İŞTE ADALET TAM DA BURADA

      



https://deneyimseltasarimogretisisemineryorum.blogspot.com/2024/06/iste-adalet-tam-da-burad.html



İŞTE ADALET TAM DA BURADA

Ayşe ile Zeynep aynı kurumda çalışan iki arkadaştı. 
 
İkisi de işini iyi yapmayı seven, özverili çalışkan iki arkadaştı. İkisi de kendisinden önce etraftakilerin ihtiyacını gidermeye çalışırlardı. Çalıştıkları alan çok yoğun, sirkülasyonun çok olduğu bir yerdi. Buna rağmen ikisi de şikayet etmez, işlerini ellerinden geldiği kadar iyi yapmaya çalışırlardı.  
 
Zeynep ilerleyen zamanlarda işte biraz dengeyi kaçırmaya başlamıştı. Herkes işini bitirince dinlenir ama onun işleri hiç bitmezdi. Kendine merhameti hiç yoktu. 
İşini çok iyi yapmaya çalışırdı ama mükemmel olacak kadar.  
 
Aslında ne kadar çabalasa da mükemmel olamayacağını bilmeden... 

İlerleyen yıllarda Zeynep yine böyle çalışmaya devam ederken etrafındaki insanlar aynı özveriyi göstermediği için şikayet etmeye, isyan etmeye başlamıştı. Etrafındaki insanların da kendisi gibi düzenli olmasını ve kendisi nasıl çalışıyorsa onların da öyle çalışmasını istiyordu. Ama böylesine kalabalık bir yerde o kadar insanın onun gibi davranması imkansızdı.


Ama Zeynep bu durumun farkında değildi ve gitgide diğer insanlardan beklentisi daha da artmaktaydı. Bu onun yaşam kalitesini de düşürmeye başlamıştı.
 
 
İstekleri yerine gelmedikçe ettiği isyanından, şikayetinden dolayı ilişkileri gitgide bozulmaya başlamıştı.  

İstekleri artık çok itici gelmeye başlamıştı.  
 
Zaten istekler itici değil miydi? 
 
Peki onu bu hale getiren neydi? O kadar güzel başlamışken nasıl oldu da işler böyle ters gitmeye başlamıştı.


Aslında her yaptığı aşırılık başka bir aşırılığı da kendisiyle birlikte getiriyordu.
 
Sadece iş hayatında değil özel hayatında da aynı sıkıntıları yaşamaktaydı. Ailede de aslında hep birilerini kontrol etmeye çalışıyordu. Herkesin kendisi gibi düzenli olmasını ya da her şeyin tam düzen gitmesini bekliyordu. Kimse kimseyle kavga etmesin, herkes sağlıklı olsun, tartışma olmasın, düzen bozulmasın, kimse ayrılmasın, kaos çıkmasın...
Aslında bir nevi başkalarının öykülerinde kayboluyordu.
Böyle olunca da kendi sorumluluklarını yapamamaya başlamıştı.
 
 
Herkesin hayatında baş rol almaya başlamıştı. Böyle olunca da kendi hayatında hep yan rollerdeydi. 
 




Kendi kafasında ayrı bir dünyası vardı ve herkesi o dünyanın içinde kontrol etmeye çalışıyordu. 

 

Ayşe ise yıllar geçse de onun sakinliği, naifliği hep aynı devam etmekteydi. Onun başka insanlardan beklentisi o kadar fazla değildi. İnsanlardan çok büyük performans beklemezdi. Kendisi de elinden geldiği kadar işini iyi yapmaya çalışırdı ama gücünün yetmediği yerde de durmasını bilirdi. 
 
Peki onunki neden böyleydi? 
 

Ayşe özel hayatını da dengede götürmeye çalışan bir arkadaştı. İnsanları değiştirmeye çalışmazdı. Herkesin bir hayatının olduğunun bilincindeydi. Evindeki bu denge onun işine de yansımıştı. 

Ama Zeynep nasıl evinde insanları değiştirmeye, insanları düzeltmeye, insanları toparlamaya çalışıyorsa aynısını işine de yapıyordu. Çünkü bilmediği bir şey vardı.  

Bir insanın başka bir insanı değiştirmeye hakkı yoktu. Karşımızdaki insanı değiştirmeye çalıştıkça genelde hep değişen kendimiz oluyoruz. Halbuki bu hayatta insan sadece kendini değiştirebilme hakkına sahiptir.  

İki arkadaşın arasındaki bu farklılıklar onların ilerleyen zamanlarındaki çalışmalarını da ciddi anlamda etkilemişti. Ayşe verilen her görevi elinden geldiği kadar zamanında yapmaya çalışırdı. Eğer yapamayacağı bir şey olursa da bunu güzel bir şekilde ifade ederdi. Yöneticisinin verdiği her işi olması gerektiği gibi yapmaya çalışırdı. Yapamayacağı bir iş olunca da sesini yükseltmez, şikâyet etmez, tartışma çıkarmazdı. O hayatı boyunca hep bu dengede ilerliyordu. 

 

Zeynep'e de bir iş verildiği zaman bunu yapardı ama onun görevi olmayan bir iş söylendiği zaman da sanki her doğru her yerde söylenecekmiş gibi o esnada bütün doğruları ortaya dökerdi. İnsanları kırıp geçerdi. Ve bununda da iyi bir şey olduğunu düşünürdü. Kendisinin açık sözlü olduğunu, dobra olduğunu dile getirirdi ve bununla da gurur duyardı. 

Peki her doğru her yerde söylenir miydi? Bizim dobra olmamız demek karşımızdakiyle etkili iletişim kurduğumuzun anlamına gelir miydi?

İlerleyen zamanlarda kurum yöneticisi ne zaman izne çıksa yerine Ayşe'yi koyuyordu. Onu kendine vekil belirliyordu. Çünkü Ayşe karşılaştığı durumları insanları kırmadan, dökmeden yönetebiliyordu.
 
 

Ayşe'nin hem bu dengedeki davranışları hem verilenleri olması gerektiği kadar yerine getirmesi, olaylar karşısında sakin oluşu onu çalışma hayatında tercih edilen bir çalışan haline getirmişti.

 



Yıllar sonra yöneticinin emekli olmasından sonra yerine yönetici olarak Ayşe getirilmişti.

Şimdi Ayşe'nin orada yönetici olması sizce bir ayrımcılıktan mı ya da hak edilmiş bir durumdan dolayı mıdır?
 

Aslında Ayşe ile Zeynep ikisi de üniversite mezunuydu. Ve ikisi aynı gün işe başlamıştı. ikisi de çalışkandı, ikisi de özverili çalışıyordu en başlarda...
 
Ama aslında sebeplerimiz değil midir sonuçlarımızı oluşturan? 
 
Şimdi ikisinin de aynı anda işe başlaması, ikisinin de 4 yıllık üniversiteden mezun olmasından sonra birinin değil de diğerinin yönetici olması adaletsizlik midir?

Hayat bizim ortaya ne koyduğumuzla ilgilenmez hayat bizden ne çıktığıyla ilgilenir.

Aslında adalet tam da burada değil midir? 


 




***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***





12 yorum:

  1. Bir yerde aşırılaşmak başka yerlerde de aşırılaşmamıza sebep oluyor… ne güzel dokundunuz hayatımıza. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  2. İnsan hayatta sebeplere odaklanıp sonuçla ilgilenmediğinde ne kadar rahat ve sakin olduğunu gösteren çok kıymetli bir yazı… Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. “Bu hiç adil değil” derken yanıldığımız noktalardan birine değinilmiş.. Görünenin ardında farkı fark etmek.. insan kendine ne kadar zulm ediyor bir bilse..

    YanıtlaSil
  4. İnsan adaletin ölçüsünü bildiğinde gerçek konfora ulaşıyormuş..

    YanıtlaSil
  5. İnsan okurken kendini koyuyor masaya, ya ben bunlardan hangisiysem diye... Farkında olmadan ilişkilerimde bu şekilde davranıyor muyum? Böyle bir dikiz aynasına sahip miyim. Çünkü insan en çok da kendinde olanı göremiyor

    YanıtlaSil
  6. Hayatı esitlemeye çalıştıkça insan çok set olmaya başlıyor. Hakkını anda arıyor..oysaki insanın seruveninde ki olay sebeb idi.

    YanıtlaSil
  7. Çok keyifli bir yazı olmuş hocam, kaleminize sağlık 🌸🖋️
    İnsanın mükemmelliyetçilik adı altında kendine zulmü ile başlayan süreç tüm hayatına sirayet ediyor. Hem kendine hem de çevresine zarar veren adaletsiz bir düzene dönüşüyor. Bunu görebilen olmak umuduyla…

    YanıtlaSil
  8. Dengede olmak, hayatın içinde tüm rollerimizde...
    Ne güzel anlatılmış, kalemiznize sağlık.
    HY

    YanıtlaSil
  9. Adalet toplamda, ana bakıp yanılma..🌱

    YanıtlaSil
  10. Ayşe gibi olmak temennisiyle... İçimizdeki Zeyneplere gelsin kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Çok keyifli bir yazı olmuş. Biraz da can yakıcı☺️ Nasıl ikisi bir arada olur? Oluyor işte…. Aha ben dediğinde can sıkılıyor ama yalnız değilim ve çıkış var duygusu da ayrıca anlatımın akıcılığı keyfi getiriyor. Sabah kahvesi sonrası kahve kısa bir yazı arıyorsanız, bu yazı 👍🏻

    YanıtlaSil
  12. İnsanın sınavı sınırını bilmemesi...
    Aşırılık aynı zamanda zıttında da mutlaka gösteriyor kendi
    Al sana çarpı 2 zarar

    YanıtlaSil

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…  Bunun için, Sevdiği insan...