Mutlu Etmek İçin…

İyilik

Mutlu Etmek İçin…

Kadınlar, yapıları gereği şık giyinmek ve güzel görünmekten hoşlanırlar. Ayça Hanımın da ölçülü bir giyim tarzı vardı. Bakımlı ve özenli biriydi. Ancak, kuaföre gidip saatlerce orada kalmaktan pek hoşlanmazdı. Bakım için, bir kuaförde 3-4 saat zaman geçirmek ona göre değildi. Evet, kişisel bakım gerekliydi, ancak bunun için harcanan onca paraya ve bu kadar beklemeye gerek olmadığını düşünüyordu. Saçlarındaki beyazlar arttığı için, saçını boyatmak mecburen düzenli bir aktivite haline gelmişti.

Oturduğu mahallede, bir kadın kuaförü bulmuştu. Kuaför Şengül Hanım, hem boyama hem de saç kesimini makul bir fiyata yapıyordu. Zaman içerisinde, müşteri ilişkisi muhabbete dönüştü. Ayça Hanım, gitmeden önce telefon edip, randevu alıyordu. Sabah saatleri, bir kuaför için en rahat saatlerdi. Erken saatte gidince, beklemeden işini halledip çıkıyordu. Ayça Hanımın kuaförde olduğu bir gün, Şengül Hanıma acil bir haber geldi. Kocası kalp krizi geçirmişti. Ani haberin şaşkınlığıyla, kadıncağız ne yapacağını bilemiyordu. Haliyle, gitmekle kalmak arasında bocalayan tavırlar içerisindeydi.

Ayça Hanım; “Büyük geçmiş olsun, hadi sen git.” diyerek ona destek verirken, müşterilerden bazıları;  “Ama benim işim yarım mı kalacak?”, “Nasıl yani, beni alamayacak mısın?” diyerek yakınan cümleler kurdular. Halbuki kocasının sağlık durumu ciddiydi. Ve ne garip ki, insanlar bunu anlamalarına rağmen, düşüncelerini gizleyemeyen tepkiler vermişlerdi. Demek ki insanlar, ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda bencil olabiliyorlardı.

Şengül Hanım, bu olaydan sonra, bir süre evde eşine bakmak durumunda kalmıştı. Ciddi bir rahatsızlık geçiriyordu eşi. Dolayısıyla karı-koca, bir süre işe gidemediler. Maddi olarak zorlanmaya başlayınca, Şengül Hanım, bazı günler dükkanı açmaya başladı. Evlenme niyeti olan, güzel bir kızı vardı. Babasının rahatsızlığı gündem olunca, kızcağız da evlenmeyi ertelemişti. Aylar geçiyor ama babasının durumu düzelmiyordu. Ayça Hanım, arada kendileriyle haberleşerek bilgi alıyordu. 

Belirli bir sınır çerçevesinde, samimi bir ilişki kurulmuştu. 

İyilik

Bir süre sonra, Şengül Hanımın eşi biraz daha toparlandı. Kızı da evlilik sürecini daha fazla ertelememeye karar vermişti. Hazırlıklar hızla devam ediyordu. Ancak, ev dizmek de pek kolay değildi.

Yine bir gün, saç kesimi için randevulaştılar. Evden çıkarken, Ayça Hanımın aklına bir fikir geldi. Şengül Hanımın kızına bir hediye götürse miydi? İnsanın birine hediye vermesi için, çok yakın olması gerekmiyordu.  Alışveriş etmeye de vakti yoktu. Kendisine daha önce hediye gelen eşyalardan bazıları elinin altındaydı. İhtiyacı olmayan eşyaları açmaz, başka ihtiyacı olanlara hediye olarak götürürdü. Bu eşyaların arasında, ambalajı açılmamış, kahvaltılık, cam saklama kaplarını gördü.

“Acaba götürmem uygun olur mu?” diye düşündü. Sonuçta iyi niyetli bir hareketti. Uygun olmayacak ne vardı ki?

İnsanın mecbur olmadığı bir konuda, birini ikramlaması güzel bir jestti. 

Eline paketi alıp, güzel bir torbaya koyarak evden çıktı. Eskilerin deyimiyle; “Çam sakızı, çoban armağanı… ALLAH yuvasında huzur versin.” diyerek, birazda çekinerek hediyesini iletti. 

Şengül Hanım hediyeyi alınca; “Biliyor musunuz? Biz de evi dizerken, saklama kaplarını unutmuşuz. Kızımla daha bu sabah konuştuk. Kahvaltılık kapları almamışız diye... O kadar makbule geçti ki!” 

Ayça Hanım; “Gerçekten mi? İhtiyaç görebilecek olmasına çok sevindim!” dedi. Bunu duyunca hem rahatlamış hem de memnun olmuştu. 

Aradan biraz zaman geçti. Ayça Hanım, tekrar kuaföre gitmişti.  Şengül Hanım, ona tekrar teşekkür ediyordu. “Kızım hediyenizi çok beğendi. Gerçekten bu kadar olur. Eksik olanı tamamladınız. O kadar işe yaradı ki…” 

Hediyenin büyüğü küçüğü olmazdı. Önemli olan birbirinin ihtiyacını giderebilmekti. İyi niyetle yapılan doğru bir hamlenin karşılığı kötü olur muydu? 

İyilik

Bu düşüncelerle kuaförden çıkıp, eve gitmeden markete uğradı. Evin ihtiyaçları için reyonlar arasında dolaşıyordu. 10-12 yaşlarında iki kızın, yerde oturup bir şeyler sayması dikkatini çekti. Bir müddet uzaktan izledi. Ellerindeki bozuk paraları sayıp duruyorlardı. Yanlarına gidip, “Ne yapıyorsunuz kızlar burada? ” diye sordu.

Çok üzgün bir surat ifadesiyle; “Yaa, biz bir şey almak istiyoruz ama paramız yetmeyecek galiba…” dedi siyah saçlı olan.

“Ne almak istiyorsunuz?”

Rafta duran bebekleri göstererek, “Bu bebekten alacağız ama eksiğimiz var. Paramız yetmiyor.”

“Ne kadar eksiğiniz var?”

“0,75 kuruş…”

Ayça Hanım, kızlara 10 TL uzattı. İki küçük kız, o parayı görünce kalkıp boynuna sarıldılar. Çok sevinçliydiler.

“Çok teşekkür ederiz. Çok teşekkür ederiz…” dediler. 

Yüzlerindeki gülücükler görülmeye değerdi. İçinden sadece 0,75 kuruşu alıp, kalan parayı geri verdiler. Sadece ihtiyaç duydukları kadarını aldılar. Yerlerinde zıplayarak soluğu kasada aldılar. Dönüp el sallayarak, bakışlarıyla tekrar teşekkür ettiler. 

Ayça Hanım, öyle mutlu olmuştu ki!  İki çocuğu, aynı anda, 0,75 kuruşla mutlu edebileceği hiç aklına gelmemişti. Şöyle bir düşündü; bir cam saklama kabı, hatta 0,75 kuruşun yaptığını çok büyük maliyetteki hediyeler yapamayabiliyordu. 

Önemli olan insanın neyin eksikliğini hissettiğiydi. O yüzden basiti asla küçümsememek gerekirdi. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanın hayatındaki en önemli parça, eksik olan parçadır.

İnsanın elindeki imkanlar ne kadar çok olursa olsun, ihtiyaç duyulmasına rağmen eksik olan parça, hayatındaki en önemli parça olur. Dokuz tane parmağı olsa da eksik olan bir tanesi o elin en önemli parçasıdır. Üç tekeri olan bir arabanın sahibi için, üç tekerin varlığından daha anlamlı olan şey, bir tekerin yokluğudur... Gerçekten ihtiyaç duyulan ve eksik olan parça insanın hayatındaki en önemli parçadır. Dolayısıyla, ilişkilerdeki en önemli adım ihtiyaç giderebilmektir. İhtiyaç gideren “az”, ihtiyaç gidermeyen “çok”tan üstündür...

Doğru ihtiyaçların giderildiği, doğru ilişkiler kurmak dileğiyle…

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


13 yorum:

  1. 3 tekerin varlığı değil o bir tekerin yokluğu... ne kadar önemli. Çok güzel. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten ihtiyaç karşılayabilmek ümidiyle:) ne güzel anlattınız

    YanıtlaSil
  3. Çok küçük yapılan birseyin ne kadar değerli olduğunu Bi kez daha hatırlattınız kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  4. İyi niyetle yapılan doğru bir hamlenin karşılığı kötü olur muydu?
    😊😊✨🌸🌸🌸🌸

    YanıtlaSil
  5. Mütevazı bir hayatın küçük bir kesitinden bir çok anlamlı büyük mesajlar vardı. Algılayabilen ve alabilen olmuşuzdur umarım.
    Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel anlatmışsınız.
    Azı küçümsemeden ihtiyaç gidermek hediye vermek ve sonrasındaki tebessüm … İyi niyetle yapılanın bizlere de iyilikle mutlulukla dönmesi ne güzel…

    YanıtlaSil
  7. Mutlu etmek için doğru ihtiyaçların giderildiği, doğru ilişkiler kurabildiğimiz güzel günlerimiz olsun🙏🏼

    YanıtlaSil
  8. Kaleminize sağlık .. ihtiyaç gidermek ne kıymetli..🌿

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel anlatmışsınız keyifle okudum emeğinize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  10. Kaleminize sağlık çok güzel bir anlatım🌸
    Az ama ihtiyaç olan yerdeyse çok şey aslında…

    YanıtlaSil
  11. Kaleminize sağlık çok güzeldi çok keyifle okudum , basit ama kıymetli .küçük ama büyük bir adım . Sade ama ihtiyaç gideriyor. Emeğinize sağlık .

    YanıtlaSil
  12. İhtiyaç giderebilmenin mutlulugu tarif edilemez.Basiti küçümsediğimizde hareketsiz kaldığımızı sahip olamadığımızı gösteren cok güzel bir yazı yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil