BÜYÜTMEK Mİ YETİŞTİRMEK Mİ?
Öğretmenlerini sabahları kapıda görmeye alışmışlardı. Kimisi en enerjik haliyle “Günaydııın Öğreeetmeniiiiim!” diyerek kimisi de gözlerini yere kaydırarak sessizce içeri geçiyordu. Henüz 5 yaşını bile doldurmadıkları halde beslenmelerini, eşyalarının tüm sorumluluklarını alıyorlardı. Öğretmenlerinin isteği buydu.
Halbuki okula ilk başladıklarında böyle miydi? Çocuklar ayakkabılarını giymek bir yana, çiftlerini yan yana getiremiyordu. Beslenme alanına gitmek için sıraya girmeleri bile dakikalarca sürüyordu.
Ayşe öğretmen aileyle görüştüğünde Hasan’ın beslenme düzeninden, uyku düzenine kadar tüm detayları öğrenmişti. Aslında problemin kaynağı belliydi.
Sınırlar.. Sınırların belli olmadığı bir düzende yetiştirilen çocukların davranışlarını gösteriyordu.
Abur cuburda konulmayan sınırlar…
Pilavda, makarnada, patates kızartmasında konulmayan sınırlar…
Ekranda geçirilen vaktin sınırsızlığı…
Her odaya izinsiz girebilme sınırsızlığı…
Uyku vaktinin sınırsızlığı…
Liste bu şekilde gidiyordu.
Aslında aile ile görüştüğünde ilk göze çarpan “normal”lerinin nasıl değiştiğiydi. Onlara göre “normal”di her şey. Her gün yenen paketli abur cuburlar normaldi. Her gün şarjı bitene kadar oynanan tablet oyunları normaldi. Geç saatlere kadar oturan çocuklar da normaldi.
Halbuki “Çocukları büyütmek mi yoksa yetiştirmek mi?” diye sorulduğunda ikisi arasındaki farkı bile fark edemeyecek kadar normalleştirmişlerdi yaptıkları yanlışları.
Vaka gerçekleştikten sonra yapılan uyarıların çok da sonuç vermeyeceğini biliyordu Ayşe öğretmen. Bu sebeple ilk olarak bu şekilde giderse 5 senede nasıl bir manzara ile karşılaşabileceklerini sıraladı. Hasan’ın ailesi durumun bu kadar ciddi olabileceğini bilmiyordu. Sadece çocuklarına doğru yerde “hayır” diyerek bile davranışlarını bu kadar değiştirebileceklerinin farkında değillerdi.
İlk olarak aldıkları karar; Market alışverişlerinde abur cubur diye tabir ettikleri paketli gıdaları eve sokmamak oldu. Ardından mahallenin çocuklar için açılmış olan spor kulübüne yazdırmak. Sadece zararlı şeylerden uzaklaştırmak değil aynı zamanda iyi olana da yaklaştırmaktı önemli olan.
İçi çamur dolu bir bardak su gibi düşünebiliriz. Arındırmak istediğimizde bardağa her temiz su eklediğimizde içindeki çamurlu su arınacaktır. Çocukların zararlı alışkanlarından uzaklaştırmak istediğimizde de yerine faydalı, keyif alacağı şeyler koymak sonuca yaklaştırır.
Hasan artık hafta içleri okuldan hemen sonra kendi yaşıtlarıyla yüzme kursuna gitmeye başlamıştı. Aynı zamanda hafta sonları da bisiklet sürüyor, babasıyla top oynuyordu. Enerjisini doğru yöne yöneldiğinde doğru sonuçlar gelmeye başlamıştı. Arkadaşlarıyla ilişkileri düzelmişti. Algısı ekrandan uzaklaşınca aktarımları da çeşitlenmişti.
Sene sonu geldiğinde sınıftaki çocukların gözle görülür bir dönüşümü vardı. Ayşe öğretmenin “Büyütmek mi yetiştirmek mi?” sorusuna ailelerden güzel dönüşler gelmişti.
Çocuklarını yetiştirmek için atmaları gereken ilk sınırlarını koymaları gerektiğini bilmek olmuştu. Böylelikle bilinçli ebeveynlerle çocuklar yetişiyordu.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
He hoş zamanlı düşünülmüş bir makale ellerinize sağlık:) " sınırları olanın imtiyaz hakkı vardır" ... Sevgilerimle 🤍
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilAğaç yaşken eğilir derler ya... Ayşe öğretmen yıllanmış ağacı da egmenin yöntemini bulmuş...
YanıtlaSilÇocuklardaki kadar hızlı olmasa da dönüşüm her yaşta olabiliyor 😊
Sınır koymak her şeyde olduğu gibi çocuk yetiştirmede de çok kıymetli.. Ellerinize sağlık..
YanıtlaSilÇocuğun her istediğini değil, ihtiyacını karşılayabilenlerden olmanın ne kadar önemli olduğu ne güzel anlatımış. Kaleminize sağlık.HY
YanıtlaSilÇok güzel anlatilmıs..emeğinize sağlık..yol gösterici oldu. Ne kadar basit ama bir o kadar da ne kadar zor ..
YanıtlaSilYetiştirmek için atmamız gereken ilk adımın sınırlar koymak olduğunu bildiğimiz de bilinçli ebebeynlerle çocuklar yetişiyordu.
YanıtlaSilTeşekkürler
Sınırların yetiştirmedeki önemini atlıyoruz çoğu zaman... Ellerinize sağlık :)
YanıtlaSilne kadar doğru boş yere ağlamalarına da çocuk bu ağlar diye tepki vermemizde normalleşmiş durumda, çocuğun her haraketi bize bir işaret, kaleminize sağlık hocam
YanıtlaSilALLAH emeklerinizi kabul etsin. Sınırlarda net durabilmek nasip olsun hepimize🙃
YanıtlaSilYazanın kalemine okuyanın yüreğine sağlık..
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş 🌿
YanıtlaSilNasıl ki bir bitkiye su vererek büyütüyorsa insan, çocuğunu da öyle zannediyor. Oysa imkanların azlığı çocuğu yetiştiren... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilUnuttuğumuz çok önemli bir bilgiyi yeniden hatırlattınız bizlere, kaleminize sağlık. İnşaAllah yetiştirenlerden oluruz.
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş 🌿
YanıtlaSilBir ailenin çocuklarına bakmak ve onları büyütmek ile ilgili problemleri olmuyor. Olanda zaten hayatta değer yaşıtların göre çoktan yol alan bilinci açık çocuklar oluyor. Ve hayatta başarılı yerlere geliyor. Ama imkanı olan için tehlike var. Imakan göründüğü gibi değil.. sınırlar olmalı ve netlik. Yazınız bunu çok güzel anlatmış emeklerinize sağlık 😇😇😇
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilSınırı olanın imtiyaz hakkı da olur😊 emeğinize sağlık
YanıtlaSil