AYNADAKİ KİM?
Eve geldiğinde heyecanlıydı Bahar… Bugün işten izin almış ve kuaföre gitmişti. Kafasında alüminyum folyolarla saatler geçirmiş, yorulmuştu. Tüm bu saatler biraz daha güzel görünebilmek için harcanmıştı. Güzellik önemliydi onun için. Evde bile dizi çıkmış gri bir pijama giyemezdi. Özel bir yere gidilecekse hele makyajı, kıyafeti, topuklu ayakkabısı hepsi bir uyum içinde olmalıydı.
Hevesle saçlarını boyatmıştı. Yavuz’un da çok beğeneceğini düşünüyordu, kendisi için güzel olan bir görüntünün diğerleri için de aynı oranda önemli olduğunu düşünüyordu ya da öyle sanıyordu aslında. Eve geldiğinde heyecanla eşinin karşısına geçti.
“Saçını mı boyattın, hmm kestirmişsin de.” “Evet, olmuş mu?” dedi heyecanla.
“Yani yanlış kesilmediyse güzeldir zaten.”
Nasıl yani? Bu da ne demekti şimdi? Beğenmedi herhalde, öyle ya beğense tüm mimikleri ve jestleri konuşurdu. Birkaç şaşırma ifadesi yanı sıra güzel cümleler gelirdi. Ama hayır, duygudan yoksun bir yorumla karşılaşmıştı. Yanlış kesilmediyse mi? Kızsa mı, küsse mi, kırılsa mı yoksa gülse mi? Kuaför müsün sen be adam sana ne kesimin doğruluğundan, diye bağırsa mı? Bu kadar mantıklı bir cevabın yeri miydi şimdi? Bahar gülmeyi tercih etti.
Çünkü eşi ondan farklıydı. O duygularını o kadar kolay cümlelere ya da jestlerine, mimiklerine yansıtmıyordu. Aslında Bahar da mantık insanıyım derdi ama mimikler de önemliydi onun için. Sevdiklerinin bir şeyi beğenip beğenmediğini anlamak için yüzlerine bakardı dikkatle bu nedenle. Yüz ifadesi nasıl değişecek görmek isterdi. Oysa eşinde hiçbir değişiklik olmuyordu. Böyle anlarda keyfi kaçıyordu Bahar’ın.
Yavuz için bir yemek kendisine sunulduğunda keyifle karnını doyurmuş olmak, nefes almadan yemek yeterli bir beğeni göstergesiydi. Saçına güzel demektense saçını okşamaktan hoşlanıyordu. Kavga ettiklerinde sarılmak, bütün sorunları konuşmaya gerek kalmadan çözmek anlamına gelebiliyordu onun için. Hem saçına kötü demediyse, eleştirecek bir cümle söylemediyse “Çok beğendim.” Anlamına geliyordu zaten daha fazla söze ne gerek vardı ki?
Diğerlerini düşündü sonra Bahar kendisinden farklı olan başka yakınlarını. Kardeşi için sarılmak çok önemliydi sevgisini ifade etmek için, oysa kendisi bundan hiç hoşlanmazdı. Kendisi ne kadar dakik ve düzenliyse, tam tersi kardeşi genelde odanın dağınık olma sebebi ve onu bekleten kişiydi. Ayrıca her kararı için kendisine danışırdı. Bahar sadece kendi düşüncelerini önemserdi ama kardeşi diğerlerinin beğenip beğenmemesiyle çok ilgilenirdi.
Annesi ise uzun uzun konuşmak isterdi, bazen yoğun bir anında telefonla konuşuyorlarsa telefonu nasıl kapatacağını bilemezdi. Bir problemi bazen farklı kelimelerle defalarca kez anlatırdı. Yolda karşılaştığı insanlara bile hayatıyla ilgili önemli detaylardan bahsedebilirdi. Hatta bir keresinde oğlu: “Anne, anneannem minibüste yaşına göre birini bulunca her şeyimizi anlatıyor.” diye şikayetlenmişti. Gülmüştü o zaman Bahar, evet annesi konuşmayı severdi hem de yakından tanımadığı insanlarla bile.
Başka bir arkadaşı geldi aklına araları iyiyken çok güzel kelimeler söyler, hatta kelimeleri dans ettirirdi adeta ama aynı kişi öfkelendiğinde de avazı çıktığı kadar hatta sesi kısılana kadar bağırırdı. Sesinin hem bu kadar yumuşak hem de bu kadar sert nasıl çıkabildiğini anlamlandıramazdı. Şarkı dinlerken sözlerinden çok müziğin ritminin değiştiği anlarla ilgilenirdi mesela.
