YA OLMASAYDI?
“Uyan oğlum, kabus mu görüyorsun?”
Annesinin sarsmasıyla sonunda uyanabilmişti Ali. Sırılsıklam, ter içinde kalmıştı. Hareket edebildiğini görünce yatağın içinden zıplayarak çıktı. Odanın sağına-soluna hızlı hızlı yürümeye, annesine dokunmaya başladı.
“Anneeee! Beni duyuyorsun değil mi?” dedi yüksek sesle…
“Evet oğlum duyuyorum. Tövbe tövbeeee.”
“Oh! Çok şükür, ben de kendimi duyuyorum. Çok korktum anne! Ne sesim çıkıyordu, ne de kıpırdayabiliyordum. Deprem olmuş, her şey üzerime yıkılıyordu. Oh! Çok şükür, çok şükür…”
“Ah oğlum, yatmadan önce öyle abur cubur yeme dedim kaç kere. Sonra böyle afakanlar basıyor işte. Hadi yat uyu.” diyerek annesi odadan çıktı.
Annesi gittikten sonra, Ali başucunda duran suyundan yudumladı. Neydi şimdi bu rüya? Ne kadar çaresiz, ne kadar yalnızdı… Elinde tuttuğu bardağa baktı. Parmaklarıyla bardağı tekrar kavradı. Ağzına götürdü, içindeki suyu nasıl yudumladığını düşündü.
• Çene kaslarım, dudaklarım, dilim nasıl bir ustalıkla içine alıyor bu suyu?
• Nasıl bu kadar rahat yutkunabiliyorum?
• Bu su, nasıl oluyor da nefes borusundan değil de yemek borusundan geçiyor.
• İçimden geçen su, tek tek her organda nasıl işleniyor, nasıl kana karışıyor, nasıl şifaya dönüşüyor?
• Peki, bütün bu olup bitenden benim nasıl haberim olmuyor?
• Kendi vücudum olmasına rağmen, içeride olup biten onca şeye nasıl müdahale edemiyorum?
Tüm bunları düşünürken, yatağın kenarına yığılıp kaldığını fark etti.
Ali, Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencisiydi. Bu yıl, Anatomi, Fizyoloji, Biyoloji dersleri alıyordu. Şu an ki şaşkınlığı ile gözlerini ovuştururken, bir yandan da derslerde öğrendiklerini düşünmeye başladı.
Kirpikler mesela… Eğer kirpikler olmasaydı, gözler havada uçuşan toza, bakterilere ve tüm zararlı maddelere maruz kalarak çok kısa sürede hastalanabilir. Ayrıca kirpikler, göze gelen havanın etkisini düşürerek, gözde buharlaşma oluşumunu da engeller.
Gözleri doğrudan gelen güneş ışınlarından korumaya yarayan kirpikler, bir şemsiye, görünmeyen bir gözlük görevi üstlenir. Işığı kırdığı için gözün görme marifetini artırır. Yani görme eylemi sadece göze has değildir. Onu çevreleyen kirpiklerin de büyük katkısı vardır.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Bir şeyin hareketi ne kadar fazlaysa, zehir tutma miktarı o kadar azalır.” Gözler de sürekli kırpma hareketiyle, içindeki zararlı maddeleri dışarı atar. Bu hareket esnasında, o zararlı maddelere yapışıp dışarı atmak yine kirpiklerin görevidir.
Ali, küçücük, yelpaze görünümlü kirpiklerin, aslında ne kadar çok iş yaptığını düşününce her şeyi ne kadar basite aldığını fark etti. Basite aldığı, bihaber olduğu daha neler neler vardı…
Burun kıllarını düşündü sonra. Burun kıllarının görevi vücuttaki birçok kıldan farklıdır. Bu kıllar, dokunmaya, basınca ve ısıya duyarlı birçok sensöre sahiptir. Bu sensörler sayesinde, burundan girip ciğerlere kadar giden havanın ısısının ayarlanması, zararlı kimyasallar, ağır metaller, toz, polen gibi hastalıklara neden olan maddelerin, solunum yoluyla vücuda alınmasını engeller. Bu sayede burun tıkanıklığı ve astım hastalığı riski de düşmüş olur.
Çok estetik görünmese de, sadece bir burun kılının, insanın en büyük ihtiyacı olan nefes alışverişini yönetmesi ne kadar ilginç. Ve insan, burnunun içindeki kılı hissetmezken bile, aldığı nefesin kalitesini ona borçlu…
Gece karanlığında, yatağının köşesinde oturan Ali, çok küçük şeylerin çok büyük şeyler yapabildiğini düşündükçe zihnindeki karanlığın aydınlandığını hissetti. Her şey nasıl da zıddıyla birlikteydi.
Güldeki dikeni düşündü. Gül, kadifemsi, yumuşacık dokusu olan bir çiçek. Ama dikenlerinden dolayı dokunması, tutması çok zor. Bu kadar yumuşak, naif bir çiçekte neden diken olmalıydı ki?
Güllerin sahip olduğu tatlı koku, onları yiyebilecek otobur hayvanları kendisine çeker. Dikenleri sayesinde, güller bu hayvanlardan korunmuş olur. Aynı zamanda güller, çok dal veren, etrafa yayılmaya meyilli bitkilerdir. Dikenleri sayesinde ağaçlara, tellere, duvarlara dayanarak yol alırlar. Bu yayılma özelliği, birçok bitki için hayati bir önem taşır. Mesela, aldıkları ışık yeterli olmadığında, dikenleriyle bir yerlere tutunarak, ışığın daha fazla olduğu yerlere ulaşırlar.
Bu kadar bilginin içinde, ne kadar cahil kaldığını düşündü Ali. Tıp okuyordu ama, her şeyi “sistemin zaten olması gereken bir parçası” olarak görüp, yaşama bir fabrika olarak baktığını fark etti. Sonra daha fazla düşündü;
Ya olmasaydı?
Gözdeki kirpik,
Yemek yerken hareket eden çene,
Yanma hissindeki geri çekilme refleksi,
Mutlu olduğunu gösteren mimik,
Söylenecek iki çift söz,
Atılacak iki adım…
Ya olmasaydı?
Güldeki diken,
Daldaki elma,
Yerin altındaki havuç,
1’e 7 veren buğday tanesi,
Portakalın içine paket paket yerleştirilmiş tatlı su torbaları…
Ya olmasaydı?
Çilli tavuğun yumurtası,
Sarı kızın eti, sütü, gübresi,
Denizdeki balık,
Kıvırcık koyunun yünü…
“Ya olmasaydı?” diye başlayacak olan sayısız onca şey…
İnsan, sahip olduğunu zannettiği şeylere karşı çok duyarsız kalabiliyor. Arka planda işlerin nasıl yürüdüğünü pek de düşünesi gelmiyor. Oysa tüm imkanları ve elbette imkansızlıkları sadece emaneti. Bulunduğu sahnede sunumunu yapması için, bir süreliğine ona verilmiş emaneti…
Yokluğunu görmeden, varlığı anlaşılmayacak, küçük bilinen ama çok büyük işler yapan mucizelerle dolu bir dünyada, bir bedende yaşıyoruz.
“Keşke şu şöyle olsaydı” diye iç çekilen sınırlı şeyler yerine,
“Peki, ya olmasaydı?” diyeceğimiz, sayılamayacak kadar çok sınırsız imkanları düşünmeye ne dersiniz?
1.
2.
3.
.
.
.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Doğru soruları sormak insanı ne kadar da ileriye taşıyor. Emeğinize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSil👍
SilAh oğlum, yatmadan önce öyle abur cubur yeme dedim kaç kere. Sonra böyle afakanlar basıyor işte. Hadi yat uyu.” Annelerimizin bitmeyen rebliği, kendi annemi görür gibi oldum :)
YanıtlaSilYa olmasaydı diyerek sahip olduklarımızın farkındalığını sağlayan bu yazı için sonsuz teşekkürler. Kaleminize sağlık.
Bize verilen emanetlerin kıymetini bilebilmek, şükrümüzü artırabilmek amacımız olsun İnşALLAH.
