Halkalar

Bedel

Halkalar

-Ben çıkıyoruuum!

-Odanı topladın mı kızım?

-Aman annee, gelince hallederim.

---------------------------------------------------------------------

-Anne ben Esraları davet ettim.

-Ödevini yaptın mı kızım?

-Onlar gidince yaparım.

---------------------------------------------------------------------

-Anne, ben Melis'in ödevine yardım edeceğim.

-E senin yarın matematik sınavın yok muydu?

---------------------------------------------------------------------

Yasemin'in hep bir telaşlı hali vardı zaten. Çocukluğundan bu yana genelde bir şeylere koştururdu. Sürekli bir şeyler ister ve ağzından benzer cümleler dökülürdü. "Tamam anne, yapıyorum anne, o bende, hallediveririm zaten iki dakikalık iş…"

Annesinin söylendiğini duyardı. "Ne zaman iş bitirdiğini göreceğim ben bu kızın? Gerçi zamane genci pek ümidim de yok ya... Kendisine faydası olsun yeter.” Hatta bazen tatlı bir serzenişle takılırdı. "Arkadaşlarını ailenden daha çok seviyorsun, hadi git onlar yapsın yemeğini." Yasemin, annesinin bu serzenişlerine pek aldırmazdı. Zaten duya duya duymazdan gelmeyi öğrenmişti.

O gün yine odası dağınık, çamaşırlar koltuğun üzerinde, kirli temiz birbirine girmişken "Hadi ben çıktııım!" diye seslendi. Annesi cevap vermemişti. Yapması gereken bir görevi hatırlatmamıştı. Ya da sonrasında ne yapacağını sormamıştı. Bu işte bir gariplik vardı. Ayakkabısını çıkardı ve annesini en son gördüğü yatak odasına gitti. Annesi yatağında başını tutmuştu, canı yanıyordu belli ki...

"Ne oldu?" diyemeden annesi bu sefer kırgın bir ses tonuyla; 

- "Sen gitsene kızım, dışarı çıkmıyor muydun!" deyiverdi.

- "Ama anne iyi görünmüyorsun…" 

- "Bir şey yok." dedi annesi. "Daha doğrusu, bugünlük bir mesele değil. Ama hanımefendi evde duramadığından yeni haberi oluyor. Günlerdir nasıl bir yoğunluğun içindeyim, kaç kez misafir ağırladım, kaç kez doktora gittim bilen yok... Koskoca insanlarsınız aldığınız şeyi yerine koymak bu kadar mı zor? Bir işin ucundan tuttun mu, hayır. Yemeği bırak salata bile yapmadın. Onu geçtim insan bir kez evi süpürmez mi? Allah aşkına Yasemin! Sen de bu evde yaşamıyor musun kızım? Hepsini bırak, genç kızsın, en azından kendi çamaşırını yıkayıp, kendi odanı derdi toplu tutamaz mısın? Evlenince ne yapacaksın mesela? Çocukların açken alışveriş merkezi mi gezeceksin? Ya da ev pislikten görünmezken, misafir çağırabilecek misin? Kimse için değil kızım, ne yapıyorsan eninde sonunda kendin için. Bundan böyle hiçbir işine ben de el atmıyorum. Benden bu kadar, haberin olsun."

Bedel

Annesi hakikaten çok yorulmuştu. Yasemin, dışarıda koşturmaktan, kendi keyif aldığı şeylerle uğraşmaktan ailesini ihmal etmişti. İnsan bazı dönemler ihmal eder, sonra daha büyük bir kazançla dönerdi, bu normaldi. Ama kendisi küçüklüğünden beri böyleydi. Annesinin ona sorumluluklarını hatırlatması bundandı demek ki. Yasemin'in hayatında bir önceliklendirme sistemi oluşturmaya çalışıyordu.

Kendisine düşen şeyleri halletmeden, başkasına yardım etmesi, aslında elinde patlamaya hazır bombayla gezmek gibi bir şeydi. Başkalarına yardım ederken ne kadar özeniyorsa, kalan zamanda kendi işlerini bir o kadar hızlı ve özensiz yapmak zorunda kalıyordu. Yetiştiremeyip bahane buldukları da cabasıydı.

Bir de bu işin kısır döngüye girmesi söz konusuydu. Dışarılara koşturmaktan, kendine zaman bulamıyordu. Kendi sorumluluklarını özensizce yerine getirdiği için de bir türlü pratiklik kazanamıyordu. Halbuki görevlerini bir oturtabilse, hem gönül rahatlığıyla başkalarının yardımına koşabilecekti, hem de keyif aldığı şeyleri gerçekten keyifle yapabilecekti. Mesela arkadaşlarının yanındayken aklı dersinde ya da odasında kalmayacaktı. Aslında, yapması gerekenler zihninde, arka planda onu yormaya devam ediyordu. Hayatı ne kadar kalitesiz yaşamak zorunda kaldığını fark etti. Yapması gerekenleri halledip, sonrasında dışarı çıkmak ne kadar keyifli olurdu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Bedel, içten dışa doğru ödenmelidir.

Merkezden başlamalıydı, önce kendi sorumluluklarını yerine getirip sonra halka halka dışa açılmalıydı. Bu düşünce, aklına babasıyla suya taş attığı zamanları getirdi. Taşın suya ilk değdiği yerde ufak bir halka oluşur, sonra o halka büyüye büyüye, açıla açıla giderdi. Ne güzel bir görüntüydü. O güzel halkalar, taşın o ilk düştüğü yerden, merkezden başlardı.

Bedel

Yasemin çok insan canlısı biriydi. Dolayısıyla ne kadar çok insana yardım etmek istiyorsa, önce kendi sorumluluklarının üstesinden gelmeliydi. Yapması gerekenleri yaptıktan sonra, bir sonraki halkaya geçmek, çok daha mantıklıydı aslında.

Hemen oturdu, eline bir kağıt kalem aldı. Bu sefer ertelemeyecek, iki arada bir derede halletmeye çalışmayacaktı. 

"Bugünlük dışarı çıkmasam da olur, bu meseleyi halletmem lazım." dedi.

Merkez halkaya kendisini koydu; bir insan olarak, genç bir kız olarak ve diğer etiketlerini de saydı… Bu etiketlerin sorumlulukları nelerdi? Bunları iyice belirledikten sonra hemen bir dış halkaya geçti. Birlikte yaşadığı ailesi, hemen ikinci halkadaydı. O evde yaşayan bir birey ve evlat olarak sorumluluklarını yazdı. Sonra yakınları, arkadaşları, bu arada iş hayatı, diğer sorumlulukları derken, bu halkaları aça aça çizmek, bir şeylerin daha görünür olmasını sağladı. Kafasında netleşmeye başlamıştı. Her halkaya daha sağlıklı yardım edebilmesi için, önceki halkalardan kafası rahat çıkmalıydı. Böylelikle kendine bir önceliklendirme sistemi oluşturdu.

Bunca yılın ardından tabii ki kolay bir süreç olmayacaktı. Ama en azından ertelemeden, üşenmeden, yapması gerekenleri yaptıkça, daha keyifli bir şekilde ilerleyeceğini biliyordu. Bugün de kendisine planlama yaparken, sorumluluk halkalarının merkezinde ilk adımı attığını düşündü. Belki de en merkez halkanın hakkını veriyordu şu an. Gülümsedi... “Sırayla...” dedi. Sırayla daha da güzelleşecek, rahatlayacak. Yapılması gerekenler gerçekten yapılınca ekstralardan çok daha fazla keyif alacaktı...

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


14 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsınız. Çok aydınlatıcı, farkına varmamızı sağlayan bir yazı .
    Emeğinize sağlık. 🍃

    YanıtlaSil
  2. Çok çok iyi bir konuya deginmissiniz. Kendimdeki eksikliği farkettim..teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  3. evet sırayla olacak İnşAllah, Rabbim bizlere doğru insanlara doğru bedelleri akıtmayı nasip etsin

    YanıtlaSil
  4. Halkalarla çok güzel bir bitiş olmuş bu hikayenin… yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Bedel ödemek insanı güçlendirir. Fakat doğru yere doğru şekilde doğru zamanda ve doğru sırayla. Kaleminize sağlık 🌼 Yasayı hayatına oturtmak müthiş bir konfor.

    YanıtlaSil
  6. Gereksiz olan her şeyi hayatlarimizda büyütüyoruz herkes kendi yaptığından sorumlu sevdiklerimizin ve önemsediklerimizle bir arada güzel vakit geçirmenin kıymetini bilmeliyiz ...

    YanıtlaSil
  7. İnsanın nereye bedel ödeyeceğini bilmesi çok önemli…

    YanıtlaSil
  8. Günümüz annelerinin derdini ve çözümü ne kadar güzel anlatılmış. Emeğinize sağlık☘️

    YanıtlaSil
  9. Kaleminize sağlık önceliklerimizi doğru belirleyebiliriz inşaALLAH

    YanıtlaSil
  10. "Başkalarına yardım ederken ne kadar özeniyorsa, kalan zamanda kendi işlerini bir o kadar hızlı ve özensiz yapmak zorunda kalıyordu." Kıvamı kaçırmadan önce ben diyebilmeli insan...

    YanıtlaSil
  11. Güzel anlatıldı teşekkürler. Bedel ödemeyen çevresindekilere verdiği rahatsızlığı huzursuzluğu yaptığı haksızlığı fark edemez veya yaptığı haksızlığı göremez yada görmezlikten gelir...

    YanıtlaSil
  12. Önümde bir sürü yapılacak şey bekliyor. Hepsini aynı anda yapmak istiyorum, tabii olmuyor. “Sırayla” inşAllah

    YanıtlaSil
  13. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil