UZAKTAKİ AĞAÇLARIM

 


UZAKTAKİ AĞAÇLARIM

Bahçeye inen merdivenlerin başında durdu, görebildiği kadar uzakları taradı gözleri. Gündüz seyretmeyi sevdiği, komşu uzak bahçeler seçilmiyordu. Ancak alacakaranlığın yerini aydınlık aldıkça görebilecekti. Hava tamamen aydınlanmadan önce işini bitirmeliydi. Bir derin nefes sonrası devam etti. Kuş sesleri bile yoktu henüz. Yalnızca çekiştirdiği hortumun ardından gelen su sesi. Ah, o … Toprakla ve yapraklarla çarpışıp serpilen o suyun sesi… Tertemiz,  dinlenmiş havaya karışan ıslak toprak kokusu…

Bugün dördüncü günüydü ve artık alışmıştı. Zaten oldum olası severdi sabahın bu saatlerini. Önünde upuzun bir gün: ‘daha zamanın var ferahlığı’ veriyordu. Hakikaten de koca bir gün oluyordu sabahın bu saatlerinde güne uyanınca. Pek çok işini halledebiliyordu insan. Sadece verimli geçmesi değil: ya o güzelliği, sakinliği… Şehrin en keşmekeş yerinde de yaşasa gün doğmadan kalktığında yaşadığını hissediyordu insan. Güzellikten yoksun sokaklar bile, gün doğarken bir başka görünebiliyordu

 

Günleri her zamanki gibi değildi Gonca’nın. Çünkü şehirde değil, büyük bahçelerin içine, yakın arkadaşına gelmişti. Erkenden uyanıyorlar, arkadaşı ev içi işleri hallederken, o da bahçeyi suluyordu her sabah. Nasıl da iyi gelmişti bu misafirlik ona. Koşup koşup da bir an durup nefeslenmek gibiydi.

 

İlk günün “Bu sulama hortumu bu bahçeye nasıl yetecek.” kaygısını hatırladı. Çok geçmeden hortumu kullanmayı çözüp keyfine vardı. Bugün ise baştaki bu kaygısının yerine suyun nasıl bu kadar uzağa yetişebildiğini irdeliyordu.




“Aynı hortum, aynı bahçe, aynı su.” dedi hayretle. Ama tek bir hamle ile bambaşka yerlere varıyordu iş. Hortumun ucunu serbest bırakınca sular önüne dökülüyordu. Tek bir hamle ile de metrelerce uzaktaki ağaçlara can verebiliyordu. Bir yakını, bir uzağı sularken dalıp gitti Gonca. 

 

Aklına köpek gezdiricisi o adam geldi. Yine böyle sabahın erken saatleriydi. Otobüsten indiğinde adamla denk düştüler ve aynı yöne doğru yürüdüler. Biraz yürüdüler ama adam için ne mümkündü düzgün yürüyebilmek! Bir elinde 4, diğer elinde 3 köpekle... Her biri bir tarafa çekiştiriyor, bazısı duruyor, bazısı koşuyordu. Gonca yürürken onu geçip ardında bırakmıştı. Geçerken de: “Yazık ya, adamın da işi zor. Yumruğu da kasılı kalmış tasmaları bırakmamak için. Sabır işi gerçekten.” demişti. 

 

Ne ilişkisi vardı köpekleri gezdiren adamla Gonca'nın? Neden zihninde bahçe sulamakla köpek gezdirmek kol kola girmişti? Bu sabahki Gonca bahçenin uzak köşelerine can suyu iletebilirken, O adam neden düz yolda bile zor yürüyordu?



Başı geriye, kaşları yukarı giderken mırıldandı: “Hizaya dizmek!”

 

Uykusu iyi açıldı, kendi kendine konuşmaya başladı. “Bu hortumun ucuna yukardan aşağıdan baskı uygulayınca nerelere varabiliyor su. Kendi haline bıraksam anca etrafına hayırlı. Tamamen bassam bu sefer de hiç anlamı yok.” Hortumdaki su tanecikleri, her biri istediğini yapmak isteyen köpekler adeta. Biraz baskı ile hizaya sokmazsan seni de yürütmüyor.”

 

Goncanın derdi şehirde bıraktığı alışkanlıkları ve istekleriydi. O’nun da köpekleri onlardı. Onlarla yürümekten yorulmuş, kolları kasılmış, bazen kanamış, yolda düzgün ilerletmeyen köpekleri…

 

Canı sıkıldı, kolayı hiç yoktan zor belleyip zorlanan her insan gibi. 

 

Yükseldi sesi biraz sinirle: “Sal kızım sen de köpeklerinin çoğunu! Ayağına dolananlardan, seni çekiştirip yük olanlardan vazgeç. Sana zarar veren her bir isteğinden, uğraşından tek tek uzaklaş. Geriye kalanlara ise sahip çık. Gereken baskıyı ver. Böylelikle çek hizaya kendini, gör bak disipline soktuğun hayatınla nasıl tazyik oluşturup ilerlediğini...

 

Asıl ilerlemek istediğin o istikamet üzerinde dosdoğru yürüyebil!


Ve böylece, nasıl ki hortumdaki su hedefine ulaşınca bahçeyi yeşillendiriyor, rengarenk çiçeklerin, birbirinden lezzetli meyvelerin yetişmesini sağlıyor… 

Sen de isteklerini yöneterek, hedefe yönelik hareket ederek hayatını yeşert, yaptığın işlerin faydasını, gördüğün bereketi arttır… 


Böylece ne hortumdaki suyu ziyan etmiş olursun, ne de sana verilen süreyi…"


 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

9 yorum:

  1. Gerçekten muhteşem bir yazıydı... Zikrinize fikrinize gönlünüze sağlık 😍

    YanıtlaSil
  2. çok uzağa ulaşmalı can suyumuz... kalemine sağlık hocam...

    YanıtlaSil
  3. Keyifle okudum, kaleminize sağlık :))

    YanıtlaSil
  4. “Bunlar daha önde yediklerimden” diyebilmek…

    Kaleminize sağlık samimi bir yazı olmuş🌱

    YanıtlaSil
  5. Bir Tebessüm 🍉27 Ekim, 2024 12:35

    Çevremizde deneyim transferi yapacağımız daha neler var kim bilir

    YanıtlaSil
  6. Çok ilginç bağlantılar:) hakikaten bizi farklı yerlere çekmeye çalışan fazla yüklerimizden kurtulmak nasip olur😊

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel benzetmeler.. ne güzel bir yazı.. düşünen insan olabilmek dileği ile.. kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  8. Enfes bir yazı olmuş, sal gitsin... Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  9. hedeflerim beni amacıma götürebiliyor mu? ne güzel bir dil ve uslüpla yazılmış, emeklerinize sağlık.

    YanıtlaSil