Ya olmasaydı oksijen, hava, su.. ya olmasaydı adım atmak, uyumak, gece...herşey zaten olması gerekiyor gibi davranıp düşünmediğimiz çok şey var gerçekten.. farkındalık uyandıran bir yazı olmuş elinize sağlık 😊
YanıtlaSilPeki ya olmasaydı… insan doğru şekilde düşünce insanoğluna verilenlere hayran olmaması mümkün değil… farkındalık oluşturan doğru düşünmemizi sağlayan güzel yazı için teşekkürler🌼
YanıtlaSilÇok şükür verilen her imkana
YanıtlaSilYa duygumuz, aklımız düşüncemiz olmasaydı. Kaleminize sağlık😊🌿
YanıtlaSilİnsan mucize olması için bir şeyler bekliyor oysa her saniye vücutta ne mucizeler dönüyor. Normalleştirdiğimiz için asıl mucizeleri fark edemiyoruz…
YanıtlaSilbize verilen sayısız ikramı gerçekten görenlerden olabilmek umuduyla...
YanıtlaSilemeklerinize sağlık🌸
Guzel bilgi ve egitimlerinden dolayi tesekkurler selma hocam guzel bir egitim merak eden herkese tavsiye ederum
YanıtlaSilYa olmasaydı?Bir arı...Bir çiçek...Bir bal...
YanıtlaSilnsan, sahip olduğunu zannettiği şeylere karşı çok duyarsız kalabiliyor. Arka planda işlerin nasıl yürüdüğünü pek de düşünesi gelmiyor. Oysa tüm imkanları ve elbette imkansızlıkları sadece emaneti.
YanıtlaSilYa olmasaydı su, ya olmasaydı gökyüzü, ya doğmasaydı güneş... insan düşündükçe ne kadar ikramlandığını anlıyor. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilİnsan sanki bunlar olması gerekenler gibi bakıyor oysa
Sil“Keşke şu şöyle olsaydı” diye iç çekilen sınırlı şeyler yerine,
YanıtlaSil“Peki, ya olmasaydı?” diyeceğimiz, sayılamayacak kadar çok sınırsız imkanları düşünmeye ne dersiniz?
Ne kadar güzel anlatılmış. Çok keyifli ve faydalı bir yazı, emeğinize sağlık❤️
"Ya olmasaydı" diyerek sayıldığında insana verilen o kadar çok şey var ki... Hangi birinin teşekkürü yapılsa az kalır. Hangi biriyle insan acizliğini hatırlasa az kalır. Verilen her şey çok yönlü ihtiyaç karşılamak üzerine yaratılmış.
YanıtlaSilHızla akan hayatların içinde hatırlattıklarınız için teşekkürler... Kaleminize ve yüreğinize sağlık...
Ya hiç bu öğreti ile tanismasaydim
YanıtlaSilYa hiç siyahtan beyaza yönelme niyetim olmasaydı
Ya hiç bilincim acilmasaydi öncekiler gibi geçip gitseydim
Ya yıllar önce yapmış olduğum duam.bende insanları taniyayim ona göre hareket edeyim nerde ne yapacağım kim ne niyetle gelmiş öğreneyim diyerek başladığım duam bugün geçte olsa kabul edilmiş olmasaydı
Ya hiç o hastane bahçesinde güya akıl ruh sorunundan dolayı yatan adam benim yanima Hasbunalllahu ve nimel vekil diyerek gelmeseydi ve insanların içini görmek çok zordur gerçekten görsen delirirsin ama birgün doğru yolda olursan sana verilir bu ilim dediği anı unutsaydim bugün Elhamdülillah ne demek bilmeseydim
Ya hiç iz işaret okuyamasaydim ısrarla sağ kulağımı sol elimle tutacağım düşe düşe öğreneceğim demeye devam etseydim .
Bu eğitimi bana nasip eden Rabbime ve bu yolda siyaha ak düşürmek için çabalayan Herkesin varlığına birkez daha elhamdülillah . Sağlıcakla.kalin. Rabbim bilinç acikligimizi daim eylesin . Elinize kaleminize sağlık ....
“Yokluğunu görmeden, varlığı anlaşılmayacak, küçük bilinen ama çok büyük işler yapan mucizelerle dolu bir dünyada, bir bedende yaşıyoruz.” Muazzam… insan bedeni ve dünya hatta evren muazzam bir düzen ve insan bunun için bir kalem bile oynatmadı, kılını bile kıpırdatmadı…
YanıtlaSilKıymetini, önemini bilmediğimiz ne çok sahibiz. Görmek, hatırlamak çok güzel oldu.Kaleminize sağlık🌺
YanıtlaSilBu kadar hızlı akan bir hayatın içerisinde çoğu zaman çoğumuzun durup bir bakıp işlerin nasıl döndüğünü anlaması mümkün olmuyor. Çok şükür ki bize tüm bunların işleyişini stratejilerini veren bu bilgileri duymak kısmet oldu...
YanıtlaSilİnsanoğlu ne kadar da kolay normalleştiriyor. Halbuki küçük detayda bile bir şeyler yolunda gitmese acı veriyor insana. Sehpanın kenarına serçe parmağını çarptığında hissedilen gibi :)
YanıtlaSil''Peki, ya olmasaydı?'' Diyebilebileceğim şeyleri düşünmeye hazır değilim. 😅
İyi ki varlar... Çok şükür çokkk...
YanıtlaSilDaha uyuyalı bir saat olmasına rağmen bir şey beni uyandırdı ve aynen bu şekilde hareket edemediğimi fark ettim. Komut veriyorum ama hiç bir uzvum beni dinlemiyordu. Benimki rüya değildi. Geçici felç atağı gibiydi sanırım. Vücut alarm vermiş herhalde, kendi kendini uyandırmış. Sadece saniyeler sürdü ve sonra yavaş kendine geldi. Günlerde şükrettim.Ne kadar çok ihtiyacımız hiç üzerine emek vermeden halloluyor, beden bize sürekli hizmet veriyor. Böyle sadık bir hizmetkar yok bu hayatta! Sonra yine unutmaya başlıyor insan maalesef.
YanıtlaSilDaha uyuyalı bir saat olmasına rağmen bir şey beni uyandırdı ve aynen bu şekilde hareket edemediğimi fark ettim. Komut veriyorum ama hiç bir uzvum beni dinlemiyordu. Benimki rüya değildi. Geçici felç atağı gibiydi sanırım. Vücut alarm vermiş herhalde, kendi kendini uyandırmış. Sadece saniyeler sürdü ve sonra yavaş kendine geldi. Günlerde şükrettim.Ne kadar çok ihtiyacımız hiç üzerine emek vermeden halloluyor, beden bize sürekli hizmet veriyor. Böyle sadık bir hizmetkar yok bu hayatta! Sonra yine unutmaya başlıyor insan maalesef.
YanıtlaSilPeki ya olmasaydı; yağmurun suyu, ağacın meyvesi.. Bir annenin, bir dostun, cesaret veren, şevkatli gülümsemesi..
YanıtlaSilInsan hep eksik tarafa odaklanıyor. Oysaki hayatta ne kadar artıda olduğumuzu bir bilebilsek.. Bunun için çok da bir şeye ihtiyaç yok, sadece durup düşünmek yeterli.. insani yokluğa değil de varlığa konsantre eden yazınız için teşekkür ederim.. 🌸
YanıtlaSilİnsan faydalandığı bunca şeyi zaten olması gereken bir şey gibi zannediyor maalesef oysa ancak yokluğunu yaşadığında fark ediyor. Nefes alamayınca oksijenin kıymetini anlamaya başlıyor oysa nefes alırken hiç fark etmemişti ne kadar kıymetli olduğunu ve daha bunca nimeti. Farkındalığı artıran bir yazı olmuş kaleminize sağlık :)
YanıtlaSil❤️
YanıtlaSilYazıyı okuduktan sonra insanın derin bir oh çeker gibi "çokk şükür" diyesi geliyor 🌺
YanıtlaSilElinize sağlık, ne güzel bir yazı
YanıtlaSilPeki, ya olmasaydı gündüz ile gece... ellerinize sağlık, çok güzel anlatılmış🌷
YanıtlaSilİnsanın ya olmasaydı? diye düşününce şükredeceği ne çok şey çıkıyor… Şükretmenin kıymetini hatırlatan bir yazı olmuş, elinize sağlık 🌸
YanıtlaSilElinize sağlık, normalleştirdiğimizin farkına varmamı sağladınız. Nasıl sıradanlaştırmışım? Aslında bir gerçeğin farkına vardığında ilişiğinde birçok gerçeğe ulaşır İnsan. Yeter ki farkedebilsin. Herşey İnsan için yaratılmış , insan bunun kıymetini unutuyor. Bir balık, bir ot, bir parazit, bir çiçek, bir karınca, kum tanesi su damlası… bazıları direk bazıları dolaylı etkilemiyor mu hayatımızı? Azı küçümsemek değil de gerçeğin büyüklüğüne kör olmak değilmi bu?
