Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim
Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…
Bunun için,
- Sevdiği insanla yuva kurmak,
- Bir sınavda başarılı olmak,
- Hayalini kurduğu mesleği yapmak,
Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…
Bunun için,
Ahmet üç çocuklu bir ailenin ortanca çocuğuydu. Bir ablası ve bir de kız kardeşi vardı. Annesi ev hanımı, babası da özel sektörde işçi olarak çalışmaktaydı. Ahmet ve ailesi babasının çalıştığı şirketin lojmanında kalmaktaydılar. Orada küçük kendilerine has bir düzenleri vardı. Annesi için temizlik çok önemliydi. Çocuklarını da düzen içerisine yetiştirdi. Ahmet de düzenli ama ders çalışmayı pek sevmeyen bir çocuktu ama özel yetenekleri vardı. Çok güzel resim yapıyordu ve ressam olmak veya araba tasarımcısı olmak istiyordu. Anne ve babasının tek isteği çocuklarının iyi bir üniversite okuması, işlerinin iyi olmasıydı ve bu konudaki istekleri Ahmet’ten daha fazlaydı.
Leyla kızı bu sene anaokuluna başlayacağı için çok mutluydu. Öğretmeni ve arkadaşları olacak, sosyalleşecek hem öğrenecek hem de eğlenecek diye çok seviniyordu. Çünkü artık evde oyuncaklarıyla oynamak Ahsen’e yetmiyordu. Mayalanmış hamur gibi kabına sığamıyor yeni arkadaşlar edinmek, yeni oyunlar oynamak, yeni şeyler öğrenmek istiyordu. Leyla bunun farkındaydı. Ahsen’in okula ilgisi çok önceden başlamıştı. Komşu çocuklarıyla oynayabilmek için onların okuldan gelmesini bekliyor, her defasında da okula gitmek istediğini dile getiriyordu.
Buse omuzları düşmüş bir şekilde görüşmeden çıktı. Yine
hayır cevabı almıştı. Bu sefer nedense çok daha umutlu gitmişti. O yüzden de
daha üzgündü.
Mercan, sürekli
yaşadığı problemi bir kez daha yaşıyordu. Kendi kendine, "Neden bunu
yapıyorsun kendine?" diye soruyordu. İş yerinde müşteriye sunacağı tarihi
önceden belli olan bir proje teslimi vardı. "30 günün var." demişlerdi.
Mercan ilk duyduğunda, "30 gün mü? Çok iyi, bu proje 30 gün sürmez ki."
demişti. Şimdi ise 4 günü kalmıştı. Hiçbir hazırlığı yoktu. Üstelik, ertesi gün
yatılı misafirleri gelecekti. Evde olmadığı için şubeye gönderilen kargosunu
gidip alması gerekiyordu. Üstüne buzdolabı ara ara garip bir ses çıkarıyordu,
buzluktaki etler için endişelenmişti. Tamirci çağırması gerekiyordu. Adeta
bütün sorunlar üst üste gelmişti. Aşırı bunalmış hissediyordu. Ne zaman
yetiştirecekti? Aynı zamanda panik olmuştu. Paniklediği için de düşünemiyordu.
Sabahtan beri başında oturduğu dökümana bakakalmış, tek bir satır bile
yazamamıştı. Sakinleşemiyordu da. Ama iş başa düşmüştü; kalan günlerini
düşünerek, "Bugün sabahlasam mı acaba?" diye plan yapıyordu.
Bir pazartesi yoğun bir iş gününe hazırlanıyordu Tarık. Bu hafta yoğun toplantılarının olduğu bir haftaydı. Kendisini buna hazırlamış ve işe böyle ulaşmıştı. Eşi de öğretmendi. Tarıkların 2 çocukları vardı ve bu aile böylece geçinip gidiyordu. Tüm aile birbirlerini çok sevseler de birbirlerini çok önemseseler de her ailede olduğu gibi bazen onlar da tartışıyorlar, sorun yaşıyorlardı. Tarık’ın eşi Aslı, genelde komşularını arkadaşlarını çok sevdiği için eve ansızın kahveye gelen misafirleri olurdu. Sadece ansızın gelenlerle kalmayıp bir de üzerine Aslı’nın davet ettiği ama davet ederken evdekilere söylemeyi unuttuğu misafirler de olurdu.