YETİŞTİRMEK Mİ, BÜYÜTMEK Mİ?

YETİŞTİRMEK Mİ, BÜYÜTMEK Mİ?

Annesi zaman zaman Zeynep’i karşısına alır yapması ve yapmaması gerekenleri anlatırdı. Ardından da ne kadar anladığını tespit için soru sorardı. Annesinin en hassas olduğu konulardan biri de yalan söylemekti.

Başına ne gelirse gelsin doğruyu söylemekten geri durma, diyordu. Hatta öleceğini bilsen yine de doğruyu söyle diye devam ediyordu. Yalanın ne kadar zararlı olduğunu insanın başına ne gibi problemler açacağını,  sonrasında hep bir yalan bir yalan daha söylemek zorunda olacağını anlatırdı.

Zeynep bu konuşmaları defalarca duymuş olsa da şu an yaşadığı durumla alakalı ne yapacağını bilmiyordu. “Nasıl unuturum, nasıl unuturum..." diye kendi kendine söylendi. Yarın teslim etmesi gereken bir proje ödevi vardı ve şu an saat akşam 22.00’dı ve bu saatte aklına gelmişti. Kendi kendine “Sabaha kadar çalışsam bitmez bu ödev, ne yapacağım şimdi?...’ diye söyleniyordu.

Karnına ağrılar girmişti. Bir de annesine söylemeli miydi, söylememeliydi? Nasıl gizlerdi? Eninde sonunda öğrenirdi annesi, karnındaki ağrı daha da artmıştı. Tüm cesaretini toplayıp annesinin yanına gidip mahcup bir şekilde proje ödevi olduğunu ve unuttuğunu yarın teslim etmesi gerektiğini söyledi.

Annesi birden çok sinirlendi. “Bunu nasıl yaparsın Zeynep, bu saatte mi aklına geliyor ödev? Saat 10 farkında mısın, nasıl unutursun? Kızım ben sürekli seninle konuşuyorum. Konuştuklarım hiç mi etki etmiyor sana? Böyle bir sorumsuzluğu nasıl yaparsın? Ne olacak şimdi, bir de karnım ağrıyor diyorsun? Bu gidişle senin karnın daha çok ağrır.” diye annesi söylendikçe söylendi… Zeynep annesinin karşında boynu bükük duruyor kafasını kaldıramıyordu.

Teslim tarihini not almıştı fakat sonrasında gözden kaçırmış ve unutmuştu. Biraz televizyon biraz oyun, telefon derken diğer ödevlerini bile unutmuştu. Zaman nasıl da hızlı geçmişti. Proje ödevi verileli tam 2 ay olmuştu. Bugün yarın derken şu an hiç başlamamış olmanın pişmanlığı vardı Zeynep’ te. Keşke keşke, deyip duruyordu  içinden, keşke bir çözüm olsaydı. Zaman olsa bile hiç araştırmamış, nasıl yapacak, nereden başlayacak bilmiyordu.

Annesi ve babası Zeynep’in okumasını çok istiyordu. İyi bir kariyer, iyi bir üniversite hayalleri vardı. Sadece bu hayal olarak da kalacak gibiydi...Zeynep birden daldığı düşüncelerden annesinin bağırışı ile irkildi. “Sana diyorum Zeynep, ne yapacaksın şimdi? Senin sorumsuzluklarından bıktım usandım.”  derken telefon çaldı. Arayan arkadaşı Nejla’ydı. Birden annesinin tarzı değişti. Yumuşak, anlayışlı bir ses tonuyla konuşmaya başladı. Zeynep “Benimle de böyle konuşsa.” dedi içinden.  O sırada annesi “Nejla’cım yarın görüşsek biraz işim var.” deyip telefonu kapattı ve tekrar kaldığı yerden devam etti bağırmaya. Zeynep gerçeği söylediğine çoktan pişman olmuştu.

Sonra annesi Zeynep’e baktı ve “Tamam! Yarın öğretmenini arayıp projeni yapmadığını söyleyip ek süre isteyeceğim ama bir daha böyle bir şey olmasını istemiyorum, anladın mı? Yarın bütün gün çalışacaksın. Şimdi yat uyu. Yarın erkenden kalkıp bütün gün ders çalışacaksın. Televizyon yok, telefon yok, oyun yok git hadi!” dedi.

“Tamam...” dedi Zeynep kısık bir ses tonuyla. Bir anda karnının ağrısı geçmişti, her şey geçmişti sanki rahatladı...

İçinden şunları geçirdi içinden: “Demek ki  gerçeği söylemek zor ama insan gerçeği ortaya koymadan da çözüme ulaşamıyor. Ne olursa olsun insan gerçeği söyleyip bedeline razı olmalı.”


 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder