki vermesi için de yanlışını fark etmesi, egosunun zıddında doğru bir tepki vermesi gerekir.
Maalesef;
İnsan, anda verdiği tepkilerin uzun vadede büyük sonuçlar vereceğini unutuyor.
İnsan, hayatı başıboş tesadüflerden ibaret sayıyor.
İnsan, her öyküyü ayrı bir öykü olarak görüp, birbirinden bağımsızmış gibi zannediyor.
İnsan, egosu ile hareket ettiğinde çok ama çok yanılıyor.
İnsan, her şeyin her şeyle ilişkili olduğunu nasıl da göremiyor…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Ve dünya nice Bilge'lerle dolu... Keşke bilselerdi, keşke bilseydik...
YanıtlaSilKeşke…
SilElinize sağlık. O kadar çok kişinin yaşadığı bir öykü ki bu. Gerçek değişmiyor, tüm zamanlarda tüm insanlar İçin aynı sonuca varıyor. Her şeyin aşırısı zararlı, önemli olan dengeyi bozmamak, aşırılığa varmamak…
YanıtlaSilHerşeyin herşeyle ilişkili olup doğru tepkiler verebilmek dileğiyle 🌱 elinize sağlık
YanıtlaSilçok tanıdık süreçler tanıdık başlangıçlar tanıdık sonlar değil mi
YanıtlaSilDengeyi çok hafife aldık, faturası da oldukça ağır geldi…
YanıtlaSilHer şey her şeyle ilişkilidir. Her sebebim bir sonucu var o sonuçta başka bir şeyin sebebi oluyor zincirleme sebepler ve sonuçlar oluyor. Böylece her şey birbiriyle ilişkili oluyor.
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık 🌱🎉
YanıtlaSilBu hayatta herkes aynı yollardan geçiyor herkes benzer illizyonlara düşüyor ne yazık ki. Yanlış beklentiler hatalı hedeflere dönüşüp üzücü sonuçlar doğuruyor. İnsan üzülmek istemiyorsa doğru olanı yapmalı ama doğru kime göre ne? İşte bunun için de ilim gerekiyor
YanıtlaSil👏👏
SilHayatın değişmeyen yasalarını öğrenmek çok kiymetli
YanıtlaSilHayata bakıp da şu yanlış anlamalar, zanlar yok mu… insanı bitiriyor.😓
YanıtlaSilİnsan, her şeyin her şeyle ilişkili olduğunu nasıl da göremiyor…
YanıtlaSilMaalesef :(
İstek aktif olunca gerçeği göremiyoruz…
Hayatımızın neredeyse her yönüne temas eden bur yazı olmuş kaleminize sağlık o kadar iyi geldi ki..:)
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🤲
YanıtlaSilKaleminize saglik
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş, bana da ders tekrarı oldu. Elinize sağlık🌸
YanıtlaSilEgo aktifleşince insanoğlu nasılda göremiyor görmesi gerekenleri..
YanıtlaSilNiyetimiz,eylemlerimiz ve akıbetimiz hayırlı olsun inşALLAH
Ellerinize sağlık💐
Ne güzel aktarılmış, tesadüf diye adlandırdığımız çoğu şey aslında hayatımızın tüm süreçleriyle bir ilişki içerisinde…
YanıtlaSilGüzel bir anlatım
YanıtlaSil“Bir sürece başlarken ki niyet, o sürecin akıbetini belirler.“ Ne kadar da doğru bir cümle. Bir şey başlamadan önce sağlam bir niyet bir sürü sebepler ve o sebeplere uygun bedeller ödendiğinde kıymetli olmaya başlıyor. Doğru niyetler belirleyebilmek ümidiyle… Kaleminize sağlık🌼
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌺
YanıtlaSilHayat domino taşları gibi, biri yıkılınca diğeri de yıkılıyor. Hayatta her alanda dik durabilmeyi bilmek çok kıymetli… Gerçekler için elinize sağlık🍁
YanıtlaSilKaleminize saglik. Ihtiyac duyulan bir konuda aslinda nelerin nelerle iliskili oldugunu guzel anlatan, farkindalik olusturan bir yazi olmus
YanıtlaSilGerçek eninde, gerçekleşir. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilBir sürece başlarken ki niyet, o sürecin akıbetini belirler. İnsan bir mağaraya yanlış kapıdan girdiğinde, doğru kapıdan çıkması mümkün değildir.
YanıtlaSilNasıl güzel açık seçik her insanın anlayabileceği dilde anlatılmış. Anlayıp yaşayanlardan oluruz İNŞAALLAH
Ellerinize yüreğinize sağlık..
Çok doğru👍
Silİnsan her öyküyü ayrı bir öykü olarak görüyor. Birbirinden bağımsızmış zannediyor. Hayatı boşu boşuna tesadüflerden oluşmuş zannediyor. Andaki çıkarı için toplamdaki faydadan vazgeçiyor ve böylece kazanacağını zannediyor. Yazık ki ne yazık ... yazık ki ne yazık
YanıtlaSilElinize sağlık ne de güzel anlatmışsınız. “ keşke ilk söylenenler, ilk söylendiğinde anlaşılsaydı.”
YanıtlaSil
YanıtlaSilNeden evlenmek istiyorum? Niyetim ne? Bu evlilik beni nereye götürecek? İnsan niyetinden nasıl emin olur? İnsanın niyetinin ne olduğunu ne kadar da az düşünüyor… teşekkürler
İnsanın, kendisinin yanlış karar verebileceğine inanası gelmiyor! Ta ki gerçeği farkettiğinde kalbine yerleşen acıya kadar..
YanıtlaSil