Tık, Tık, Tık, Tık

Aile

Tık, Tık, Tık, Tık… 

Tık, tık, tık, tık…

Zamanın hiç durmadığı gibi odadaki saatin sesi de hiç durmuyordu. Öyle derin bir sessizlik vardı ki, sanki saatin sesi içine işliyordu. Herkesin bir sessizlik anısı vardı, bunun gibi… Eve gelen üzücü bir haber sonrası seslerin azaldığı, bir tek saatin sesinin çıktığı bir an olmuştur. Kimsenin konuşmak istemediği, herkesin içine döndüğü bir an...  Herkes sessiz sesiz düşünür, kendi kendine sorular sorar, yine kendi cevaplar. Bazen de sadece susar…

Tık, tık, tık, tık… 

Normalde zor duyulan saatin sesi, şu an en gür haliyle yayılıyordu odada. “Tık” deyince sanki gökten yere bir şey düşüyordu. Kalbi, saatten daha yavaş atıyor gibiydi. Sanki her şey yavaşlamış ve bir sessizliğe bürünmüştü. Nefise için zaman durmuş gibiydi. Sevinmesi gereken bir gündü ama yine de içinde bir burukluk vardı. Bugün, kendisiyle yaşayan son evladını da yeni evine yerleştirmişti. Artık kendi ailesini ve kendi yuvasını kuruyordu evin son numarası. Herkesin artık yeni düzenine alışması gerekiyordu. Nefise tüm bunları bilse de, bu sessizliğe nasıl alışacağını bilemiyordu. 

Ağlayamıyordu, çünkü ağlamaması gerektiğini biliyordu. Kızını hiç o kadar mutlu görmemişti belki de. Ağlamak bencillik olurdu ama üzerinde tuhaf bir ağırlık vardı. İnsan bir günde ağırlaşır mı? Sandalyeye her zamanki gibi oturmamış, çökmüştü adeta. Bir süre de kalkamayacak gibiydi o sandalyeden. Oturup saatlerce düşünmek istiyordu. Kızının doğumu, küçükken yaptığı o şirinlikler, birlikte yaşadıkları sınav heyecanları, ve son 6 aydır yaşadıkları düğün telaşesi…

Ne kadar çabuk akıp gitmişti zaman... Sanki göz açıp kapayıncaya kadar sürmüştü her şey. Yaşarken öyle hissetmiyordu insan, sanki zaman geçmiyor gibi geliyordu. Ama geriye dönüp bakınca birkaç saniyeye sığacak kadar küçülüyordu her şey. Durup düşününce, günler, aylar, yıllar süren o koskoca geçmiş, sanki çok kısaymış gibi geliyor insana. 

“Ömür dediğin nedir ki, hızlıca biter gider…” derdi dedesi. Bunu, şu an çok iyi anlamıştı. Geçiyordu her şey. Eve gireli bile kaç dakika geçmiş oldu…

Aile

Ne ara büyümüştü çocuklar, minik elleri ile, birlikte kurabiye yaptıkları günler geldi gözünün önüne. “Bir günde büyürler.” Derlerdi büyükler, derlerdi de inanmazdı Nefise. Yaşarken o anın içinde öyle gelmiyordu insana. Ama her an, aslında geçmiş zamandı aynı zamanda. ‘Tık’ diye geçiveriyordu çünkü. Hüzünlü idi ama içi rahattı. Elinden geldiğince, çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmişti. Onları hayata hazırlamak için, elinden geleni yapmıştı. Yokluğu da varlığı da tatmışlardı. Bolluğu da kıtlığı da güzel yaşamışlardı. Üretirken eğlenmişlerdi, neşeli temizlik günleri, yemek yapmaları, bahçeyle ilgilenmeleri, komşulara kek taşımaları ve yaşlıların hatırını sormalarıyla yılları geçirmişlerdi. 

Onları hayata hazırlamak açısından içi rahattı Nefise’nin... Çocukları, zorluklarla baş edebilir ve kendi problemlerini çözebilir şekilde yetiştirmişti. Darbe aldıklarında üzülürlerdi doğal olarak ama ayağa kalkmayı da bilirlerdi. “İyi ki…” dedi içinden. 

“İyi ki onları sadece imkanlarıma değil, yaşantıma da dahil ettim.”

“iyi ki büyütmekten çok yetiştirmeye konsantre oldum.”

