İyi misin?... Gerçekten mi?...

İyi

İyi misin?... Gerçekten mi?...

Evine doğru yürürken, yakınlardaki parkta kısa bir mola vermek istemişti. Bu güzel havanın tadını doyasıya çıkarmak, kendi için ayırdığı bu kısıtlı vakti olabildiğince uzatmak istiyordu belki de… Yüzünü güneşin tatlı ışıltılarına dönerek, kahvesinden kalan son yudumları içiyordu. Çocuk oyun alanından gelen seslerle, birden o tarafa doğru yöneldi…

Hayatı Okumak

Deneyim

Hayatı Okumak

Girdiği şirkette çalıştığı 10 yılın ardından müdürlüğe yükselmişti Murat. Uzun zamandır ekibi, ailesi bunun yakında olacağını söylese de; Murat beklentiye girmek istemiyor ve işini iyi yapmaya çalışıyordu. Haberi ilk aldığı gün neler olduğunu anlayamadı. Zaten oldum olası böyleydi… Başına gelen olayların duygusuna hemen giremez, o duygu onda zamanla gelişirdi. Bazı arkadaşları ona; “Oğlum ne değişik adamsın, senin jeton köşeli mi? “ diye dalga geçerdi. Terfi haberinden sonra da durum farklı olmamıştı. Telefonu kapattıktan sonra bir süre oturduğu yerden kalkamadı.

Ananeye Mektup

Ananeye Mektup

“Bu mektup sana ulaşmayacak belki ama, bende bıraktıklarını yarın hatırlamaya ihtiyaç duyacağım kesin. O yüzden sanaymış gibi görünse de, başım sıkıştığında kendime okumak için, hafızamdan silinmeden yazıyorum.” diyerek, yazmaya başladı Sinem…

What Can a Slice of Bread With Jam Change?

What Can a Slice of Bread With Jam Change?

Humans have deeply embedded expectations in life…

Waits for a special encounter in life, in hope for happiness… 

Çok İstemek, Gerçekten İstemek midir?

Karar

Çok İstemek, Gerçekten İstemek midir? 

"Şu terfiyi alırsam, artık rahatlayacağım." derken nefesini tuttuğunu fark etti. Ne zamandır bu pozisyonda gözü vardı. Aylardır düzenli uyuyamıyordu. Bazen kendi kendine, zihninde yöneticileriyle konuşurdu.

Veda

Veda

Veda

Odanın her yeri kolilerle doluydu. Kırılabilecek malzemeler özenle paketlenmişti. Kıyafetler, mutfak malzemeleri, yiyecekler… “Ne çok eşya varmış meğer…” diye düşündü Zeynep. Evin içinde bir telaş vardı. Nakliye şirketi ustalıkla eşyaları dışarı çıkarıyordu. Daha başlayalı 1 saat olmuştu ama eşyaların büyük bölümü kamyona yüklenmişti bile. 7 yıldır yaşadığı bu evi boşaltmak ne kadar da hızlı olmuştu. Aynı 7 yıl; yaşarken ne kadar uzun, bittiğinde ne kadar kısa geliyordu…

Yön Veren Olabilmek

Yön

Yön Veren Olabilmek

Hayatın içerisinde, yaşanılan her ilişkide iki taraf vardır; etkileyen ve etkilenen. Her ilişkide, bir tarafın etki gücü diğerine göre daha yüksektir. Etki gücü yüksek olan kişi sözleriyle, davranışlarıyla, tepkileriyle ilişkiye yön verir. Diğer tarafta ise etkilenen kişi vardır; gücü ve otoritesi diğerine kıyasla daha az olan… Çok konuşan, dil döken ama az dinlenen, anlaşılmamaktan şikayet eden, yorulan, yıpranan taraf… Neticede baskın olan taraf kimse, onun istekleri yönünde ilerlenir ve tavizler verilir… 

Ah Benim Küçük Prensesim

Prenses

Ah Benim Küçük Prensesim

Berna ile Orhan… Bambaşka kültürde yetişmiş iki insan... Nasıl bir araya geldiler, bazı kısımları hala sır ama ikisinin de ortak bir isteği vardı: İyisiyle kötüsüyle ama birbirlerini severek yürüttükleri bu yuvada, minik bir soluk daha olması. Bekledikleri süre kimilerine göre kısa olsa da onlara sorsan asırlarca süren bir çabaydı.

Tık, Tık, Tık, Tık

Aile

Tık, Tık, Tık, Tık… 

Tık, tık, tık, tık…

Zamanın hiç durmadığı gibi odadaki saatin sesi de hiç durmuyordu. Öyle derin bir sessizlik vardı ki, sanki saatin sesi içine işliyordu. Herkesin bir sessizlik anısı vardı, bunun gibi… Eve gelen üzücü bir haber sonrası seslerin azaldığı, bir tek saatin sesinin çıktığı bir an olmuştur. Kimsenin konuşmak istemediği, herkesin içine döndüğü bir an...  Herkes sessiz sesiz düşünür, kendi kendine sorular sorar, yine kendi cevaplar. Bazen de sadece susar…

One Should Have a Style

Style

One Should Have a Style...

The way one...

Sits and stands,

Walks,

Speaks,

Smiles,

Must have a style…

Mutluluk Tarifi

Mutluluk

Mutluluk Tarifi

İnsan aldığı her yeni kararda, mutluluğa biraz daha yaklaşacağını umar. Evlenir, boşanır, taşınır, yeni insanlarla görüşür, alışveriş yapar… Yöntemleri farklı olsa da, aslında her insan kendi mutluluğu için çabalar. Büyük umutlarla elinden geleni yaptığı, kaynaklarının pek çoğunu bu amaç için tükettiği halde insanı mutsuz eden şey nedir peki? Ne bekler? Neyi bulamaz?

Bereket

Bereket

BEREKET

Günlerden cumartesiydi ve Nihal, her cumartesi olduğu gibi, mutfakta annesiyle birlikte yemek yapıyordu. “Bu sefer pilav benden…” diyerek, görevi devralmıştı. Pirinçleri yıkadıktan sonra, tencerede cızırdayan tereyağının üzerine döküp kavurmaya başlamıştı ki, annesinin uyarısıyla, elinde kaşıkla olduğu yerde döndü.

Marifet, Güzel Bakabilmektir

 Algı

Marifet, Güzel Bakabilmektir

İnsanoğluna, duyu organlarıyla dış dünyadaki gerçekliği algılama marifeti verilmiştir. Gördüğümüz onlarca detay, işittiğimiz çeşit çeşit kelimeler ve sesler, tattıklarımız, burnumuza gelen kokular ve hissettiklerimiz… Yaşanılan her an, farklı olaylara, durumlara, kişilere şahitlik edilir.

Anlamlandırma Sanatı

Anlamlandırmak

Anlamlandırma Sanatı

İnsan! Kendinin biriciği…

İster ki; herkes için biricik olabilsin…

Kendini sevdiği kadar sevsin herkes onu…

Kendine değer verdiği kadar, paha biçsin herkes ona…

Beklenti bu olunca, hayal kırıklığı elbette kaçınılmaz…

Yol Arkadaşım

Yol Arkadaşım

Yol Arkadaşım

Çok severdi yolculukları... Küçüklüğünde, babasının iş durumu nedeniyle pek çok şehre tayin olmaları ile başlayan, sonrasında üniversite, iş hayatı derken devam eden şehirler arası yolculuklar... Zamanla kısa ve uzun süreli yolculuk yapmayı iyice öğrenmişti. 

Ayna Ayna! Söyle Bana...

Bencil

Ayna Ayna! Söyle Bana...

Hızlıca çantasını karıştırıp, evin anahtarını bulmaya çalışıyordu. Eve girdiğinde, pencereyi açarak derin bir nefes aldı ve şöyle bir ‘Ohh!’ çekti Ceren. O kadar hevesle gittiği buluşma, bir an önce eve dönebilmek için saatleri saydırır hâle nasıl gelmişti? Gerçekten neler olmuştu o geçen birkaç saatte? 

Nerede Kalmıştık?

Çıraklık

Nerede Kalmıştık?

