BU ÇOCUK KİMİN?

   


BU ÇOCUK KİMİN?

Evlenir evlenmez baskılar başlamıştı. Çocuk da çocuk, çocuk da çocuk. Zaten işleri başından aşkındı.  Ev hanımı olmak için evlenmemişti ki. Yemek yapmak onun tarzı değildi. Tezgâhın üzerinden bulaşık hiç eksilmiyordu. Zücaciye rafı gibi dizilmişti bardaklar. Her çeşit mevcut, batan geminin malları bunlar. Çamaşırlar yıkanıyor, uzun bir süre çamaşırlıkta asılı kalıyor. İhtiyaç halinde oradan alıyorlardı.

Günler böyle geçiyor fakat çocuk sahibi olmaları konusundaki baskı devam ediyordu.  Kayınvalidesinin çocuğa kendisinin bakacağı konusunda verdiği vaatler ardı ardına kesilmiyordu. İnsanlar başkalarının ne yapması gerektiğini söyleme konusunda nasıl da istekliydi. Eşi ve çevresini mutlu etmenin yolları onların isteklerini gerçekleştirmekten mi geçiyordu?

Sonunda o çok istenen, beklenen çocuk gözlerini açtı dünyaya. Zaman geçiyor anneliğin bedellerini ödemekten kaçar halde buluyordu kendini.  Annelik kolay değildi fakat Serap için hiç kolay değildi. Başkalarının isteklerini gerçekleştirmek için yola çıkanların motivasyonları ne kadar olabilirdi ki?

Geceleri uyanmak, altını temizlemek, gazını çıkarmak ve daha bir sürü şey. En zor olanı ise Serap’ın özgürce dışarı çıkamamasıydı. Bu sürede artık kayınvalidesi en yakınına gelmişti. Sınırlar daralmış içli dışlı olmuşlardı. Artık ona muhtaçtı, uzak kalmak demek sorumlulukların altında ezilmek demekti. 



Zaman geçtikçe anneliğin sadece lezzetli kısımlarını alıyordu. Karamelize şeker yemek gibiydi. Her şeyin sadece en keyifli kısmıyla ilgilenmek olağan bir durumdu. Pikniğe heveslenip hazırlık sürecinden kaçanlar gibiydi. Misafirliğe giderken kızını süslüyor yanında en sevimli halini götürmek istiyordu. Renkli tokalar alıp takıyordu. Oyuncak bebeğiyle oynayan küçük bir kız çocuğu gibi. Sıkılınca nasılsa ilgilenen birileri hep vardı. 

Serap bir şey fark etmişti. En çok beğeni aldığı, ilgi çektiği sahneler kızıyla olduğu zamanlara denk geliyordu. Sosyal medya hesaplarında en sevimli, eğlenceli videolarını paylaşıyor, en çok beğeniyi bu gönderilerden alıyordu. Tüm bunlar olurken kızının banyosunu yaptırmak için niyetlendiğinde anlaşamıyorlar, kavga çıkıyordu. Araya babaanne giriyor ortamı toparlıyordu. Yemek yedirmek istiyor, anlaşamıyordu. Kendi çocuğunun üzerinde hiçbir disiplini kalmamıştı. 

Bu pek şaşırılası bir şey değildi aslında. Hayatın sadece zevkleriyle ilgilendiği bir şeyden nasıl sonuç beklenebilirdi ki?  Emek harcamadığın, zamanını vermediğin bir şey nasıl tatmin edebilir ki? Serap için hayatın genelinde bu vardı. Çocuğunu seviyor, eşini seviyor, işini seviyor fakat tüm bunların sorumluluğundan kaçarken buluyordu kendini. Gerçekten seviyor muydu? Yoksa tüm bunlardan sevdiği tek şey aldığı keyif kısmı mıydı? 



Sorumluluk babaannedeydi. Gece ateşlendiğinde yanında istediği annesi değildi. Bu Serap’ın ilk zamanlar işine geliyordu. Serap’ın hayatında “annelik” rolü hep yedek kulübesinde bekleyenlerin haline dönmüştü. Anneydi ama maçta değildi. Hatta bu sefer acil ihtiyaç durumlarında da öncelik listesinde yer almıyordu. Bir çocuğun “anne” diye seslendiğinde onun ilk ihtiyacını görecek olan bile o değildi. İnsan için seçenek olduğunda dengeler değişebiliyordu. Onun yerine o sorumluluğu alan biri olduğunda harekete geçmek zorunda hissetmiyordu kendini. En baştan beri bu hep böyleydi.

Serap kendi çocuğunun annesi değildi. Serap kendine kiralık bir çocuk bulmuştu. Sadece mutlu anlar fotoğrafı çekildiği, süslenerek gezdiği, keyfi yerinde olduğunda oynadığı…

Ne zamanki kendi kızı başka bir kadına “anne” dedi. İşte o vakit o kendi olmadığını anladığında “bu çocuk kimin?” sorusu ile baş başa kaldı.

Emeği kim verdiyse çocuk O’nundu. Peki en çok emek veren KİMDİ?

En çok seven, en çok koruyan, gözeten, her anında onu duyan KİMDİ?

Tüm yaşamında onun hep iyiliğini isteyen KİMDİ?

Hatalarını affeden, bağışlayan… Bir adım doğru bir şey yapsa karşılığını kat kat veren…

Tüm bunların karşılığında ise hiçbir beklentisi olmayan… Borçlu olmayan, alacaklı olmayan. Hep veren…

Sahi bu çocuk KİMİNDİ?



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***



15 yorum:

  1. Sadece hazlarla, keyifli şeylerle toplamda mutlu olmayınca o zaman anlıyor insan bir şeyleri

    YanıtlaSil
  2. Her şeyin sahibi, her şeyin kendisine muhtaç olduğu ve kendisinin hiçbir muhtaçlığı bulunmadığı..O’na aidiz..

    YanıtlaSil
  3. Zahmet olursa ancak yemeği hak ediş oluyor... Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  4. Ne acı bir tecrübe😢. Emeğinize saglik

    YanıtlaSil
  5. Elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. O işin zahmetini çekmeyene keyfini çıkarma hakkı da vermiyorlar.. lehimize zannettiğimiz nice aleyhimize adımlar atıyoruz.. Kaleminize sağlık.. çoğumuzun düştüğü bir hataya ışık tutulmuş.. teşekkürler..

    YanıtlaSil
  7. Anneler çocuklarının O’ndan bir emanet olduğunu bildiklerinde yetiştirme sorumluluklarını da fark ediyorlar..emeğinize sağlık🌷

    YanıtlaSil
  8. İnsan bu hayatta emeğini,çabasını seviyor aslında, kime neye emek verdiğini düşününce insanın gerçekten canı yanabiliyor. Farkındalık oluşturan yazınız güzeldi, teşekkürler

    YanıtlaSil
  9. Bir süre sonra da karşılıklı bolca şikayet 😔

    YanıtlaSil
  10. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Kaleminize sağlık... Öykü o kadar hayattan ki.. Her şeyin keyifli tarafını almaya çalışıp mutlu olamamak ne acı...

    YanıtlaSil
  12. "Başkalarının isteklerini gerçekleştirmek için yola çıkanların motivasyonları ne kadar olabilirdi ki?" "Bu işe başlarken motivasyonum ne?" Cevabı ile başlamak ne kadar kritik olabiliyor hatırlattınız. Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  13. Bu güzel yazı için teşekkür ederim. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  14. Kaleminize sağlık hocam🌸 Akıcı bir yazı olmuş🍃 “Emeği kim verdiyse çocuk onundu”💕

    YanıtlaSil
  15. Bedel ödemek zor ama insan bedel odedikce sorumluluğunu seviyor yaptıkça yapasi geliyor..ama yapmaz ise yapmak istemiyor... emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil