Neden Ben?

 Bedel

Neden Ben?

Güneş ışığı, krem rengi perdeden süzülüp, odayı aydınlatmaya başlamıştı.  Komşuları Pakize Teyzenin sesi, bitişik odadan duyulmaya başladı: “Kerem kalk artık, okula gecikeceksin.” Saat 07:00 oldu demek ki, diye düşündü Gözde. Her sabah tam 07:00’da, Pakize Teyze, Kerem’i uyandırma çalışmalarına başlardı. Kerem her sabah “Of anne yaaa, tamam kalkıyorum!” der, bir türlü yataktan kalkamazdı. Okula yetişemeyeceği için bir taksi çağırılır ve Kerem apar topar okula bırakılırdı.

Gözde’yi sabah kimse kaldırmazdı, ödevini yapıp yapmadığını soran da olmazdı. Çok küçük yaştan beri tüm sorumluluklarının takibini kendisi yapmak zorunda kalmıştı. Karne hediyesi, sınav ödülü de olmamıştı hayatında. “Bunlar zaten yapman gereken şeyler, yapman gerekeni yaptığın için bir de hediye mi alalım?” derdi annesi. Belki de bu sebeple, kendi kendine motive olmayı iyi bilirdi Gözde. 

Çocuklukları beraber geçmişti Kerem ve Gözde’nin. Kerem çocukken, topuğunda oluşan bir rahatsızlık sebebiyle aksayarak yürüyordu. Yaşıtları gibi top oynayamaz, hızlı koşamazdı. Yürüyüşü de dikkat çekerdi. Annesi, Kerem’in bu durumuna öyle çok üzülürdü ki, onun her istediğini yapar, tüm imkanlarını onu mutlu etmek için harcardı. Kerem’in yürürken aksaması, tuhaf bir şekilde tüm isteklerine ulaşabileceği bir kapı açmıştı ona. Zamanının çoğunu dışarda arkadaşlarıyla geçirirdi. Mahalledeki her parkı bilir, her sokakta vakit geçirirdi. Ders çalışmakla pek işi olmazdı. Sınav zamanları sıkıştığında da Gözde’nin yanına koşardı. Gözde, “Yine mi Kerem?” diye çıkışsa da kıyamaz, son dakika sınav çalışmaları başlardı. Kerem’in notları yüksek değildi ama “Bu kadar az ve düzensiz çalıştığı düşünülürse bu puanlar çok bile…” diye düşünürdü Gözde. 

Aradan zaman geçse de yaşantıları pek değişmedi. Kerem üniversiteyi başka bir şehirde okudu. Kerem yurtta kalırsa zorlanır diye ev tutuldu. Rahatı bozulmasın diye yeni eşyalar alındı, yürümek onu yormasın diye araba alındı, problem yaşamasın diye bolca harçlık verildi. Kerem yine istediği her imkâna sahip olmuştu. Gözde ise üniversiteyi çok yüksek bir puan alarak kazandı ama kimseden bir övgü ya da ödül beklemedi. “Zaten yapması gereken bir şeyi yaptı diye kimsenin ona hediye alması gerekmezdi” ne de olsa… Üniversitede okurken bir yandan da çalışmaya başladı. Kendi harçlığını çıkarmak onu mutlu ediyordu. Kazandığı parayla ailesine hediyeler alır, onları mutlu etmekten hoşlanırdı. 

Bedel

Okul çıkışı, yorgun olduğu bir gün evin önünde Kerem ile karşılaştılar. Nasılsın, neler yapıyorsun sorusunun cevabı Gözde için hep aynıydı: 

“Koşturuyorum.” 

“Hala mı koşturuyorsun, hala bir yere varamadın mı?” dedi Kerem hafif alaycı bir tavırla.

Bu soru nedense çok sarstı Gözde’yi. “Gerçekten, neden ben bütün isteklerime ulaşmak için bu kadar çalışmak zorundayım?” diye düşündü Gözde… 

İsteklere ulaşmak için çekilen yorgunluk, ödül mü yoksa ceza mıydı? Bu sorunun cevabını yıllar sonra anlayabildi Gözde. Okuldan mezun olur olmaz iyi bir şirkette iş bulabilmişti. Gözde’nin çalışmalarından çok memnun kalan şirket kısa sürede sorumluluklarını da imkânlarını da arttırdı. Kendi kendine mutlu olabilen Gözde, etrafındaki herkes için neşe kaynağıydı. Kerem ise hayatından çok şikâyetçiydi. “Okulda dersler zor, iş bulmak hiç kolay değil, para yetmiyor, zaten ayağım da aksıyor, arkadaşlarım benimle ilgilenmiyor…” Sahip olduğu hiçbir imkân onu mutlu etmeye yetmiyordu. Etrafındakiler sürekli Kerem’in problemleriyle ilgilenmek zorunda hissediyordu. Hayatta karşılaştığı problemler karşısında Kerem’in ne kadar kırılgan olduğunu, problemlerini çözmek için sürekli birilerinin desteğine muhtaç olduğunu gördükçe kendi yorgunluklarının boşuna olmadığına emin oldu. 

Bedel

Bir kasın bile güçlenmek için zorlanmaya ihtiyacı vardır. Bir fidan, rüzgâra karşı yıkılmama mücadelesi verdikçe gövdesi güçlenir, kökleriyle toprağı daha sıkı kavrar. O çaresiz fidan, rüzgârın zorlamaları sayesinde, günü geldiğinde güçlü bir ağaç olur. Hayatın bizi, bazen daha sert, bazen daha hafif, ama hep, zorlaması bizi güçlendirmek içindir. İnsan hayatın içinde, rüzgârla boğuşmak zorunda olmayan bir fidan gibi, bol imkâna sahip olduğunda şanslı olduğunu düşünür. Değer verdiği insanlara imkân sağlamakla ilgilenir. Oysa öykünün sonunda; imrenerek bakılan, güçlü, mutlu ve başarılı insan, dün rüzgârla boğuşurken ayakta kalmaya çalışan fidanın ta kendisidir...

Kendine yetebilen, mutlu, başarılı, güçlü, ilk problemde yıkılmayan Gözde… Odasının camından karşıdaki ardıç ağacını izlerken; hayata bir teşekkür borçluydu: 

Tüm yorgunlukları ve ona verilen çabalama fırsatı için… 

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***




32 yorum:

  1. Hayatta önceden yorulmamın insanın sonrasını nasıl inşa ettiğine dair ne kadar güzel ve bir çoğumuzun pek çok kez tanık olduğu bir öykü. .

    YanıtlaSil
  2. İnsanlarin yapması gereken şeyleri biz yaptığımzda, her istediklerini verdiğimiz de aslında ne kadar bozduğumuzu daha da kötüye götürdüğümüzü fark edebilme hakedişimiz olması dileğiyle.. Kaleminize sağlık ✏️

    YanıtlaSil
  3. Hepimizin okurken birileri gözümüzün önünde canlanmıştır.. neden herşeyi varken bu kadar mutsuz sorusunun cevabını da almış oluyoruz bu yazı ile.. teşekkürler..

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler hayat😊

    YanıtlaSil
  5. “Neden ben “ sorusunun gerçekten cevabının verildiği çok güzel bir öykü. Nedenini bulabildiğimiz, sebeplerini oluşturduğumuz güzel öykülerimizin olması dileğiyle…😊
    Çok teşekkürler. Elinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  6. Çok doğru bir tespit zorluk bizi yetiştirmek için var ama biz ondan kurtulmaya çalışıyoruz😔 Bunun farkına varmak her zorlukta düşünüp o işi severek yapmak dileğiyle☺️ Kaleminize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  7. İmkanların değilde insanların çabalarının bir yere getirdiğini anlatan güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık🌼

    YanıtlaSil
  8. Teşekkürler hayat, teşekkürlerimizle DTÖ. İyi ki varsınız. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  9. Ne kadar basit bir öykü gibi, ama ne kadar anlamlı…..teşekkürler

    YanıtlaSil
  10. Hayatın içinde koşturan, hedeflerini elde etmek için çabalayan insanla sürekli şikayet eden ve başkasından bekleyen insan ne kadar farklı… Hedeflerinin bedelini ödeyenlerden olmak dileğiyle🌺

    YanıtlaSil
  11. Ne kadar bariz bir fark değil mi. Geleceğe köprü kurdurduğunuz için çok teşekkür ederim. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  12. İnsanlara yardım edeceğiz diye düşündüğünüzde insanlara kendilerinin sorunlarını çözmelerini izin vermediğinde ve biz çözdüğümde İnsanlar bencil oluyor.

    YanıtlaSil
  13. Neden ben sorusunun cevabı çok güzel açıklanmış

    YanıtlaSil
  14. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  15. Hayatın bizi zorlaması aslında bizi güçlendirmek için... Bunu anladığımızda nasıl da kolay hayat... Anlayabilmek dileğiyle...
    Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  16. İnsan hep sonrayı son zannediyor.

    YanıtlaSil
  17. İmkanı çok olmaktansa; çabası, marifeti çok olmanın çok güzel bir örneği olmuş. çok teşekkürler bu yazı için

    YanıtlaSil
  18. Bedel ödeyenler, bedel ödenenler..
    Çekilen acılar ve verilen mücadele nasılda yetiştiriyor ve güçlendiriyor insanı.
    Sebebe odaklanıncada perde kalkıyor.

    Kaleminize sağlık💐

    YanıtlaSil
  19. Bir solukta okudum. Çok anlamlı ve güzel bir yazı..

    YanıtlaSil
  20. Bir solukta okudum. Çok anlamlı ve güzel bir yazı..

    YanıtlaSil
  21. Ne kadar güzel mğcade etmek zorlanmak kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  22. Ellerinize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  23. Kaleminize sağlık 🍃

    YanıtlaSil
  24. Hep sonradan anlıyoruz neden ben'i.. Çok güzel bir yazı teşekkürler

    YanıtlaSil
  25. Kaleminize sağlık 💞🍀

    YanıtlaSil
  26. Tüm yorgunluklara rağmen teşekkür… ne güzel anlatılmış emeğinize sağlık

    YanıtlaSil