Oğlunu düşündü sonra çok hareketli ama bir o kadar sorumluluklarının bilincindeydi, eve gelir gelmez önce ödevlerini yapar, sonra yaramazlıklarına odaklanırdı. Renklerle oynamayı, boyama yapmayı çok seviyordu. Ev içinde hareketli olduğu kadar dış dünyada da çekingendi. Genelde her şeye hayır, der; hiçbir yemeği ilk denemede beğenmezdi, alışması hep zaman alırdı. Biraz kendisine benziyordu aslında ama bazı özelliklerine deli oluyordu. Bu özellikleri hep baba tarafına çekmiş demek kolay olandı ama tam olarak öyle olmadığını biliyordu.
Düşündüğü bu kişiler en yakınlarıydı. Çoğuyla kan bağı vardı veya yakın ilişkisi. Nasıl oluyordu da kendisinden bu kadar farklı tepkiler verebiliyorlardı? Annesi, aynı annenin karnından çıkan kardeşi, ya da kendi karnından çıkan evladı, bir ömür aynı yastığa baş koyacağı kocası ya da can dostu. Neden bu kadar farklıydılar birbirinden? Her biri kendisinde var olanları, olması gereken, diğerlerini ise hatalı, düzeltilmesi, tamir edilmesi gereken olarak görüyordu. Bu da aralarında çözülemeyen problemlere sebep oluyordu.
Oysa insanları tanıdığımızda ve bu farklılıkların sebebini anladığımızda beklentilerimiz dolayısıyla problemlerimiz değişmeye başlıyordu. İnsan nasıl ki limonun sarı ve ekşi olduğunu bildiğinde, onu ekşi olmakla ya da sarı olmakla ilgili eleştirmiyor ve suçlamıyor, normalinin, olması gerekenin bu olduğunu biliyorsa eşinin, çocuğunun, arkadaşının, anne ve babasının, kardeşlerinin normalinin de kendisinden farklı olabileceğini tanımladığında beklentileri farklılaşıyordu.
Bu yüzden insanları tanımak, öncelikle kendinin kim olduğunu, sonrasında ise diğerlerinin gerçekte kim olduğunu anlamak ilişkilerdeki problemleri çözebilmek adına çok önemliydi. Hatta belki problemleri henüz problem olmadan önce halletmek için insanı tanımak gerekliydi. Öyleyse Aynadaki Kim? En Yakınlarım Kim?
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Çok samimi bir yazı olmuş adaşımın hikayesi, bana kendi hikayemi de hatırlattı☺️ Elinize sağlık hocam🤍
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık.
YanıtlaSilÇoğumuzun hayatından bir bölüm.. Gerçek amaçtan şaşmamayı tekrar hatırlattığınız için kaleminize yüreğinize sağlık
YanıtlaSil“Zaten kir tutmadığını bildiğin bir örtüde yemek yerkenhoyratça davranabilirken dantel işlemesi olan narin bir örtüde özen gösterilir. “
YanıtlaSilKarşımızdakine daha fazla tepki verirsek daha fazla karşılığını alacağımızı sanıyoruz halbuki ne büyük bir yanılgı 🥲 elinize sağlık 🍁
YanıtlaSilİnsanlar farklı farklıdır. Bu farklılıkları bilmemek asıl bize problem yaşatan. Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSilAsıl ğroblem karşımızdakini aslında tanımamaktan geliyor, gerçek problemi bulmadığımız için çözümlerimiz de gerçek olmuyor maalesef elinize sağlık 🌻
YanıtlaSilKim kimdir 😊 emeginize saglik…
YanıtlaSilElinize sağlık 🌺
YanıtlaSilFarklılıklar bizim zenginliğimiz 😊🌸 Emeğinize sağlık🌷
YanıtlaSilSorması basit, anlaması zor bir soru ve insanın bunu kendine sormak çok geç aklına geliyor: Kimim ben?
YanıtlaSilKendini tanımakla başlıyor her şey; iletişim, ilişki, başarı, mutluluk ve tüm bilmediğimiz hayatın diğer kuralları…
Kaleminize sağlık hocam 🌸
İnsanı iyi tanıyan ilişkilerini iyi yönetir... Emeğinize kaleminize sağlık 🤍
YanıtlaSilİnsanın önce kendisini tanıyabilmesi ne kadar kıymetli.
YanıtlaSil