Kıvam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kıvam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İSTANBUL İÇİN İFTAR VAKTİ

   



 İSTANBUL İÇİN İFTAR VAKTİ

“Ramazan niye otuz gün daha uzun olmalıydı.” diye geçirdi aklından ve güldü kendi kendine Aylin. İftar sofrası o kadar çok hoşuna gidiyordu ki. Evet evet doğru! Yemeği değil iftar sofrası hazırlamayı özlüyordu gün boyunca bu yüzden ezanı sabırsızlıkla beklerdi. Hatta sonlara doğru o kadar pratikleşiyordu ki ustalık eseri masalar hazırlıyordu adeta. Neredeyse ayın tamamına yakın evinde misafir eksik olmazdı. Bayılıyordu arkadaşlarını ağırlamayı, akrabalarını misafir etmeyi, çocukları doyurmayı, onlara minik sürprizler yapmayı. Arka planda evini temizlemek, yemekler yapmak ve gelen misafire göre menü hazırlamak da vardı tabi, çok hoşuna gidiyordu. Sohbet sırasında tatlı, çekirdek ve tabi ki kırmızı çizgisi olmazsa olmazı çay. Çay, tek özlediği şey oruçlu iken. İnsan açken yiyeceği şeyleri düşünür ama tek lokma aldığında tüm hevesi geçerdi. Ağzına ne atarsa atsın tatlı gelirdi. Demek ki açlığı arttırınca insanın yediği şeyin de kıymeti artar. Ne kadar bolluk içinde olduğunu hatırladı ve haline şükretti. “Verilen her bir imkana her lokmaya her nefese şükürler olsun.” dedi.

DOĞRUSAL PROGRAMLAMA

     



DOĞRUSAL PROGRAMLAMA 

Kantinin kafeteryası terastaydı ve güneş batışıyla birlikte kahvesini yudumluyordu. Birçok konuşmalar vardı arka planda ama hepsi filtreli gibiydi. Güneşin batışını birlikte seyrettiğim ne kadar da canlı var diye düşündü. Sosyal medyada gezinirken karşısına çıkmıştı bu söz; “Bir ağacın dallarının gözünden seyredebildiğinde güneşin doğuşunu ya da batışını bencilikten kurtuluyorsun demektir… İlişki kurmayı hak ediyorsun demektir… Sen olmayanların da hakkı var olduğunu anlayabildiğinde ve onların gözünden hayata bakabildiğinde ilişki kurmaya hazırsın.” Gerçekten de başkasının gözünden bakıyor muydum ilişkilerime?

Bekarlığa Veda Etmek mi?

 


Bekarlığa Veda Etmek mi?

Ne de çabuk geçiyordu zaman. Burcu evleneli 3 ay olmuştu. İşten çıkıp koşa koşa eve gelmek, hemen aceleyle yemek hazırlığına girişmek, eşini karşılamak, yemek yiyip iki sohbet edip ertesi sabah yine aynı rutine geri dönmek biraz yormuştu Burcu’yu. Evliliği hiç böyle hayal etmemişti. Nişanlı oldukları zamanlardaki gibi el üstünde tutulacağını, gezilere gideceklerini, eşinin çiçeklerle eve döneceğini bekliyordu, ama öyle olmadı. Eşinde bir değişiklik yoktu. O yine her zamanki gibi nazik bir insandı ama aynı evin içinde olunca insan birbirinin her türlü haline şahit oluyordu. Koltuk kenarına sıkıştırılmış çoraplar, televizyon izlerken yerlere dökülen kuruyemişler, ah bir de o futbol maçları… Burcu’nun hayalleri arasında bunlar yoktu. Yüzünü buruşturduğunu fark etti ve hemen bu düşüncelerinden sıyrıldı. 

Her şey benim olsun

Her şey benim olsun...

İnsan bu hayatta sahip olmak ister. 

Arabam olsun ister.

Evim olsun ister.

İşim olsun ister.

Evleneneyim, çocuğum olsun ister…

Liste uzar gider. İnsanın isteklerinin sonu yoktur. Her gün yeni bir şey isteyebilir. İsteklerinin olması insanın varlığını sürdürebilmesi için gereklidir. Çünkü istek olmadan hareket başlamaz. 

Saçımı Süpürge Ettim

Saçımı süpürge ettim…

Yapmasaydın, ben mi sana yap dedim”. Filiz’in zihninde sabahtan beri bu cümle dolanıyordu. Bir de “ben bunları hak edecek ne yaptım, onun için saçımı süpürge ettim” cümleleri. Ne çok üzülmüştü en yakın arkadaşından bunları duyunca. Ne çok yaptıklarını hatırlamıştı ona. Ama neden Esra unutuvermişti onca şeyi?

Gri Püsküllü Yastıklar

 Denge

Gri Püsküllü Yastıklar

Annesi tarafından özenli, düzenli büyütülmüştü. Tertipli, temiz olmayı annesinden öğrenmişti. Annesi sürekli ona 

“Aman kızım!

Dikkat et kızım!

Doğru otur kızım!

Kıvam

Kıvam
Kıvam
 


“Aaaaaa, ama ayıp ya! Bir haftadır size ne kadar su verdim. Hem, gece yağmur da yağdı, iyice sulandınız, doyup taştınız resmen. Şimdi neden boynunuzu eğdiniz bakayım?”