Ah Benim Küçük Prensesim

Prenses

Ah Benim Küçük Prensesim

Berna ile Orhan… Bambaşka kültürde yetişmiş iki insan... Nasıl bir araya geldiler, bazı kısımları hala sır ama ikisinin de ortak bir isteği vardı: İyisiyle kötüsüyle ama birbirlerini severek yürüttükleri bu yuvada, minik bir soluk daha olması. Bekledikleri süre kimilerine göre kısa olsa da onlara sorsan asırlarca süren bir çabaydı.

Ve sonunda... Berna'nın kötüleşmelerinin sebebi, bekledikleri haberin güzelliğiyle tatlıya bağlandı. Bebek haberine çok sevinenler sadece Berna ve Orhan değildi tabii. Aileler, akrabalar, arkadaşlar… Hemen herkes, hafta hafta gebeliği takip etmeye başladı. Daha 1.ayda alınan beşikler, kınalar, kıyafetler, pusetler, önlükler, oyuncaklar derken, "Benim çeyizim bu kadar kalabalık değildi yahu!" diye içinden geçirdi Berna. Durumu fark ettiğindeki tebessümüyle günleri saymaya devam etti. 

Beklenen gün geldi. Sancılarının müjdeyi getirdiğinin farkında olarak, dünyalar güzeli kızını kucağına aldı. İsmiyle yaşasın diyerek adı konuldu, ‘Ece.’ Kraliçe anlamına geldiği için bu ismi seçmişlerdi. Bebekliği tatlı mı tatlıydı. Akrabaların dahil kucağından indirmediği için emeklemeyi bile öğrenemeyen, sevgi selinde büyüyen minik bir kız çocuğu.

Ece doğduğu gibi kalmadı tabii. 1 ay, 1 yaş derken artık okula başlama zamanı gelmişti. Gayet konuşkan bir çocuk olmuştu. Küçük yaştayken bile kelimeleri çok düzgün kullanmaya başlamıştı. Annesi her fırsatta, Ece'yle uzun uzun konuşurdu. O da genç kız gibi cevaplar verirdi. Tabii bu onların daha da hoşuna giderdi. Bir gün yine anne kız konuşurken, Berna ona Ece'nin anlamını söylemişti. Heyecanla büyüyen gözleriyle;

- Nasıl yani ben kraliçe miyim?

- Hayır kızım, sen bizim prensesimizsin. Büyüyünce kraliçe olacaksın.

Prenses

O günden sonra prenses aşağı, prenses yukarı, prenses bugün yemekte ne ister, prenses hafta sonu parka gider mi acaba, prenseeeees… 

Ece'nin hoşuna gittikçe, yakınları da başta tatlı gelen bu oyuna dahil olmuşlardı. Ninesi, dedesi, teyzesi, amcası, kim görse prensesti artık.

Öyle ya uzun süre beklenmiş, ne emeklerle büyütülmüştü. Ve prensesin artık okula başlaması gerekiyordu. Tabiri caizse, halkın arasına inmesi gerekiyordu.

Okulun ilk günü prensesi okula götürdüler. Kim kim? Tabii ki eş dost akraba. Hemen herkesle bir ‘ilk gün fotoğrafı’ derken, bir şekilde sınıfını buldu ama bir gariplik vardı; evdeki muameleden çok daha farklıydı burası. Mesela yirmi dört öğrenci aynı şekilde oturuyordu, aynı tahtaya bakıyordu. Halbuki kendisi evde hangi koltuğu isterse ona otururdu, hangi kanalı isterse o izlenirdi. Bir gariplik vardı işte. Bir şekilde günü tamamlamaya çalışırken, bazı ailelerin kapıda çocuklarını beklediğini fark etti. Sınıfta Can diye bir çocuk vardı mesela. Teneffüste yakınları ona "Paşam" diye seslenmişti. Peki Ercan, O da "Prens" kelimesine tepki verdi. Bu kısmı bir şekilde hallederdi ama Ebru, Aysu ve Cansu'nun da prenses olması onu ağlatmaya yetmişti. Günün sonunda, Berna Ece'yi almaya geldiğinde, onu hıçkıra hıçkıra ağlarken buldu. Sakinleştikten sonra ağzından çıkan ilk cümle şuydu;

- Ben burayı istemiyoruuuum!

- Neden kızım n’oldu?

- Buradaki herkes prenseees…

Evlat ne kadar kıymetli bir şey. Belki yıllarca beklenen, üzerine titrenen, ‘ben görmedim ama onu yoksun bırakmam’ diyerek nice fedakarlıklarla imkanlar sunulan, el üstünde tutulan, istediği şey istediği anda yerine getirilmeye çalışılan, nihayetinde büyütenin yapıp ettikleriyle de şekillenen bir ürün.

Prenses

Çok kıymetli bir şey ama insanoğlu düşünmez bazen. Belki önceden düşündüyse de unutur ya hani; “Bu hayatta her şey belli sınırlar dahilindedir.” Hiçbir şey bizim elimize sınırsız verilmemiş.  Dolayısıyla dikkatli tüketmek gerekir. O yüzdendir ya, birine kılıç kullanmayı savaş esnasında öğretemezsin. Çok yara alır. Kılıç kullanmayı savaştan önce öğretirsin.

Benim evladım bir yerde üzülecek, peki nerede üzülsün? Ona özel olmadığını hissettiren bir yerde mi, herkesin prenses olduğunu anladığı şokta mı, yoksa hayatta her istediğini alamayacağını öğretmeye çalışan benim yanımda mı?

