HAYATIMIN DÖNÜŞÜMÜ
Saat 10:00
olmuştu ve Yeliz yine işine geç kalmıştı. Sabaha kadar siparişleri
yetiştirmekle uğraşmış, bu yüzden uyanamamıştı. Tam evden çıkıyordu ki telefonu
çaldı. Kapının önünde, elindeki eşyaların bir kısmını yere indirdi ve sinirli
bir şekilde söylendi kendi kendine:
"Daha
iyi bir zamanlama olamazdı! Kim şimdi bu?"
Telefonun
öbür ucundaki eşi Samed heyecanlı bir ses tonuyla konuşuyordu:
"Hayatım sana çok güzel bir haberim var. Mustafalar yurt dışından tatile gelmişler. Yarın akşam bize gelecekler. Lütfen itiraz etme çünkü başka müsait zamanları yokmuş..."
Yeliz yavaşça
eşyaları yere bıraktı ve "Tamam canım." diyerek telefonu kapattı.
Samed'in
söyledikleri beyninin içinde yankılanıyordu. Kafasından aşağı kaynar sular
dökülmüş, sonrasında da kulağında bir çınlama ona eşlik ediyordu.
Merdivenlere
oturdu, bir süre kalkamadı, düşünmeye başladı.
"Şimdi
zamanı mıydı?...Evet, zamanı mıydı?
En azından
bugün gelecekler, demedi." diyerek ayağa kalktı. Yeliz, doğum günleri için özel süslemeler yapıyordu.
Bugün de acil
bir şekilde dükkana gitmesi gerekiyordu.
"Mustafalar mmııııııı?" diye bir anda yeniden şimşekler çaktı beyninde. "Eşi tam bir temizlik hastası olan Mustafa, eşi titiz olan Mustafa... Ve benim evim şu an havada, uçuyor ve kalk gidelim diyor..."
Mustafa'nın
eşi Didem, ilk başta soğuk görünen, sonradan konuşmalara katılan bir kızdı.
Geçen sefer Didem'in titiz halleri Yeliz'i çileden çıkarmıştı. Eve geldiğinde
daha kapıda başlamıştı bu titizlik. Yanında getirdiği terlikleri çantasından
çıkarıvermiş, herkesin şaşkın bakışlarının içinde giyivermişti.
"Rahat edemiyorum ne yapayım canım?" demişti bir de üstüne. Oturmadan
önce koltuğu çırpmış, çay içerken bardağı gözleriyle kontrol etmiş, servisteki
çatala göz atmıştı.
Yeliz de
kendine göre düzenli ve temizdi ama hem Didem kadar değildi. Hem de şu an hiç
zamanı değildi. Kendisinin tam sezonunun açıldığı zamandı. İşler o kadar
yoğundu ki, kimi zaman
dışarıda yemek zorunda kalıyorlardı. Şimdi nasıl toparlayacaktı? İşler yoğun
diye evi de aksatmıştı.
Önce arada
kendisine yardıma gelen ablayı aradı, diller döktü. Ne yazık ki o da yoğundu.
Kaç gündür "Şu evi toparlamalıyım" diye aklından geçmişti ama bir
türlü işlerden sıra gelmemişti. Bir tarafı düzeltse diğer taraf dağılıyordu. O
da tamamlayamadan bırakıp siparişlere yoğunlaşıyordu.
İşe gidene
kadar kendine kızdı. Şu erteleme huyunun onun başına bir gün iş açacağı
belliydi. Ev işlerini de artık ciddiye alması gerekiyordu. Şu yaşadığı gece
mesaisi sanki onun için bir fırsat olmuştu. Derin bir nefes aldı. Bu
gece yine ona uyku yoktu.
Geç saate
kadar önce siparişleri yetiştirmekle uğraştı. Sonrasında da evi toparlamaya
geçti. Sabahın ilk ışıkları havayı aydınlattığında Yeliz hala
ayaktaydı. Tüm gece
içtiği kahveler midesini rahatsız etmişti. İlaç almamak için biraz fındık attı ağzına,
sonra da
kendini koltuğa doğru bıraktı.
Ertesi gün
akşam için evin çoğu hazırlığı bitmişti ama Yeliz de bitmişti. Sabah
siparişleri teslim etmiş, işlerini tamamlayıp eve geri dönmüştü. Oturduğunda uykusu geliyor,
gözlerini açabilmek için yine kahve üstüne kahve içiyordu.
Nihayet
beklenen an, Mustafalar gelmişti. Kapıda beklerken
gerilen
Yeliz'in uykusu kaçmıştı ama mimiklerini kontrol edemiyordu. Aynada gülümseme
provaları yapıyordu ama çatılan kaşlarını düzeltemiyordu. Kaşlarını çatmasa
gözleri kapanacak, ayakta
uyudu uyuyacaktı...
Kapı açıldı
ve Didem bir anda Yeliz'e sevinçli bir şekilde sarıldı.
"Canımmmm
nasılsın? Çok özlemişim!" dedi.
Yeliz neye
uğradığını anlayamamış, "Hoş geldiniz." demekle yetinmişti. Bu kez
Mustafa'ya terlik verirken Didem'e de vermişti.
"Sen
getirmedin mi terliğini?" diye sordu çekinerek.
Didem.
"Yok canım, ben bıraktım artık öyle şeyleri. Yani en azından bırakmaya
çalışıyorum diyelim. Ne çok yormuşum kendimi ve çevremdekileri..." dedi.
"Yok
canım, herkesin huyu suyu farklı." dedi Yeliz gülümsemeye çalışarak. O
kadar yorgundu ki Didem'in getirdiği hediyeye bile sevinememişti.
Aslında içten sevinmişti ama bedeni bunu gösteremeyecek kadar yorgundu. "Çok teşekkürler canım,
zahmet etmişsiniz." diye konuşabildi sadece.
Didem;
"Pek iyi görmedim seni Yeliz’ciğim. Sen otur kahveleri ben yapayım."
dedi ve mutfağa yöneldi. Mutfaktaki koltuğa Yeliz kendini bırakırken, Didem de hızlı bir şekilde
kahveleri yapmaya koyuldu. Şaşırtıcı bir şekilde her şeyin yerini hatırlıyordu.
Hemen kahveleri yapıp gelmişti bile. Hatta Yeliz'in midesinin rahatsız olduğunu
söyleyince ona da bir nane kaynatıvermişti.
Yeliz
gerçekten şaşkındı ve hiç beklediği gibi bir süreç yaşamıyordu. Uykudan kapanan
gözleri, gördüklerine şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Nane çayını içerken
"Sana ne oldu böyle? Hiç beklediğim Didem değilsin. Ve yanlış anlama
lütfen, bu Didem'i çok sevdim." dedi.
Bir süre kıkırdaktan sonra Didem. "İnsanın dediğin gibi bir huyu varmış. Bir de ona eklediği iyi özellikler varmış Yeliz’ciğim. Ben de onu yapmaya çalıştım. Kendime karakter katma çabasına girdim. Önceden çok titizdim ve bu evliliğim de dahil tüm ilişkilerimi yıpratıyordu. Sonra bunun aşırı olduğunu ve aşırılıkların iyi olmadığını anladım. İnsan zıddında iyi bir harekette bulununca hayatı değişiyormuş. Artık daha mutluyum ve benim gibi olmayan insanları da artık yargılamıyorum." dedi.
Yeliz
gerçekten çok şaşkındı ve kendisi gibi olmayan insanlar ile ilgili ne
düşündüğünü aklına getirdi. Karakter katmak, ne güzel bir cümleydi. Belki
kendisi de kendine karakter katmalıydı. Biraz daha düzenli ve planlı olmalıydı.
Bir işi yapıp diğer işle ilgilenmediği zamanlarda işler yığılıyordu. Erteleme
huyundan da vazgeçmeli, her işi zamanında yapmalıydı.
Kapıda
vedalaşırken, Yeliz; "Senden öğrenecek çok şey var Didem’ciğim" dedi
gülümseyerek. Artık Mustafa ve Samed'in eşleri değil iki arkadaş
oluvermişlerdi. Birbirine zıt iki arkadaşın birbirinden öğrenecekleri daha çok
şey vardı. Birbirlerinin telefonlarını alıp tekrar vedalaştılar.
Bakalım bir
sonraki buluşmalarında onları ne gibi dönüşümler bekliyordu?
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Didem ne karizmatik, albenili ve çekici hale gelmiş :) Umarım bizde Didem’den ilham alabiliriz 😎
YanıtlaSilUyumlanmak ve karakter katmak💕 Emeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilYüzümüzü gülümseten, karakter koyduğumuz şeylere şükrettiren bir yazı ☺️
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam 🌸
Elinize sağlık güzel bir toparlanma öyküsü 👏
YanıtlaSilİnsan doğarken getirdiği huyana karakter katması ne kadar güzel oluyor. Sanki etrafına ışık saçıyor gibi...
YanıtlaSilGüzel yazı olmuş, ellerinize sağlık
Bir solukta okudum yazınızı...
YanıtlaSilTüm kendine karakter katanlara ve buna niyet edenlere selam olsu. 🥰
Dönüşüm insana ne de çok yakışıyor.. keyifli bir yazı olmuş.. emeğinize sağlık..
YanıtlaSilSamimi ve çok bizden blog olmuş kaleminize sağlık🌷
YanıtlaSilİnsan dönüşümce yakındakilerinin de dönüşümüne vesile olabiliyor.. çok keyifli bir yazıydı emeğinize bereket:)
YanıtlaSilDönüşüm ne de güzel şey hem kendin hem çevren için... emeğinize sağlık 🌼
YanıtlaSilHarika, ne güzel bir yazı ve ne güzel bir şahitlik:) kaleminize sağlık
YanıtlaSilAy ne kadar güzel bir yazııı gülümseyerek okudum ☺️
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSilBelki de her şey karar vermekten geçiyor...yeni başlangıçlara ve dönüşüme izin vermek... :)
YanıtlaSilİnsan kendisine karakter katabildiğinde faydanın yanına güzeli ya da güzelin yanına faydayı işte o zaman insan olmanın gerçeğine ulaşabiliyor…
YanıtlaSilYazıyı okurken Yelizin yorgunluğunu ne kadar hissettiysem Didemin enerjisini de hissettim.
YanıtlaSilKendini iyileştiren insanlar başkasına da iyi geliyor.