UN KURABİYESİ
Yine oflayarak attı yorganı üzerinden Leyla...
‘’Of deme! af de!’’ derdi rahmetli babaannesi. Ona da “of
babaanne ya” derdi hep. Yine geç kalmıştı işe hep azar işitiyordu patronundan,
işlerde gecikiyordu sonra akşam geç çıkmak zorunda kalıyordu. İşlerini erken
bitirdiği zamanlarda ise arkadaşları bir yerlere davet ediyor onlara da hayır
diyemiyor gece 12:00’a kadar evin yolunu zar zor anca bulabiliyordu.
Çok sıkılmıştı artık bu böyle nereye kadar diye düşündü bir şeyler yapmalıydı ama ne? Nasıl?
Sabahları kalkmak ne zordu. Kendisine her sabah o yorganı kaldıracak bir vinç, göz kapaklarını kaldıracak bir kepçe operatörü lazımdı. Trafik de sıkıntı… Al bir dert daha dedi. O an düşünmesi için bir zaman oluşmuştu. “Nasıl bu döngüden çıkarım?” dedi kendi kendine. Buradan çıkmak için ne gerekiyordu? İnsan her zaman yapageldiği davranışlarından vazgeçmesi istemekle olabiliyor muydu sadece? Yılların tortusu vardı üzerinde. Küçük bir davranışı bırakması için bile çok detayda işler yapmak gerekir. İnsanın yanıldığı yer tam da burasıdır. Sadece istediği şeyi bırakıp hayatında başka hiçbir değişiklik yapmadan devam edebileceğini sanır. Oysa bir davranışın dalı, budağı, kökü ve hatta meyvesiyle hayatını çepeçevre sardığını anlamaz bile. Öyle kolay olsaydı, her isteyen her istediği şeyi yapabilirdi. Dönüşmek cesaret ister. Cesaret de çok güçlü olmayı… Ama en önemlisi de karar ve isteğin ne olduğunu ayrıştırdığında netliği sağlayabilmesiydi. Bunun için kırk fırın ekmek mi yemeliydi yoksa işin stratejisini mi öğrenmeliydi? Peki ama nasıl yapacaktı?
Yine babaannesi seslendi kulağına...
“Güçlenmek, kurabiyeye un eklemeye benzer az az yavaş yavaş
koyacaksın ki kurabiye Kıyır Kıyır olsun. Hangi malzemeyi hangi sırada ve zaman
da koyman da püf noktası. En önemlisi de pişme süresi, o da sabır gerektirir.
Sabır olmadan da hiçbir iş tamamına ermez. Mutfakta ustalaşmak istiyorsan en
kolay olanı en iyi şekilde yapmayı öğrenmelisin. Sonra da üstüne başka
çeşitleri ekleyerek devam edebilirsin.”
“O zamannnnn!” dedi Leyla… “Un kurabiyesi yapmakla bir
davranışı kazanmak arasında pek bir fark yok. Benim yapabileceğim en kolay ve
en basit yerden başlamak. Sonra azar azar üzerine ekleyerek ilerlemem gerekiyor.”
dedi. “Şimdi en basit ve en kolay olanı neydi?” Aklından geçenleri hemen
sıraladı:
-Önce benim eve erken gitmem lazım.
-Eve erken gelebilmem için de arkadaşlarla gece dışarı
çıkmaktan vazgeçmeliyim.
-Sonra yatağa erken yatmam lazım.
-Şu telefondan da biraz uzak durmam lazım ki yatağa erken
gireyim.
-Yatağa erken girersem erken de kalkarım.
-Erken kalkarsam işe de geç kalmam.
“Hadi bakalım kurabiye için ilk unu koyalım bu gece; eve
erken gidiş var.” diye geçirdi içinden. O an trafik de açılmıştı…
Zor bir iş gününün ardından, kurabiye hamuru için ilk unu koydu Leyla.
İş yerinden günün sonunda ayrılırken dışarıda vakit geçirmek
isteyen iş arkadaşlarına: “Yarın sabah iş yerinde görüşürüz kızlar bu gece ben
gelemiyorum siz gidin…” dedi.
Hayat akıp giderken insanın kendini tanıması ve davranışlarını iyileştirmesi mutluluğa giden yolun başlangıcıdır. Yeter ki karar verip doğru yöntemle mutfağa girsin. O mutfaktan çıkan un kurabiyesinin lezzetine kendisi bile şaşırır.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Herkesin yaşadığı ortak bir sorunu ve ona bağlı olan problemleri ne de güzel açıklamışsınız böyle emeğinize sağlık ✨️🌷
YanıtlaSil“Hayat akıp giderken insanın kendini tanıması ve davranışlarını iyileştirmesi mutluluğa giden yolun başlangıcıdır. Yeter ki karar verip doğru yöntemle mutfağa girsin.”
YanıtlaSilYazının özeti olmuş adeta 😊
İnsanın kendini tanımadan hayatını tamamlaması; kendine yaptığı en büyük haksızlık… Ve tanımak her şeyin başlangıcı… Bu insanı hem ümitvâr hem de diri tutuyor…
Kaleminize sağlık hocam 🌸🖊️
Elinize sağlık 🌹
YanıtlaSilHer karar bir vazgeçiştir… Belki de insan açgözlülüğünden karar veremiyor😔 Daha iyisi, daha iyisi derken kendi potansiyelinin farkına varmadan yitip giden bir ömür…Niyet ettim un kurabiyesi yapmaya…
YanıtlaSilAklıma gelen cümle şu oldu: amaç karaya bir damla ak düşürmek, ortalığı beyaza bürümek değil…
YanıtlaSilÇok güzel bir makale olmuş kaleminize sağlık. Insan Yeter ki bir adım atsın gerisi kendiliğinden geliyor. Insanın birçok probleminin Ardında başlayamama problemi var.
YanıtlaSilÇok anlamlı bir yazı olmuş. Kolay, basit yerden başlayabilmek, o zaman hadi diyelim :)
YanıtlaSilProblemlerimizi çözmek adına bir yerden başlayabilmek ve küçük adımlarımızı küçümsememek çok önemli.. Basite disipline olmayı motive eden bir yazı olmuş.. emeğinize sağlık..
YanıtlaSilİnsan basiti küçümsemese un kurabiyesi yapsa demekki bir çok problem çözülecek
YanıtlaSilUn kurabiyesi üzerinden ne güzel strateji olmuş kaleminize sağlık...
YanıtlaSilNe kadar içten, samimi olmuş ellerinize sağlık. Ancak azı küçümsemeden üstüne koya koya ilerleyebiliyor insan.
YanıtlaSilMinik minik adımlar kocaman mutluluklar 🫶🏻
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilUn kurabiyesine hiç böyle bakmamıştım çok iç ısıtam bir yazı olmuş emeğinize sağlık 😊🌸
YanıtlaSilİnsanın peki benim kurabiye hamurum nasıl? Dalga dalga düşünce. Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı.
YanıtlaSil