KAÇ KERE DEDİM ANLAMADI

 

KAÇ KERE DEDİM ANLAMADI

O sene çok kritik bir seneydi Seda için....
Aslında Seda kendi halinde iki çocuk annesi bir ev hanımıydı. Büyük oğlu Mert o sene üniversite sınavına hazırlanıyordu. Ve evde bir panik havası vardı. Oysa kritik bir sene olması ilk etapta Mert'i ilgilendirmesi gerekiyordu ama sanki sınava hazırlanan Mert değil de Seda'ydı. 
Sürekli Mert' e
-Hadi çocuğum....
-Dersini yaptın mı?
-Tekrarlarını ettin mi?
-Ödevlerini bitirdin mi?
-Testlerini çözdün mü?
-Çözemediğin soruları hocana sordun mu?
-Bak o telefonu bırak artık.
-Haydi zamanında yat zamanında kalk.
Diye sürekli konuşuyor, sürekli bir şeyler söylüyordu. Konuşurken de oğlunun neye ihtiyacı var hiç düşünmüyordu bile. Kendince onun iyiliğini düşündüğü için doğru yaptığını düşünüyordu. Mert ise annesinin her gün sürekli aynı şeyleri tekrar etmesinden artık çok sıkılmıştı. Sorumluluklarının farkında olan bir çocuktu ama annesi ona sürekli yapması gerekenleri dikte ettikçe geriliyor ve yapması gerekenleri yapmak istemiyordu. Annesi kırılıp üzülmesin diye bir süre kendini ittirse de senenin ortasına geldiklerin de artık dayanacak gücü kalmamıştı. Çok bunalmıştı. Zaten sınavın stresi ayrıydı, Bir de ergenliğin getirdiği ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini, neyi nasıl söyleyeceğini bilememe durumu da üzerine tuz biber olmuştu.

Bazen oturup annesi ile konuşmaya çalışsa da annesi yine bir iki gün sonra başlıyordu direktiflere. Tamam senin için zor bir sene ben anlıyorum ama ben de seni düşündüğüm için konuşuyorum diyerek yapmaya devam ettiği her şeye tekrar devam etmeye başlıyordu..


Mert artık arkadaşlarıyla da son zamanlarda pek görüşmez olmuştu. Kendi kabuğuna çekilmiş iyice sessizleşmişti.
Oysa Mert'in ihtiyacı olan asıl şey neydi?
Sürekli başında yapması gerekenleri söyleyen bir anne mi?

Yoksa, onun gerçek ihtiyaçlarının ne olduğunu en iyi şekilde anlamaya çalışıp onu gözeten, içinde bulunduğu dönemi nasıl daha kaliteli bir şekilde geçirebilir düşüncesi ile oğlunu iyi bir şekilde kalibre eden bir anne mi?

Mert konuşmalardan, direktiflerden, yapması gerekenlerin sürekli kendisine söylenmesinden artık çok sıkılmıştı. Biraz sakin kalıp kafasını dinlemeye öyle çok ihtiyacı vardı ki ama yanında ki insanlardan hiç birisi bunu yapmıyordu. Ne annesi onu anlıyordu ne de babası....

Bir gün okulda ki Türkçe öğretmeni Mert'i bahçede öylece tek başına otururken gördü. Mert aslında sosyal bir çocuktu çevresinde sürekli arkadaşları olurdu. Neşeli ve girişken bir çocuktu. Öğretmeni bir süre uzaktan onu izledi. Mert'in çok sıkılmış ve bunalmış bir şekilde bıkkın ve halsiz,boş gözlerle karşıda ki duran ağaca baktığını fark etti. Daha önce tanıdığı Mert hiç böyle yapmazdı bir tuhaflık vardı. Bu tuhaflığın sebebini anlamak istedi.
Mert'in yanına gidip elini omzuna dokundurdu.


-Nasılsın Mert'cim dedi gülümseyerek.
Mert artık herkesten öyle çok ümidi kesmişti ki "-iyi...testlerimi çözüyorum" hocam dedi.
Öğretmeni ise
"-Ben testlerini sormuyorum seni soruyorum, sen nasılsın? İyi misin? Bir şeye ihtiyacın var mı? Yorgun gibi gördüm seni dinlenmeye ihtiyacın var gibi biraz dinlenmek ister misin? "Dedi.

Mert şaşırdı. Kendini ifade etmemişti bile nasıl anlaşılmıştı ki? Oysa annesi ile sürekli konuşuyorlardı. Her defasında bu kadar fazla konuşmasına gerek olmadığını, yapması gerenlerin farkında olduğunu sadece biraz dinlenmeye ihtiyacı olduğunu defalarca söylemişti. Fakat yine de derdini annesine anlatamamıştı. Hocası nasıl olmuştu da hiç konuşmadan onu anlamıştı çok şaşırdı.
Merakla hocasına sordu.
-Hocam bizim annemle iletişimiz çok iyidir. Sürekli konuşuruz yani daha doğrusu sürekli o benle konuşur ama biz sizinle hiç oturup konuşmadık. Sizinle iletişimiz çok az. Beni de öyle yakından tanımıyorsunuz. Neye ihtiyacım olduğunu nasıl anladınız?

Ben anneme kaç defa söyledim beni anlamadı.
-İletişim sadece konuşmak mıdır sence Mert'cim? Ya da sürekli aynı şeyi tekrar etmek midir? Ya da farklı farklı yeniden aynı şeyleri söylemek midir?
Derken gülümsüyordu hocası.
Mert omuz silkti.
-Bilmem öyle değil mi? İnsanlar konuşarak iletişim kurmazlar mı?
-Doğru haklısın ama o kısım iletişimin bir parçası sadece, iletişim de karşıda ki insanı çok iyi bir şekilde kalibre ederiz. Karşımdakinin neye ihtiyacı var ve bende onun ihtiyacını karşılayacak ne var diye ölçüp tarttığımız bir yerdir. Ve ben ölçüp tarttım senin ihtiyacın olan şey ben de var gibi görünüyor almak ister misin dedi gülümseyerek.

Mert düşünceli bir şekilde
-Sanki alışveriş gibi yani öyle mi? Dedi.
-Evet aynen öyle.
-Benim için kârlı bir alışveriş gibi görünüyor
-Haydi o zaman odama gidelim bunu annenle babanla da görüşelim dedi.
-Oooo baya baya kârlı bir alışveriş oldu bu hiç hayır diyemeyeceğim öğretmenim deyip gülümseyerek yerinden kalktı Mert.

Size söylemediğin halde nasıl anlayabildiniz?


 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

 ***

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder