Yüzüne vuran ayaz, uykusundan uyandırdı. Dışarıda lapa lapa yağan karın getirdiği temiz koku ve soğuk, gözlerini açar açmaz ayılmasını sağladı. Annesi odasının camını açmıştı… Kar yağışının çok olduğu, kış şartlarının zor geçtiği bir şehirde yaşıyordu Gülcan. Lisede üçüncü sınıf olmuştu artık.
Gülcan, her işe erken başlamayı, gidilecek yere erken gitmeyi, erken uyumayı, erken kalkmayı severdi. “Ertelenen işin akıbeti belli olmaz, hemen halledip rahatlamalı…” diye düşünürdü. O yüzden okul ödevlerini hemen halleder, son güne bırakan arkadaşlarına da ayrıca yardım ederdi. Yani bir işi, birkaç kez yaptığı için öğrenmesi kalıcı olurdu.
Karın santimetrelere ulaştığı bir pazartesi günüydü. Pencereden karın yağışını izlerken, caddeden hiçbir dolmuşun geçmediğini gördü. Dolmuşu bırak, yolda lastik izi bile yoktu. Tedirgin oldu birden…
“Eyvah! Dolmuşlar bugün çalışmıyorsa yanarım. İlk saat, Tarih dersinin sınavı var…” Sesli düşünmüş olacak ki, kendisi gibi erken kalkan babasının güldüğünü fark etti.
“Benim ilçe görevim var bugün, az sonra çıkacağım. İstersen seni okula bırakayım kızım?”
“Saat henüz 06:15, okulda 08.00’de olmam gerek ama olsun… Belirsizliğe adım atılmaz değil mi Baba?” dedi gülümseyerek.
Hızlıca hazırlanıp çıktılar. 06:45 gibi okula varmışlardı. Gülcan, okul kapısının kilitli olduğunu gördü. Oysa ki okulun o saatte açık olacağını düşünmüştü. Yatılı kalan bir hizmetli personel vardı. Abbas Amca… Okula normalde de erken gelen Gülcan, ilk onunla karşılaşırdı. “Eyvah! Bu soğukta donmasam iyi.” diye düşünürken, 15 dakika sonra okulun bahçesine birinin girdiğini gördü. Gelen, Fatma Hocaydı… Müdür yardımcısı, herkesin çekindiği, hatta korktuğu, karşısında kekeleyerek konuştuğu Fatma Hoca…
“Hayırdır Gülcan, bu saatte okulda ne işin var?” diye sordu.
“Şeeeey, Hocaaamm… Babam bıraktı da, dolmuş gelmez diye korktum, biraz erken gelmiş bulundum…”
Fatma Hoca, tebessümle Gülcan’ın gözlerinin içine baktı. Gülcan, hocasını ilk kez bu kadar merhametli görmüştü. Çantasından anahtarları çıkardı, okulun büyük demir kapısını açtı ve birlikte içeri girdiler. İçerisi buz gibiydi. Dışarıdan hiçbir farkı yoktu. Ne de olsa hafta sonu kaloriferler yanmamış, boş bina soğudukça soğumuştu. Fatma Hoca’nın odası hemen giriş katta sağ koridordaydı. Her gelen onunla görüşür, işlerini hızlıca halledip giderdi. Çok çalışkan, disiplinli, mevzuata hakim, danışılan bir hoca ve idareciydi. Okuldaki tüm hocalar, idari personel ve hatta müdür bile onunla görüşmeden karar almazdı. Derslere girmemesine rağmen, öğrencileri iyi tanır, aileleriyle görüşür, durumlarını takip ederdi. O yüzden herkes onu iyi bilir, ters taraflarından da çekinirdi. Yüzü çok gülmeyen, sert duruşlu, sert bakışlı, net konuşan bir insandı. Yanına yaklaşmak, öğrenci olarak günaydın demek bile cesaret isterdi. Öğrenciler başını eğerek, dizlerini hafif kırarak selam verirlerdi… Bu yüzden Fatma Hoca ile baş başa olmak, Gülcan için büyük bir baskı olmuştu.
Fatma Hoca, Gülcan’a çantasını sınıfa bırakıp yanına gelmesini söyledi. Gülcan iyice tedirgin oldu. Acaba bilmeden yaptığı bir hata mı olmuştu. Çantasını sınıfa bıraktı, montunu çıkarmaya cesaret edemedi, çünkü bu soğuk onu hasta edebilirdi. Yutkunarak müdür yardımcısı odasına geldi, kapıyı çalıp içeri girdi. Fatma Hoca çay makinasını çalıştırmış, kaynayan suyla çayı demlemişti bile.
“Montunu çıkarmadığın iyi olmuş, beni takip et.” dedi.
Birlikte merdivenlerden iki kat aşağı indiler. Fatma Hoca, karanlık koridorların ışıklarını nereden yakacağını biliyor, ısınan lamba sesinin yankısı, koridoru daha korkunç bir hale getiriyordu. Büyük, gri, demir bir kapının önüne geldiler. Hoca anahtarla kapıyı açtı ve içeri girdi. Gülcan kalakalmıştı. İçeride çok büyük bir kalorifer kazanı vardı. Fatma Hoca, Gülcan’ın dışarıda kaldığını görünce;
“Gel Gülcan, okulu bugün biz ısıtacağız.” dedi.
Gülcan’ın gözleri kocaman oldu.
“Nasıl yani? Bu koskoca kazanı biz mi yakacağız?”
“Evet. Abbas Bey’in ailesi köyde. Hafta sonu köye gitti. Annesi çok hasta, bugün geç gelecek. O yüzden, bu iş bugün bizde…”
“Ama Hocam, siz kadınsınız, nasıl gücünüz yetebilir ki bu kazanı yakmaya?”
“Abbas Bey köyden geldiği için bazı pazartesiler bu iş bana kalır. Sıkıntı yok, o kadar da zor bir iş değil.”
Okuldaki tüm idareciler, müdür, müdür yardımcıları ve idari personel kadındı. İki öğretmen ve bir de Abbas Amca dışında erkek çalışan yoktu.
Fatma Hoca, büyük bir ustalıkla kazanın içindeki külleri boşalttı önce. Sonra birlikte, kazana kürekle kömür attılar. İkisinin de elleri kapkara olmuştu. Sonra kazanın kapağına yakın yerlere odunları dizdiler. Son olarak da 10 yıl önceki sınav kağıtlarını yerleştirerek, odunları tutuşturdular. Kazanın yandığını, çatır çutur seslerin geldiğini gören Gülcan hala şaşkındı.
Fatma Hoca, Gülcan’ın bu haline yine tebessümle baktı.
“Neden bu kadar şaşırdın Gülcan? Okul bizim okulumuz değil mi? Elbette her işi yapmayı bileceğiz, lazım olunca da o işe el atacağız.”
“Evet Hocam, haklısınız ama… Yani, siz müdür yardımcısısınız, hem de kadınsınız… Hiç aklıma gelmezdi kalorifer yakacağınız.”
“Evet, idari bir yetkim var. Ama inan bana, sorumluluklarım yetkilerimden hep daha fazla oldu bu hayatta. Yoksa o yetkilerin altından kalkmam mümkün olmazdı. Ve biliyor musun Gülcan, hep önce sorumluluklarım geldi. Onları yürütebildiğimi gördükçe, onların zorluklarından keyif almaya başlayınca peşinden de yetki geldi. “Resmi olarak şu iş için görevlendirildiniz” yazıları aktı da aktı. Öğretmenliğimin tadına varamadığımı düşündüm ve çok üzüldüm başlarda. Sonra bir baktım ki tüm okulun, her konuda öğretmeni olmuşum. Kendimden büyüklere de, küçüklere de, hizmetli personele de, öğretmenlerimize de bir şeyler anlatan olmuşum. Sen de yarın okulunu bitirip belki iş hayatına atılacaksın, belki üniversite okuyacaksın, belki evinin hanımı olacaksın. Mutlaka ama mutlaka bir kimliğin olacak. Önce o kimliğin altını dolduracak sorumluluklarını yerine getirmeye bak. Çevrende ihtiyaç gören ol. Sadece kendi derdini dert edinme, çevrendekilerin derdini de gözet… İş bana kalır diye öğrenmekten kaçma. Hepimizin yorulacağı, dertleneceği, çözmesi gereken süreçleri olacak. Akıllı insan; problemini, bedelini, yorulacağı, dertleneceği yeri seçen insandır. Her türlü kafa yoracağın bir şeyler seni bulacak. Bilinçli olarak insanın seçim yapması hayat kalitesini artırır. Unutma, probleminin kalitesi, hayat kaliteni belirler…”
Fatma Hoca, kahkaha atarak; “Senin de şu an acil çözmen gereken bir problemin var Gülcan! Kolu kirlenmiş bir beyaz gömleğin ve yarısı kararmış yanakların…”
Birlikte gülerek kazan dairesinin kapısını kilitlediler. Karanlık koridorda yankılanan o gülüşmeler, Gülcan’ın kulaklarından hiç silinmedi. Her baskıda, her zorlandığı yerde o gün geldi aklına.
Ne kadar sıradan basit bir hikaye gibi gelsede insana yaşadıkları, günlük yaşamının içinde o çok basit gördüğü hikayesinin aslında neler anlattığını, ona neler sorduğunu, bir adım sonra karşısına çıkacak şeyleri işaret ettiğini ona bir bilebilse... OKU manın stilini öğrenebilse....
İnsanoğlu seçim yapan bir canlı. Dolayısıyla hangi konuda marifetlenmek istiyorsam o konuda problemimi seçiyor olmam lazım. Hatırlattığıniz için teşekkürler 💐
Son kelimesine kadar keyifle okudum. Hayatta sorumluluk almanın bizi ne kadar geliştireceğini, fayda verirken aslında fayda sağladığımızı anlatan çok güzel bir yazı olmuş. Yetki ve sorumluluk arasında bir ilişki var hayatta… Kaleminize sağlık ❤️
Gülcan ve öğretmeninden bahsediliyor. İki ayrı kişi. Ama öğretmeni Gülcan'ın geleceği aslında.. İnsan kendi hayatındaki sorumluluklarını yerine getirmeden diğer insanların ihtiyacını gideremiyor. Ellerinize kalbinize sağlık.. İncitmeden ne de güzel aktarmışsınız.
Daha az çalışayım daha çok kazanayım diye düşündüğümüz şu günlerde çalışmanın ne olduğunu hatırlattı yazınız...Emeklerinize sağlık...Herkese yetkisi kadar sorumluluğu olan, sorumluluğu kadar yetkisi olan kazançlar dilerim...
“…sorumluluklarım yetkilerimden hep daha fazla oldu bu hayatta. Yoksa o yetkilerin altından kalkmam mümkün olmazdı.” Ne kadar güzel bir cümle… insan sadece yetki almak isteyip sorumluluğunu almak istemediği şu dönemde ne güzelde anlatılmış her şey… ne kadar kaliteli sorular… o sorulara kaliteli cevaplar verebilecek sebepler oluşturmak ümidiyle... Kaleminize sağlık🌼
Elinize sağlık. 🍃 Deneyim transferi yapabileceğimiz çok güzel iki öykü. Kimliğin altını dolduracak sorumlulukları yerine getirmek, çevrende ihtiyaç gören olmak, çevrendekilerin derdini de dert edinmek, iş bana kalır diye öğrenmekten kaçmamak… Çok kıymetli tavsiyeler. Bulunduğun yere fazla gelebilmek elbette hayatımızın farklı sahnelerinde kazanım sağlayacaktır. “Akıllı insan; problemini, bedelini, yorulacağı, dertleneceği yeri seçen insandır. “ Tam kulağa küpe olacak bir söz… Teşekkürler. 🤗🌸
Ne kadar sıradan basit bir hikaye gibi gelsede insana yaşadıkları, günlük yaşamının içinde o çok basit gördüğü hikayesinin aslında neler anlattığını, ona neler sorduğunu, bir adım sonra karşısına çıkacak şeyleri işaret ettiğini ona bir bilebilse... OKU manın stilini öğrenebilse....
YanıtlaSilAkıllı insan; problemini, bedelini, yorulacağı, dertleneceği yeri seçen insandır. Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize 🌺
YanıtlaSilİnsanoğlu seçim yapan bir canlı. Dolayısıyla hangi konuda marifetlenmek istiyorsam o konuda problemimi seçiyor olmam lazım. Hatırlattığıniz için teşekkürler 💐
YanıtlaSilSon kelimesine kadar keyifle okudum. Hayatta sorumluluk almanın bizi ne kadar geliştireceğini, fayda verirken aslında fayda sağladığımızı anlatan çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilYetki ve sorumluluk arasında bir ilişki var hayatta…
Kaleminize sağlık ❤️
Derdim ne olsun bu hayatta? İnsanın kalitesini belirleyen şeylerden biri de bu değil mi. Çok çok güzel bir yazı. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSil😇🤗🌿
YanıtlaSilGülcan'ın öğrendiğinden biz de nasiplenelim ;)
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilProblemin kalitesi hayat kalitesini belirler 👍🙂
YanıtlaSilGülcan ve öğretmeninden bahsediliyor. İki ayrı kişi. Ama öğretmeni Gülcan'ın geleceği aslında.. İnsan kendi hayatındaki sorumluluklarını yerine getirmeden diğer insanların ihtiyacını gideremiyor. Ellerinize kalbinize sağlık.. İncitmeden ne de güzel aktarmışsınız.
YanıtlaSil💗
Sil😊
YanıtlaSilProblemi siz sevmezsiniz hayat size seçer. Hep ihtiyaç giderenlerden olalım inşALLAH. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilSeçimlerimiz ne kadar önemli....eğitimleriniz ile doğru seçimlere adım atıyoruz insaAllah
YanıtlaSilAh o altı doldurulmamış sıfat ve yetkiler…
YanıtlaSilBilinci açan bu yazı için teşekkürler emeğinize sağlık💐
Daha az çalışayım daha çok kazanayım diye düşündüğümüz şu günlerde çalışmanın ne olduğunu hatırlattı yazınız...Emeklerinize sağlık...Herkese yetkisi kadar sorumluluğu olan, sorumluluğu kadar yetkisi olan kazançlar dilerim...
YanıtlaSilYetki kimde ise sorumluluk ondadır. Ama insan sorumluluk aldıkça, yetki o insana verilir. ne güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık.
YanıtlaSil“…sorumluluklarım yetkilerimden hep daha fazla oldu bu hayatta. Yoksa o yetkilerin altından kalkmam mümkün olmazdı.” Ne kadar güzel bir cümle… insan sadece yetki almak isteyip sorumluluğunu almak istemediği şu dönemde ne güzelde anlatılmış her şey… ne kadar kaliteli sorular… o sorulara kaliteli cevaplar verebilecek sebepler oluşturmak ümidiyle... Kaleminize sağlık🌼
YanıtlaSilGünlük yaşananlar ilişkiler fakat çok şey anlatıyor ders çıkarmak isteyene çok şey öğretiyor.
YanıtlaSilNe kadar da mühim bir soru; “neyi dert ediyorsun kendine”.
YanıtlaSilAkıllı insan problemini kendi seçer :) hayat başıboş değil
YanıtlaSilİnsan problemini çözdükçe kendini geliştirir, kaliteli bir hayat yaşar. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilSeçimlerimiz ve hayat kalitemiz kaleminize sağlık
YanıtlaSilGülcan gibi olmak :) ve hayat kalitemizi artıracak problemler seçeceğimiz bir bilinçte olmak dileğiyle. Kaleminize sağlık 😊
YanıtlaSilElinize sağlık. 🍃 Deneyim transferi yapabileceğimiz çok güzel iki öykü. Kimliğin altını dolduracak sorumlulukları yerine getirmek, çevrende ihtiyaç gören olmak, çevrendekilerin derdini de dert edinmek, iş bana kalır diye öğrenmekten kaçmamak… Çok kıymetli tavsiyeler. Bulunduğun yere fazla gelebilmek elbette hayatımızın farklı sahnelerinde kazanım sağlayacaktır.
YanıtlaSil“Akıllı insan; problemini, bedelini, yorulacağı, dertleneceği yeri seçen insandır. “ Tam kulağa küpe olacak bir söz…
Teşekkürler. 🤗🌸
Elinize sağlık💐
YanıtlaSilNe güzel stratejiler. İnsanın kendisine dönüp bakmasına düşünmesine sebep olan bir yazı. Elinize sağlık ☺️
YanıtlaSilKaleminize saglik :)
YanıtlaSilYetkinin peşinde koşa koşa sorumluluklarımızı unutuyoruz ama asıl konsantrasyonun sorumlulukta olması nasıl olurdu. Ne güzel bir cevap olmuş.
YanıtlaSilGülcan'ın hocasını izlerken gülümsemesi gözümün önüne geldi yanakları kara kara 😊 Ellerinize sağlık 😊🍭
🥰
SilHarika, emeğinize sağlık 🥰
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌺
YanıtlaSilAkıllı insan kendi problemini kendi seçer 😉
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık
Çok güzel bir yazı
YanıtlaSilne önemli mesajlar barındırıyor içinde, hayıtına ciddi etkisi olacak ne güzel mesajlar, elinize sağlık..
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSil