İNSANLAR BENİ NEDEN ANLAMIYOR?


İNSANLAR BENİ NEDEN ANLAMIYOR?

Zehra işine ne heyecanlarla başlamıştı. Daha önceki iş yerinde çalışma arkadaşları tarafından dışlanmıştı. Yeni iş yerine de aynı odada kendisinden başka kimsenin olmaması sebebiyle girmişti. İşine daha çok sarılacak ve mesleğinde ilerleyecekti. Her şeye bir heves başlamıştı, ama şimdi nasıldı? Odasında yalnızdı ve tek bir yöneticiye bağlıydı. “Sadece bir kişi nasıl sorun çıkabilir ki?” Bilgisayar ekranındaki dokümana bakarken bunları düşünüyordu. 

Çok düzenli ve sıkı bir çalışandı. Önündeki 1 ay içinde tamamlaması gereken tüm dokümanları şimdiden bitirmişti. Ama yöneticisi onun ne yaptığını hatırlamıyordu. Kendisi ne kadar düzenliyse yöneticisi de o kadar dağınıktı. “Bir kadın nasıl bu kadar dağınık olabilir?” diye düşündü. Bir önceki iş yerinde de iş arkadaşları dağınıktı. Tüm işleri yarım bıraktıkları için Zehra hep tamamlamak zorunda kalıyordu. Mesai yapmaktan nefret ederdi. 



"İş yapmanın bir zamanı olur, mesai tembellerin işi.” diye söylendi yazıcısından dokümanı çıkarırken. Şimdiki patronu da kendi işlerini yetiştiremeyip Zehra’nın da mesaiye kalmasını istiyordu. Böyle bir insan nasıl yönetici olmuştu? Ağzı çok iyi laf yapıyor, kesin ondandı. Güler yüzlü bir kadındı. Firmada herkesle iyi anlaşıyordu. "Peki ben neden iyi anlaşamıyorum?” dedi kendi kendine. Üniversitede de böyleydi. Arkadaşları ders sonrası gezme planlardı. Zehra gitmezdi. “Aslında ilk başlarda çağırmışlardı.” diye düşündü. “Aman canım ders sonrası yorulduğum için gitmiyordum. Neden cephe almışlardı ki? Gitmek zorunda mıyım?” Sonra zaten bir dahaki toplantılarında ona sormamışlardı. Sanki hayat ona gıcıktı. Nerede zıt bir karakter var onu çıkarıyordu karşısına. 

“İnsanlar beni neden anlamıyor? “Hakikaten neden anlamıyorlar? Ben sakin, kimseye iş çıkartmayan, sessiz biriyim. Neden insanlara batıyorum? İşlerine istediklerinde yardımcı da oluyorum. Onlar gibi rahat olamıyorum. Gülümsemiyorsun, diyorlar. Oysa ben gülümsüyorum. Ben insanlarla iyi geçinemesem 10 yıllık lise arkadaşım var. Onunla da geçinemezdim. Canım arkadaşım onunla da çok benzeriz birbirimize.” diye düşündü…




Aslında düşünürken şunu fark etti: Hep kendisine benzer insanlarla olmak istediğini… Onlar zaten kendisi gibiydi. Onlardan ne öğrenebilirdi ki? Bu hayatta insan benzerleriyle anlaşır, ama farklı olandan öğrenir. İnsanın doğuştan getirdiği bazı özellikleri vardır. İnsan bu özelliklerini geliştirebilir. Ancak kendisinden farklı insanlardan daha iyi özellikler kendisine katabilir. Hayat insana gıcık olduğu için değil öğrenmesi için kendisinden farklı insanları karşısına çıkartır. İnsanın iş arkadaşı, eşi, çocuğu tebessümlüyken kendisi güldüğünü zannederken dahi somurtuyor olabilir. Burada önemli olan o tebessümü insanın kendisine de katabilmesidir. 

Acaba insanın mutlu ve başarılı olmasının anahtarı bu farklılıklarda olabilir mi? 



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

7 yorum:

  1. çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  2. "Hayat insana gıcık olduğu için değil öğrenmesi için kendisinden farklı insanları karşısına çıkartır." Ne zaman bunu kabullenicez o zaman ilerleyebilicez :D

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederiz, öncelikle kendimizi anlayabilmemiz dileğiyle :)

    YanıtlaSil
  4. Bir cümle daha anlaşılmayı bekliyor...

    Hayat insana gıcık olduğu için değil öğrenmesi için kendisinden farklı insanları karşısına çıkartır. 

    Burasını anlayan, bütün hayatı neredeyse çözmüş olur.

    YanıtlaSil
  5. Sade , basit ve çok güzel bir yazı :)

    YanıtlaSil
  6. kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil