Nedir İnsanın Özlem Duyduğu?
Songül ikindi rüzgârını çok severdi. Bu seneki yaz sıcağından sonra şu esinti içini ferahlatmıştı. Sabah amcasıyla bağdan bir sepet üzüm kesip eve getirmişti. Köye artık güz havası gelmişti. Bir tabak üzüm yıkayıp tepsiye koydu ve balkonda oturan annesine ikram etti. Bu saatler annesinin meyve yeme zamanıydı.
Annesi Songül’ün elindeki salkıma bakarak gülümsedi. Annesinin gülümsediğini görünce Songül merak etti; “Hayrola anne neden güldün? Bilmeden bir şey mi yaptım?” dedi.
Annesi “Yo, bir şey yok. Sadece elindeki salkımı görünce eski zamanlar geldi aklıma”
Derin bir iç çekişten sonra eski zamanlarda hasretini çektiği üzümleri anlattı. Kolayca bulamadığı ama şimdi bozulup atılanları görünce üzüldüğü salkımlar...
Songül de kendi çocukluğunu hatırladı. Eskiden kilolarca değil 2 tane alınıp 3 kardeşe bölüştürülen muzun tadını unutamazdı. Bozulduğu için atılan kilolarca muza içi sızlasa da yine marketten bolca alırdı. Eski zamanların tadı olsa atılmazdı diye düşünürdü bir yandan da.
Pek çok insan zaman zaman benzer duygular yaşar. Eski dostlukları, eski sofraları, eski bayramları özler. O zamanların tadını şimdiki ile kıyaslar. Eskilerin tadı kalmadı der. Peki aslında nedir o tadı şimdikilerden ayıran?
İnsanoğlu kolayca bulamadığı şeylere daha çok değer verir, onları unutamaz.
Bir çikolatayı ikiye bölmesini ve yavaş yavaş yemesini anlatır insan çocuklarına. Ama kolayca ulaşabildiği ve çokça var olan yiyecekleri hatırlamaz.
Şimdi kıyafet odası olsa da eskiden bayramdan bayrama alınan kıyafetleri unutamaz. Eski bayramların en unutulmaz anları akşamdan başucuna konulan ayakkabıları olur.
Ablasının kıyafetlerinden başkasını giyemeyen kardeşe bayramda alınan yepyeni rugan ayakkabılar… Bayramdan bayrama alındığı için çok özel olan ayakkabılar. Şimdi onlarca ayakkabının yerini tutamadığı o tek ayakkabı, hani seneye de giyer diye 1 numara büyük alınan ve büyük olmasına rağmen hatırlayınca yüzde tebessüm oluşturan o ayakkabı…
İnsan çok şeye sahip olduğunda iyi hissedeceği yanılgısına kapılır. Kullanamayacağı kıyafetler, yiyemeyeceği yiyecekler alabilir. Ama dopdolu sofraları ve dolapları değil az olan zamanlarını anlatır yıllar sonra. Az imkânlı zamanlarına özlem duyar. Onlarca olan oyuncaklarından yarısı kaybolsa fark edemez ama bir tane olan oyuncağına gözü gibi bakar. Çocuğu yüzüncü oyuncağı için kendini yere attığında o oyuncağın en sevdiği olacağını zanneder. Ama paketi açmasıyla hevesini alması eş zamanlı olur. Tek olan oyuncağını temizler, rafa kaldırır. Tek olan ayakkabısını boyar, korur.
İnsanın da en büyük yanılgılarından biri sayıları arttırdıkça o şeye olan ilgisinin artacağıdır. O nedenle çocuğunu oyuncaklara boğabilir ve eşini de ilgiye… Ama karşısındaki o kadar etkilenemez bir süre sonra. İnsan paketin ilk açıldığı zamanki tepkiyi daimi zanneder. Onu yakalamak için tekrar tekrar alırsa karşıdakinin etkilenmesini de artacak zanneder. Bu uzun süre aç kaldıktan sonra yemek yemek gibidir. Başta çok hevesle yenir. Ama doyduktan sonra yemeye devam ettikçe her lokmada yemekten aldığı keyif de azalır. Bir süre sonra görmek istemez. Ama kıvamında yiyince tadı damağında kalır. Bu durum hayatın her alanında geçerlidir.
Aslında insan çok olana değil az olana daha çok değer, onu daha çok hatırlar ve ona özlem duyar. O nedenle eski tatları arar ama bulamaz. Çünkü eskilerdeki tadı oluşturan zaman değil o şeyin miktarıdır.
Eski tatları bulmanın yolu o zamanlardaki miktarları yakalamaktır.
O nedenle günden güne daha aza sahip olmak; insanı özlemini duyduğu geçmişten çıkartır. Hayatının toplamını özlem duyulacak kalitede yaşamasını sağlar.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Miktar az, etki çok ne güzel anlatılmış 🥰 Ellerinize sağlık🌿
YanıtlaSilNe büyük yanilgiya dusuyoruz... cok guzel bir yazı, kaleminize saglik
YanıtlaSilNe doğru ! Benim Türkiye'den getirdiğim caanım zeytinlerimi nasıl yediğimi bir görseniz! Tane ile sayarak!! :)))
YanıtlaSilİnsanın miktarı artırdıkça daha çok keyif alacağını zannetmesi ama tam zıddının olması çok etkileyici. Ama meylimiz hep artırmaya çalışıyor.
YanıtlaSilİnsan en keyifli özlemi, az imkanlı zamanlara duyarmış. Teşekkürler :)
YanıtlaSilDaha az miktar daha fazla keyif:) kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsanın en büyük yanılgısı miktarı arttırınca etkisinin artacağını zannetmek. Oysaki azın kıymeti, bereketi hiçbir şeyde yok…
YanıtlaSilKaleminize sağlık. 🌸
İnsanın miktarı artırarak elindekinden daha fazlasına sahip olacağını yada problemini çözeceğini belki daha mutlu olacağını düşünmesi ne büyük yanılgı..Sonrası ne büyük hayal kırıklığı..
YanıtlaSilBolluk hem aldığımız keyfi düşürüyor hem de evin bereketini kaçırıyor gerçekten israf artınca…
YanıtlaSil🌼🌼🌼
YanıtlaSilSon zamanlarda üzerine düşündüğüm bir konuydu, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilİnsan gerçekten de geçmişe gidiyor okurken. O muzun tadı, bayramlıkların heyecanı ne kadar da değerliydiler. Elinize saglık🌼
YanıtlaSilKalemimize sağlık, güzel bir yazı olmuş. Çocukluğumu hatırlattınız.
YanıtlaSilÜç çocuğa bir oyuncak ne çok kıymetliydi...
İnsanın fıtratı gereği hep miktarı arttırmaya meyili var ama işte burada sınır ihlali başlıyor
YanıtlaSilAz çoktur :) somut miktarı az ama soyutta hissettirdiği çok🙃 kaleminize sağlık çok güzel bir anlatım🥰
YanıtlaSilİnsan bir şeyi sevince hemen miktarını arttırmak istiyor. Çocukken biz de isterdik fazlasını ama imkanlar bu şekilde idi. Şu anda o imkanların içinde bu miktarın kıvamını ayarlamak onu çocuklara öğretmek için önce kendimiz o azdan mutlu olmayı öğrenmemiz gerekiyor sanırım. Teşekkürler bu güzel yazi icin, bir an geçmişin tadına götürdü...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHayatta herşey kıvamında güzel..
YanıtlaSilAlamadığımız oyuncakları yiyemediğimiz muzları çocuklarımıza yedirdik. Yedirdikçe de doyuramadık memnun edemedik. Eskiyi iple çeker olduk. 👌🏻🌸
YanıtlaSilNerde o eski bayramlar… yok yok öyle değil nerde o eski bağlar🙂
YanıtlaSilOkurken eskiden bayram sabahlarında ki o hislerim geldi aklıma sonra şimdiki bayramları düşündüm nerede o hisler emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilBir insana "Seni seviyorum" cümlesini 1 ve 100. kez söylediğinde tepkilerinin aynı olmaması gibi... Hay Allah arttırıyorum ama ters giden bir şeyler var: ) Demek ki ters bir bağlantı var. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok doğru 😁 tat almak için ne kadar da miktar artırıyoruz hayatta 🙊
YanıtlaSilAzın kıymetini düşürüyor akıllara yazınız🌱
YanıtlaSilAza Kıymet verebildikçe çokları azaltmaya başlayabiliriz…
YanıtlaSil