ALGILA-MA!

 


ALGILA-MA!

Sabah saat sekizdi. Eşinin işe gitmek için kurduğu alarm çalıyordu. Ama Nevzat bir türlü uyanamıyordu. Aslı o esnada mutfakta kahvaltıyı hazırlamakla meşguldü. Alarmın sesini duyuyor ama hiç oralı olmuyordu.  Alarm sesi susmayınca kahvaltıyı hazırlamayı bıraktı. Bir hışımla yatak odasına girdi. Avazı çıktığı kadar  “Uyaaaan! Seni uyandırma işini de mi ben yapayım. İşe geç kaldın yine. Yeter artık her sabah aynı şey. Çalışmak mı istemiyorsun, anlamadım ki?” diye bağırdı. Sonra söylenerek mutfağa geçti. Eşi yataktan kalkmış ağrılarının olduğunu söylüyordu.  “Of ne kadar da zormuş evli olmak! Birinin derdi bitiyor, diğerininki başlıyor.” diye iç geçirdi Aslı... Evleneli daha bir yıl olmuştu ama sanki yirmi yıldır evliymiş ve bu hayatı yaşamak zorunda kalmış gibi hissediyordu.

Hangi hayatı mı? Bir yıllık yepyeni hayatını.. Tazecik gelin, yeni evli sayılırdı ama hissettiği kesinlikle öyle değildi. Bir tarafta uyanmak bilmeyen, saatlerini yatakta geçiren bir koca,  diğer taraftan susmak bilmeyen bir elti… Dahası da var ama bunlar büyük başlar. En babaları. 

Aslı’ya göre erkek dediğin vakitli yatar, vakitli kalkar işine gider. Yatacak da kalkacak da işe gidecek… Nerde… Neymiş efendim ağrısı varmış, Kolunu kaldıramıyormuş… Bunlar hep tembellikten diyordu Aslı her defasında. Her sabah gergin başlıyordu. Günler geçtikçe Aslı’nın öfkesi artıyor, adamı işe nasıl gönderirim, diye düşünüyordu. Olacak iş değildi. Ailesinden böyle görmemişti. Babası her sabah erkenden uyanır, kahvaltısını yapıp işine giderdi. Erkek dediğinin evde ne işi olabilirdi ki… 

Bir de elti derdi vardı.. Ah elti ah.. “Elti eltinin etini yer, derler tamam benim de etimi yiyor ama kafamın etini!” dedi Aslı içten içe. İnsan nasıl bu kadar konuşabilir? Bu kadar konuyu nasıl biriktirip anlatır? İnsan hiçbir detayı unutmaz mı? Her gün arıyordu. Eltisi Aslı’ya gün içinde ne yapacağını anlatıyordu. Aslı telefonu tam kapatacakken yeni bir konu açıp telefonu kapatmasını istemiyordu.  Bunlar Aslı'ya çok fazla geliyordu. “Bu kadar terslik neden hep benim başıma nasıl geliyor?’” diyordu. Evlenmeden önce böyle hayal etmemişti. Kim bilir kimlere doğru tepkiler veremediği için çıkmıştı bu insanların karşısına… İşler ne kadarda büyümüştü…            


Aylar geçti, Aslı hep kendisine sorular soruyordu:

  • Neden? 
  • Bunlar başıma neden geldi?
  • Neden en yakınımdakileri algılayamıyorum?
  • Eşimin ne gibi bir sıkıntısı olabilir ki?
  • Ona haksızlık ediyor olabilir miyim?
  • Ya gerçekten öyleyse, ağrıları varsa…
  • Onlar hakkında neyi gözden kaçırıyor olabilirim?
  • Düzelmesi için neler yapabilirim?
  • Eltim acaba benimle iletişim mi kurmak istiyor? 
  • Acaba onun konuşmasını yanlış mı ağıladım?
  • Tepkilerimde, davranışlarımda neleri değiştirebilirim?
  • Hayatımdaki ilişkileri nasıl toparlayabilirim? 

Düşündükçe cevaplar da bir bir gelmeye başlıyordu…

Hangi erkek hep yatmak ister ki? Aslı öfkelendiği için göremiyordu.. Kocası hastaydı, ağrıları vardı. Aslında sabah altıda eşinin uyandığına şahit oluyordu. Ancak ağrılarından dolayı yataktan çıkmak istemediğini anlamıyordu. Ta ki doktor hastalığına tanı koyana kadar… Oysa çevresinde de bu hastalıkla ve yan etkileriyle ilgili birçok benzer öyküye denk gelmişti. 

“Meğer hiç doğru algılayamamışım kocamı… ve doğru algılayamadığım için ne kadar da yanlış tepkiler vermişim…”



Algılama kalitesi aktarım kalitesini belirler…

Aslı sonunda anlamıştı…

  • Mutlu ve dengeli ilişkiler kurabilmenin yolunun karşındaki kişinin istek ve ihtiyaçlarını doğru kalibre etmekten geçtiğini…
  • Çevresindeki insanları algılamak için çaba harcaması gerektiğini…
  • Olayları görünen yüzüyle değil, daha derinlemesine kalibre etmesi gerektiğini…
  • Hayatı doğru algılayabilmesi için iz ve işaretleri doğru okuması gerektiğini…

Yol yakınken anlamıştı…

Eşinin içinde bulunduğu durumu algılamakta güçlük çektiği gibi, eltisinin davranışlarını da yanlış değerlendirmişti. “Kim bilir daha kimlere bu şekilde ön yargıyla yaklaştım?” diye düşünüyordu. “Hep inadına yapıyor.” dediği o tepkilerin sebebinin şimdi hiç de öyle olmadığı anlıyordu. İnsan gerçeği algıladıkça ilişkide olduğu insanlara daha doğru tepkiler verebilirdi. Mesela Aslı eşine hastalığından dolayı daha merhametli davranabilirdi. Ya da eltisinin kendisiyle iletişim kurmak için konuştuğunu anlayabilseydi onun kendisine ne mesajlar vermek istediğini daha iyi okuyabilirdi.

Peki o zaman…

İnsan, iz ve işaretleri okumadan, gerçek ihtiyacı deşifre etmeden ilişkilerdeki problemleri nasıl algılayıp anlayabilirdi ki?

Rahatlamıştı Aslı. Etrafındaki insanlar değişmemişti ama artık herkese, karşılaştığı tüm öykülere farklı bir gözle bakıyordu artık. Ve şimdiden her birine karşı kalbinde bir sıcaklık hissetmeye başlamıştı bile…

Çevremizdeki insanları doğru algılayabilmek

Hayatın bizlere sunduğu iz ve İşaretleri doğru okuyabilmek…

Dünümüzden daha mutlu ve başarılı ilişkiler kurabilmek dileğiyle…



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


27 yorum:

  1. Genelde zamansızlıktan, yoğunluktan , kendi derdimize düşmekten , etrafındaki insanların gerçeğini algılamaya vakit ayıramayabiliyoruz. Bodoslama girişler, bodoslama çıkışlarda sonuçlanabiliyor

    YanıtlaSil
  2. Allah çevremizdeki insanları doğru algılamayı nasip etsin inşallah.

    YanıtlaSil
  3. İnsanları doğru algılayınca doğru aktarımda bulunabiliriz. Böylelikle ilişki kalitemizde artar. Kaleminize sağlık çok anlamlı bir yazı…

    YanıtlaSil
  4. İnsan ancak algıladığı kadar tepkileri şekillenir. Karşıdakinin ihtiyacı ile isteği arasındaki o geçişi anladığında hakikaten çok şey değişiyor. Hakkıyla algılayan ve aktaranlardan olmaya çalışmak tüm mesele bu... kaleminize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  5. Gerçekten öyle yanlış kurduğumuz iletişim, ilişkilerin temelinde yanlış algılama var. İnsan kendisini de algılayamayınca yanlış davranabiliyor. Gerçekten neye ihtiyacı olduğunu algılayamayabiliyor.

    Güzel yazı olmuş teşekkürler 🌿

    YanıtlaSil
  6. Gerçekten de İnsanı tanımak, insanlardaki iz işaretleri okumak hayat kalitesiyle doğru orantılı. Kaleminize sağlık🌿

    YanıtlaSil
  7. Her şey bir puzzle parçası gibi yerine oturuyor doğru soruyu sorduğumuzda…teşekkürler🦋

    YanıtlaSil
  8. "Algılama kalitesi aktarım kalitesini belirler…"
    İnsanları iyi analiz yapamadığım için önyargılı davranmışım! Aydınlattığınız için teşekkürler
    Kaleminize sağlık güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  9. İnsan bazen gördüğüne tepki verir ama algılamak için uğraşmaz. Anlık tepkiler bize zarar verir... Önyargılardan uzak bol algılamalı bir yaşamımız olsun..
    Emeğinize sağlık çok faydalı bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  10. Şu an zihnimde Seda Sayanın 'Adam dediğin sabah kalkar gider' repliği yankılanıyor :D
    Şaka bir yana.. İnsan beklentilerinin karşılanmasını bekliyor ama karşısındaki insanın ihtiyaçları ile beklentisi arasında dengeyi kuramıyor..

    YanıtlaSil
  11. Gerçekten algılayabilenlerden olmak dileğiyle.. kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  12. İnsanları algılamaya başladıkça yargılama da bitiyor öncelikle bunu başaran kişi mutlu oluyor ve sonra da çevresindekiler. Ne mutlu doğru soruları bulabilene :)

    YanıtlaSil
  13. Elinize sağlık. Önyargı hep bir doğru yanlış sorgulamasına sokuyor insanı dolayısıla adaletli olamıyoruz hatta merhamette de rksik kalıyoruz bazen. Çok güzel bir farkındalık oluşturulmuş👏🏼👏

    YanıtlaSil
  14. Ne çok zannımıza tepkiler veriyoruz hayatta...

    YanıtlaSil
  15. Hani bazı filmlerde derler ya bakış akışını değiştir olayları çözersin diye, olayların işaretlerini görebilmek…

    YanıtlaSil
  16. Okurken kendimi gördüm, gerçekten de öyle doğru algılamadığım için insanların davranışlarını kötü niyetli zannediyorum ya da söylemek istediği şeyi anlayamıyorum sonrasında ise iletişim problemi yaşıyorum. Çok mantıklı değil mi yanlış anlarsan zaten yanlış aktaracaksın ve yanlış iletişim kuracaksın...

    YanıtlaSil
  17. İnsan, iz ve işaretleri okumadan, gerçek ihtiyacı deşifre etmeden ilişkilerdeki problemleri nasıl algılayıp anlayabilirdi ki? Bu sorunun cevabını algıladığında hayat sahnelerinde, ilişkilerinde mutlu olmayı da başarabilir, çözüm becerisi gelişebilir hale gelerek güçleniyor ancak insan :) kaleminize sağlık sevgilerimle 🤍

    YanıtlaSil
  18. İnsan etrafındaki insanları olayları ne kadar da yanlış algılayabiliyor zaman zaman. Yanlış algılayınca da aslında algılayamayınca da sorunlar başlıyor. Gerçek algılamanın önündeki engelleri Ne güzel de anlatmışsınız . Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  19. Algılama değişirse hayat değişir ifade çok güzel anlatılmış yazı kaleminize sağlik

    YanıtlaSil
  20. İnsan kendi egosundan bir çıksa daha neleri algılayacakta kendinde çok takılıp kalıyor..

    YanıtlaSil
  21. Gerçekten dikkatli bakınca, yaşanan olayları iyi inceleyince aslında çok benzer mesajlar içerdiğini, öğrenecek çok şey olduğunu görebiliyorsunuz. Hayat yaşanabilir hale geliyor o zaman da.

    YanıtlaSil
  22. O kadar kendimizle ilgili oluyoruz ki .. Dıs dünyayı algilayamıyoruz ve çoğunlukla isabetsiz kalıyoruz tepkilerimizle..

    YanıtlaSil
  23. İnsan eşine tembel diye bir yakıştırma yapıyorsa ve buna da inanıyorsa gerçeği anlamaya çalışmaz maalesef. Gerçekten izler ne, hangi işaretlere sebep olur anlamak dileğiyle. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  24. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  25. Hep çevre değiştirme peşindeyiz ama gerçek şu ki mesela biz. Doğru algıladığımız zaman doğru aktarımı yaparız.

    YanıtlaSil
  26. Kaleminize sağlık 🌸🌷

    YanıtlaSil