ÇAMAŞIR DAĞI


ÇAMAŞIR DAĞI


Aysu, üç çocuklu bir ailenin yıllar sonra dünyaya gelen en küçük çocuğuyduAblaları büyüyüp üniversiteleri için evden ayrılmış, annesi babası emekli modlarına geçmişken Aysu minik bir yavruydu. 

Herkes onu seviyor ve onu sevindirmek için türlü türlü şeyler yapıyorlardı. Bir sürü oyuncak ve etrafında onu eğlendirmek için pervane olan aile üyeleriyle ergenliğe kadar geldi. Küçükken çok sevimli olan Aysu, ergenlik yaşlarında değişmeye ve sevilmemeye başlamıştıCivardaki insanlar Aysu’nun olumsuz davranışlarından söylenmeye başlamıştı. 

Bu durum Aysu’nun annesi olan Emine Hanım’ı çok üzüyordu. “Demeyin kızıma öyle!” derken bile içten içe onlara hak verdiği oluyordu. Nitekim onun da kızıp söylendiği çoktu. Her gün Aysu’nun arkasını toparlamaktan yorulmuştu. Yemek yaparken bile onun seveceği şeyleri ayrı olarak pişirirdi. Eline geçen her fırsatta ona hediyeler alır, unuttuğu ödevlerine yardım ederdi. Aysu okula gitmek istemediğinde öğretmeniyle konuşan da bizzat annesiydi. Onun için yaptığı hiçbir şeyden gocunmazdı


Peki ya Aysu? Aysu aileden kimseye bir bardak su bile getirmez, ısrarla istenirse de bağırır oldu. Ayna karşısında saatlerce süslenebilirdi ama derslerine yarım saat bile ayıramazdı. Kendisine farklı tatlılar yapmayı dener ama akşam yemeklerinde tabak bile kaldırmazdı. Her gün giydiği şeyleri odasının bir kenarına atardı, orada bir çamaşır dağı oluşmuştu.




Nasıl bu hale gelmişti evladı? Emine Hanım o gün yalvar yakar Aysu’yu okula gönderdikten sonra çayını alıp oturduğunda bunu düşünüyordu evinde. İki çocuk daha büyütmüştü ama onlar böyle değildi. Neyi farklı yapmıştı?Fark ettiği şeylerden biri şuydu; ilk çocuklarının yaşları yakındı ve birlikte birbirleriyle ilgili sorumluluk alarak büyümüşlerdi. Ayrıca o zaman kendisi de gençti, çalışmaktan çocuklarına yetişemediği de oluyordu, çocukları kendi sorumluluklarını üstlenmek durumunda kalmışlardı. O zamanlar bu durum onu üzse de çocukları büyüdüğünde ve kendi ayakları üzerinde durabildiklerinde “İyi ki...” demişti. 

Aysu doğduğunda ise ona ayıracak çok vakti vardı artık. Onun tek başına oyun üretmesine bile izin vermemişti, sabahtan akşama kadar Aysu’yla birlikte eğlenebileceği binlerce oyun, hikâye ve etkinlik bulurdu. İç çekerek kafasını sallamaya başladı Emine Hanım… 


Şimdi daha iyi anladı; büyütmek ile yetiştirmek aynı şey değildi. Büyütmek, çocuğun yeme içme gibi somut ihtiyaçlarını karşılamakla ilgiliydi. Çiçek büyütmek gibi. Yetiştirmek ise daha soyut bir kavramdı. Ona kendi bedellerini üstlenmeyi yani sorumluluk almayı öğretmek gerekiyordu. Onun için her şeyi yaptığında, onun bedelini elinden aldığında, çocuğuna iyilik değil kötülük yaptığını anladı. Yetiştirilmeyen çocuğun güçsüz, marifetsiz olacağına, olgunlaşamayacağına dair ne kadar çok örnek vardı etrafında… 



Aysu’nun ergenliğine kadar sorumluluğunu üstlenmeyi öğretmediği için üzülse de bunu çocuğu ergenliğe girdiğinde çok geç olmadan fark ettiği için de sevindi. En azından artık ne yapması gerektiğini biliyordu. Aysu’nun tepkisel davranacağını, agresifleşeceğini de öngörüyordu ama buna hazırdı. Ufak ufak başlayarak sorumluluklarını ona teslim edecekti. İlk sırada ne mi vardı? Odanın kenarında biriken çamaşır dağı, kirli sepetine... 



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

12 yorum:

  1. Marifetlenebilmek için bedel ödemek ne kadar da önemli. Ailelere özellikle çocuk yetiştirirken çok önemli bir rol düşüyor :)

    YanıtlaSil
  2. Bedel bedel bedel… İnsanın şifası…

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş. Ne kadar da hayatın içinden bir konu☺️

    YanıtlaSil
  4. 👍🏼👍🏼🤌🏻👏

    YanıtlaSil
  5. İnsan artık deneyimliyim derken bile ne hatalar yapabiliyormuş...

    YanıtlaSil
  6. Evimize bir ayna tutulmuş gibi :) maalesef özellikle bugünün gençlerinde çok gördüğümüz bir ahval... ALLAH anne babalara bilinç açıklığı versin, evlatlarını yetiştirmeyi nasip etsin.

    YanıtlaSil
  7. Ebeynlerin mutlaka okuması gereken bir yazı 👌🏻

    YanıtlaSil
  8. Yapmamız gereken karşımızdaki insanın sorumluluklarını almamak, çok basit ama çok zor bir şey... Doğru tepkiler vermek nasip olsun. Emeğinize kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  9. Bedel ne anlamlı...

    YanıtlaSil
  10. Bedel bizim şifamizdir

    YanıtlaSil
  11. Acı ama gerçekkk..
    Bedelsiz hayat, zor hayat...
    Bedelin Başı zor, sonrası ferahlık...

    YanıtlaSil
  12. yetiştiren olmak günün sonunda güzel. fakat olayın içindeyken ona yetecek yüreğe sahip olmak gerekir.

    YanıtlaSil