O gün, belki de yılın en soğuk günüydü. Ama Filiz’in içindeki yangın, soğuğu hissetmesine engel oluyordu... Kışları oldu olası pek sevmezdi. Üşümek, kat kat giyinmek, bere takmak hoşlanmadığı şeylerdi. Baharı, yazı, sıcağı sever, öyle günlerde içi açılırdı. O kadar sevmezdi ki soğuk havayı, karlı bir günde dolmuş beklerken üşümekten ağladığı bile olmuştu. Bu sefer soğuk değildi ağlatan… Metin’le yine tartışmışlardı ve canı çok yanıyordu. Nişanlıyken tartışsalar bile kendi evine gidiyor, bir süre telefonlara bakmıyordu. Ama artık aynı evdelerdi, aynı yastığa baş koyuyorlardı ve ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemiyordu…

Hayatı Kolaylaştırmak mı? Peki Nasıl?

Süreklilik

Hayatı Kolaylaştırmak mı? Peki Nasıl? 

Doğa, yaratıldığı ilk günden beri karmaşık yapısıyla var olmaya devam eder. Mevsimler, milyarlarca yıldır aynı düzende değişmeyi, ağaçlar yeşillenmeyi, çiçeklenmeyi, meyve vermeyi sürdürür. Her bir canlı türü farklı farklı coğrafyalarda, birbirleriyle tam da ihtiyaçları olduğu ölçüde ilişki kurarak nesilden nesile çoğalır durur. Dünya döner, günler, aylar, yıllar geçer ve doğadaki her bir iş ve oluş hataya yer vermeden kusursuzca ilerler… 

Beni Duyuyor musun?

Sebep

Beni Duyuyor musun? 

“Nazan! Çabuk odanı topla, misafir geliyor… Bak, şaka değil, duydun mu?” 

“Nazan! Yine etraf darmadağın! Ya, insan hiç mi rahatsız olmaz yaa... Hiç mi ya!”

“Nazan! Sana diyorum… Ya kime diyorum, duymuyor musun?”

“Sen niye duymuyorsun beni ya? Annenim ben senin, annen!”

“Nazan bak, sabrımın sınırlarına geldim… Bu yaşta elimden bir kaza çıkacak, bak!”

Nazaaaannn.!!!!

Bir Arpa Boyu

Süreç

Bir Arpa Boyu

Oturduğu bankta, gökyüzüne doğru baktı. Masmavi bir tavanın altındaydı. Korna, araba ve insan sesleri birbirine karışıyordu. Hepsinden sıyrılıp rüzgârı hissetmeye, önündeki denizin kokusunu ciğerlerine çekmeye ve rahatlamaya çalıştı Ahmet. Ne içindi bu kadar koşturmaca? Nereye yetişmeye çalışıyordu insanlar? Ve sonra kendini düşündü, ulaşmak istediği yer neresiydi? Ne kadar yol almıştı? Zihnindeki bu soruların nedeni, bugün iş yerinde farkettiği boşluk hissiydi. Karmakarışık bir halde, tüm sorular ruhunu kovalıyordu sanki. Aslında; ne katı mesai saatleri, ne uyumsuz çalışma arkadaşları, ne de hizmet ettiği insanların yanlış davranışları onu olumsuz etkilemişti. Ama bugün, bu bankta, neden bu kadar yorgun hissettiğini anlamaya ihtiyacı vardı. Sanki arşınlarca yol gitmiş ama bir arpa boyu yol alamamış gibiydi. Ona yorgun hissettiren şey, neyi neden yaptığını bilmemesiydi. 

Manken Yürüyüşü

Hedef

Manken Yürüyüşü

Podyumda yürüyen mankenleri biliriz, ne güzel yürüyorlar değil mi. Sopa yutmuş gibi sırtları dimdik, göbek içeri göğüs dışarı. Ve tabii ki o hedefe kilitlenmiş bakışları… Bu tarz bir yürüyüş, hem de kendinden nasıl emin… Kimin hoşuna gitmez ki? Haa, tabi bir de kamburunu çıkarıp, sağa sola serkeş sallanmaları olan, bir yere gözünü dikip bakamayan mankenler de var. Belki de konsept icabı ama çok da çekici gelmiyor maalesef. Üzerinde taşıdığı güzel de olsa, taşıyanın ahvalinden ötürü, pek dikkatleri cezbetmiyordu.

Aslında mesele, ne mankenler ne de üzerlerinde taşıdıkları. Ama o bariz görünen özgüven var ya, işini iyi yapanların duruşu gibi hani. İşte o duruşa yansıyan arka plan...

Küçük Bir Yayla Macerası

Yayla

Küçük Bir Yayla Macerası

Okullar kapanmış, yaz tatili başlamıştı. Koca bir yaz 4 çocukla, bu küçücük evde nasıl geçecek diye, Ayşe kara kara düşünüyordu. 19 yaşında evlenmiş, 20 yaşında anne olmuştu. Peş peşe gelen çocukların, birini nasıl büyüteceğini bilemeden diğerini kucağına almıştı. En büyüğü 13, en küçüğü 5 yaşındaydı. Şehir hayatının verdiği güvensizlik, çocukların dışarıda oynamalarına engeldi. 6 kişilik bir ailenin ev işleri de hayli zordu. Çocuklardan birine bir iş söylese, diğeri o yapsın diyor, ötekisi iş yaparken diğeri onun işini bozuyor, evin içinde sürekli yüksek sesli bir gündem oluyordu. Ayşe, ne çocukları yönetmeye ne de evdeki işlerine bir türlü yetişemiyordu.

Kıvam

Kıvam
Kıvam
 


“Aaaaaa, ama ayıp ya! Bir haftadır size ne kadar su verdim. Hem, gece yağmur da yağdı, iyice sulandınız, doyup taştınız resmen. Şimdi neden boynunuzu eğdiniz bakayım?”

The Meaning Of Life

The Meaning Of Life

The Meaning Of Life

If you suddenly would find yourself on a journey…

What would you wonder first?

Would you like to know… 

where you came from,

where you should go to,

why you are on this path,

who are the people that accompany you,

how to get where you need to go?

Sınav Sahası: Çalışma Masası

Sınav

Sınav Sahası: Çalışma Masası

Derya, çalışma masasının başındaydı yine. Sağ tarafa boy sırasına göre dizilmiş kitaplar, sol tarafta not defteri, karşısında rengârenk kalemlerle dolu kalemliği… Çalışma alanına, masa düzenine çok önem verirdi. Ne de olsa, gününün 7- 8 saati burada geçiyordu…

Çocukluğundan beri çok severdi çalışmayı. Birilerine zor gelen okuma, not alma işleri onun için eğlenmenin bir parçasıydı. Annesi disiplinli ve kuralları olan bir kadındı. Uyku saati belliydi, okul dönemlerinde televizyon izlenmez, misafirliğe gidilmez, misafir kabul edilmezdi. Daha keyifli bir aktivite olmayınca, Derya ders çalışmayı oyun haline getirmişti. Yeni kitap kokusu, rengârenk kalemler, farklı silgiler onu heyecanlandırmaya yetiyordu.

Bahçedeki Yabani Otlar

Verim

Bahçedeki Yabani Otlar

Selma, mutfak tezgahına yaslanmış, ellerinde topraklı eldivenlerini unutmuş, üzüntüyle bahçeye açılan pencereden dışarıyı seyrediyordu. Sabahın ilk ışıklarında uyanmış, herkes uyurken usulca üzerini giyinmiş, çok sevdiği bahçesine kendini atmıştı. Ne hayallerle almışlardı o evi…

Peki, Sen Neyi Seçtin?

seçim

Peki, Sen Neyi Seçtin?

Köpüklü kahvesinden, keyifle kocaman bir yudum aldı. Gözleri, pencereden dışarı dalmıştı. Sonbahar ne de güzel gelmişti, bu sene bu şehre. Uçuşarak yerlere düşen rengarenk hazan yaprakları, tam bir görsel şölen değil miydi? Gözlerini kapattı ve yaprakların hışırtısını dinleyerek, serin havayı yüzünde hissederek yürüdüğünü hayal etti.

Vazgeçmek mi? Hayır!

Vazgeçme

Vazgeçmek mi? Hayır!

“Çıldırıcam artık! Uyusana evladım uyuuuu! Nedir seninle bu çözemediğimiz uyku meselesi?! Bütün çocuklar uyudu bir sen ayaktasın, yeter artık yeteeeer!”

Elif gene gecenin bir vakti bağırıyordu. Kime? Henüz bir buçuk yaşındaki, sabahları baldan tatlı olup akşamları genzini yakarcasına şekerlenen kızına…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…  Bunun için, Sevdiği insan...