Öyle ya, arkadaşım bir şeylere kırılacak bu hayatta. Nerede kırılsın mesela? Yaptığı yanlış nedeniyle arkasından alay edildiğini duyduğunda mı? Yoksa henüz yanlışa meyletmişken ya da yanlışı yayılmamışken, hayrı için onu uyarmaya çalıştığımda mı?

Herkesin çocuğu kendine prenses, paşa, prens… Ama hayatın içinde ne tütülü bir etek veriyorlar, ne kral tacı, ne de paşa arması… Almam gereken her ne varsa, muhakkak benden bir şeyler çıkması gerekiyor. Dolayısıyla hayat aslında yokuş; niyeti, başı, ortası… Ama ulaşana zirvesi bir o kadar tatlı.

Velhasıl hayat yoracak. Ben evladımı bu yorgunluklara önceden hazırlarken mi üzüleyim, yoksa onun hazırlıksız yakalandığındaki çaresizliğini izlerken mi?

Peki ya insan? Fark etti mi nerelerde hazırlıksız yakalandı? Nerelerde prenses, nerelerde paşaydı…

Fark ettiyse harika. Şimdi alabilir o elbiseyi, o armayı, o kılıcı. Eğer emek emek alırsa yorulacak, canı yanacak ama öyle ucuz da olmayacak. Şimdi prenses işte. Ve böyle prenseslik kimsede de yok hani.

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***




20 yorum:

  1. Hele bide prensesligi tattirdigin imkanlarin bir anda elinden gittiğinde ve gitmesi gereken okulda ne prens ne prenses ne paşalar varsa.. Ve kendi yaşamlarındaki özentisi gostermediklerindeki ece ne hale gelir bir an onu da düşündüm.. yok yok hiç düşünemiyorum:(

    YanıtlaSil
  2. Önceden hazırlarken üzülenlerden olabilmek ümidiyle... ellerinize sağlık🍃

    YanıtlaSil
  3. Çocuklarımızı hayata hazırlayabilmek ümidiyle...
    Cok güzeldi
    Kaleminize saglik ✏

    YanıtlaSil
  4. İyi niyetle yapılan büyük yanlışlar

    YanıtlaSil
  5. Harika 😊 Yüreginize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  7. Bebeken gelecekde ne olsun planlari cocuk bücabalari çocuklar büyürken yapmaya baslar maya baslar anneler babalar.

    YanıtlaSil
  8. Ah o prens ve prensesler... Hayat hep toz pembe geçecekmiş illüzyonunda yaşayanlar... Ne zor uyanmak o rüyadan, hayatın tokadını her zerresinde hissederek... Hepimizin iyi olduğunu tek olduğunu düşündüğü yerlerde hayatımızda aynı illüzyon var. İşimde mi iyiyim? En iyi benim diye düşündüğüm an gelmiyor mu tokat? Evliliğim en mutlu olduğumu sandığım an? Çocuğum tam yetişti derken, tam işleri rayına oturttum derken, tam evi aldım derken, tam istediğime ulaştım derken... En iyi olduğumu düşündüğüm her anda illüzyona kapılmıyor muyuz? O zaman çocuklarımızı neden buna hazırlıklı yetiştirmiyoruz?

    YanıtlaSil
  9. Çocuklarımızı doğdu yetiştirmek duası ile… ne güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  10. “Nerede üzüleceğiz” ne kadar önemli bir soru. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Her ebeveynin çocuk yetiştirmeden önce farkına varması gereken gerçekler…

    YanıtlaSil
  12. Çocuklarımıza iyilik yaptığımızı zannederken aslında ne kadar yanlış kalıplar kullandığımızı farkettiren bir yazı olmuş. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  13. Çocuklarımızı gerçekten yetiştirebilmek ümidiyle… kaleminize sağlık🌼

    YanıtlaSil
  14. Bazıları prens, prenses, paşa,aslan iken bazı çocuklar da onların hizmetlisi gibi yetiştirilen süreçler var. İki türlü de dengeye gelebilmek ümidi ile. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  15. Doğru yerde üzmek ve üzülmek dileğilyle…

    YanıtlaSil
  16. Ne kadar da doğru.. özellikle ‘kılıç kullanmayı savaş sırasında öğretemezsin’ kısmı beni çok etkiledi. Canım annem zamanında bu çaresizliği yaşamıştı bu onun iyi niyetlilikle yaptığı hataydı bana öğretmeye çalışıyordu ama ben öylesine gözü kapalı herşeye tozpembe bakarak büyümüştüm ki biranda sınav sahasında öylece kalakalmıştım annem de o savaş sırasında kılıç kullanmayı öğretememenin çaresizliğini yaşıyordu. Şimdi ben de bir anneyim.Hem çocuklarımız hem kendimiz için onları önceden birşeylerden yoksun bırakalım, tutarlı net ‘hayır’larımız olsun inşAllah.

    YanıtlaSil
  17. Bu dönemde bütün annelerin aslında iyilik yapıyorum diye düşündüğü ama aslında evladının başkaları tarafından yara almasına neden olan birşey

    YanıtlaSil
  18. Kaleminize sağlık. İnsan bildiğine bile yine hakikaten dedirtiyor

    YanıtlaSil
  19. Kaş yapayım derken göz çıkarmak bu devirde biz ailelerin derdi gerçekten.............

    YanıtlaSil
  20. Ne kadar faydalı bir yazı elinize sağlık, iyilik yaptım zannederek çocukları yetistiremiyoruz sadece büyütüyoruz...

    YanıtlaSil