“İyi ki her ihtiyaçlarını gidermek yerine gerçek ihtiyaçlarını anlamaya konsantre olmuşum”

Bu düşüncelerle birlikte içine bir ferahlık geldi. “İyi ki, iyi şeyler, doğru şeyler öğretebildim onlara. Ya gerçekleriyle karşılaştıklarında pişmanlık yaşayacakları bir hayatları olsaydı? Şu an nasıl yapacak bu kız diye içim daralsaydı?” 

Farkında olmadan saatin sesini duymaz olmuştu… Üzerindeki ağırlık gitmiş, şükrünün ferahlığı kaplamıştı içini…

Aile

Bir anneyi daha ne mutlu edebilirdi ki? 

Bir ebeveynden beklenen aslında neydi?

İnsan yetiştirmeye konsantre olmak… 

Onu hayata hazırlamak, küçük küçük hatalar yapmasına izin vererek onu bir hamur gibi yoğurmak… 

Problemsiz büyütmek yerine, problem çözebilir hale getirmek…

Baskı anında neye sığınacaklarını öğretmek… 

Aile olmanın sadece ailenin imkanlarına değil; yaşantısına dahil olmakla mümkün olacağını öğretmek…

İlk doğduğu anda annesine muhtaç olan bir çocuğu; yavaş yavaş başkalarının ihtiyacını giderecek kadar güçlendirmek…

Hedeflerinden birçoğuna ulaştığını görebiliyordu. Kızı gerçekten birilerinin ihtiyacını giderebilecek güçte ve marifetteydi… 

 “Çok şükür.” diyerek bozdu o dış dünyadaki sessizliği…

Hemen ayağa kalktı. Yaşlı gözlerle girdiği o mutfaktan yüzü gülerek çıkıyordu. Ulaştığını düşündüğü hedeflerin verdiği mutlulukla  şimdi kendisine yeni hedefler belirlemeliydi. Çünkü dünya ne olursa olsun durmuyor.  Zaman su gibi akıyordu. O da durmamalıydı. 

Tık, tık, tık, tık… 

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***





  

13 yorum:

  1. Şuan bu makeleyi okurken geçen zamanda durup bir kez daha düşünmek... ebeveyn olarak bizde kızımızı evden uğurlarken bu duygularla uğurlamak nasip olsun.. marifetli evlatlar yetiştirmek nasip olsun. İnsan yetiştirmeye konsantre olmak..Ne kadar kapsamlı bir cümle hem kendimizi hem evlatlarimizi yetistirebilmek..

    YanıtlaSil
  2. O da durmamalıydı
    Cok güzeldi
    Kaleminize saglik✏

    YanıtlaSil
  3. Yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize sağlık çocuklarımızı her zorluk karşısında çözüm üreten olarak yetiştirebilmek hepimizin umudu her zaman yanlarında biz olmayacaz her makaleden kendime bir pay çıkarmaya çalışıyorum çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  5. Harika
    Marifetli evlat yetiştirenler den olmak ümidiyle ...

    YanıtlaSil
  6. Güzel anlatıldı teşekkürler. Bizden zamanın neler götürdüğünü ve getirdini düşündürüyor bu yazı .

    YanıtlaSil
  7. Elimizden kayıp gidiyor zaman neresinden ne kadar yakalayabiliyoruz buna bakmadığımızda zaman çok acımazsız davranıyor... Ama insan elindekilere baktığında işte o zaman zaman ondan yana oluyor...

    Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Yetişirmek mi? büyütmek mi ?kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Evladını iyi yetiştirmek için didinen insanların gönlü biraz daha rahat oluyor bu durumda. Darısı başımıza..

    YanıtlaSil
  10. Sorumluluğumuz altındaki insanları gerçeklerle yetiştirebilmek ümidiyle… kaleminize sağlık🌼

    YanıtlaSil
  11. Yeni hedefler belirlemek ;) iyi gelen bir ifade oldu

    YanıtlaSil
  12. Her cümlesi kayda değer çok kıymetli bir yazı... 🌸 çok teşekkürler…
    Problemsiz büyütmek yerine, problem çözebilir hale getirmek…
    İlk doğduğunda annesine muhtaç olan çocuğu; yavaş yavaş başkalarının ihtiyacını giderecek kadar güçlendirmek…
    Aile, sadece imkanlara değil; yaşantıya da dahil olmakla mümkün…

    YanıtlaSil