AİLEDEN ZENGİN

    






AİLEDEN ZENGİN

Yine koşturmacalı bir güne uyanmıştı. Hızlıca çocukların hazırlanması okula bırakılması, eşinin işe bırakılması, oradan da kendi işine geçmesi rutiniydi.

“Ne olurdu sanki babamın az daha parası olsaydı.” Şimdi bulunduğu alanda işi iyiydi, güzel bir yetkisi vardı, pek çok kişiye iş öğretiyordu. Ama yine de dedi, “Baksana millete babadan zengin, iki dükkan açardı bana, eşim de isterse çalışırdı, rahat rahat geçinirdik…"

Bu düşüncelerle sahada yeni dökülmüş betonu fark etmeden adımını atmasıyla sağ ayağını çimentoya sokması bir oldu.

“Of ya! Bir bu eksikti.”

Kendi dikkatsizliği olduğu için kimseyi de suçlayamazdı. İç sesi biraz daha yükselerek ayakkabısını ve pantolon paçasını temizlemeye geçti. Üstünü başını temizleyip döndüğünde şefin yanında orta yaşın üstünde düzgün görünümlü bir amcayla oturduğunu gördü. Sohbet bayağı koyu gibiydi. Şef olabildiğince sözünü kesmeden dinliyor, amca da iç geçirerek bir şeyler anlatıyordu.

Ailesinin ne kadar varlıklı olduğundan bahsederken söyledikleri Deniz'in sabahki düşüncelerini desteklemeye başlamıştı işte. “Aileden zengin olmak böyle bir şey işte, bak kaç yaşında hala babasının mal varlığından bahsediyor, bak bir zenginlik kaç yıl hükmünü sürüyor…”

Derken konuşmanın yön değiştirdiğini fark etti. Amca; “Aah ah!” dedi. “Keşke o kadar imkanımız olmasaydı.”

Nasıl yani? Deniz doğru mu duydu diye kulaklarını iyice kabartı. Evet o imkanları sıraladıktan sonra amca sıraladığı imkanlardan hayıflanmaya başlamıştı.

“Ben kaç yaşıma kadar hiç çalışma ihtiyacı hissetmedim. Gerek de kalmadı. Sadece çalışanları sabah götürüyordum akşam da dağıtım yerine bırakıyordum o kadar. Onca tarla bağ bahçe vardı ama bir kere bile el sürmedim. Şimdi hangi ağaç hangi ot neye yarar dahaca bilmem.”



Konuşma gittikçe ilginç bir hal alıyordu. Deniz o civarda oyalanmaya devam etti. Açıkçası süreci de merak etmişti.

“Hiç babamdan para istediğimi bilmem.” diye devam etti aileden zengin orta yaş üstü amca. “Hep param olduğu için nasıl para harcanır onu da bilemedim. Hala da kenarda üç beş lira birikmişim yok. Babamlar, amcamlar vefat ettikçe tarla bahçe sata sata bir yere kadar geldim. Ama hazıra dağ mı dayanır, mal mülk suyunu hızlı çekti tabii. Sonra iş bulup gideyim dedim ama hangi marifetle? Geçimimi temin edebileceğim bir marifet edinmemiştim ki. Sonra bir kızı sevdim ama işim yok diye vermediler, onlar da haklı. Sonradan da eşimle evlendim ama elindekinin kıymetini bilmeyi öğrenemeyen biri eşinin kıymetini ne kadar bilsin ki… Kadıncağızın geçinmeye gönlü vardı da benim aklım hala gençliğimin imkanındaydı. Böyle böyle bugüne kadar geldim ama şimdi elde yok avuçta yok. Keşke babam o kadar imkanlı olmasaydı” dedi. “Belki ben de ona güvenmez, kendi geleceğimi kendim kuracağım marifetler edinirdim.”

Deniz duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Amca bunu kişisel öyküsü olarak anlatıyordu ama Deniz’in bakış açısını bambaşka bir yere taşıyacağının farkında değildi. Amcanın aksine gerçekten de Deniz çok imkanları olmayan bir ailede büyümüştü. Kendisi küçük yaşta yazları çalışmaya başlamıştı, halen de o çıraklıklarının ekmeğini yiyordu. Küçüklükten beri de tanıdığı esnaflarla gittiği müşterilerle hala iş yaptığı olurdu. Çünkü piyasada uzun süredir tanınıyor olmak önemli bir kriterdi.

Elindekileri zor elde ettiği için de kıymet bilmeyi öğrenmişti. Bununla birlikte zorluk çektiği için zorluk çekenlere karşı merhametli ve cömert davranmak da içinden geliyordu.

Küçüklüğünden beri bulunduğu yerlerde tutunmak için problem değil çözüm odaklı olmaya alıştırmıştı kendini. Her yerde sorun olurdu ama sorunu çözmeye çalışan orada tutunurdu. İnsan ilişkilerini de kuvvetlendirmişti böylelikle. Hatta eşi de onun en çok bu yönünü sevdiğini söylerdi.


Şimdi dönüp baktığında aileden zengin olmayı düşleyen birinden birkaç saat içinde “iyi ki imkanım yokmuş” diye düşünen birine dönüşmesini hayretle izliyordu. Gerçekten, babam bana ne kadar imkan sağlarsa sağlasın benim kendimi yetiştireceğim marifetleri imkanla elde edemem diye düşündü. Bu işin sırrı buydu galiba. Tokluk insanı marifetsizleştirir ama yokluk, açlık kişiyi marifetlendiriyor diye geçirdi içinden.

Pantolonunun paçasına bir daha baktı, çimento muhtemelen geçmeyecekti. Ama kesinlikle aldığı hayat dersine değerdi. Tebessüm edip eskiden zengin olan orta yaş üstü amcaya çay getirmek üzere civarından ayrıldı.

Çay doldururken bir yandan da eşini aradı, akşam babaları bir ziyaret etseler iyi olacaktı.



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***






35 yorum:

  1. Bedelsiz gelen her şey sendekileri de götürür üretim emek ister hangi yönde açlığın varsa o yönde marifetlenirsin tıkandığın yerde deneyim trasferi yapmak da çok kıymetlidir kaleminize emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  2. Hazıra dağ dayanmaz diye bir laf vardır. İnsanın kendi eliyle kazandığıdır en bereketli ve kalıcı olanı, aynı zamanda insanın becerikli olması da kendi yaptığı işlerden kaynaklıdır diye düşünüyorum.kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Emeksiz yemek olmaz.

    YanıtlaSil
  4. Tokluk insanı marifetsizleştirir ama açlık marifetlendirir çok doğru Elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Her konuda ki tokluklar insanı gerçekten marifetsizleştiriyor, bedel ile elde ettiklerimiz peki...

    YanıtlaSil
  6. İmkanlarımız azaldıkça nasılda marifet kazanmak zorunda kalıyoruz. Çok kıvamında bir denklem.

    YanıtlaSil
  7. Yaşadığımız hayatın kıymetini vakit geç olmadan bilmeliyiz

    YanıtlaSil
  8. Yazanın emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel bir yazı olmuş.Kucuk yaşta aldığımız sorumluluklar çektiğimiz sıkıntılar bizi hayata hazirliyor.Çocuklarımızı bu bilinçle yetiştirmeliyiz.

    YanıtlaSil
  10. Kafesteki aslan ile doğadaki aslan farkı canlanıyor zihinde,biri aç marifetli,canlı, bağımsız; diğeri tok bağımlı, donuk bakışlı ve enerjisiz.

    YanıtlaSil
  11. Bedel bedel bedel, hayatın anlamı, çok güzel anlatılmış,kaleminize sağlık.HY

    YanıtlaSil
  12. Ve muhtemelen o yokluk bugün Deniz'i daha özgür biri yapmıştır. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  13. En büyük imkan imkansızlıkmış meğersem…

    YanıtlaSil
  14. Paranın bereketini manevi anlamda görmek diye de bir durum var hayatta. Hiçbir teması, bereketi olmadığı gibi çok şey de götürebilir insandan. İşin içine meke ve gayret girmeyen şeyin ne kadar çok olduğunun bir önemi yok. Haydan gelen huya gidiyor.

    YanıtlaSil
  15. Sürekli imkana oynarken, kendi kuyusunu kazıyormuş insanoğlu meğer…

    YanıtlaSil
  16. İmkan bizi en çok yoran kısımmış meğer

    YanıtlaSil
  17. İnsan sahip olduklarına bedel ödemediğinde ne kıymet biliyor ne de onları elinde tutabiliyor.
    Ne anlamlı bir yazı…
    Kaleminize sağlık hocam 🌸

    YanıtlaSil
  18. Her imkan bir imtihandır her imtihan da bir imkandır.
    Ellerinize sağlık 🙏

    YanıtlaSil
  19. Oysa insan ne kadarda özeniyor bu yaşamlara gençlikte.. Ama insan ya başta yasonda rahat ediyor.. O filmin parası mutlaka ödeniyor.. Ama girişte ama çıkışta :)

    YanıtlaSil
  20. her problem bir imkan , her imkan bir problem .. bir bilse insan..

    YanıtlaSil
  21. evet maalesef öyle.. çok güzel bir yazı olmuş.. oysa insan keşke zengin bir babam olsaydı , bir dayım olsaydı derdinde oluyor gençlikte..

    YanıtlaSil
  22. Aileden zengin kendi hayat yapıp ettikleri zayıfsa imkana güveniyorsan kendi yapıp ettiklerine guvenemiyeceksin buda iç huzur

    YanıtlaSil
  23. Hayat bedel ve karşılığı üzerine...

    YanıtlaSil
  24. İnsanın imkansızlıklar içinde asıl imkanlarini oluşturduğu, sahip olduklarını farkedip şükrünü artıran bir yazı olmuş düşüncenizi sağlık

    YanıtlaSil
  25. Küçüklüğüm aklıma geldi. Hep kardeşimle yalnız kalırdır. Okula hep tek başımıza gider gelir, sabahları evde kendi kendimize ödev yapar yemeğimizi yer çıkardık. Evin kapısı çok ağır gelir itmekte açmakta zorlanırdım. Okulda da herkesin velisi yanında olurdu ama ben ufacık halimle hem kendimin hem de kardeşimin velisi olurdum. O zamanlar buna üzülüyordum ama şu an düşünüyorum ve iyi ki de öyle olmuş. Eğer o günler olmasaydı sonrasında hayatımdaki birçok şeyi başaracak gücü kendimde bulamayacaktım. Yokluk insanı marifetlendiriyor. Bu yazı bana o günleri hatırlattı, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  26. İmkanlarımız, imkansızlıklarımızı doğurur. Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  27. Her avantajın bir dezavantajı vardır... Emeğinize kaleminize sağlık çok açık mesajlar veren bir yazı olmuş. 🌸

    YanıtlaSil
  28. Keşke ilk söylenenler ilk söylendiğinde anlasilsaydi... Keşke her genç bu yazıda anlatılan gerçeği duyar duymaz anlayabilseydi...

    YanıtlaSil
  29. Doğru bir oluyor gerçekten imkansızlıklar da marifetleniyor insan yazanın emeğine sağlık👏👏

    YanıtlaSil
  30. Doğru bir oluyor gerçekten imkansızlıklarda marifetleniyor insan yazanın emeğine sağlık 👏👏

    YanıtlaSil
  31. Zorluk çekenin, zorluk çekenlere merhametli olması, zorluk çekmeyenin de muhtemelen merhametinin olmaması, güzel bir yaklaşım, kaleminize sağlık... :)

    YanıtlaSil
  32. İmkansızlıklar içinde marifetlenebilmek ya da haketmediğin bir şeyin kıymetini bilmemek... çok anlamlı bir yazı olmuş, kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  33. İmkan bizim en büyük sınavlarımızdan.

    YanıtlaSil
  34. İmkanlarımızı sınavımız

    YanıtlaSil
  35. İmkanlar önemli ama meslek edinmek daha onemli

    YanıtlaSil