RIZKI VEREN KİM?

RIZKI VEREN KİM?

Sevda yine işten geç dönmüştü. İşyerinde muhasebe servisinde çalışıyordu. Yıl sonu olduğunda iş yükü iki katı kadar artıyordu. Ona rağmen hiç yüksünmeden şikâyet etmeden çalışırdı, seviyordu da işini.  On iki yıldır aynı yerdeydi. 

İşyerindeki arkadaşları ve patronu tarafından da sevilirdi. Her konuda eşi onu destekler çocukların bakımında ev işlerinde yardım ederdi. Çocuklar ve eşi de alışmıştı onun bu temposuna. İnsan bu hayatta başka ne isteyebilir ki; iyi bir eş, iş, çocuklar çok mutluydular. “Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” sorusuna verilebilecek cevaptı belki de…


Ama hayat hep iyi gitmiyordu. Tabi ki iniş ve çıkışları da olacaktı. Sevdanın eşinin tayininin çıkmasıyla her şey alt üst olmuştu. Yurt dışında görevlendirmişti. Bir hafta içinde toparlanıp onu uğurlamışlardı çok uzaklara. Çocuklarla bir başına kalmıştı. Biri dokuz diğeri on dört yaşındaydı. Bir türlü alışamamışlardı eşinin yokluğuna, çocuklar bir yandan, iş bir yandan yorucu gelmeye başlamıştı. Bazen annesini çağırıyordu çocukların yanına ama o da gelmeyi pek istemiyordu. Geç geleceğini söylediği zamanlarda da o eve gelmeden çekip gidiyordu. Çok zoruna giderdi bu durum. Hiç bana destek olan yok diye bazen geceleri ağlardı. Kayınvalidesini çağırırdı ben rahatsızım diye oda gelmezdi. Sanki herkes onu terk etmiş gibi hissediyordu. Eşiyle telefonla dahi görüşemiyordu, yurtdışına bağlanmak çok zordu ve pahalıya mal oluyorduYapayalnızdı…


Yine yoğun zamanlardan biriydi, günlerdir koşturup duruyordu. Çocukları da yalnız kalmaya artık alışmışlardı. Eve yorgun argın geliyordu. İşten yorgun gelince sızıp kalıyoryemek temizlik yapamıyorduBir gün akşam yemeğinihazırlamak için mutfağa girdi. Çok geçmeden işyerinden aradılar. Bazı hazırlanması gereken evrakların olduğunu ve yarına yetişmesi gerektiğini söylediler. Teftişe geleceklermiş acil diye aramışlardı. Yapamam diyememişti SevdaHayır demeye gücü yoktu. Yoruldum demeye gücü yoktu.





Gözyaşları süzüldü yanaklarından ne yapacağım şimdi diye düşünürken kapı çaldı. Yan komşusu elinde fırında pişirmiş olduğu bir tepsi balıkla karşısında durup şöyle dedi:

Komşum bana misafir gelecekti işleri çıkmış gelemeyeceklermiş.  Ben de sana getirdim sıcak sıcak umarım yemek yememişsinizdir. 

Sevda ne diyeceğini bilememişti. O kadar çok sevinmişti ki. Teşekkür ederek aldı. Sonra hem ağladı hem yüzünde kocaman bir tebessüm belirdi. Bütün içtenliğiyle Teşekkür ederim Rabbim. dedi. ”Rızkı veren sensin.


Son zamanlarda neleri neleri unutmuştu. Şükrünü, sabrını, evini, çocuklarını, hayatını her şeyiBu kadar çalışmak. Ne içindi? Kim içindiKendini, çocuklarını unutarak ne yapmaya çalışıyordu.




Bir sınırı olmalı insanın. Sen sınırını koyamazsan gece bile iş verirler, bu son dedi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye kendine söz verdi. O günden sonra her şey başka bir anlam kazanmıştı.





***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder