Manken Yürüyüşü
Aslında mesele, ne mankenler ne de üzerlerinde taşıdıkları. Ama o bariz görünen özgüven var ya, işini iyi yapanların duruşu gibi hani. İşte o duruşa yansıyan arka plan...
İnsana neden çekici gelir eminlik?
Neden özgüvenden hoşlanırız?
Nedir bizi hayatta dimdik yürüten?
Peki, nerden çıktı bu sorular?
Deniz’in o gün biraz açık havaya ihtiyacı vardı. Parkta oturdu, düşünüyordu. Hava, o fark etmeden biraz aydınlığından kaybetmekte... Yavaştan yarasalar çıkmaya ve kanat çırpmaya başlamıştı. Ürkmedim dese yalan olur. Ne olur ne olmaz, ya fazla yaklaşırlarsa…
Önce, çokça saçmalıyorlar gibi geldi. Ne yaptıklarını anlayamadığı için... Biraz daha izleyince, yavaş yavaş sayılarının arttığını ve aslında yakalayabildiği kadarıyla, belli senkronize hareketleri olduğunu fark etti. Aslında, o kadar da saçma olmayabilir mi diye düşündü.
Rastgele gibi gözüken bir uçuş, aslında gayet de planlı gibiydi. İnsana göre çok hızlılardı ama anladığı kadarıyla onlar tam da yapmaları gerekeni yapıyorlardı. Hedefe kilitlenmiş gibi...
Evet ya! Diğer hayvanlar da öyle değil miydi? Kedinin yaklaşmasında da bir hedef vardı, uzaklaşmasında da. Herkese yaklaşmıyor ama sahibinden bir şey alacağı ya da bir kuşu avlamaya çalışacağı zaman gayet de dibinde bitiyordu. O koalanın ağaca yapışıp, uyuması bile bir hedef barındırıyordu. Çünkü ağacını seçiyor, gövdesine tırmanıyor ve yapışıyordu. O da kendine bunu hedef belirledi demek ki... Bir aslan, ava çıkarken bir planla, bir hedefle çıkıyordu. Ve aslında onu başarıya götüren de gideceği yeri ve nasıl gideceğini bilmesiydi. Bir gezegen, tam olarak hangi istikamette süzüleceğini biliyordu. Bir uydu dahi, o gezegenle diğer gezegenlerin arasında hiçbir şekilde çarpışmayacak bir yörünge oluşturmuştu. Pekala, her şeyin varmak istediği bir yeri, tamamlamak istediği bir hareketi vardı. Bitkiler bile... Hatta ve hatta toprak bile bir hedefle hareket ediyordu.
Evet evet! Toprak bile. Her toprakta her bitki yetişmiyordu mesela. Demek ki bir seçim vardı. Demek ki hedef belirlemek demek, diğer şeylerden vazgeçerek, o hedefe kilitlenmeyi de seçmek demekti.
Ahh insanoğlu, ne olacak bu hedefsiz yürüyüşün sonu?
Tabi ki hayvanlara, bitkilere, gezegenlere toprağa baktığı konuda, insana da bakmalıydı. Baktı da... Arkasını döndü ve kalabalığa göz gezdirdi. Kimi gördü? Aslında hepimizin gördüğünü. Birçok insan yolda yürüyordu. Akşam yürüyüşüne gelen de vardı, yoldan geçen de. Bir yerlere yetişmeye çalışan da vardı, zaman öldüren de.
Ne gariptir ki bir hedefi olanlar, yürüyüşünden ayırt ediliyordu. Hızlı ya da yavaş olmasından ziyade, daha çok kendinden emin, özgüvenli duruşla, hedefe kilitlenmişliğin verdiği o sağa sola takılmama… Kişilerden, olaylardan sıyrılmış, yanından geçen çift ne konuşuyor diye umursamamış, diğerinin ayakkabısının ne marka olduğuna bakmamış, koşanlara bakıp kendini aşağılamamış. Kendi yolunda, ne yaptığını bilen, neden yaptığını bilen. Hızlı ya da yavaş… Ama net, sakin, dimdik sırtı, uzaklara keskin bakışları. Ve devam eden hareket. Hedefi olan insan, kendini çok net belli ediyordu.
Zıddı da kendini belli ediyordu. Zihin kıyasla çalışır. Yine gözüne çarpanların arasında sağa sola bakan, o ne giymiş bu ne takmış diye gözü takılan, "Hımmm, bu da buralarda yeniymiş..." diye araştırmacı kişiliğini konuşturan, "Şu ne dedi duydun mu?" diye konuşan da vardı aynı yolda. Başkasına söylenen bir seslenmeyi, üzerine alınıp durup cevap veren de tabii. Üç dakikalık yolu, on üç dakikada alıp, bir de daha çok yorulan da...
Çünkü beden, zihnin uzantısıydı. Zihinde ne varsa, bedenin ona göre şekil alması kaçınılmazdı.
Bir şey daha fark etti Deniz; galiba en büyük yorgunluklardan biriydi hedefsizlik. Her an yeniden ve yeniden hangi yola gireceğini düşünmek zorunda kalmak... Öyle ya, tüm işini bitirip, evine gitmek üzere araca binen hiç yorulmuyordu. Gideceği yer belli, kullanacağı güzergahlar belli, önüne çıkacak trafik ışıkları, hatta çukur ve tümsekleri dahi ezberlemiş… Şimdi bu insana yorgunluk yok ki. Beden bir miktar yorgun ama zihin canlı. Uyuyup uyanınca bedenin ağrısı da geçecek zaten.
Öyleydi işte hedefi olan; sırtı dimdik, sopa yutmuş gibi, göbek içeri, göğüs dışarı. Ve tabii ki kendinden emin, ne yapacağını bilen, güzel keskin bakışları. Hedefle birlikte tüm rota oluşturulunca, minimum yorgunluk ve dolayısıyla gayet canlı ve diri bir tarz.
Bunları düşününce, Deniz de şimdi fark ediyordu;
- En son ne zaman hedef belirledi ki? Bilemedi.
- Peki hedef belirleyebileceği en yakın zaman hangisiydi? Pekala, şimdi!
- Nereden başlayabilirdi ki? Tabii ki en yapabileceği yerden!
Zihninden hedefe kilitlenmiş şekilde şunlar geçti;
- Hadi o zaman! Şimdi! Artık sağa sola takılmakla geçirecek, fayda vermeyecek şeylerle oyalanacak zamanım yok.
- Ömürden gidiyor yahu. Zamanımı doğru şeyler için kullanmalıyım.
- Kendime yapabileceğim yerden hemen, en güzelinden bir hedef belirlemem lazım.
- Bir an önce hamlamış kaslarımı biraz çalıştırayım da sonra açılırım, açıldıkça rahatlarım, güçlenirim, hızlanırım...
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Hedef… ne kadar da önemli..
YanıtlaSilHedefsizlikten hedefe doğru👌
YanıtlaSilNetlik, eminlik ve konfor... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilBir hedefi olanlar, yürüyüşünden, konuşmasından, bakışından, tebessümünden bile belli olur...
YanıtlaSil“Hızlı ya da yavaş… Ama net, sakin, dimdik sırtı, uzaklara keskin bakışları. Ve devam eden hareket.” Bu hayatta ne kadar da işaret veriyoruz. Hedefimizin olup olmadığı yolda ki durumumuzdan belli… hedefi doğrultusunda bedel ödeyen, net, sürekliliği sağlayan ve hareket edenlerden olmak ümidiyle🌼
YanıtlaSilGerçek hedeflere doğru yol almak ne güzel. Sebep olanlara teşekkürler 💐
YanıtlaSilÇok keyifli bir yazı
YanıtlaSilEllerinize sağlık
Kaleminize sağlık hedef ve hedefsizlik
YanıtlaSilİnsan kendisiyle ilgili ne çok işaret veriyor. Okuyup anlamamızı sağlayan eğitimleriniz için çok teşekkürler...
YanıtlaSilHedefi olan neyi neden yaptığını net olarak bilen ve rotası belli olan demekki. Hareketi başlatan … Doğadan örneklerinizle çok gerçekçi ve deliller ortaya koydunuz.
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Çok teşekkürler 🍃
hedefe gore hareket ..
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Elinize zihninize sağlık
YanıtlaSilHedefe kilitlenelim
YanıtlaSilHedef belirleyip güçlenmek yerine, güçlenip hedef belirlemeye çalıştığımı fark etmemi sağladığınız için teşekkür ederim..
YanıtlaSilHedefi olan insan çekiciliği diye bir şey var 😉👍❤️
YanıtlaSilKesinlikle 😇
SilHedefsizliğimi DTÖ ile tanılınca anladım boşa geçen ömür diye ne çok üzülmüştüm
YanıtlaSilÇok güzel anlatılmış 🌱
YanıtlaSilEn büyük yorgunluklardan biri hedefsizlik…
YanıtlaSilHedef ve hedefsizlik ne güzel anlatılmış kaleminize sağlık teşekkürler 🌺
En büyük yorgunluklardan biri hedefsizlik … emeğinize sağlık
YanıtlaSilHedefle birlikte tüm rota oluşturulunca, minimum yorgunluk ve dolayısıyla gayet canlı ve diri bir tarz.
YanıtlaSilGüzel bir noktaya değinilmiş teşekkürler 🌺
Çok güzel 👍
YanıtlaSilGerçekten düzeni anlayamadığında, nasıl da her şey rastgele, öylesine hareket ediyormuş gibi geliyor.
YanıtlaSilOysa rastgele davranan sadece kendi seçimiyle yanılanken!
Sınırları ve ölçüleri fark edebilip, uyumlu olabilenlerden olabilene müjdeler olsun..
Hedefin önemi ne güzel anlatılmış.Teşekkürler HY
YanıtlaSil