BİR
DÜNYA İŞ
Günler geçiyor, haftalar
bitiyor, aylar yılları kovalıyor fakat Şebnem’in işleri bir türlü bitmiyordu.
Nasıl oluyordu da herkese yeten zaman ona yetmiyordu? O da başkaları gibi ev
işlerini bitirmek için erkenden uyanıyor fakat gün sonunda çok az yol kat ediyordu.
Dağ gibi olmuş çamaşırlar,
akşamdan kurumaya başlamış bulaşıklar, evin her yerindeki dağınıklık… Elbise
dolaplarının içi karmakarışık olmuştu artık. Kaç zamandır yapamıyor ve sonra
yaparım diye erteleyip duruyordu. ‘’Bir başlarsam evi komple elden geçiririm,
tertemiz ederim’’ diyordu. Bu yüzden bunca zamandır evde genel bir dağınıklık
olmaya başlamıştı. Çocuklar da artık okula başlayacaktı. Onlara yeni alınan kırtasiye
malzemeleri ile evin kalabalığı daha da artacaktı. Bunların arasında Şebnem
sıkışmış kalmıştı.
Bazen,
insanın ‘İşleri yapmışken hepsini birlikte yapayım’ diyerek, hiçbir işe başlayamadığı
zamanlar oluyor… Veya ‘’Ben yaparsam mükemmel yaparım’’ deyip küçük işleri önemsemediği
zamanlar oluyor…
Şebnem’e göre insanın robot
olması lazımdı bu işlerin bitirilmesi için. Annesi, anneannesi, komşusunun sırrı
neydi? Onlar nasıl oluyor da sakin sakin işlerini hallediyorlardı? Koca bir
günü, nasıl yorulmadan hem de işlerini bitirerek geçiriyorlardı?
Şebnem, çocukken annesi
nasıl iş yapıyordu diye hatırlamaya çalıştı. Annesi tüm işleri bir tek bir güne
ertelemezdi. İşlerini küçük küçük parçalara bölerdi. Mutfak dolabının tamamını
temizlemeye çalışmaz, önce küçük olan bir çekmecesiyle başlardı. Ev içindeki
dağınıklıkları gördüğü an toparlardı. 
Bir arada oldukları bir gün
Şebnem dayanamayıp annesine sordu;
-Anneciğim, evin işlerini hem güzel şekilde hem de zamanında nasıl bitirebiliyorsun? Bu işin sırrı nedir?
-Kızım, öncelikle hangi işe
başlarsan başla, kusursuz yapamayacağını bilerek başla. İşleri parçalara
bölerek devam et. Hayvanlar da böyle yapıyor. Mesela, karınca yuvasına
yiyeceklerini nasıl taşır? Karınca, taşıyacağı ekmek kırıntısını ufak ufak
parçalara ayırarak başlar. 
Ya da bir arı... İlk konduğu
çiçekten balını yapabilir mi? Arı, bal yapabilmek için birden fazla çiçeği
sabırla gezer. Az az alır topladığı çiçek nektarlarını. Sonra bunları bir
kovanda biriktirip balı oluşturur.  
İnsan, yapacağı işi ne kadar parçalara ayırarak
yaparsa, ne kadar azar azar ama sürekli yaparsa sonuca ulaşır. Senden istenen, tüm evi bir anda toplaman değil.
Küçük bir odanın bir köşesindeki dağınıklığı toplaman aslında.
Şebnem, annesini dikkatle
dinledikten sonra anlattıklarını uygulayabileceğini düşündü. Aslında basit ama
hiçte basite alınmayacak yöntemlerden bahsediyordu. İşleri kafasında planlamaya
başlamıştı bile. Önce ayakkabılıktaki kullanmadığı ayakkabıları kaldıracaktı
sadece.
İnsan, yapacağı işin hepsini
bir anda yapmak istiyor. Çok büyük başlayınca da yolun yarısında motivasyonu
düşebiliyor ve pes ediyor.
Yani insan, bir işi az ama sürekli
yaptığında hedefine ulaşıyor. Küçük olandan başlayıp, bunu iyi yapmaya
çalıştığında ve sonrasında küçük küçük ekledikçe “Bir dünya iş!”
olmuyor. Görünüşte o an çok az bir şey yapılmış gibi olsa da sonunda tamamlanıyor.
İnsan hayatında bir hedefe giderken yönteminde hatalar yapıyor. Oysa bir hedefe birden varılmıyor. Sınav bir günde kazanılmıyor. Evliliğe bir günde karar verilmiyor. Şirket bir günde kurulmuyor. Küçük küçük başlayarak ve zamanla üzerine ekleyerek bütüne varılıyor.
İnsan keşke bilse neleri değiştirir? Basit olanın ilk adım olabileceğini ancak onun basite alınmaması gerektiğini…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder