O İŞLER ÖYLE OLMUYOR İŞTE

 

O İŞLER ÖYLE OLMUYOR İŞTE

Sinan 4 çocuklu bir ailenin 3. çocuğuydu. En büyük hayali bitirdiği öğretmenlik bölümünden bir devlet okuluna atanabilmekti. Yıllarca dershanelerde öğretmenlik yapmış ancak istediği maaşı alamamıştı. Mutlu bir evliliği vardı ancak eşinin kendisinden fazla kazanması, ona içten içe kötü hissettiriyordu. Her yıl bayramlardaki akraba gezmelerindeki atanma sorulardan sıkılmıştı. Artık güçlü görünmek, kendi işinin patronu olmak istiyordu.

O dönem popüler olan kafe açma işi dikkatini çekiyordu. “Ne adamlar bu işi yapıyor ben mi yapamayacağım? Hem bindikleri arabalara gittikleri tatillere baksana. Kaç yıldır çalışıyorum benim de bu şartlarda yaşamaya hakkım var diye düşünüyorum” dedi.

O dönem devlet desteği olan kredilerden birine başvurdu. Epey yüklü bir miktardı. İşte tam da ihtiyacı olan bu zamanda fırsat olduğunu düşündü. Çünkü Sinan’ın öyle bir sermayesi yoktu. Bir ay içerisinde yeni açılan bir alışveriş merkezinde kiraladığı dükkanını açtı. Sinan’ın daha önce değil kafe işletme garsonluk, bulaşıkçılık, tecrübesi bile yoktu. Kafeyle ilgili tek deneyimi gidip çay içmesiydi. Açılışa bir kaç gün kala iş ilanı verdi. Çünkü Sinan patrondu. Garsonluk, bulaşıkçılık yapacak hali yoktu. O sadece kasada duracak ve çalışanları yönlendirecekti. Elindeki parasını malzeme ve iç dizayna kullandığı için çalışanların maaş ve sigortasını dükkanın ay sonu cirosundan karşılamayı düşünüyordu. 

Açılışa çok az kalmıştı ama hala eleman bulamamıştı. Sıkıştığı için gelen ilk başvuruları pek denetlemeden kabul etmişti. Açılış günü gelip çatmıştı. Sinan, epey para döktüğü 26 taksitle aldığı takım elbisesini giydi. Tam da o hayalindeki iş adamları gibi görünüyordu. Ayna karşısına geçti. Elini cebine koyarak güzel bir fotoğraf çekti. Eşi de en az onun kadar heyecanlıydı. Ne de olsa artık patron karısıydı. İkisi de yeni işin heyecanıyla yola çıktı. Yolda gelen telefon Sinan için tam bir son dakika golüydü. Arayan elemanıydı; 

-Sinan abi bu hafta sınavlarım başlıyor işe gelemeyeceğim. 

Arkasından gelen mesajla daha da irkildi;

-Sinan bey çocuk hastalandı bir hafta izin alabilir miyim?

Daha başlamadığı iş için bir de izin istiyor şu pişkinliğe baksana! Ben şimdi nerden eleman bulacağım diye kara kara düşünmeye başladı. İş başa düşmüştü. Garsonluğu da bulaşıkçılığa da eşiyle beraber yapacaktı. Bir iki akrabasını da desteğe çağırmıştı. İlk gün insanların merakıyla büyük bir yoğunluk olmuştu. Herkes kan ter içerisinde kalmıştı. Akşam gün sonu raporuna bakınca yorgunluğu geçmişti. Sinan her gün böyle kazanacağını düşünerek sevinçten ağzı kulaklarında dükkana hemen bir bulaşık makinesi siparişi verdi. Ertesi gün ilk gün kadar yoğun olmasa da yine bir yoğunluk vardı. Ama haftanın sonuna geldiğinde sinek avlamaya başlamıştı. Tabelayı görmüyorlar herhalde diye düşündü. Dikkat çekici bir tabela yaptırdı.

O süreçte gelen elemanlar durmadığı için ayak işleri yine Sinan’a kalıyordu. Bu durumu patronluğuna yakıştıramasa da mecbur kaldığı için başka çaresi yoktu. İşten geç çıkmalarından da eşi şikayet etmeye başlamıştı. Ay sonu geldiğinde bir de ne görsün. Vergisiydi, kirasıydı, elektriğiydi, toptancıya olan borcuydu derken değil kâr etmek bir de eksiye düşmüştü. Nice hayallerle çıkmıştı bu yola. Çok kazanacaktı, lüks arabalara binip, kaliteli tatiller yapacaktı. İyi kötü aradan geçen 2 yılın sonunda Sinan dershane öğretmenliğine geri dönmüş, açtığı kafeyi biriken borç yığınıyla kapatmak zorunda kalmıştı. Bu iki yılını düşündüğü sırada yan masadan gelen muhabbete kulak verdi; “çok kazanacağız abi! Kimler kimler yapıyor bu işi. Sosyal medyada reklamımızı da yaptırdık mı tamam! İki seneye köşeyi döneriz!” 

Sinan çayından bir yudum aldı, yan masanın duyamayacağı bir sesle ; “o işler öyle olmuyor işte” dedi. Yüzünde hafif buruk bir gülümseme vardı.

Sinan’ın öyküsü binlerce iş kurma öyküsünden biriydi. Peki Sinan’ı hikayenin sonunda başarısız kılan neydi? İnsan çıraklığını yaşamadığı işin ustalığını yaşayamaz. Her insan bir başarı hikayesine baktığında ustalıkta yaşanan o konfora özenir. Ama o ustalıktaki konfor, çıraklıkta verilen emeklerin sonucudur.

Bir işletmeyi uzun vadede kazandıran sebeplerden birisi de çıraklığındaki kalitesidir.  O büyük iş yerlerinin patronları, aynı zamanda bir yerlerde çalışmış ve işin mutfağında yetişmiş ustalardı. Sinan’ın, en başta yapması gereken; patron olmaya çalışmaktansa çırak olmayı kabul etmesiydi. Sürekli yenilenmek yerine, var olanı daha iyi yapma çabası insanın çıraklığını kabul ettiğinin delillerindendir. Bir iş yerini açmak için yatırılan sermaye, o iş yerini sürdürmek için yeterli bir emek değildir. Öncesinde kazanılan deneyimler, kaybedişler, uğranılan haksızlıklar o insanın ustalığını kaliteli hale getirir. Bu yüzden her iş kurmanın başlangıcında bir çıraklık aşaması geçirmek, insanın o işteki başarısını arttırıp kalıcı hale getirir… ustalığına özendiğimiz işlerin çıraklığını yaşayabilmek ümidiyle…


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


 

10 yorum:

  1. Çok hayatın içinden olmuş :))

    YanıtlaSil
  2. O işler gerçekten de hiçte öyle olmuyor.

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten çıraklığa katlansa, az şikayet çokça sabır ile kaliteli ustalığa ulaşabilir insanoğlu. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Yenilikler, imkanlar.. Çıraklığın bereketinden de götürürdü.. Kaleminize sağlık 🪷🙃

    YanıtlaSil
  5. Hangi aşamadasın? Çırak mısın, usta mısın? İnsan süreç içerisinde nelerle karşılacağının bilincinde olunca, her şey nasılda yerli yerine oturuyor

    YanıtlaSil
  6. kaliteli çıraklık olmadan kaliteli ustalık olmuyormuş... emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Emeklerinize sağlık…

    YanıtlaSil
  8. Çıraklık hayatta geçilmesi gereken en önemli aşama. Buradaki kalite geri kalan tüm süreci dizayn ediyor. Bu sebeple burayı bir an önce atlamaya çalışmak değil ondan olabildiğince ders çıkarmak ve keyfine varmak gerekiyor…
    Kaleminize sağlık hocam 🌸🙏🏼

    YanıtlaSil
  9. İnsan hep ustanın iyi iş yapmasına, kazancına, odaklanıyor halbuki geçmişi başarısızlıklar, tekrar tekrar denemeler, emek dolu... Ustalığına özendiğimiz işlerin çıraklığını yaşayabilmek ümidiyle…

    YanıtlaSil
  10. İnsan sabredemiyor hemen olsun istiyor ama iş emek verip sabır göstermekte gizli…

    YanıtlaSil