YanıtlaSilYazıyı okuyunca ne kadaar az şükrediyoruz, ne kadar az algılıyorum ve ne az düşünüyoruz diye içimden geçirdim. Işık bir etten geçiyor ve biz görüyoruz. Topraktan çıkan sebzeyi yiyor ve besleniyoruz bu bize aynı zamanda keyif veriyor ama ya vermeseydi ilaç gibi tatsız da olabilirdi. Gerçekten yürümeyi, konuşmayı, beslenmeyi standart sanıp normalleştiriyoruz oysa yaa ikramsa ve biz çok nankörsek... Ellerinize sağlık bize fark ettirdiniz.
YanıtlaSilŞükrü hatırlattı. teşekkür ederim.
YanıtlaSilGerçekten ‘ya olmasalardı’ kısmı neden insanın aklına hiç gelmez ki?
YanıtlaSilNe kadar çok ya olmasaydilarimiz varmış elinize sağlık guzel bir yazi olmuş
YanıtlaSilYa olmasaydı? ihtiyacimiz olan faydamiz icin yaratilan, bir zerre dahi olmadaydi insan olamazdi. Bitmez ki " ya olmasaydı lar " Ne kadar az şükrediyoruz
YanıtlaSilHerşeyin bir faydası var.Şükür için ne çok şey var dibimizde.
YanıtlaSilÇok küçük şeyler çok büyük seyler yapabilir. Basiti küçümsememek gerek . Ya olmasaydı...
YanıtlaSilÇok teşekkürler, yazınız çok iyi geldi....
YanıtlaSilİnsan gözünün önündekileri nasılda göremiyor?
YanıtlaSilNormalleştirdiğimiz mucizeler! Ne kadar da az düşünüyoruz, hakikaten ‘ya olmasaydı?’ 😉
YanıtlaSil👏
YanıtlaSilİnsanoğlu nankör bir canlı, sahip olduklarımızın kıymetini ancak kaybedince anlıyoruz. Çoğu zaman sevdiklerimize de böyle davranıyoruz. Hayatta yaratılan her şey bizim için. Bu böyle olmayabilirdi. O suyu
YanıtlaSilO kadar normalleştirmişizki sahip olduğumuz şeyleri. Zaten olmak zorun da gibi bakıyoruz. Gerçekten düşünelim Ya olmasaydı?
YanıtlaSilHiç birşeyin bize verilmek zorunda değildi... İnsanın şükrünü arttıran yazı için teşekkürler...
YanıtlaSilGözümüzün önündeki nimetleri ne kadar da çabuk normalleştirip mucizeler arıyoruz ama... ya olmasaydılar? Mesela oksijen?
YanıtlaSilBir kaç saat sular kesiliyor da neye uğradığımızı şaşırıyoruz…oysa varken kaç kere varlığı için tatminkar hissediyoruz ki? İnsan bir şey olmadığında mı kıymetini anlıyor acaba?
YanıtlaSilhersey var ya ... Ya olmasaydı dıye sorabilmek onemli gercekten
YanıtlaSil❤
YanıtlaSilVarlıklarına şükürler olsun
YanıtlaSilBize verilen sistem öyle kusursuz işliyor ki, normalleştirdiğimizden göremiyoruz ne çok şükür sebebi var elimizde. Farkında olabilmek ümidiyle
YanıtlaSilÇok şükür 🌼
YanıtlaSilHareket arttıkça zehir azalır… Bol bedelli -doğru yere doğru bedelli- ömrümüz olsun inşALLAH 🌷
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık, çok güzel yazı… Şükrü tekrar hatırladık… 🌺