Herkes Kendi Hayatının Başrolüdür
Gece geç saatlere kadar film izlemişti. Film izlemek, son zamanlarda yapmaktan en keyif aldığı şeydi. Kendi sıkıcı hayatına karşılık, filmler ne kadar da heyecan vericiydi. Filmi başlatır başlatmaz, kendisini filme kaptırıyor, kendini yakın hissettiği ya da olmak istediği karakterin yerine geçiyordu.
Peki, o sahneler, bizim için oluşturulan sahnelerden daha mı güzel gerçekten? Yoksa başkalarına bu kadar bakarken biz mi göremiyoruz, kendi sahnelerimizdeki güzellikleri?
Her sabah yeniden ve sadece bize has dizayn edilen binlerce sahne…
Bazen bir hastane oldu sahnemiz... Upuzun koridorlar, hasta kayıt bankoları, sağa sola koşuşturan doktorlar, hemşireler, sıra bekleyen hastalar, yapılan anonslar, açık olan pencereden içeriye süzülen iğde ağacının kokusu... Doğacak bir bebeği bekleyen heyecanlı gözler. Biraz kaygı, biraz sevinç… Herkesin iç dünyasında yaşadığı onlarca duygu, kafasından geçen düşünceler… Hava belki güneşli belki de yağmurlu... O gün için gökyüzünde konumlandırılmış bir bulut… Mevsimlerden baharsa bahçede açmış veya açmaya çalışan çiçekler… Koşarak annesine sarılan bir çocuğun yüzündeki gülümseme… Geceden beri hastasından haber bekleyen teyzenin yüzündeki yorgunluk...
Bazen evimiz oldu... İşe gitmek için hazırlandığımız bir sabah. Yaşanılan mekân aynı olsa da ne kadar detay değişti, her yeni günle beraber kim bilir? Bazen yastığın kılıfı, yere atılmış bir çorap, masada duran kitaplar, o anda yazdığımız bir not, akşam yakıldığı için bitmiş olan mum değiştirdi dekoru. Bazen üst kattaki komşunun söylediği türkü oldu sahnemizin müziği. Bahçede o sabah yuva yapmak için gelen kedinin sesi, sonbaharın başlamasıyla yere düşen yaprakların hışırtısı eşlik etti sahnemize...
Bazen yol oldu sahnemiz... Kendimizi kötü hissettiğimiz, saklanmak istediğimizde belki bir sis efekti ile gökyüzü bizi saklayıverdi. Belki bir tatil yolunda, kuşlar bizimle birlikte yol aldı sahnemizde. Yolun kenarında durup çay içtiğimiz, kahvaltı ettiğimiz küçük bir işletme, o anda orada bizim gibi mola vermiş insanlar, gölgesini bizimle paylaşan ağaç, ağacın üstünde yuva yapan kuş, gökyüzünde seyrek olan, salınan bulutlar seyirci oldu neşemize. Sadece bize özel hazırlanmış bir sahne.
Bazen güneşli veya yağmurlu bir hava oldu sahnemiz... Bazen bir dağ yolu… Karlarla dolu bir mahalle arası, yapraklarla bezenmiş bir kaldırım. Yemyeşil bir orman, masmavi bir deniz kenarı... Bir otobüs koltuğu, dağılmış bir mutfak, bir düğün salonu veya bir trafik kazası…
Sayamayacağımız kaç sahne hazırlandı şimdiye kadar, sadece bize özel? Ve bizim için yazılmış kaç replik oldu acaba şimdiye kadar? Kiminde sevgi, kiminde nefret, kiminde özlem, kiminde huzur, kiminde hüzün, kiminde öfke olan… Ve kaç değişik şekilde, kaç farklı kişiye sözler söyledik bu duygularla? Kaç ruh hali yaşamış olabiliriz mesela? Kaç mimik yapmış, kaç duruş sergilemişizdir?
Kaç kıyafet hazırlandı bizim kullanmamız için? Doğduğumuz andan itibaren kaç farklı kıyafet giydik? Kimini sevdik, rahat ettik, kendimizi beğendik; kimini hiç beğenmedik...
Hangi müzikler çaldı bizim sahnelerimizde? Hangi efektler kullanıldı bizim için?
Kaç role büründük? Bebek olduk, çocuk olduk, öğrenci olduk… Arkadaş, sevgili, eş, anne, baba, kardeş, anneanne, dede, hala, teyze, dayı, amca… Doktor, hasta, çiftçi, öğretmen, terzi, berber...
Utanan, utandıran, aldatan, aldatılan, güvenen, güvenilen, kıskanan, kıskandıran, terk eden, terk edilen, ümit eden... Mutlu eden, acı veren… Hangi rollere büründük?
Bazen sahip çıktık rollerimize, bazen arkamızı döndük, yok saydık… Bazen başkasının rolünü çaldık, hiç olmamamız gereken sahnelerde yer aldık…
Ne çok sahne hazırlandı hepimiz için, kusursuz ve sadece bize özel...
Peki, neden kendi sahnelerimizi filmler kadar izlemedik, göremedik veya sevemedik?
İnsan bakması gereken yere bakmadığında görmesi gerekenleri de göremez. Kendi rolüne odaklanması gereken bir hayatın içinde seyirci olmaya başlar. Etkin olması gerekirken edilgen olur. Kendi söylemesi ve duyması gerekenler varken, başkalarının söylediklerine odaklanır.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Herkes kendi hayatının başrolüdür.”
Bu hayatta ancak kendi rolünü en iyi şekilde oynayanlar, bulunduğu sahnede iyi performans sergileyenler, mutlu ve başarılı olabilirler. Bu bir seçimdir. İnsan ya başkalarının hayatlarını seyretmeyi ya da kendi sahnesinde başrol olup hayatına doğru şekilde yön vermeyi tercih eder. Kimse kendi rolünü oynamadan, kendi sorumluluklarını almadan kendi kahramanlığına sahip olamaz. İnsan ancak kendi sahnesine odaklandığında, sahnesindeki güzellikleri fark edebilir.
İnsan kendi oluşturduğu sebeplere, vermesi gereken tepkilere konsantre olduğunda, başka hayatlara özenmek yerine özenilecek bir hayat dizayn edebilir…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Çok güzel kaleme dökülmüş.
YanıtlaSilÇok gerçek bir yazı.
Emeklerinize sağlık. 🤍🌷
Bazen sahip çıktık rollerimize, bazen arkamızı döndük, yok saydık… Bazen başkasının rolünü çaldık, hiç olmamamız gereken sahnelerde yer aldık…✨🌸✏️✏️ sağlık
YanıtlaSil👍🌺
YanıtlaSilBaşkalarının hayatına imrenmekten, onlarla ilgilenmekten kendi hayatını kaçıranlar için yazılmış özenli bir yazı.. teşekkürler 🌸
YanıtlaSilÇok güzel ifade etmişsiniz.
YanıtlaSilKendi rolümüzün farkına varabilmek ve hakkını verebilmek dileğiyle…
Ellerinize sağlık çok teşekkürler…🍃
Her yerin sahne olduğunu anlatan güzel bir hatırlatma olmuş. Kaleminize sağlık ,
YanıtlaSilHerkes kendi hayatının başrol oyuncusudur.
YanıtlaSilŞimdi ve burada hangi tepkiyi vermen gerekiyorsa onunla ilgilenmek lazım. Çünkü her an senden hakkını alır. Kendi hayatında figüran olmak mı başrol oyuncusu olmak mı?
Yazı güzel ve anlamlı olmuş, bence 2 önemli nokta var, birincisi hayatımızda başrol olduğumuz gerçeğini anlamak ve ona göre yaşamak, ikincisi ise başrolün hayatını niçin, hangi gaye, değer ve anlam için yaşaması gerektiğidir ki bunları kim neye göre belirleyecektir, konunun bu notası çok hassastır diye düşünüyorum, selam ve saygıyla
YanıtlaSil"Herkes bu hayatta kendi sahnesinde başrol oyuncusudur" Başkalarının sahip olduğuna bakmaktan kendi sahnemizden çıkıyoruz!
YanıtlaSilGüzel bir yazı, emeğinize sağlık.
İnsanı şöyle bir sahnenin dışına çıkartıp dışarıdan kendi sahnesine baktıran bir yazı olmuş. Elinize yüreğinize sağlık 💖
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı😊
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌿
YanıtlaSil