BEREKET
Günlerden cumartesiydi ve Nihal, her cumartesi olduğu gibi, mutfakta annesiyle birlikte yemek yapıyordu. “Bu sefer pilav benden…” diyerek, görevi devralmıştı. Pirinçleri yıkadıktan sonra, tencerede cızırdayan tereyağının üzerine döküp kavurmaya başlamıştı ki, annesinin uyarısıyla, elinde kaşıkla olduğu yerde döndü.
“Yıkadığın kaptaki pirinçlerin hepsini al kızım, bereketin hangisinde saklı olduğunu bilemezsin.” diyen annesi, tek bir tane kalmayacak şekilde pirinçleri sıyırıp tencereye ekledi. ‘Bereketi kaçmasın’ ya da ‘bereketli olsun’ diye pek çok şey öğrenmişti annesinden ama bu çok daha farklı bir detaydı. Çok etkilenmişti duyduğundan, annesinden öğreneceği çok şey vardı belli ki. Gülümseyerek “Bereket, saklandığın yerden çık bakalım” diye mırıldandı ve kıymetli taneleri kavurmaya devam etti…Çok kullandığımız, iyi dileklerin arasına sıkıştırdığımız, kulağa hoş gelen bir kelimedir “bereket”. Alışveriş yaptığımız mağazadan çıkarken, ya satıcı söyler ya da alıcı, “bereketini görün” diye. Bazen verilen yemek daveti sonrası, misafirimiz “bereketli sofralarınız olsun” şeklinde dua eder. Bazen de yeni başladığımız iş hayatı için iyi dileklerini iletir insanlar… “Bereketli, bol kazançların olsun” diyerek. Hayatımızın öyle içinden bir kavramdır ki, kışın zorlu şartlarından çıkmış bitkilerin, gelişimine destek olan nisan yağmurlarına bile ‘bereket yağmurları’ deriz. Hatta kimileri, şifası var diye temiz bir kapta toplar bu yağmur sularını. Banyo suyuna karıştırır, saçlarının ve cildinin parlayacağına inanır.
Pek çoğumuz bereketi, sahip olduğumuz şeylerin sayısal olarak artmasıyla ilişkilendiririz. Maaşlara zam yapılırsa, paramızın bereketli olacağını zannederiz. Ya da evdeki bulguru, bakliyatı stoklayınca mutfağımız, sofraya iki değil de beş çeşit yemek koyunca soframız bereketli olacak diye düşünürüz. Bereket gerçekten miktarla mı ilgilidir peki?
Öyle olsaydı yılın milyarderi seçilmiş bir iş adamının, lüks villasında yaşamın tadını çıkarıyor olması gerekmez miydi? Evet, lüks ev, araba veya eşyalara sahip olabilmenin yolu kazançtan geçiyor ama o iş adamı ne kadar oturabilmiştir deniz gören balkonunda? Ya da ne kadar kullanabilmiştir dokuz tane odasının her birini? Daha fazlasını kazanabilmek için, ömrünü uçakta ve otel odasında geçiren kişinin evi, ona ne kadar temas etmiştir? Havuzunda yüzebildiği saatleri toplasak, ne kadar eder?
Veya mutfağına çeşit çeşit gıdalardan bolca alan kişi, bir sofra kursa, belki elli kişilik yemek çıkarabileceği bir erzak yığınından kaç tanesini tüketebiliyordur? “Az olmasın, bir değil üç kilo alalım, doya doya yensin…” dediği muzların ne kadarı çürüyüp çöpe gidiyordur?
Beyaz bluz sevdiği için uzun kollusu, kısa kollusu, dik yakalısı, düğmelisi, dökümlü kumaşı, dar kesimi… Derken kendisine on beş tane beyaz üst alan o kadın, her birini giyebilmek için kaç gününü vermelidir? Tabii beyazın yanında diğer renkleri de aralara serpiştirdiğinde, işler pek de istenildiği gibi gitmez öyle değil mi? Dolabın kapakları kapanmaz hale gelmiş, eşya yığını içinde, benzer kıyafetlerle benzer kombinler döner durur.
O halde, çok duyduğumuz ve dilimizden düşmeyen ‘bereket’ ne demektir?
- İnsanın kıyafetlerinin üzerinde paralanmasıdır. Her bir giydiğinden, hayır görmesidir.
- Kalabalık ailenin kurduğu bir sofrada, herkesin azla doyabilmesidir.
- Aldığı, kullandığı eşyanın her an kişiye temas etmesidir.
- Gökyüzünden dökülen her bir damlanın toprağı alıp götürmesi değil, ona fayda vermesini sağlayan şeydir.
- Bir babanın iş yükünden sıyrılıp eve geldiğinde, bir saat de olsa çocuklarıyla güzel zaman geçirmesidir.
Bereket:
- O yıkadığın pirinç tanelerinin arasında,
- Gönlün kalmasına rağmen, ihtiyacın olmadığı için almadığın o kıyafette, o eşyada,
- Bol bol olsun derdinden çıkıp, sofrayı biraz az donattığındaki anda,
- Doymaya çalışmaktansa lezzetini alsam yeter diyerek yemekten biraz aç kalkmanda
- Çürümesine fırsat vermediğin her bir lokmada,
- Alabileceğinden bir tık altını almaya razı olduğun her şeyde saklıdır.
Aslında burnumuzun dibinde, elimizin hemen altında, isteklerimizin de zıddında saklıdır bereket…
Bereketli bir yaşantınız olması dileğiyle…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Vah halimize.. Ne çok duyduğumuz şeyi bildiğimizi zannediyoruz.. Rabbım okudugumuz bu yazıyı bize temas ettirsin inşaAllah. Amiiin
YanıtlaSilİsteklerin zıddındadır bereket… 🧡 ipucu olmuş
YanıtlaSilAnlatılan konunun çarpıcılığı dışında anlatımın sadeliği katisiksiz olusu yazının bereketini arttırmış.ellerinize saglik
YanıtlaSilDilimize pelesenk olmuş bereketli olsun kelimesi ama bereketin bizim bilmediğimiz ne kadar gizli anlamları varmış. Ödediğimiz her kuruşun aldığımız her lokmanın giydiğimiz her kıyafetin bize temas etmesi meğersem berekete bağlıymış. Bildiğimizi zannettiğimiz aslında hiç de farkında bile olmadığımız bir kelime... teşekkürler yazı çok güzel olmuş
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık
YanıtlaSil“Bereket çokda değil azda” bu kadar güzel anlatılabilirdi. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilBereket hep göz çektiğimiz yerlerde🌸
YanıtlaSil"Bereket saklandığın yerden çık" bir çocuk masumiyeti ile söylenmiş söz gibi çok hoşuma gitti emeği geçen herkese teşekkür ederim
YanıtlaSilBereket az da saklı bir bolluktur. Soyut somuttan üstündür 🌼
YanıtlaSilBereketin hangisinde gizli olduğunu nereden bileceksin… Kalbime işledi. 🤗🌷
YanıtlaSilSaklı bereketi bulanlardan olalım inşAllah…
YanıtlaSilBereket dolu bir ömür dilemek şimdi daha anlamlı😊
YanıtlaSilVav çok iyi. Düşündüğümüzün tam zıttı bereket.
YanıtlaSilBereketli hayatlarımız, sofralarımız ilişkilerimiz olsun.
YanıtlaSil