AÇLIK KADAR İLETİŞİM
Tezgâhta birikmiş bulaşıklar, durmayan çocuk sesleri ve bir türlü sıcakken içemediği şu çay… Her şey çok gelmeye başlamıştı Bahar’a. Annelikte yeni değildi, üçüncü çocuğunu doğurmuştu ama halen bazı şeyleri çözebilmiş değildi. Her çocuk başka bir huy ile dünyaya geliyor ve farklı konularda desteklenmeyi bekliyordu. Hangi birine yetişeceğini şaşırmıştı artık, çayının soğuduğunu fark edip ağlamaya başladı. Aslında mesele çay değildi, içinde biriktirdiği şeyler patlayıvermişti işte. O sırada işten dönen eşi Umut neye uğradığını şaşırıp Bahar’ı sakinleştirmeye çalıştı.
Eşi Bahar’a “Senin için şu an ne yapabilirim? İstersen ben
çocukları toparlayıp yatırayım, sen de o sırada biraz sakinleş. Sonra oturup
güzelce konuşalım, ne dersin?” dedi.
Eşi sırtındaki yüklerini kaldırıp taşırken Bahar da iki çay doldurup balkona çıktı. Bahar, iki bebeğini kendisi büyütmüştü. Artık çoğu şeyde pratikleşmiş, neyi nasıl yapacağını çözmüştü. Dolayısıyla henüz birkaç aylık olan bebeğine bakmak da ona zor gelmiyordu. Ne var ki bebekleri durmadan ağlıyordu. İlk çocukları hiç böyle değildi.
Ortancaları biraz
daha sesliydi, bir yaşına girmeden konuşmaya bile başlamıştı ancak en büyükleri
dört yaşına gelmiş olmasına rağmen pek iletişim kurmuyordu. Tek tük konuşuyordu.
“Birini susturamıyorum, biri hiç iletişim
kurmak istemiyor. Ne denediysek olmadı, Salih’i doktora bile götürdük. Biz neyi
yanlış yapıyoruz Umut?”
Eşi Umut da oğlu Salih’in
durumunun farkındaydı. Salih her iki tarafın ailesinde de ilk torundu. Çok seviliyordu,
her istediği alınıp yapılıyordu. Hayatlarına neşe ve renk getirmişti. Herkes
onun ağzının içine bakıyordu ama Salih tek kelime etmiyordu. Bu yıl anaokuluna
başlamıştı ve öğretmeni Salih’in okulda kendileriyle iletişim kurduğunu söylemişti.
Hatta birkaç yakın arkadaşı bile vardı. Demek ki bir problemi yoktu, problem
evde miydi?
“Bu konuyu ben de biraz düşündüm
ve aklıma Salih’in öğretmeninin bize ‘Okulda eletişim kurması gerektiği için mi
konuşuyor?’ diye sorması geldi. Biz her şeyi önüne sererek çocuğumuzun iletişim
kurmasını engelliyor olabilir miyiz Bahar?”
Tüm canlılar ihtiyaçları
doğrultusunda iletişim kurar. En ihtiyaçlı canlı da insandır. Bu yüzden insan
açlığını gidermesi için iletişim kurmak zorunda bırakılmıştır. Açlık arttıkça
iletişim marifeti artar, tokluk ise iletişim marifetini öldürür.
Salih’in evdekilerle iletişimi
neredeyse yoktu çünkü ev içerisinde bir açlığı da yoktu. Zaten ihtiyacı olan
her şey önüne serilmişti. Hiçbir isteği için babasını ikna etmesi, annesinin
bakışlarını takip etmesi, kardeşlerini idare etmesi gerekmemişti. Okuldaysa
öğretmeni annesi gibi değildi, onun her halinden ihtiyacını anlayıp giderecek
birine benzemiyordu. Birlikte etkinlik yaptığı diğer çocuklarla anlaşmak
zorundaydı, beraber başarmak istedikleri görevler vardı. Açlıkları onları bir
araya getirmişti ve ilişkileri kuvvetlenmişti.
Her ilişki zayıf bağ ile
başlar, ortak açlık oluştukça bağ kuvvetlenir.
Bahar ve Umut, çocuklarının her
istek ve ihtiyaçlarını ikiletmeden karşılayarak yanlış yaptıklarını anladılar.
Artık yapacakları şey, çocuklarında doğru açlıklar oluşturmak ve bağlarını
kuvvetlendirmek olacaktı. Bahar tüm bunları düşünürken birkaç dakikadır eşine
cevap vermediğini fark etti:
“Derdimiz aynı olunca nasıl da
anlaşıyoruz…” 😊
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder