Nergisler
“Ohh! Miss gibi…” dedi. Bayılırdı nergislere... Nergis kokusunu o kadar çok severdi ki her yıl kış gelince, evini işini bu güzel kokuyla donatmak için sabırsızlanırdı. Arada burnuna nergis kokusu gelirdi, yüzü gülerdi o kokuyu hissedince. Arkadaşları bilirdi ki kış geldiğinde bizimkine alınacak en güzel hediye nergislerdi. Nergis al ona ve otur çocuk gibi sevincini izle. Nasıl da mutlu olurdu.
O kışın ilk çiçeklerini, sabah bir durağın önündeki satıcıda gördü. Gün içinde, iş yerinden bir arkadaşıyla konuşurken tabii ki konu buna geldi. Arkadaşı da "Ben sana getiririm." dedi. Tanıdığı çiçekçi varmış meğer. "Ne kadar lazımsa ayarlarız."
Hiç düşünmeden, hemen siparişini verdi. Ama dayanamadı, öğle arasında bahsedilen yere gidip kendisi almak istedi. Satıcıyla bir iki sohbet etti ama, gözü kavuşmayı beklediği çiçeklerinde. Bu bizim eve, bu annemlere, bu kardeşime, bu da iş yerime… Ne kadar alacağını hesap etmişti kabaca, hemen satıcıya döndü: "Tomurcuğu çok olandan olsun lütfen, çok açmış olmasın." Uzun uzun keyfini çıkarmak istiyordu. Aldığı çiçeklerde neredeyse bir tane bile çiçek yoktu. Bol tomurcuklu bir sürü demet. “Güzel! Uzun uzun dayanır...” diye düşündü.
Eve gitti hemen saplarından biraz kesti, suyunu bol bol doldurduğu vazosuna güzelce yerleştirdi. Evin girişindeki aynanın önüne koydu. Baktı, kokladı, odadan odaya her geçişinde içine sine sine...
Ertesi sabah kalktı, bir baktı ki vazodaki tüm çiçekler bir gecede açıvermişti. Gözlerine inanamadı. "Nasıl ya! Bu kadar tomurcuk aldım. Nasıl sadece bir gece sürer?"
Bir kısmını sardı, iş yerine götürüp masasına koydu. Vazodan taşan çiçekler boynunu eğmişti. Belki daha dik, daha canlı durur diye boylarını biraz daha kısaltıp vazoya göre ayarlamaya karar verdi.
Biraz konuştu çiçekleriyle, kokladı uzun uzun. Sonra işlerini tamamlamak üzere odadan ayrıldı.
İşlerini halledip odasına döndüğünde, biraz daha solgun ve boynu bükük gördü çiçeklerini. Ama bu sefer sinirlenmişti artık. Hemen çiçekçiyi öneren arkadaşını çağırdı. Biraz da sitemli şekilde; "Ya baksana bir iki günde ne hale geldiler, bu çiçekçiler suyuna ne koyuyor da uzun dayanıyor, benimkiler neredeyse çürüyecek…"
Arkadaşı gayet sakin gülümsedi, "E sen bunları ne kadar kısaltmışsın. Hem içerisi de çok sıcak. Tabii ki direkt çiçek verirler.” Garip garip bakınca arkadaşı açıklama ihtiyacı hissetti; "Bu çiçekler sapı iyice kısaldığı için, direkt olarak suya çok hızlı ulaşıyorlar, dolayısıyla en kısa mesafeyle ve direkt olarak çiçek kısmına suyu taşıyabiliyorlar. E ortamın ısısı da çok iyi. Bu nergisler bu kadar bollukta açmayacaktı da ne yapacaktı?"
Şimdi anlıyordu ki bu kadar imkân içinde kendini hiç kasmayan, zorlamayan çiçek tabii ki yaşlanacaktı. İnsan da bundan farklı değil diye düşündü bir anda. İmkânların varlığından ziyade o imkânlara ulaşma çabası insanı çok daha diri, canlı, dinamik tutuyordu. Hatta bir miktar yaşlandırıyordu. Hâlbuki o imkâna ulaşmaya çalışırken ne kadar da canlıydı insan. O imkânsızlıklar, o yokluklar, o zor zamanlar çok şey kazandırmıyor muydu? Mesela başarılı insanlar o zor zamanlarını hep gülümseyerek anlatıyordu. Nasıl çalıştığını, ne imkânsızlıklar içinde yol almaya uğraştığını anlatıyorlardı. Hatta ben çektim çocuğum çekmesin deyip, imkânlarının da fazlasını sunmaya çalıştığında, yanına serzenişini de eklemiyor muydu; "Bak ben ne yokluklar gördüm, neleri başardım. Ama sen bunca varlık içindesin, yapacağın şu kadarcık şeyi de yapamıyorsun…"
İnsanoğlu bazen sırf o kadar bolluk içinde olduğundan yapmıyordu bazı şeyleri. Yapamıyordu...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Her imkânsızlık, güçlenmek için bir imkândır.”
İmkânsızlık insanı bu kadar genç tutarken, aslında her bir imkân da insanın bir miktar daha hantallaşmasına sebep oluyordu.
Çok sevdiği nergisleri, kendisine bir de hayat dersi vermişti.
Şimdi yokluklarına gülümsedi. Uğraşmaya çalışırken ki azmi, ulaştığında alacağı keyiften çok daha fazla güzeldi. O yüzden şimdiki yolun tadını çıkartmaya karar verdi. Sonuç bir şekilde gelirdi ama şu yokluk çok tatmin ediciydi.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
İmkansızlıklar ne kadar geliştiriyor insanı. Bizler imkan için uğraşırken aslında bizi geliştiren şey imkansızlıklar. 🌷
YanıtlaSilCiceklerden hayata ne iyi bir cikarim olmus... Kaleminize saglik 🌸
YanıtlaSilTeşekkürler. Nergislere benzetmek güzel olmuş..🌺
YanıtlaSilUlaşmaya çalışırken ki azim sonuca ulaştığında aldığın keyiften daha fazla haz verir. 🌸İnsan hep imkanlara sahip olmak ister . oysa Her imkan bir imtihan. Verilenlerin bir avantajı olduğu gibi dezavantajı da var. Bu bir paket halinde sunuluyor insana. Belki de vermediklerini aramak yerine verdiklerine şükretmek vermediklerine iki kere şükretmek doğru olur..
İmkansızlık imkanlara giden yol ne güzel zıtlık…
YanıtlaSilOkurken kokusu burnuma geldi, dedi dokunsal...
YanıtlaSilElinize sağlık sonuçtan çıkabilmek dileğiyle 🌸
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilAzimli bir insan olmak, sebeplerden keyif alır hale gelmek.. işin sonunda ulaşacağım sonuçtan, imkanlardan çok daha önemli. Gerçek başarı da bu... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilHer imkansızlar güçlenmek için bir imkandır👍
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌹
YanıtlaSilElinize sağlık…
YanıtlaSilBu güzel nergisler ne de güzel faydalı çıkarımlara vardırmış…
Çok güzel … Farkındalığı arttıran bir yazı olmuş…
Elinize dilinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSil“Her imkânsızlık, güçlenmek için bir imkândır.” Dilerim her darda kaldığımızda hatırlayabiliriz bu cümleyi... Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSil