BİR AYAKKABICI DÜKKANI

 


BİR AYAKKABICI DÜKKANI

Her ustanın bir hikayesi vardır. Fakat çoğu zaman bu hikayelerin en kıymetli zamanları, en unutulmayan zamanları çıraklık zamanlarıdır. Çıraklık zamanlanları öğrenmenin, sabrın, çabalamanın olduğu bir yerdir. İnsan belki de buralardaki acıya dayanmadığında hemen geçsin ister ancak geriye dönüp baktığında hedeflerinin temelini attığı yerdir. Temel ne kadar sağlam olursa hedefe ulaşmak da o kadar yakın olur. Peki çıraklık sadece insanlara özgü bir şey midir?

Doğaya baktığımızda bitkisinden hayvanına kadar onların da bir çıraklık dönemi vardır. Nasıl ki insan bir dönem yemek yemenin, konuşmanın, yürümenin, koşmanın, bisiklet sürmenin daha bir çok şeyin çırağı oluyor. Bu konuda ustalaşmış anne babasından bunları yapabilmeyi düşe kalka öğreniyor, zamanla ustalaştırıyor. Bu hayvanlarda da böyledir. Yavru bir kartal yeni doğduğunda uçmayı bilmez, avlanmayı bilmez. Ustası olan anne babasından uçmayı öğrenir, avlanmayı öğrenir. Uçmayı öğrendikten sonra anne babasını avlanırken izler. Sonra avlanmayı denemeye başlar. İlk başlarda elinden kaçırır, yere düşer. Ama çıraklıktaki bu yapamamalarına rağmen, olmamasına rağmen durmaz. Avlanmaya devam eder. Bir süre sonra da artık avlanmada usta olur. Kurtlara baktığımızda da durum farklı değildir. Genç kurtlar sürünün tecrübeli bireylerinin yanında çırak olurlar. İz sürmeyi, pusu kurmayı, tehditleri fark etmeyi zamanla öğrenirler. Tıpkı Ahmet Usta’nın da öğrendiği gibi…

Köşe başında küçük bir dükkânı vardır. Camın da yazı yok, tabelası silinmiştir. Ama o dükkânın kapısından içeri giren hemen herkes aynı şeyi söyler. “Ahmet Usta’ya geldik.” Ahmet Usta’nın hikâyesine baktığımızda aslında günümüzde unutulmaya yüz tutmuş olan çıraklığı, çıraklıkla yoğrulan ustalığı bizlere hatırlatıyor.

Ahmet, daha on üç yaşındayken hayatın sert yüzüyle karşılaştı. Babası aniden vefat ettiğinde evdeki en büyük çocuk olarak ailesine destek olma sorumluluğu omuzlarına yüklendi. Okul çantasını bırakıp eline bir süpürge aldı ve mahalledeki bir ayakkabı tamircisinin yanına çırak olarak verildi. Ne yazık ki seçim yapabilme ihtimali yoktu. İlk yıllarda ona düşen işler belliydi: sabahları dükkânı açmak, ortalığı süpürmek, ustaya çay getirmek, malzeme taşımak, sessizce beklemek… Ama Ahmet'in gizli bir silahı vardı: Gözlem yapmak... Her gün ustasının ellerine dikkatle bakar, hangi deriyi nasıl tuttuğunu, hangi iğneyi ne zaman değiştirdiğini, müşteriyle nasıl konuştuğunu aklına kazırdı. Kimse ona anlatmazdı, o kendi kendine öğrenirdi. Zamanla eline çekiç verildi, taban dikmeye başladı. Deri yumuşatmayı, eskiyen ayakkabıyı sökmeden önce ‘konuşmayı’ öğrendi. Ustası “Önce ayakkabının dilinden anlayacaksın.” derdi, o da bu sözü kendisine rehber edindi. 20’li yaşlarına geldiğinde artık ustası ona güvenir olmuştu. Ama Ahmet’in içinde kendi yolunu çizme isteği vardı. Yeterli birikimi olmasa da cesareti vardı. Mahallenin biraz ilerisinde, küçük bir boş dükkân buldu. Raflarını kendi elleriyle yaptı. Tabelaya yazı yazmadı, çünkü inancı şuydu: “İşini iyi yaparsan, zaten insanlar seni bulur.” Ve öyle de oldu. Bugün, 35 yıl sonra, hâlâ aynı dükkânda. Aynı taburede, aynı önlükle çalışıyor. Çünkü Ahmet Usta'nın elinden geçen bir ayakkabı, sanki yeniden doğuyor.


İşte çıraklık böyle bir şeydir. Sessizce öğrenilen, sabırla biriktirilen, düşe kalka olgunlaşan bir yolculuktur. Kimi zaman bir ayakkabı tezgâhının başında, kimi zaman bir bisikletin pedalında, kimi zaman gökyüzünde süzülen bir kartalın kanadında, kimi zaman ormanda iz süren bir kurdun adımlarında kendini gösterir. Ahmet Usta gibi nice isimsiz kahramanlar ve doğanın sessiz çırakları bize gösteriyor ki usta olmak için çıraklıkta ustayı iyi izlemeliyiz, iyi gözlemlemeliyiz, taklit etmeliyiz, sabretmeliyiz. Hatalarımız olduğunda yılmadan hatamızı düzelterek, deneyim transferi çıkararak yola devam etmeliyiz. Verilen ya da verilmeyenlerle ilgilenmeyip hedefimiz doğrultusunda çabalamalıyız. Çünkü insan bu hayatta çırağı olamadığı hiçbir konunun ustası da olamıyor. Peki insan kaliteli bir çırak nasıl olur?

“Bilmiyorum” diyebilen,

Şikayet etmeyen,

Sabırlı,

Kıtlık evresinde olduğunu bilen,

Sonuç odaklı olmayan,

Ödemesi gereken bedellerin zor gelmemesi,

Ustasını iyi gözlemleyen,

Çok bedel ödeyen, az sonuç bekleyen birisinin kaliteli bir çıraklığı olur. Çıraklıklarımız da kaliteli olabilmek ümidiyle…


 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

 ***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder