Umudunu Kaybetme
Ne kadar zordur…
İnsanın, içinde kaybolduğu karanlığın hiç bitmeyeceğini düşünmesi...
Karanlığın içinde öylece beklemesi, elinden hiçbir şey gelmemesi…
Peki, öyle midir gerçekten?
Gerçekten elinden bir şey gelmez mi?
Sadece umut etmek ve dilemek de, aslında pek çok şey etmez mi?
Gerçekten elinden bir şey gelmesi mi gerekir, karanlıktan çıkmak için?
Her gün, karanlıklara bürünmüş geceden, apaydınlık sabahlara çıkan kendisi midir?
En olmaz dediği anlarda, olmazları olduran o mudur?
Ödenemeyeceğini sandığı borçlarını ödeyen...
Dinmeyeceğini sandığı acılarını dindiren...
Tek başına kalmışlığını, ummadığı bir sebeple sona erdiren...
Hiç unutamayacağını zannettiklerini unutan…
Kendisi midir gerçekten?
İnsan, kaç kere şahit oldu oysa…
Her karanlık mutlaka sabaha vardı.
Her kışın peşine mutlaka bahar geldi, çiçekler açtı.
Her sancı çeken anne, çocuğunu kucakladı.
Her tohum, yeryüzüne çıkabilmek için toprakla mücadele verdi.
Ve her mücadelenin, her çabanın, her sancının peşinden bir müjde geldi.
Hayatta zorluklar var şüphesiz ama peki ya kolaylıklar? Onlar da yaşadığımız zorluklar kadar gerçek değil mi? Gündüz de gece kadar aşikar değil mi?
Yokuşlar kadar inişler de yok mu hayatta?
Ölümler canımızı yaksa da doğumlar bize neşe vermiyor mu?
Dahası o zorluk, o gece, o yokuş, o ölüm dahi insanın lehine değil mi?
Her insan, hayatının farklı dönemlerinde mutlaka zorluklar yaşar. Ama bu zorlukların hiçbiri onu yıkmak için gelmez. İnsan, zorlukla karşılaştığında değil, ümidini kaybettiğinde yıkılır. Bir çıkış yolunun olmadığını, bir çözümün olmadığını düşünmesidir insanı mahveden.
Problem varsa çözüm de vardır oysa… Ama insan, yaşadığı probleme o kadar odaklanır ki, ondan başka bir şeyi göremez hale gelir. Gözünü nereye çevirse problemi karşısındadır artık. Çözümü aramak yerine, probleminden şikayet etmeyi tercih eder. Çözüm aramadığı için, gittikçe çözümden daha da uzaklaşır ve giderek ümidini kaybetmeye başlar.
İnsanın yüzünü güldüren umududur. Sevgilisi olmasa bile, bir gün olacağını umut emektir, bir gence keyif veren. Mezun olacağı okulun, kuracağı iş yerinin umududur, onun hayata tutunmasını sağlayan. Bugün aldığı düşük not, onun hayatının tümü değildir. Bugün, o kötü notunu çalışırsa düzeltebilir ama hiç düzelmeyeceğini düşündüğünde, hep o acı duygusunun içinde kalacağını zannettiğinde umudu kalmamış demektir. Oysa daha öncesinde iyi notları alan da o değil miydi? İşte bu aklına gelmez. Veya hemen yanı başında bunu başarmış olanı göremez. Oysa arkadaşının başarmış olması, bunun mümkün olduğuna dair bir delil değil midir? İnsanı yıkan düşmesi değil, kalkamayacağını zannetmesidir.
Peki, insan neden böyle bir algıya kapılır?
Nasıl daha önceki kalkışlarının tümünü silerek, sadece şu andaki düşüşünü görür hale gelir?
Nasıl daha önceki tüm kazançlarını hiçe sayarak, sadece kayıplarına üzülür hale gelir?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanın duyguları aktifleştikçe, bilinci daralmaya başlar.” İnsan duygularını kontrol edemediğinde, duyguları onu kontrol etmeye başlar. Duyguları yoğun olan insanın bilinci dardır, belirgin de olsa gerçekliği algılamakta zorlanır. Hayattaki her mutluluğun ve her acının normalleştiğine, her problemin bir çözümü olduğuna, birilerine zor gelen problemlerin çözümünün başkaları için çok kolay olduğuna defalarca şahit olsa da duygu yoğunluğuyla çözümü bulmakta zorlanabilir, yaşadığı zorluğun kalıcı olduğunu düşünebilir.
Tüm yaşadıklarına rağmen insanın vazgeçmemesini sağlayan şey umududur. Yeniden başlayabileceğine, yeniden kalkabileceğine, yeniden koşabileceğine, yeniden kazanabileceğine dair umudu… O zaman anlar ki, aslında yapılabilecek bir şeyler, hep var hayatta.
Hep bir umut var.
Her zorlukla beraber, bir kolaylık mutlaka var.
Şimdi sen neyi seçeceksin?
Zorluğun içinde kaybolmayı mı, ümidin içinde var olmayı mı?
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
İyi ki 'umut etmek' gibi bir seçenek var hayatta...
YanıtlaSilHatırlatanlara teşekkürler. Kaleminize sağlık 🌸
Umudu olmadan ne anlamı var :)
YanıtlaSilGerçekten her zorlukla beraber bir kolaylık var ☘️
YanıtlaSil“Ümidin içinde var olmak” ne güzel anlatılmış, emeğinize sağlık
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Umudun içimde var olabilmeyi Rabbim nasip etsin inşALLAH.
YanıtlaSil“İnsanı yıkan düşmesi değil, kalkamayacağını zannetmesi” Emeğinize sağlık🌺
YanıtlaSilEllerinize sağlık Hocam. O kadar beğendim ki yazınızı, ne kadar fazla şahit olduk gerçekten, aşılmaz zannettiğimiz sıkıntılarımızdan kurtulmuştuk aslında ama zaman geçince nasıl da unuttuk.
YanıtlaSilŞimdi sen neyi seçeceksin?
YanıtlaSilZorluğun içinde kaybolmayı mı, ümidin içinde var olmayı mı? emeğinize sağlık ✨🌸
Bilincimizi açan, şuan ki durumumuzdan dolayı bilincimiz kapalı duygu yoğunluğu olduğundan dolayı bir nebze de olsa bilincimizi açıyor
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı düşündüren ve umut veren, kaleminize sağlık 🌺
YanıtlaSil“İnsan, zorlukla karşılaştığında değil, ümidini kaybettiğinde yıkılır.”
YanıtlaSilÜmitvari olmalı insan
Sebeplerine odaklanmalı
çünkü sonuçlar elimizde değil…
Umutsuz yaşanmıyor:) elinize emeğinize sağlık:)
YanıtlaSilUmut veren kalemlere ihtiyaç varmış 🌿 günüme ne güzel bir ışık, umut oldu...Kaleminize sağlık
YanıtlaSil“İnsanı yıkan düşmesi değil, kalkamayacağını zannetmesidir.” Çok etkileyici.
YanıtlaSilBu yazı hayata dair ufkumu genişletti. Kaleminize sağlık.