Mor Salkımlar
Sabahın ilk ışıklarıyla iki katlı, eski stil mimarisi, güneşi andıran rengi ve ufak pencereleriyle karşılardı herkesi. Bir kumaş gibi çimenlerle örtülü bahçesi, içinde çeşit çeşit ağaçları vardı. Köşede, baharın gelişini ve çocukların neşeyle ona koşmasını bekleyen bir salıncak. Bahçedeki banklar, ahşap masalar; konuklarının hasretini çekerdi.
Kapıdan girince görüntü ne kadar güzel olsa da, kışın ayazı, yağmurun etkisiyle kimse ilgilenmez olmuştu. Kim bilir kaç gün, kaç ay sürecekti bu. Salıncağın boynu bükük, bankların bir kısmı çürük, ahşap masalar biraz zedelenmişti. Hal böyle olunca tebessümler azalmış, binanın da eski havası kalmamıştı. Bahçıvan Talat Amca, kar, kış, yağmur, soğuk demeden özenle ağaçların, çiçeklerin bakımını yapıyor, dalları buduyor, kökleri havalandırıyor ve bunu hep ilk günkü heyecanı ile tamamlıyordu. 20 yıldır bu binanın sorumlusuydu. Her canlıya gereken kıymetin verilmesi gerektiğini söyler ama mor salkımları ayrı severdi. Çocukluğundan bu yana zihninde en çok kalan şey; babaannesinin evine uzanan o mor salkımlardı çünkü. Kendini bitkilere adamış, hepsinin dilini çok iyi bilirdi. Kimsenin bakamadığı, solmasından dert yandığı hangi çiçek, hangi ağaç varsa kendisine danışılır, yöntemini öğrettikleri, minnetle geri dönerdi.
Herkese tebessümle ‘günaydın’ demeyi ihmal etmez, güneşin batışıyla iyi akşamlar demeden görev yerini terk etmezdi. Hal hatır sormayı seven, ihtiyaç gören, samimi duruşuyla sadece bitkilerin değil insanların da gönlüne iyi gelirdi. Bir gün binaya girerken, Talat Amca’nın titizlenerek yaptığı işlemlere şahit olan Mine, gidip bu işin sırrını sormak istedi.
-“Amcacım bunu nasıl başarıyorsun? Eline böcek gelince yüzün buruşmuyor, toprakla bu kadar iş yapıyorsun ama sıkılmıyorsun. Çürüyen çatlayan yerler ellerine zarar vermiş ve hiç vazgeçmiyorsun. Bunu nasıl başarabiliyorsun?”
Talat Amca gülümseyerek cevap verdi;
-“Bak kızım, eğer kışın emek vermezsem, yazın o güzelliklere nasıl şahit olabilirim? Mesele, istenilene hemen ulaşmak, sahip olmak değil. Mesele, sabırla devam etmek ve süreci güzelleştirmek. Neden en güzel çiçekler, yokuşları tırmandıkça karşımıza çıkar hiç düşündün mü? En güzel kokular, o sarp yokuşlarda mesela? Açıp dallarını, şefkatle bizi saran mis kokulu ağaçlar nerede? Toprağı nemli tutup, gübreyi iyi ayarlamazsak, güneş almasını sağlayabileceğimiz bir bölgeye yerleştirmezsek, fazla dalları budamaz, çürüyen kısımları temizleyip tazelemezsek, nasıl canlı kalmasını bekleyebiliriz ki bir bitkinin?”
Mine, Talat Amcayı özenerek dinlemiş, ne diyeceğini bilememişti.
Aradan zaman geçti ve sonunda bahar kapıyı çaldı. Nisan’ın gelişiyle her yer mor salkımlarla bezenmiş, önünde fotoğraf çekmek için bina sakinleri sıraya girmişti. İçine kokusunu çeken herkes huzurla doluyordu. Salıncağa binmek için çocuklar birbirini kovalıyordu. Banklar dolmuş, komşular çaylarını demleyip aşağı inmiş ve sıcacık sohbetlerle, uzun zamandır şahit olunmayan anlar yaşanıyordu. Her yer rengarenk çiçeklerle bezendi.
Mine, Talat Amca’yı görünce, koşarak yanına gitti. “Mor salkımlar nasıl böylesine güzel bir atmosfer sağlayabildi, ellerine sağlık Talat Amcacım. Bundan sonra bende sana destek olmak ve bu işin yöntemini öğrenmek isterim. O kadar yoruldun, hiç şikayet etmedin ve burayı herkese iyi gelen bambaşka bir bahçeye çevirdin.”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Toplamda faydaya ulaşmak için anda acıya tahammül etmek gerekir.”
İnsanı toplamda daha iyi edecek süreçlerin başında, bir miktar zorluk olabilir. Bu insanın sabrını güçlendiren, tahammülünü artıran, sonuç beklentisini törpüleyen, olgunluğunu artıran bir konfordur aslında. Bir bebeğin dünyaya gelişi gibi, hiçbir şey birden sonucuna ulaşmaz. O bebeğin, anne karnında şekilden şekle girip, dönüşmesi ve tam da doğumdan önce çok büyük sancıların olması gerektiği gibidir tüm sonuçlar. Her sonuç bir doğumdur aslında ve her doğumun öncesinde sancılar vardır...
Şikayet etmeden, sabırla emek verilmeye devam edildiği müddetçe insan hedefe varır. Kışın ayazı yazın güneşine dönüşür. ‘An’da yaşanan acıların geçici olduğunu düşünüp, mücadeleye devam ettikçe, çiçekler er geç açar. Doğru sebepler oluşturulduktan sonra güzel sonuçlar sadece vaktini bekler...
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Kaleminize sağlık🌷
YanıtlaSilHer sonuç bir doğumdur aslında ve her doğumun öncesinde sancılar vardır...✨🌸🌸✏️ sağlık
YanıtlaSilUmut veren güzel bir yazı. Emeklerinize sağlık Hocam.
YanıtlaSilSebep-sonuç ilişkisine dair insanın gözünün önünde çiçekler açtıran, mis kokulu bir tasvir olmuş, emeğinize sağlık..
YanıtlaSilToplamda faydaya ulaşmak için anlık acıya razı gelmek gerekir. O anlık acıya bir süreliğine katlanmazsa o acıya ömür boyu katlanır.
YanıtlaSilBu güzel anlatım için teşekkürler 🌺
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
YanıtlaSilSabırla devam edebilmek ve süreci güzelleştirebilmek duasıyla...
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌸
Verdiği tepkileri sabırla güzelleştirenlerden olabilmek dileğiyle (:
YanıtlaSilHer şeyin başı sabır! Daha işe başlarken devreye girmeli. Emeğinize sağlık! Çok güzel☘️
YanıtlaSil