Potansiyel

 Zaman

Potansiyel

Ne denirdi mesela; zor günde olana, acısı büyük olana ya da mutluluktan havalara uçana?

Alması gereken tedbirlerden mi bahsedilmeliydi yoksa gelecekte olacaklardan mı?

Bir annenin içi sızlarken, bir patron iflas etmişken, bir işçi işsiz kalmışken, bir insanın belki tüm birikimi gitmişken, bir amca oğlu-teyze kızı ebediyete uğurlanmışken… 

Fark eder miydi?

Farklı mıydı ki; bir çiçeğin dalından koparılmasından ya da bir köpeğin eve hapsolmasından...

Fazladan bir lokmanın mideye inmesinden ya da bir ezan sesinin susmasından…

Geçmişten mi bahsetmeliydi insan?

“Şöyle güzel konuşurdu, böyle acı tatlı anılarımız vardı, çok çalışmıştık, neler başarmıştık…”

Ya da gelecekten mi? 

“Öyle yapacağız ki neler meydana getireceğiz, bir daha hiç düzelmeyecek miyiz ya da harikalar olacak…”

Zaman

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanın duyguları andadır. Düşünceleri ise geçmişte veya gelecekte.

Peki bir insan, ders çıkarabilmek için ne kadar geçmişe gidebilir veya düşüncelerini ne kadar ileriye taşıyabilir? 

1 gün? 5 ay? 10 sene?

Ya da geldiği yerden varacağı yere…

Duyguları insanın yakıtı gibidir. Eğer duygu olmazsa olmuyor ama fazlası da ister istemez yoruyor. İnsanın duyguları aktifleştiğinde düşünceleri "an"a sabitleniyor. O "an"a hapsoluyor. Aynı kafesteki kuş gibi. 

Potansiyeli aslında gökyüzü iken kullanabildiği yalnızca otuz santimetre karelik bir alan.

Peki, insan sadece şu anki kareye göre tepki verirse ne olur? 

Peki ya büyük fotoğrafa veya filmin tamamına bakınca tepki verirse ne olur?

Ne zaman doğru karar verir insan?

Ne zaman netleşir zihni?

Ne zaman ferahlar yüreği?

Nereye kadar çırpınır?

Ne zaman mutlu ve başarılı görür kendini?

Zaman

O zaman bir kez geldiği bu hayatta neler neler kazanır, eğer deneyimselleştirirse öykülerini…

Ne kadar geçmişe gidebilirse ve bu deneyimleri ne kadar geleceğe taşıyabilirse, işte ömür o kadar ömür. 

Ve hala buna imkanı varsa, insanın hala umudu var demektir.

Şimdi daha iyinin tam zamanı. 

Ufak bir vadi, sonrası hafif yokuş. 

Biraz sabır, biraz ter, biraz gözyaşı ve bolca şükür. 

Ve o sarp yokuşun sonu...

Dağların dorukları…

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


10 yorum:

  1. O sarp yokuşta sabredenin dostu Allah…

    YanıtlaSil
  2. Ufak bir vadi, sonrası hafif yokuş.

    Biraz sabır, biraz ter, biraz gözyaşı ve bolca şükür.

    Ve o sarp yokuşun sonu...✨✨🌸🌸

    YanıtlaSil
  3. Ancak bu kadar kısa ve öz anlatılabilirdi. Elinize, kaleminize sağlık 🌸🙏🏼

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel anlatmışsınız. Hep geçmişten mi bahsetmeli insan. An da doğru tepki vermek en güzeli... Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  5. Gerçekten de yokuşun sonu, dağların dorukları.. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Yokuşun sonu teslimiyet , gerçeğe kavuşmak . GERCEKTEN de yokuş sonu dağların doruklari ... Ellerinize sağlık ..

    YanıtlaSil
  7. Duygular aktifleştiğinde a "an"a hapsoluyor… Sanki hep mutsuz olacakmışız gibi ya da sanki hep kıtlıkta kalacakmışız gibi… Geçecek, biraz sabır :)

    YanıtlaSil
  8. Ufak bir vadi, sonrası hafif yokuş. 

    Biraz sabır, biraz ter, biraz gözyaşı ve bolca şükür. 

    Ve o sarp yokuşun sonu...

    Dağların dorukları

    Tam da böyle bir dönemden geçerken su gibi geldi... :)
    Çok samimi, gerçek, insanın yüzünde hafif bir tebessüm oluşturan bir yazı olmuş... ALLAH razı olsun 💐

    YanıtlaSil