KİMİN EMEĞİ?
Sabahın ışıkları odayı aydınlatmaya başlarken, Dilek
gözlerini kısarak açtı, kalktı ve pencereye doğru yaklaştı. Gördüğü manzaradan
mutlu bir şekilde, yaşasın bugün hafta sonu dedi. Tüm hafta aralıksız çalışmış,
üstelik de mesaiye kalmıştı. Hafta sonundan beklentisi yüksekti. Sadece
dinlenecek, arkadaşları ve ailesiyle güzel bir vakit geçirecekti; en azından
kafasındaki plan bu şekildeydi. Her şeyi detaylıca planladı, arkadaşlarını da
arayıp haber verdi. Gönül huzuru ile, mutfağa doğru yöneldi. Yüzünde sebepsiz
bir tebessümle içeri girdiğinde, annesini mutfakta telaş içinde gördü.
Annesi ondan önce kalkmış, bir güzel
kahvaltı sofrası kurmuştu. Yumurtaların üzerine, kırmızı biber, nane yakmış, patatesleri
sevdiği gibi kızartmış. Sucuklu yumurta da yapmış, bir de üstüne kardeşini
fırına yollamış taze ekmek aldırmıştı. Ucundan kopardığı ekmeğin sıcaklığını
hissetti. Dileğin neşesi yerindeydi. ‘Hafta sonum keyifli başladı’ diye geçirdi içinden, ailesiyle de güzel bir
akşam yemeği planı vardı. Uzun zamandır hep beraber dışarı çıkmamışlardı.
Kahvaltının ardından etrafı derleyip toplarken sabahın erken saatinde cep
telefonuna bir mesaj geldi. Mahallesindeki komşu kızı Gülnaz, ondan İngilizce
için destek istiyordu. Şaşırmıştı, hiç öyle ders çalışan bir kız
değildi. ‘’Dilek abla, benim ingilizce için biraz desteğe ihtiyacım var. ‘’Bir
kitap aldım ve hiç anlayamıyorum, bugün seninle biraz çalışabilir miyiz?’’ diyordu.
Dilek bir mesaja baktı, bir düşündü, Cumartesi için planını çoktan yapmıştı. Kahvaltıdan hemen sonra çıkacak, ilk olarak en sevdiği caddede dükkanları gezecek, alışveriş yapacak ardından arkadaşları ile öğle yemeği yiyecek ve sinemaya gidecekti. Akşama doğru da ailesiyle akşam yemeği yiyecekti. ‘Müsait değilim desem olmaz mı? diye düşündü. Olmaz öyle, dedi sonra kendi kendine. Bildiğin bir şey var, senden bir yardım isteniyor, yapamam mı diyeceksin? Alışveriş etmezsin olur biter.
‘Gel bakalım Gülnaz, olur çalışalım’... En azından güne faydalı bir işle başlamış olurum diye düşündü.
Lise çağında olan Gülnaz, sevimli gülüşü ile gayet çekingen bir şekilde geldi, kitabını gösterdi. Dilek başladı hem okumaya hem ona anlatmaya. Yaklaşık üç saat geçmişti ama nedense Gülnaz bir türlü dinlemiyordu. O kadar ilgisiz davranıyordu ki sanki ders çalışalım mı diye teklifte bulunan kendisi değil gibiydi. Bir sağa bir sola bakıyor ufluyor, gözlerini imali imalı deviriyordu. Hatta bir ara bu çocuğu annesi zorla mı yolladı diye içinden geçirdi. Üstelik sesi de konuşmaktan çatallaşmaya başlamıştı bile. Çatallaşmaya başlayan sesiyle, anladın mı Gülnaz, ses yok. Ne dersin Gülnaz?.. Sence?...yine ses yok...Bir terslik vardı ama bir türlü çözememişti. Çok mu karışık anlattım acaba diye düşündü
Artık yorulmuştu. Hatta niyetinde Gülnaz’a destek olsun diye, haftada birkaç saat ücretsiz olarak ders vermeyi bile düşünmüştü. Halbuki ders verecek ekstra bir vakti esasında yoktu, kendi işinde haddinden fazla yoruluyordu, hafta sonları onun için çok kıymetliydi. Yine de böyle bir destek vermenin güzel olacağını düşündü, "Gülnaz’cım sanırım dikkatini kaybettin, ama çalışmak isteyen de sendin, neden sıkılmış gibisin?" diye sordu.
Armut Piş Ağzıma Düş
Gülnaz, evin tek çocuğu idi, aile de bazı sebeplerden dolayı gereğinden
fazla dediği olmuş, her şey kendisine hep hazır olarak gelmişti. O yüzden
konuşurken bile lafları istediği gibi sakınmadan konuşurdu. Kim kırılır, kim
incinir düşünmezdi. Ne istiyorsa, annesi onu gerçekleştirmek için herkesi ve
her şeyi seferber ederdi. Gülnaz, o sevimli ifadesini tamamen değiştirip,
elindeki kalemi öfkeyle bırakarak ‘’Benim bu kitabın özetini Cuma’ya kadar
bitirmem gerekiyor’’ dedi. Anlaşılan, Dilek masadan uzaklaşınca annesine de
mesaj atmıştı, birden annesi ders için yolladığı eve misafirliğe de gitmişti, üstelik
ders çalıştıkları yerde, kahve muhabbetine bile başlamıştı. Dilek şaşkındı.
Durumu yavaş yavaş anlamaya başladı. Bir kitabın özetini çıkarmak için, ders
çalışma isteği sadece bir bahaneydi. Özeti çıkarması gereken kişi Dilek olarak
seçilmişti.
Münevver Hanım, koltuğa kuruldu. Sonra Dileğe dönerek ‘Dilekçim bak, kızım kitabının özetini çıkaramaz. Sen bu kitabı hafta sonu oku ve özetini çıkarıver de Gülnaz’a ver olur mu, hadi canim.'
-İki yüz sayfayı mı okuyayım?
-Evet hepsini. Senin ingilizcen su gibi hemen yaparsın.
Sorumlu olduğu ödev yine annesinin kaydını yaptırdığı özel bir ingilizce kursunun ödeviydi. Okul da değildi ki dersten geçme veya kalma gibi bir riski olsun. Orada bile, kızının vermesi gereken emeği başkasına yükletmeye çalışıyordu ve bunda diretiyordu.
Dilek, her şeyden önce, kendisine kurulan basit oyuna içerlemişti. Derdi en başından beri, kitabının özetini çıkarttırmak ama bir mazeret bulamadığı için ders çalışma bahanesine sığınmış, üç saat boyunca kendisine anlatılanı dahi dinlememişti. Özet için hiçbir emek harcamak istememişti. Üstelik, ardından annesini de devreye sokmuştu. O da gelip baskı yapsın ve kendisine ait sorumluluktan bir an önce kurtulayım derdindeydi. Dilek komşuluk ilişkileri zedelenmesin diye sadece şöyle söyledi.
-Bakın, benim aklımda Gülnaz’a ücretsiz ders vermek vardı, isterseniz ona bu şekilde destek verebilirim. İngilizcesini toparlayana kadar ona ders vermekten mutlu olurum. İnanıyorum ki onun için en faydalısı bu olur. Ama onun okuması ve öğrenmesi gereken yerde benim emek vermem doğru olmaz. Üstelik çalışıyorum ve hafta sonunu ingilizce bir kitap okuyarak geçirmek benim planım değildi. Öyle bile olsa, bunun faydası kime?
'Armut piş ağzıma düş’ Bunun sadece
bana faydası olabilir, dilimi biraz daha geliştirmiş olabilirim. Üstelik bu bir
okul da değil, kursun verdiği bir ödev. Kursa gitme amacı zaten emek vermek. Neden
kursa gönderiyorsunuz ki?
Münevver Hanım, "Yani yapmayacak mısın?" diye memnuniyetsizliğini
hissettirdi. O kadar sözün üzerine bu adeta soğuk su etkisi gibiydi. Kendilerine
teklif ettiği ücretsiz dil dersini bile kaba bir şekilde yok saymışlardı.
Dilek’in derdi kendi annesinin tepkisini almamaktı. Annesi komşusunu seviyordu,
ilişkilerini bozan kişi olmak istemedi. Sonra düşündü, annem bile olsa bir
doğru, doğru zamanda dile getirilmeli. Belki de annem de bu zihniyetle biriyle
olan arkadaşlığından zarar görecek.
Dilek söylediklerinin net anlaşılması için, ‘evet onun görevini yapmayı
uygun bulmuyorum. Size de tavsiyem, kendi sorumluluklarıyla ilgili şeylerde
onun önüne geçmeyin’ dedi.
Annesinden azar işiteceğini
düşünüyordu ama, annesi komşuları gittikten sonra ekledi.
-Onların yanında sana haklısın demedim, misafirler diye. Ama çok
içerledim. Bu çocuğa iyilik yapıyorum derken hep böyle köstek oluyorlar.
Elbette, komşuluk ilişkileri bitmişti. Aradan geçen zaman içerisinde, Dilek
tekrar Gülnaz’a yolda rastladı. Az çok selamlaşmaları kalmıştı ve yıllar önce
girmesi gereken üniversiteye hala hazırlanıyordu. Annesinin gönderdiği sayısız
kurstan birine daha gidiyordu. Mevzu belliydi, azıcık emek...
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Emeğinize sağlık 🙏
YanıtlaSilÇocuk yetiştiren her annenin, yüreğine dokunan bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Umarım bizler de kendimize dere çıkartırız…
YanıtlaSilSevdiklerimizi nasıl bozduğumuzu anlatan, farkına vardıran çok kıymetli bir yazı olmuş.. Elinize emeğinize sağlık
YanıtlaSilBir kitabın özetini çıkarmak için, ders çalışma isteği sadece bir bahaneydi. Özeti çıkarması gereken kişi Dilek olarak seçilmişti.
YanıtlaSilÇok vurucu çok özetleyen bir cümle olmuş. Geri kalanı da o kadar samimi ki. Emeklerinize sağlık 🌿🌺
Biz çocuklarımızın hayatına sağladığımız fazla konfor yüzünden onların kendi ayakları üzerinde durmasına engel oluyoruz. Kendi kendine yetemeyen, sorumluluklarını bilmeyen kişiler olarak yetiştiriyoruz ne acı...Çok anlamlı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilEmeksiz elde edilen her şey çok değersiz önemsiz oluyor. Kirılıp dökülmesine kimse bakmıyor.
YanıtlaSilEl elin eşeğini türkü söyleyerek arar derlerdi... şimdilerde kendi işi için bu durumda olan insan ne kadar çok. Çok güzel anlatmışsınız bu açığımızı, emek olmadan sonuç olur mu hiç sonra yıllarca aynı konuların mücadelesini ver dur ama bir adım ileriye gideme...
YanıtlaSilEmek vermeden bir yere varılmaz.. varılsa da orada kalınmaz.. tıpkı bu öyküde olduğu gibi bu hataya çocuk yetiştirirken düşmemeliyiz.. hatırlattığınız için teşekkürler..
YanıtlaSilİmkan ne kadar verirsen çocuğa, o kadar da marifetsiz bir insan olur.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı, emeğinize sağlık.
Bedel her yerde. Ne kadar yalın ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınmış. Elinize sağlık hocam 🖊️🌸
YanıtlaSilGünümüzdeki en büyük problemlerden biri emeğinize sağlık
YanıtlaSilKişinin beklentisini nereye koyduğu önemli, ki kişi sadece kendinden beklediği zaman başarılı, mutlu ve marifetli olabiliyor. Ne güzel farkındalık oldu. Yüreğinize sağlık ⚘️
YanıtlaSilinsanın kendi emeği olmayınca hiç bir işte başarılı olamıyor
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilMevzu her zaman belliydi zaten ve insan anlık çıkarının peşindeyken kendisine gizlendi, toplamda çıkarının peşinden giderken kendisine apaçık edildi "azıcık emek". Kaleminize kuvvet, ellerinize sağlık:)
YanıtlaSilMevzu belliydi fakat insan anlık çıkarının peşindeyken kendisine gizlendi toplamda çıkarının peşinden giderken kendisine apaçık edildi " azıcık emek". Kaleminize kuvvet:)
YanıtlaSilMevzu belliydi… azıcık emek🌱 kaleminize sağlık❤️
YanıtlaSilHalbuki azıcık emeğin karşılığı bile ne kadar bereketli hayatta…farkına varıp uygulayabilmek nasip olsun🌿
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık
İnsana sadece emeğinin karşılığı var bu hayatta.emeginize sağlık 💐
YanıtlaSilHakkım olmayan çöp bile benim olmasın. Neyim varsa yeter ki hak etmeye gayretim bulaşsın. Böylece meselemizin sadece elde etmek olmadığını ne güzel fark ettirmişsiniz.
YanıtlaSilHayatta temelini güzel kazmadan bina dikmeye çalışan bir inşaat ustası gibi... Kızını iyi yetiştirmeden hayata sunan anne... Bir ömür çevreye muhtaç, marifetsiz bir kız... Anlık fayda, toplamda zarar...
YanıtlaSilHayat oluşturduğumuz sebepler kabul olduğunda sonuçları yaşamak üzerine….. Emeğinize sağlık🌷
YanıtlaSilAferin kız Dilek akıllı kız seni☺️
YanıtlaSilazıcık emeğin karşılığı hiç de öyle azıcık verdiğin emek gibi olmuyor yeter ki sen sebeplerini doğru oluştur gerisi çorap söküğü gibi geliyor..
YanıtlaSilkaleminize sağlık çok kıymetli hatırlatıcılar..
Emeksiz yemek olmuyor. Bedel.. kendi ödediğimiz bedeller çok kıymetli..emeklerinize sağlık 🌸
YanıtlaSil