HUYUM HUYUNA

  

HUYUM HUYUNA

Yağmurun sesi ve sobanın sıcaklığıyla özlem duyduğu kış atmosferini yakalayacaktı sonunda. Sobalı evde kalmayalı ne kadar da zaman olmuştu? Anneannesi telefonda konuşurken onu sıkı sıkı tembihlemişti.:

-Buralar çok soğuk, sıkı giyin gel. Kaloriferli  evlere benzemez. 

Anneannesine kalsa Melda bu soğuklarda hiç gelmemeliydi. Karda kışta memleket sevdası da neydi? Oh mis gibi sıcacık evler dururken hem de. Halbuki Melda bunun aksine asıl şimdi orada olmalıydı. 

Anneannesinin kışın yanına gelen giden pek olmazdı. Gerçi onun bunu dert ettiği de pek söylenemezdi. Melda anneannesi gibi değil; sosyal olmayı, misafir ağırlamayı severdi. Ona göre sofralar kalabalık olmalı, akşam oldu mu evin her odasından biri çıkmalıydı. Melda yaşlandığında anneannesi gibi tek yaşamayı gözüne kestiremiyordu.  Bu yüzden de geleceğine yatırım yapıyor, bol bol yaşlıları ziyaret ediyordu. Onun matematiği de böyleydi. 


Birilerinin ihtiyacını giderdiğinde hayat da onun ihtiyacını giderecekti. Er ya da geç :) 

Anneannesi tek başına vakit geçirmekten gocunmaz, camının önünde kahvesini yudumlamaktan çok keyif alırdı. Yola bakan penceresinin önüne iliştirdiği berjerinde el işlerinden birini yaparak zaman geçirirdi. Yoldan geçenleri de göz ucuyla seyrederdi. Kış oldu mu sobasından ödün vermezdi. Çevredeki birçok evde yeni nesil ısıtıcılar olsa da o sobanın sıcağın yerini tutmadığını söyler dururdu. Melda ne kadar ısrar etse de anneannesini ikna edememişti. Bu onun kışın ziyaretlerine engel değildi.

Melda ilçe otogarına indiğinde soğuğu gerçekten de iliklerine kadar hissetmişti. Anneannesinin evinin sokağına geldiğinde camda bir çift göz onu izliyordu. Anneannesinin en sevdiği acıbadem kurabiyelerinden almayı unutmamıştı. Kim bilir ne kadar sevinecekti görünce? Tabiki her zaman olduğu gibiNe gerek vardı kuzum, paranı bunlara harcamasaydın keşke.” demeyi de ihmal etmeyecekti. Melda anneannesinin bu huylarını öğrenmişti. Keyif için yapılan alışverişler onun için olmasa da olurdu.  Melda ise tam zıddında hayattan keyif almadıktan sonra nasıl yaşayabilirdi ki? 



Merdivenlerden eve girdiğinde sobanın sıcaklığı yüzüne vurdu. Anneannesi o geliyor diye evi her zamankinden çok ısıtmıştı. Melda ne zaman bu eve girse kendini nostaljik bir Yeşilçam filminde buluyor gibiydi. Dantelli kırlentler, antika denebilecek cam vazolar, gümüş çerçeveler ve ahşap sehpalar. Birçoğu anneannesinin çeyizinden kalan eşyalardı. Meldaya göre hepsi müzelikti fakat anneannesi için hepsi çok kıymetliydi. Evin her köşesinden tarih fışkırıyordu. Siyah beyaz fotoğraflar, eski model perdeler, halılar… 


Melda anneannesine ne zaman evinin eşyalarını değiştirmesini teklif etse ret  cevaplarını alıyordu. Evin temizliği için ona kolaylık olması için temizlik robotlarından almıştı. İlk zamanlar kullanmayı reddetmişti fakat Melda geldikçe açıyorlardı. Robot bile bu tarih kokan evin eşyalarına uygun tasarlanmamıştı ki. Halının püsküllerine takılıyor, sehpanın ayaklarına vurunca cam biblolar kırılıyordu. Daha önce aldığı birçok teknolojik aletin başına geldiği gibi o da kenarda sırasını bekliyordu. Melda anneannesine her geldiğinde ona uyumlanır, o kaçta yatıyorsa o saatte yatardı. Tabi Melda bunları sırf anneannesini hoşnut etmek için yapardı. Yoksa ona kalsa sabahlar olmasın : )


Anneannesi de Melda’nın huyunu bildiği için her zamankinden biraz daha geç yatağa geçiyor, torunun sevdiği yemekleri yapıyordu.

İnsan sevdiğinin doğuştan getirdiği özellikleri kabul edip onunla uyumlandığında hayat nasıl da güzel geçiyordu İki ayrı şeyin bir araya geldiğinde birbiriyle uyumu nasıl olabiliyordu? 

Melda bambaşka bir karakter, anneannesi ise zıddında bir karakterdi.  Hayatın içinde kıvamı yakalamak, doğuştan getirdiği özelliği kabul etmek, uyumlanmak… 



Birçok problemi ortadan kaldıran en önemli giriş kapısıydı... Vakit geçirdikçe karşındakinin ihtiyacına odaklanmak. Melda anneannesinin ihtiyacını görürken, hayatta onun ihtiyacını görüyordu. Normalde hafta sonu için istekleri yaşlı, nostaljik bir kadınla geçirmek değildi. Fakat isteklerine rağmen ihtiyaçları gözeten olduğunda hayat beklenmedik kapılar açabiliyordu. 

Melda bunu hayatında deneyimlemişti. Birçok hayatın içinde tıkı kalan yolları açan bir sırdı adeta. 

Hayat adildi, borçlu kalmıyordu…



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

3 yorum:

  1. Bu matematiği sevdim sanki :)

    YanıtlaSil
  2. Huyu huyuma olmasa da UYUM, UYUMA olur gibi geldi bana ☺️

    YanıtlaSil
  3. bu hayatta ihtiyaç gideren olmak aynı zamanda da uyumun verdiği lezzeti yakalamak kaleminize sağlık bilinç açan bir yazı olmuş:)

    YanıtlaSil