KENDİMLE İLETİŞİM

KENDİMLE İLETİŞİM


Elif işe gitmek için hazırlanırken daha gün doğmadan güne başlayan anne ve babasının koşuşturmacasını, günlük planlamalarını ve kahvaltı için verdikleri o mücadeleyi hayretle izlerken şunları düşündü:

Eskide kaldı öyle akraba ziyaretleri, komşuculuk oynamalar… Artık insanlar çok yoğun… Hem teknoloji çağındayız kiminle görüşmek istiyorsan bir tuşla ulaşabilirsin… Zaten tanıdıkların dışında başkalarıyla iletişim kurmak, öyle misafircilik yapmak falan da çok tehlikeli… Bu devirde kimseye güvenilmez… Ne gerek var bu kadar zahmete… Marketçiyle manavla uğraşmak, onca poşeti yüklenmek çok geçmişte kaldı… Kurye kapına kadar bırakıyor artık, neden vaktimizi böyle şeylere harcayalım?”



Elif’in teknolojinin çok şeyi halledebileceğine inancı yüksekti. İnsanların da tek başına gayet güzel yaşayabileceğine de…  Her şeyin teknolojiyle halledilebileceği bir dünyada insanın hala eski yöntemleri kullanmasını anlayamıyordu… Annesi hala gittiği her yerde kendine arkadaş buluyor, güvendikleriyle ilişkisini sürdüyor, babası mahalle esnafında alışverişini yapıyor, onlarla çok sıkı ilişkiler kuruyordu. Bunu gerçekten anlayamıyordu Elif… 


İnsanlar neden daha kaliteli bir zaman geçirmek ya da dinlenmek yerine bu tür zahmetlere girerlerdi kiAnnesini düşünüyordu, bir an bile boş durmazdı ya evde ya komşuların bir işiyle meşgul olurdu, mutlaka bir iş üstünde olurdu. Ya binadaki yaşlı teyzenin yemeğini yapmaya gitmiştir ya da binaya yeni taşınan genç kiracı eve dönene kadar çocuğuna bakma sorumluluğunu almıştır. Ya arkadaşlarıyla hâl hatır ziyaretindedir ya da komşularıyla kışlık hazırlıkları içindedir. Hareketin olmadığı, birilerine yardımcı olmadığı bir günü yoktu annesinin. Çok yorucu bir hayat, diye düşünüyordu. 


Annesi ise çok mutluydu ilginç şekilde. Elif’in “Anne artık sıkılmadın mı yorulmadın mı?” sorularına “Asıl sen sıkılmadın mı?” diye karşılık veriyordu annesi Elif’e.

Tek kalınca insan sıkılır mıydı ki?…

Neden sıkılsın ki?…

Annesinin sorduğu bu soru onu kendi hayatını düşünmeye yöneltti.… Nasıl geçiyordu günleri? Okulu bittikten hemen sonra iş hayatına atılmıştı. Sabah erkenden işine gider, akşama doğru gelir ve ertesi gün tekrar giderdi. Hafta sonunu dinlenmek için dört gözle beklerdi. Bu kadar yorgunluğun üzerine bir de başka insanlara vakit ayırmak onun için çekilmez bir durumdu. Farklılık istediğinde ya marketten bir şeyler sipariş edip evde sinema keyfi yapardı ya da en fazla bir kafeye gidip tek başına kahvesini içerek geri gelirdi. Rutin giden, çok dikkat çeken olayları olmayan, kontrol dışı gelişmelerin yaşanmadığı bir hayat... Başka detay da dikkatini çekmeye başlamıştı. Evet çok pratik bir hayat ama çok monoton bir hayattı aynı zamanda hayatı. Bir sürü kitap okuyor, bir sürü film izliyor ama sadece kendi bakış açısıyla yaşıyordu hayatı. Bir kitabın üzerine sohbet ettiği bir arkadaşı dahi yoktu. Öğrendiği onca bilgiyi hiç kimseyle paylaşmadıktan sonra hafızasında durmasının ne anlamı vardı ki? Topluluk içerisine girse nasıl konuşulur, nasıl sohbet açılırbunu dahi bilmiyordu? Zor bir durumda kalsa anne babasına ulaşamamış olsa yardım isteyecek yakınlıkta üçüncü bir kişi gelmiyordu aklına. Telefonu olmasa nereden nasıl yardım isteyebilirdi ki?



İnsanın insana ihtiyacı var…

İlişkiler sadece bir can sıkıntısını ortadan kaldırmak için değildir. İnsanın sayısız konuda imkanlarının yetmediği yerde çevresinin desteğine ihtiyacı vardır. Hatta bir insanın bir konudaki ihtiyacını gidermeye insanın ihtiyacı vardır. Bir sorunu ortadan kaldırmanın verdiği mutluluk önemlidir. Birilerinin sorunlarına destek olduğunda kendi zor günlerinde destek olacak kişileri edinmek insana güven duygusu verir. Elif annesine baktığında güven ve mutluluk dolu bir kadın görüyordu. Birisi onu eleştirse bile bu annesinin çok az dikkate alacağı bir şeydi. Bir sorunla karşılaşsa çok fazla gündem yapmazdı. İnsanlar ve onların problemlerini çözmek için destek olmak üzerine kurulu bir hayatı vardı. Buralardan gelecek olan sorun onu nasıl yıkabilirdi ki? Çünkü ne zaman annesinin bir ihtiyacı olsa birileri etrafında ona destek oluyordu. Ama Elif öyle miydi? Kendisine baktı ve aslında sadece iletişimde değil hayata karşı zayıf olduğunu fark etti. Çünkü bugüne kadar kurduğu iletişim stili onu bir yere vardırmamıştı.


Hep bireysel takıldığı için yaşadığı sorunlarla da tek başına mücadele ediyordu. Yani tek başına o kadar da gelişememişti. Gittikçe de zayıf düşüyordu. İş yerinde sadece işini yapıp kenara çekilmek bile bir süre sonra çok iyi olduğunu düşündüğü kariyer alanında problem yaşadığı konular hakkında onun çözümsüz kalmasına sebep olmuştu. 


Annesinin bu kadar hareketli bir hayatının nedenini daha anlaşılır bulmaya başlamıştı. Güçlü ve mutlu olmak isteyen insanın iletişime ihtiyacı vardı ve her insan açlığı kadar iletişim kuruyordu… Elif bir karar aldı. Kendi dışındaki insanlarla ve hayatın kendisiyle iletişim kuracaktı. Çünkü buna her insan gibi gerçekten ihtiyacı vardı.




***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

16 yorum:

  1. İnsanın insana muhtaçlığı depremde çıktı ortaya,kimsesi olmayan tek yaşayan insanlar yapayalnız kaldı , ilişki ve iletişimi kuvvetli insanlar onları sarıp sarmaladı. Böyle acı olaylar yaşamadan insan insanın kıymetini bilmeli ,emeğinize sağlık .

    YanıtlaSil
  2. Annesinin babasının hayatından deneyim transferi yapıp irdelemek ne doğru bir davranış. Bilinç açıklığı... Elinize sağlık anlamlı bir yazı olmuş:)

    YanıtlaSil
  3. Dedem; " En kötü yalnızlık, meclis içindeki yalnızlık" derdi. Yazıyı okuyunca daha iyi anladım.

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize emeğinize sağlık, ihtiyaç gidermeye konsantre olan bir insanı günceldeki problemler kolay kolay yıkamıyor gerçekten. 🌸😊

    YanıtlaSil
  5. İhtiyaç gideren olmak ümidiyle…
    Ellerinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  6. Her insan açlığı kadar iletişim kuruyordu. Üzerine uzunca düşünelecek bir içerik olmuş

    YanıtlaSil
  7. İnsanın insana ihtiyacı var

    YanıtlaSil
  8. İnsanın insana, insanın iletişime, insanın ihtiyaç gidermeye, ihtiyacının giderilmeye ihtiyacı var..

    Kaleminize sağlık..🌷

    YanıtlaSil
  9. Ṣ̌u Yalnızlık çağında Ihtiyaç görmek ne kadar kıymetli

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  11. İnsanın ilişki kurma ihtiyacı gerçekten yadsınamaz. Anca bu şekilde insan dününe göre iyi olabiliyor. Kaleminize sağlık :) şifa gibi geldi...

    YanıtlaSil
  12. Eskiler eskide kaldı. Geleneklerimiz değişti. Teknoloji bizi komşuluktan, yüz yüze sohbet muhabbet etmekten uzaklaştırdı. Kısacası örnek olarak telefonda bir konuşma uygulamasında arkadaşımızla konuşurken yapılan muhabbeti artık yüz yüze yapamaz olduk. Teknoloji bir anlamda bizi de tembelleştirdi. Çünkü her şey elimizin altında olunca ona erişme olanağı kolay olduğu için erişmez olduk. Yalnızlaştırdığı için de insanlara olan ihtiyacımız azaldı ama insanı insan yapan şey iletişimdir. Ne kadar çok insan ile arkadaş olup iletişimini geliştirirsen her şey senin yararına olur.

    YanıtlaSil
  13. Çok güzel bir yazı olmuş. İletişim zorunlu sınav alanımız, doğru iletişim ve ilişki hayatımızın kalitesini belirler

    YanıtlaSil
  14. Hareketin olmadığı yerde ihtiyaç da karşılanmıyor ne kadar doğru... emeğinize sağlık 🌹

    YanıtlaSil
  15. Bu hayat tek başına geçilebilecrk bir öykü değil, ne güzel hatırlatıcı bir yazı olmuş elinize sağlıkk 🌻

    YanıtlaSil
  16. Teknolojinin çağında yaşıyoruz fakat insan ilişkileri ihtiyaç giderdikçe insan birbirine muhtaçlığı artıyor ve insan en çok insana ihtiyaç duyuyor.

    YanıtlaSil