BAHTIMIZA ÇIKANI İYİLEŞTİRMEK...

 

BAHTIMIZA ÇIKANI İYİLEŞTİRMEK...

Sınav salonunda heyecan doruktaydı. Öğrenciler tedirgin şekilde sınav katılımcı formlarını dolduruyorlardı… Aralarında “Dün gece hiç uyumadım, sabaha kadar çalıştım.” diyen de vardı. “Ay vallahi hiç bakmadan geldim, ne çıkarsa bahtımıza!” diyen de vardı. Elif sırasını beklerken etrafını izliyordu. İki dirhem bir çekirdek giyip süslenenler… Okunmuş şeker yedim de geldim diyenler… Öğrendikleri bilgiye güvenen ama kendi performansından tedirgin öğrenciler… Sınav görevlisi sırası geleni tek tek içeriye alıyordu. İçeriye girenlerin kimisinin dilinde dualar vardı, sessizce kıpırdayan dudaklarından belli oluyordu. Kimisi kendisini sınava hazırlayan hocasına kaygı dolu bakışlar atıyordu. Kimisi kendinden çok emindi. Kimisi ise sınavı pek önemsemiyor, bitse de gitsek havasında takılıyordu.

Çeşit çeşit insan var, diye düşündü Elif. Baskı anında nasıl da birbirlerinden ayrışıyorlar. Nihayet ona da sıra gelmişti. Özenle doldurduğu formunu da yanına alarak sınav salonuna doğru ilerledi. İçeride herkes grup grup oturuyor, hocaların sorduğu sorulara cevap vermeye çalışıyorlardı. Çok çalışmış olan da, kendinden çok emin olan da ne çıkarsa bahtıma diyen de aynı ahvaldeydi. Akıllarından geçenleri bilmiyordu Elif ama “Keşke daha iyi hazırlansaydım.” diye düşündüklerinden neredeyse emindi.

Çok değil, 10 dakika sonra kendisini de aynı şekilde buldu. Gelen soruları az çok cevaplayabiliyor ama daha çok çalışıp, iyi hazırlanmadığı için kendisine kızıyordu. “Hocamız o kadar da uyarmıştı…” diyordu. Neyse ki sınav yine de fena geçmemişti. “Daha iyi olabilirdi…” diye düşünüyordu Elif. Çıkışta eve giden yolu yürümeye karar verdi. Gördüğü sahnelerden, sınavda hissettiklerinden çok etkilenmişti. İnsan sınava girmeden önce ne kadar rahat davranıyor. Sınavda olduğunun bilincine varınca ise nasıl şaşırıp kalıyor… Herkes nasıl da çalışma süresi bitince, “keşke daha iyi hazırlansaydım” deyiveriyor…

Peki hayatın kendisi de öyle değil mi?

İnsan ilk nefesi ile son nefesi arasında bir ömür geçirir. Sonucunda tüm yapıp ettiklerinin değerlendirileceği bir zamanın geleceğini hiç düşünmeden… Düşünse de pek önemsemeden… Kimisi çok rahat, nefsine uygun yaşıyordu hayatı. Kimisi ise daha özenli… Ben ne durumdayım acaba diye içinden geçirdi Elif. Hayatın kendisi gerçekten bir sınavsa, benim tepkilerim, seçimlerim, davranışlarım o sınavı geçmeye mi uyumlu, yoksa sınavdan kalmaya mı? İnsan sadece kendi sınavından sorumlu da değildi. Çevresinde olan insanlara da faydalı olmalı değil miydi? Verdiği tepkiler, yaptığı seçimler ve davranışları çevresindekilere de örnek olurken onları da yetiştirmeye yardımcı olmuyor muydu?



İnsan aslında sınav sahnesinde her yönüyle sınanmıyor muydu?

İki çocuk annesiydi. Anneliği çok hevesle beklemiş, çocuklarının doğumunu bayram havasıyla karşılamıştı. Onlarla her daim keyifli vakit geçirmeye odaklanır, sesini yükseltmemek, üzmemek için çok çaba sarf ederdi. Evet, çocuklarıyla güzel vakit geçiriyordu. Peki onları gerçekten yetiştiriyor muydu? Bir ebeveyn olarak onlara doğruyu öğretme sorumluluğunu yerine getiriyor muydu? Hayata hakkıyla hazırlıyor muydu?

Bir eşti aynı zamanda… Elbette verdiği çok doğru tepkiler vardı. Eşine her zaman özveriyle yaklaşıyor, onun istek ve ihtiyaçlarını anlayıp ona göre davranmaya çalışıyordu. Ama ara sıra verdiği tavizler de vardı sanki… Hayır demesi gereken yerde dediği evetler… Sınır koyması gereken yerde, görmezden geldiği yanlışları vardı… Ve tabi ki bir evlattı… Anne ve babası her zaman onunla gurur duyduklarını söylerlerdi. Öğrencilik hayatında hep çok çalışkandı. Bir yandan üniversiteyi bitirmiş, bir yandan çalışıp kendi harçlığını çıkarmıştı. Ama şimdi anne ve babası yaşlanmıştı. İhtiyaçları, bir evlattan beklentileri farklıydı. Elif ise işi, eşi, çocuğu derken onlara pek vakit ayıramıyordu…

Başka nerelere bakmam gerek diye düşündü. Bir akrabaydı mesela… Birilerinin kuzeni, birilerinin yeğeni, geliniydi… Aynı apartmanda oturduğu pek çok kişiye komşuydu… Gençlik yıllarından beri biriktirdiği pek çok insanın arkadaşıydı… Mahalledeki bir sürü ihtiyaç sahibine nazaran, varlıklı olandı… Bir ülkenin vatandaşı, bu dünyada nefes alan, doğanın parçası olan bir canlıydı… 

Şöyle bir düşününce, her insan aslında ne kadar da çok şeydi… Ve bu kadar çok sahnede, bu kadar çok rolde, ne çok sorumluluğu vardı… Ve ne kadar az insan bu sorumlulukların farkındaydı…

Kimi insan vardı ki… Gelişi güzel yaşayan… Paşa gönlünün istediğini yapan… “Ne çıkarsa bahtıma!” diyerek doğaçlama yaşayan… Olumlu sonuçla karşılaştığında kendisinden bilen, olumsuz sonuçla karşılaştığında şikâyet eden, dış dünyayı suçlayan… Teşekkür etmeyen, şükretmeyen…

Kimi insan da vardı ki… Hayatı açık bir bilinç, yüksek bir idrakle yaşayan… Hamlelerini yapmadan önce düşünen, doğruyu yanlışı ayrıştırmaya çalışan… Sorumluluklarına sahip çıkan… Elde ettiği tüm sonuçlar için teşekkürü ve şükrü olan… Verdiği tepkilerle, tüm davranış ve seçimleriyle “bahtına çıkacak olanı güzelleştirmeye çalışan…” 

Ben hangisiyim acaba, diye düşündü Elif?

Yürüdüğü yol bitmiş, evine gelmişti. Kapıyı çaldı. Çocukları açtığında onlara sıkı sıkı sarıldı. Şaşırdılar. “Hayırdır anne, sen sınavdan gelmedin mi?” diye sordular. “Hem evet, hem hayır.” dedi Elif. “Sınavdan geldim evet, ama hala sınavdayım. Ne dersiniz, var mısınız benimle bu sınavı geçmeye?”

Asıl mesele insanın sınavını verirken her sahnenin hakkını verebilmesiydi. Kendini, bahtını, ailesini, ilişkide olduğu tüm insanları, evim dediği mahalleyi, nefes aldığı dünyayı iyileştirmesiydi… 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


16 yorum:

  1. sınav bitmeden sınavın hakkını verebilenlerden oluruz umarım. güzel bir yazı olmuş. elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Somut soyut sınavlar bitmiyor😅.. Allah akıbetimizi iyilerden eylesin. Emeğinize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  3. Asıl mesele sınavdayken her sahnenin hakkını verebilmek. Verenlerden olmak dileğiyle inşallah

    YanıtlaSil
  4. elinize sağlık. güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  5. Nefes aldığımıza göre sınavı geçmek için hala ümit var çok şükür :) Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Mutlu Ökegil04 Mart, 2024 17:38

    Her an sahnede, her an ayrı bir rolde ve her an sınavda olduğunun bilinciyle yaşamak ne zor bir o kadar da keyifli ve insanı diri tutan bir yol… Diri olabilen ve kalabilenlerden olmak ise en büyük ödül…
    Kaleminize sağlık hocam 🌸🖊️

    YanıtlaSil
  7. Her an sınavda olduğumuzun bilincinde olmak ve doğru tepki vermek dileğiyle...emeğinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  8. Sürenin olduğunu bir anlayabilsek...

    YanıtlaSil
  9. Her sınav çok önemli.ama dHa önemlisi hayat sinavimiz ki..işte onu kaybetmiyor olmamız önemli..

    YanıtlaSil
  10. Asıl sınavı vermenin ne demek olduğunu sade bir dille anlatılmış

    YanıtlaSil
  11. Rolünün hakkını verenlerden olmak ne kadar kıymetli, sonuçlarla ilgilenmeyen olmak, doğru tepkiler verebilen olmak…çok kıymetli. Teşekkür ederiz🌷

    YanıtlaSil
  12. Sınava hazırlanmadan sınava girip sonuca çok üzülmek gibi geldi bu yazı bana 😅

    YanıtlaSil
  13. Her sahnenin hakkını vermek değil de hakkını vermeye çalışanlardan olmak..çok büyük bir başarı. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Sınavdayız, sınananlardanız…her sahnemizle, her tepkimizle..

    YanıtlaSil
  15. Bahtına çıkacak olanı güzelleştirmeye çalışmak... Ne güzel bir ifade, kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  16. Her anımız bir sunum aslında 🌸 Emeğinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil