Semt Pazarı
Bir Çarşamba sabahına uyandı Aylin… Yatağın içindeyken, günün işlerini şöyle bir zihninden geçirip, küçük bir planlama yaptı. Kahvaltısını yaptıktan sonra, buzdolabının kapağını tekrar açtı. Evde pek bir şey kalmamıştı. Bugün semt pazarının kurulduğu gündü, meşhur Çarşamba Pazarı..
Hava hafiften soğuktu ama pazara gidip, haftalık alışverişini de yapması gerekiyordu. Ara ara arkadaşlarıyla, komşularıyla bu pazara gitmeyi severdi. Pazar ihtiyaçlarını şöyle bir aklından geçirdi, listesini çıkardı. Komşusu Gülin Hanımı arayıp, semt pazarına birlikte gidip gitmeyeceklerini sordu. Birlikte gitmeyi kararlaştırıp, apartman kapısında buluştular. Gülin Hanımın beş yaşındaki oğlu da kapıda bekliyordu. Havanın soğukluğunu hissedince, Aylin komşusuna bir teklifte bulundu…“Soğuk havada Berk üşümesin, benim kızlar evde, istersen onlarla kalabilir.”
“Yoo, Berk bizimle gelir…” dedi, hiç düşünmeden Gülin Hanım.
Gülin Hanım, Berk’i her yere yanında götürürdü. Annesine bırakmaz, komşusuna bırakmaz... Çocuğuna düşkün olduğu için, kimselere emanet edemediğini ve kimseye güvenmediğini düşünürdü.
Pazar arabalarını çeke çeke pazara vardılar. Berk küçük ayaklarıyla, pazarda yavaş yavaş yürüyor, etraftaki pazarcılara sorular soruyordu. Onlar da tebessümlü bir şekilde Berk’e cevap veriyordu. Komşusu Gülin Hanım ise pek oralı olmuyordu. Hafif hafif yağmur çiselemeye başlayınca, Aylin de haliyle eve daha çabuk gitmek istiyordu. O yüzden biraz daraldı.
Bir tezgâhın önünde Berk, elma almak istediğini söyledi. Gülin Hanım;
“Kendin alabilirsin elmaları…” diyerek, Berk’in eline bir poşet verdi. Çocuk, poşeti açamıyordu. Gülin Hanım yine pek oralı görünmüyor, kendi alışverişine devam ediyordu. Berk, sonunda torbayı açmayı başardı. Elmaları içine koymaya çalışırken, bazıları yere düşüp, çamur oluyordu.
Aylin, soğuk havada biraz şaşkın biraz sabırsız bir tepkilerle, Berk’e müdahale etmek istese de kendini zor tutuyordu. Bir yandan da iç çekiyordu. “Bu pazar hiç bitmeyecek!” diye düşündü. Berk’i izlerken, elmalardan çürük olanlarından da bir iki tane koydu koyduğunu gördü. Tam “Ama onlar çürük!” diyecek oldu. O sırada Gülin Hanımla göz göze geldi. Gülin Hanım, Aylin’e müdahale etmemesi için işaret etti. O anda anlayamadı Aylin. Neden göz göre göre, çürük elma almasına müsaade ediyordu ki?
Berk poşetini doldurduktan sonra, Gülin Hanım sordu.
“Tamam mı oğlum? Hadi şimdi parasını ödeyelim. Sen istersen ver, Ahmet abin bir tartsın poşetimizi…”
Çok şaşırmıştı Aylin. Hala Berk’in aldığı o kadar elmaya annesi hiç müdahale etmemişti. Konuşmalar devam ediyordu.
“Kaç para tutmuş, sor bakalım?”
“Şimdi al parayı, Ahmet abine ver bakalım?”
“Peki paranın üstünü aldın mı?”
“Şimdi paranı say.”
Aylin, derin derin nefes alıyordu. Bir yandan yağmur hızlanmış, kalabalıkta çektiği pazar arabası ağırlaşmış, bu yavaşlığa tahammülü iyice azalmıştı. Bir an evvel eve gitmek istiyordu.
Neyse ki sonunda alışverişleri bitmişti. Berk, o elmaların poşetini kendi başına taşımaya devam ediyordu.
“Gülin Hanımcım, yani acaba eve kadar kendi taşıyabilir mi?” diye soracak oldu.
“Kendi elmalarını kendi taşıyabilir.” diyerek cevap verdi.
Aylin yine de kendini tutamadı.
“Seni şaşkınlıkla izliyorum. Nasıl bu kadar sabırlı olabiliyorsun?”
Gülin Hanım, Aylin’e gülümseyerek baktı.
“Berk elmaları alırken hiç müdahale etmedin. Vallahi ben bu kadar sabırlı değilim…”
Baktı, Gülin Hanımdan cevap yok, devam etti konuşmaya.
“Üstelik, çürükleri de gördün yani. Sen işaret edince bir şey diyemedim. İçim şişti.’
“Evet fark ettim.” dedi Gülin Hanım, gülümseyerek.
“Yani yazık günah, boşuna para vermek olmaz ki!”
Gülin Hanım, sakin bir şekilde konuşmaya başladı:
“Berk bir erkek çocuğu. Onun alışverişi öğrenmesi gerek. Elmayı çok sever. Çürük olduğunu fark edince, bir daha düzgün seçmesi gerektiğini hatırlayarak daha dikkatli olur. Ben onu alma desem, bu sefer hep benim kontrol etmemi isteyecek. Çocuklarımızı ancak hayatın içerisinde yetiştirebiliriz. Doğrularını ve yanlışlarını kendilerinin fark etmesi önemli. Bazı şeyler maalesef tarif ederek olmuyor.”
Aylin, sonraki cümleleri bekleyen gözlerle ona bakıyordu.Gülin Hanım devam etti…
“Bir çocuk, alışverişi, sofra kurmayı, kaldırmayı, kendi ihtiyaçlarını ve yaşadığı evin ihtiyaçlarını gidermeyi, ne kadar erken öğrenirse o kadar iyi. Tabi ki biz annelerin sorumluluğu yine de daha fazla. Taşırken kırabilir, dökebilir, alışverişte çürüklerden alabilir. Ama çocuklar böyle yetişiyor. Taşımayı öğrenmesi için kırılabileceğini, dökülebileceğini kendi tecrübe etmeli. İstemediği bir sonuçla karşılaştığında, bir dahaki sefere daha dikkatli seçmesi gerektiğini öğrenebilir.”
Aylin, çocuklarını pazara götürmeyi kendisi için zaman kaybı olduğunu düşünürdü. Şu kadarcık konuşmayla bir dizi hayat dersi almıştı.
- Çocuk büyütmek ile yetiştirmek arasında bir fark vardı.
- İnsanı yetiştirmek için anlatmak değil, ona uygulatabilmek önemliydi.
- İnsan, birisi anlattığı için ikna olmaz, kendi kendine yapabildiğinde ikna olur.
Ne kadar da doğru söylüyordu. Önceden kendi kızlarına öğretememişti. O yüzden onlara şimdi hiçbir şey yaptıramıyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki, “Ertelenen her şey büyür.”
Küçük yaşta kızlarını bu şekilde yetiştirebilseydi, şuan ilişkileri de çok farklı olabilirdi. Eve dönerken kızlarına bunları nasıl yaptırabileceğini düşünmeye başlamıştı bile…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Elinize sağlık 🌸
YanıtlaSilElinize sağlık, farkındalık oluşturan ne güzel bir yazı olmuş..
YanıtlaSilKonuşarak ikna edemediğimiz göre göre devam etmek ve hep yorulmak. Ama yöntemi öğreten ilmi duyduğunda bile farkındalık oluşması ve o yönde sadece bir adımla bile gelen neşe. Teşekkürler DTÖ ve kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇocuk büyütmek kolay mesele çocuk yetiştirebilmek. Zor olan yetiştirmek, ama anda yaşanan zorluk toplamda fayda verir…
YanıtlaSilYetiştiren olabilmek ümidiyle …
Ellerinize emeğinize kaleminize sağlık 🙏🏻🙂
Çocuk yetiştirmek, insan yetiştirmek, kendini yetiştirmek hepsi birbiriyle ilişkili ….
YanıtlaSilStratejiler harika tesekkür ederim👍🍃
YanıtlaSilYetiştirmek sabır istiyor, bilinç vermek istiyor. Bir başka kişiyi yetiştirebilmek için kendini de yetiştirmen gerekiyor.
YanıtlaSilEllerinize sağlık Hocam.
Çok güzel bir anne sayılarının artması için duacıyım
YanıtlaSilÇocuk yetiştirmeyle ilgili verilen ders kadar, Aylin hanımın, Gülin hanım hakkındaki ön yargılarının da ne kadar yanlış olduğunu gösteren güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilEmeğinize sağlık ♥️
YanıtlaSilHer yanıyla, yönüyle çok aydınlatıcı olmuş, emeğinize sağlık🌺
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilÇocuk yetiştirme üzerine düşündüm sayenizde, bilincim biraz daha açıldı. Çocuğun kendi deneyimini yaşaması, hayata yanımızda eşlik edip, katılarak eşlik etmesi; öğrenmesini daha kalıcı kıldığı kesin. Konuşmaktan çok, yaptiklarimiza sahitlikleri ne kiymetliymiş. Teşekkürler 🌿
YanıtlaSilEllerinize, zihninize sağlık.
YanıtlaSilKendi isteklerimize göre hareket ettiğimizde işler terse dönebiliyor. İşin gerçeğini bilince işler olması gerektiği yere varıyor.🌻