Yetki verdin mi?
İnsan bu hayatta ne ister? Ne için uğraşır? Ne yapmak ister, nasıl sonuçlar bulur…
Ayça’nın doğumu yaklaştıkça heyecanı da bir o kadar artıyordu. Hamileyken çocuk yetiştirme üzerine yazılmış makaleleri, kitapları okuyor. Umutla onu kucağına alacağı günü bekliyordu. En güzel şekilde yetiştirmeliydi çocuğunu. En güzel okullarda okutmalıydı. Hatta şimdiden kafasında birkaç okul vardı. Gideceği kursları bile kafasında tasarlamıştı. Bunları düşünürken Ayça’nın içini bir sevinç kapladı. Bebeğini kucağına alışını hayal etti. Ne de olsa doğuma az kalmıştı. Her şey hazır olmalıydı. Çünkü iş yerinden kısa bir süre izin almıştı. Bu sırada yardımcı bir bayan da araştırmıştı. Bebek doğar doğmaz deneme süresine başlayacaktı.
Ayça birkaç hafta içinde minicik elleriyle, yumuk yumuk gözleriyle biricik oğlunu kucağına aldı. Kavuşmanın yüreğinde bıraktığı hissi kelimelere dökemiyordu. Sanki bambaşka bir kadın olup çıkmıştı. İlk başlarda işi bile bırakmayı düşünmüştü. Ancak geri döneceğine dair söz vermişti. Ayrıca işini de çok seviyordu. Belli yerlere gelmek için ne kadar çok emek harcamıştı. Kaç gece eve geç gittiğini hatırlıyordu. Şimdi gitmezse onun yerine en sinir olduğu iş arkadaşı geçecekti. Yok yok gitmeliyim diye düşünürken çocuğun sesini duydu.
Bir anda düşüncelerinden sıyrılıp bakıcının yanına gitti. Yardımcı kadının çocuğunu tutma şekli hiç hoşuna gitmemişti. Tutması gereken şekli tekrar tekrar gösterdi. Sonrasında da bir sürü yapması gereken kuralları hatırlattı. Aslında biraz tedirgindi. İşe nasıl döneceğini düşündü. Yardımcı kadın çocuk ağladığında karnına zeytinyağı sürmüş Ayça onu görünce çılgına dönmüştü. Doktorun verdiği gaz ilacı vardı. Bunu kaç kere söylemeliyim diye düşündü. Geçen hafta da biraz dinlenmek için yattığında çocuğun ağzında emziği görmüş defalarca uyarmıştı. Hemen yardımcı kadını bulduğu şirketi aradı…
İşe başlama süreci ile birkaç bakıcı değiştirmişti ancak uzun bir aradan sonra ilk defa yatağından huzurla kalktığını hissetti. Arkadaşlarından çok iyi referanslarla gelen bir yardımcı bulmuştu. Bugün işe başlıyordu. Zaten işyeri istediği gibi gitmiyordu. Yeni gelen müdür çok farklıydı. Her şeye takılıyordu. Sürekli yeni bir sorumluluk veriyordu ancak verdiği görevlerde hiçbir yetkisi yoktu. Dosyaları düzenleme onun görevi iken dosyalar üzerinde hiçbir düzenleme hakkı yoktu. Bu iş yerine bu kadar emek vermese hemen çıkacaktı. Kendini hiç iyi hissetmiyordu. Eve geldiğinde kalbine huzur veren oğlu olmasa bu kadar rahat atlatamazdı. Eskiden olsa eve gelip işyerini düşünür ve üzülürdü. Ama şimdi düşünecek daha önemli konuları vardı. Yardımcı konusunda hiç yüzünün gülmediğini düşünüyordu. Hiç istediği gibi değildi. Şansım bu kadınla değişecek diye düşündü.
İki gün önce hevesle kalktığı yataktan bugün yine huzursuzlukla uyandı. Dün bebeğine kendine sormadan yardımcı kadın meyve vermişti. Halbuki yoğurt yemesi gerekiyordu. Çocuk yoğurdu yemek istemedi diye kadın meyveyi denemişti. İyice sinirleri bozulmuştu. Çok şey istemiyorum, sadece benim istediklerimi yapsınlar istiyorum diye geçirdi içinden. Sabah erkenden kalkıp en azından işe gitmeden önce biraz vakit geçireyim diye yanına aldığı çocuğunu yardımcısına verip hazırlanmaya geçti. Vedalaşmak için salona doğru gittiğinde oğlunun elindeki kalemi gördü. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Öpmeye kıyamadığı yavrusunu elinde kalemle görünce dondu kaldı.” Kalem! hadi bir yerine batarsa bu yaşta çocuğun eline kalem verilir mi?” diye çıkıştı. Yüreği ağzında Efe’nin elindeki kalemi alırken aynı zamanda sinirden homurdanıyordu.
Hiç beklemediği anda “Bakmam için bana emanet ettiğiniz halde hiçbir yetkimin olmaması, davranışlarımı sürekli yönlendirmeniz bana yapılan bir haksızlık’’. ‘Ben bu şartlar altında çalışamam.” sözleri sanki yüzüne tokat gibi vurmuştu. Müdürün geçen hafta Ayça Hanım “Bu projeyi benim istediğim gibi tekrar düzeltin lütfen.” cümlesi aklına düştü. Proje onun sorumluluğundaydı ancak müdür bey her şeyi kendi istediği gibi yapıyor hiçbir yetkisini kullanmasına izin vermiyordu. Daha dün akşam işten çıkarken “Bu şartlar altında çalışamam. Sorumluluk verip sonra da kendiniz yönlendirmek istiyorsunuz. Yetkilerimi kullanamamam haksızlık.” deyip çıkmak istemişti. Kendisinin söylemek istediği bu cümleleri şimdi başkasından duymuştu. Demek ki aynı duyguları hissettirmişti karşı tarafa. Anlamıştı hatasını ancak ne diyeceğini bilemiyordu. Evden bir an önce dışarı atmak istedi kendini. Normalde bugün işe gitmezdi. Hatta şirketi arar yeni kadın isterdi. Ama şimdi ona söyleyecek bir kelimesi bile yoktu. Müdürün ona yaptığı zulmü kendisi her gün başkasına yapıyordu. Yürürken istemsizce eli telefona gitti. En yakın arkadaşını aradı. İşe biraz geç kalacağını söyledi. Sahilde biraz yürümek istemişti. Her adımında yüzüne vuran rüzgâr iyi gelmişti.
Sorumluluk almayı, yetki vermeyi düşündü. Sorumluluk kime verilirdi? Yetkiyi kim almalıydı? Sorumluluğundaki insanlara karşı ne kadar yetkisi olmalıydı? Bir yerlerde dengenin kaçtığını anlamıştı. Acaba daha nerelerde bozmuştu dengeyi?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: ‘Yetki kimde ise sorumluluk da onladır ve sorumluluk kimdeyse de yetki onda olmalıdır. Sorumluluk verdiklerimize yetki de vermeliyiz. Vermediğimizde problemler olmaya başlar ve anlayamayız.
Bizler de bu hayatta, bazı yerlerde çalışan, bazı yerlerde patron, bazı yerlerde anne, bazı yerlerde çocuğuz. Hayatta çeşit çeşit üstlendiğimiz rollerimiz var. Hangi rolde olursak olalım, sorumluluk üstlenene yetkisini verelim.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Hayatta dengesini bozduğunuz ne varsa işaretini veriyor anlayalım ve orayı toparlayıp dengeye getirelim diye. Bu yazıyla da çok güzel örneklenmiş yazanın emeğine, kalemine sağlık:)
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌈
YanıtlaSilŞöyle bir düşündüm de ne kadar da fazlayız..
Her şey istediğimiz gibi olması gerekiyormuş gibi bir his var içimizde... 😊 Hem de sürekli...
Sorumluluk kimdeyse yetki onda olmalı, ne kadar adaletli bir bakış. En çok iç ve dış çatışma burada çıkıyor insanın hayatında.
YanıtlaSilNe güzel bir farkındalık, ne zor kabulleniş... Doğru irdeleme bize çözümleri de getiriyor... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilSorumluluk verip yetki vermemek büyük zulüm gerçekten… Rabbim hepimize farkındalıklı bir hayat nasip etsin. Kaleminize sağlık💐
YanıtlaSilYetki kimde ise sorumluluk da onladır ve sorumluluk kimdeyse de yetki onda olmalıdır...
YanıtlaSilYetki ve sorumluluk ilişkisini ve dengesini anlatan çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilHayatımızın bir çok alanı için çok güzel yöntemler sunan bir yazı. Teşekkür ederiz
YanıtlaSilÇocuklarını bakıcıya vermek zorunda kalan annelerin en büyük hatası, bakıcılara sorumluluk verip yetki vermemek. Çocuk bakıcıyı otorite olarak tanımıyor iş veren muamelesi yapıyor ve bir yerden sonra söz dinlemeyen bir çocuk haline geliyor. Bu duruma dikkat çeken çok güzel bir yazı olmuş, teşekkür ederiz.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. İnsan her şeyi kendisi yönlendirmek istediğinde farkında olmadan dominantlık yapmış oluyor.
YanıtlaSilDominantlık hem yorucu hem de yıpratıcı. Her şeyi en iyisini ben yaparım zannetmek çok yıpratıcı. Farkındalık sağlayan bu yazı için çok teşekkürlerrrr...
YanıtlaSilHayatın içinden çok güzel örnekler olmuş. Farkına varıp düzeltebilmek nasip olsun🙃 kaleminiz daha nice farkındalıklara vesile olsun😇
YanıtlaSilAslında hem kolay hem zor, şöyle; yetkiyi verene kadar araştırmak iyisini bulmak zordur ama o kişiyi bulduktan sonra yetkiyi vermek çok rahatlatıcı ve kolay. işte bizim yapmamız gereken aslında o yetki kime verilir bunu iyice araştırmak.. tam da ihtiyaç üzerine bir yazı olmuş çok teşekkürler..
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık hocam
YanıtlaSilİnsanın sorumluluğunu üstlenmediği bir konuda yetki sahibi olmaya çalışması..Yasaları bilmeyince yönetmek de yönetilen olmak da ne zor oluyor. Bir bilebilse insan hakikaten kendi kendine engel, kendine zul oluyor.. Emeğinize sağlık🌷
YanıtlaSilDengeyi hatırlatan bu güzel yazı için teşekkürler
YanıtlaSil