OVALLEŞEMEDİK Mİ?
“İş yerinde duygularla mı hareket
edilir? Ne demek kalbim ısınmadı? Bu şekilde iş mi yürür?”
İrem iş yerinde üretim şefiydi. 20 kişilik bir ekibin yöneticisiydi. Firma, ilk yardım eğitimi için liste istemişti. İrem de ustabaşının gitmesini istedi. Firmanın belirlenen eğitimlerinde ilk önce ustabaşının gitmesini istiyordu. Eğer insan yönetecekse bilen kişi olmalıydı. Fakat ustabaşı daha duygusal davranıyordu.
“Bu eğitimi kalben istemedim, gitmek istemiyorum.” demişti. İrem nasıl bir tepki vereceğini şaşırdı… Müdürüne ilettiğinde “Bu gönüllülük esaslı bir iş, gitmek istemiyorsa gitmesin…” İrem anlayamıyordu… “Nasıl böyle bir tepki verilebilirdi ki? İş yerindeyiz… Ailecek pikniğe gitmekle ilgili bir seçim yapmıyoruz.” İnsanlar iş yerinde mantığını önceliklendirmeliydi, duygularını değil. İrem’in tepkileri daha sert olmaya başlamıştı.
İrem, işini çok iyi yapıyordu. Üretimde
tüm girdiler, çıktılar onun kontrolündeydi. Sürekli sahada işlerin başındaydı. İşini
çok iyi yapıyordu ama insan yönetiminde zorlanıyordu. İşini kusursuz yapmaya
çalışıyor ve çalışanların da bu hassasiyette çalışmalarını istiyordu. Çalışanların
yaptıkları hataları görüyordu ve başlarında bekliyordu. Bu durum çalışanları
geriyordu. Çekindikleri için iyi davranıyorlardı fakat bir boşluk bulduklarında
kaçıyorlardı. İrem çalışanlarının ve müdürünün tepkilerini anlayamıyordu çoğu
zaman. İş yapılıyorsa işe maksimum konsantre olunmalıydı. Elinden gelenin en
iyisini yapmak için çaba göstermeliydi herkes. İrem gittikçe zorlanıyor ama doğru
bildiği konuda ısrarcı davranıyordu. Bu durum İrem’i gittikçe daha da tepkiselleştirmişti
ve İrem bu durumdan rahatsızdı. Ama sorun neydi?
Arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde
de sorunlar yaşıyordu. Buluşma saati, buluştuklarında yapılacak olan aktiviteler
her zaman planlı olmalıydı. O programın dışına çıkıldığında ortamı geriyordu,
suratını asıyor ve plana sadık kalmayı savunuyordu. Spontane durumlar
geliştiğinde hemen kabul edip uyum sağlayamıyordu. Arkadaşları “İrem biraz
rahat olsana! İşimiz mi var? Bekleyen mi var? 1 saat eve geç gitsek ne olur
ki?” “Ne mi olur? Birçok rutinim aksar tabi ki!” Bu insanlar nasıl bu kadar
rahat olabiliyordu? Arkadaşları da bu konuda İrem’den farklıydılar… Ondan
farklı olan insanları anlayamıyordu, ama bazen kendisine benzer olan kişileri
de anlayamıyordu ki!
Babası aklına geldi sonrasında.
Babası da İrem gibiydi. Plan ve program konusunda birbirlerine benziyorlardı. Babasının
en sevdiği yanı buydu. Belirlenen saatte buluşmaya özen gösterir, programlarına
sadık kalmaya çabalardı. Fakat bazen benzer olmak da sorun oluşturabiliyordu. Neredeyse
her sohbetlerinde geçmiş ortaya seriliyordu. İrem çok severdi “Geçen sene bugün
neredeydik? Geçen hafta nerede ne yapıyorduk?” konuşmalarını. Ama bu durum
bazen babasıyla sorun oluşturabiliyordu. Çünkü babasıyla İrem’in geçmiş
hafızası çok kuvvetliydi. Yaşadıkları olumlu, olumsuz çoğu şeyi hatırlıyorlardı:
Babası “8 sene
önce bugün sen bana bir mesaj atmıştın, hatırlıyor musun İrem? O mesajı ömrüm
boyunca unutmayacağım. Sen babana asilik yaptın!” diyordu.
İrem de “Baba, sen
de beni öncesinde ne çok kırdığını hatırlamıyor musun? Ben çok net
hatırlıyorum!” diyerek karşılık veriyordu.
Geçmişin olumsuzluklarını sürekli
konuşmak sohbetlerini hararetlendiriyor, tartışmaya yol açıyordu.
Eski sevgilisini düşündü sonra…
Onu unutamaması da aslında geçmiş hafızasının kuvvetli olmasının sonucuydu. Onunla
geçirdikleri iyi kötü günler güncel olarak hafızasındaydı. Bir restorana
gittiklerinde “Biz buraya Emre’yle de gelmiştik…” “3 sene önce onunla burada
kamp yapmıştık.” “Bu kahveyi ilk kez Emre’yle keşfetmiştik…” Sanki zaman bu
konuda durmuştu. Hareket yoksa durağanlıkta insan kesinlikle kaybeder. İrem
için de bu geçerliydi… Zaman ilerliyor ama o hala 3 sene öncesinde kalmıştı ve
kaybediyordu. Çünkü hareketi durdurmuştu bu konuda. Zaman odağı geçmişte takılı
kaldığı için güncele odaklanamıyordu. Konsantrasyonun çoğu geçmişte takılı kalmıştı
İrem’in. Ayrılıklarını hala kabullenememişti. Geçmişte zihin bir noktaya
takılı kaldığında nasıl gelecekle ilgili irdeleme yapabilirdi ki? Arkadaşlarının
“İrem artık bırak şu çocuğu düşünmeyi… Ayrıldınız kabullen artık. Aklında hala
o varken nasıl başka biriyle görüşeceksin?” sözleri daha anlamlı olmaya
başlamıştı.
İş yerindeydi ve elindeki taşı
çevirip duruyordu düşünceler gelip geçerken… “Nasıl da sivri bir taş.” dedi… Taşın
sivrilikleri olduğu gibi insanların da sivrilikleri var. Nasıl ki deniz
kenarındaki taşlar ovalleşiyor zamanla, insanlar da öyle. Ovalleşmesi için
mutlaka bir hareketin olması gerekir. Ovalleştikçe sivrilikleri gider daha
uyumlu bir hale gelir…
İrem’in de çıkıntılarının
ovalleşmesi için hayat ona hareketlilik veriyordu. Ustabaşıyla, müdürüyle,
arkadaşıyla, babasıyla… Aslında hayat ona sivriliklerini gösteriyordu. İnsanlarla
olan farklılıklarımızla ve benzerliklerimizle hayat bizlere işaret verir.
Planlı programlı olmak insana faydalıyken fazlası zarar veriyordu. Geçmişte
yaşadıklarımızdan ders almak insanı dününe göre daha iyi yaparken geçmişe
takılı kalmak hayatı zorlaştırıyordu. Farklılıklarımızla ve benzerliklerimizle
hayatımızdaki sivrilikleri fark ederek yumuşatmak için ne kadar çaba sarf
ediyoruz? Kumsaldaki sivri taşın ovalleşmesi gibi hayatta ne kadar kendimizi
yumuşatıyoruz?
“İş yerinde planlı programlı
olmak faydalıyken arkadaşlarımla kahve içerken doğaçlama olabilirim aslında…
Babamın da benim de geçmiş hafızamız kuvvetli. Geçmişteki olumsuz konuları
açmak ilişkimizi yıpratıyorsa neden açalım ki o konuşmaları? Çalışanlara sert
tepkiler vererek onları gererek daha hatasız bir iş yapmalarını beklemek mantıksız
değil miydi?” İrem, kendi sivriliklerini fark ederek onları ovalleştirmeye
karar verdi.
Sivriliklerimizi ovalleştirebilmek için hayat bize sürtünmeler yaşatır. Ovalleşemedik mi? Seni yumuşatan bir sen var mı içinde?
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Güzel bir yazı olmuş. Sivriliklerimizin törpüleşmesi dileği ile
YanıtlaSilÇepeçevre detaylandırılmış ve bilinç açan ne de güzel bir o kadar da faydalı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam 🌸
Kaleminize sağlık. Sivriliklerimizi törpüleyebilmek dileğiyle.
YanıtlaSilSeni yumuşatan 1 sen var mı içinde? güzel yazı ellerinize sağlık
YanıtlaSil"Ovalleşemedik mi? Seni yumuşatan bir sen var mı içinde?" Evet, neden olmasın ki?
YanıtlaSilSeni yumuşatan bir sen var mı içinde? Tüm sivriliklerimize rağmen, o sivrilikleri fark etmemizi sağlayan bir kendimiz… O sivrilikleriyle ilgili bolca sınanarak fark eden ve idrak eden☺️ Samimi bir yazı olmuş ellerinize sağlık🌼
YanıtlaSil