Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim
Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…
Bunun için,
- Sevdiği insanla yuva kurmak,
- Bir sınavda başarılı olmak,
- Hayalini kurduğu mesleği yapmak,
Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister…
Bunun için,
Yeni alınmış sarı iplikten örülen kazağı giyerken "Babaanneee kafamı sıktı!" diye ağladı Buse. Babaannesi daha fazla çekiştirmenin bir işe yaramayacağını anlayıp kazağı Buse'nin kafasından çıkarıverdi. Eliyle biraz kontrol ettikten sonra "Olmayacak bu şekilde, koca kafalı kızım." diye bir de söylendi. Buse kafasının büyüklüğüne mi, kazağın olmayışına mı üzüleyim diye düşünürken, “Hallederiz evladım üzülme." derken bir yandan da kazağın boynunu tekrar Buse'nin kafasına hizaladı. Birkaç defa bu hareketi yaptıktan sonra genişleteceği yere işaret koyarak diğer odaya gitti.
Buse, babannesini beklerken dikkatini çekyatın sırt kısmındaki ahşap kapaklar çekti. Babaannesi hazır gitmişken onlarla oynamaya başladı. Kapağı bir yere kadar getiriyor sonra bir anda bırakıyordu. Tak diye bir ses çıkıyor, sonra tekrar aynı şeyi yapıyordu. Aç kapa yaparken bir anda gözüne lacivert üzerinde kurabiyeler olan bir kutu ilişti. Daha önce görmediği büyüklükte kocaman bir kutu. Kurabiyelerin burada ne işi vardı? Babaannesi yatakta yiyecek yenmesine bile izin vermezdi. Böyle bir kutuyu kumaşların olduğu bir dolaba da koymazdı. Kurabiyelerin burada durması hayra alamet değildi.
Bizim ailelerimiz çok yanlış şeyler yaptı canım.”
“Çocuk öyle mi yetiştirilir hiç?”
“Bizi karşılarına alıp konuşmadılar, duygularımızı
önemsemediler, ailede söz sahibi olmamıza izin vermediler.”
“Tabii, bizim nesil çok daha bilinçli ebeveynlik
yapıyor.”
“En önemlisi çocuklarla konuşmak, onlara anlatmak,
duygularını yaşayabilmelerine izin vermek.”
“Bir de tabii unutulmamalı ki ceza ile çocuk
yetiştirilmez, çocuk üzerinde travma oluşturan yöntemler bunlar.”
“Günümüzde hangi çocukta tablet, telefon yok ki, arkadaşlarından geride kalmış hissederse travmatize olur.”
Diye uzayıp giden cümleler silsilesi…
Dediklerinin aksine yedikçe yiyesi geliyordu, içtikçe içesi, aldıkça alası. ”Hah tamam oldu.” dediği bir an bile olmadı. Hep bir eksiklik vardı ve onu tamamlamak ile geçirilen zamanlar. Hiç bir kahvenin tadı kokusu gibi değildi. Hiç bir eğlence düşündeki gibi değildi. Hep azdı işte ve hep daha fazlası ile doyurulmaya çalışılan koca bir delik vardı içinde. Ve sanki her konulanla daha da esneyen bir delik. Her konulanla boşluğu daha da artan!
”Tüm bunları idare etmek de ayrı bir çaba. Yerleştir, kombinle, onar, eskidi at, yerine yenileri. Ne bitmez ne beyhude bir çaba. Bunun için gelmiş olamam bu dünyaya. Sadece daha iyilerini almak, kombinlemek, saklamak, istiflemek, atmak. Bundan ibaret olamaz hayat.” diye düşündü her geçen gün içinde artan mutsuzlukla.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Arama
kayıtlarında en son arananlar listesi. Evet evet yanlış duymadık! Son
zamanlarda hayatında neler olup bittiği, isteklerin ne olduğu ve neye konsantre
olduğunun işareti desek! Kulağa tuhaf geliyor değil mi?
Günlerin,
yaşamın hızlandığını söyleyip durduğumuz bir dönemdeyiz. Artık iletişime geçmek
de çok hızlı. İhtiyaç duyduğumuz çoğu şeyi bir tuşla yakınlaştığımız bir
dönemdeyiz.
Handan, yine bir pazar sabahı, kahvaltı sonrası
odalarındaki tavana boş boş bakarken bulmuştu kendini. Her zamanki gibi gelen
davetleri kabul etmemiş, türlü bahanelerle hepsini geri çevirmişti. Kendisi de
bir yere gitmek istemediğinden evde bir başına kalakalmıştı. Oysaki o kadar
kişiyi reddettikten sonra mutlu olacağını düşünmüştü. Hayır mutlu değildi,
görünen o ki bu durum onu içinden çıkamadığı bir girdaba sürüklemişti.
Bu gidişat zamanla hayatının genel bir duruşu
haline gelmişti. Artık arkadaşları ona sormadan planlar yapıyor, ondan gizli
buluşup görüşüyorlardı. Uzun zamandır bunu yapmalarına rağmen bundan da
rahatsızlık duymuyorlardı. Çünkü Handan'a sorduklarında o her defasında ya
zorluk çıkartıyor ya da reddedip onların da heveslerini kaçırıyordu.
Akşam yorgun
argın eve girdiler. Anne:
- Hadi yavrum duşa
gir de yat. Çok geç oldu.
Zeynep:
- Çok yorgunum
anne direkt yatsam olmaz mı?
Esra yine
kıyamadı kızına:
- Tamam, hadi yat
yarın sabah alırsın duşunu.
Haftanın her günü aynı terane. Sabahın köründe okula giden Zeynep okulun ardından da kurslara taşınıyordu. Müzik için piyano dersine gidiyordu. Esra kızının mutlaka bir enstüruman çalmasını istiyordu. Dost meclislerinde şöyle canı istediğinde geçsin piyanonun başına çalsındı en güzel melodileri. O da keyifle dinlesin kızını.
Ayşe
ile Zeynep aynı kurumda çalışan iki arkadaştı.
İkisi de işini iyi yapmayı seven, özverili çalışkan
iki arkadaştı. İkisi de kendisinden önce etraftakilerin ihtiyacını gidermeye
çalışırlardı. Çalıştıkları alan çok yoğun, sirkülasyonun çok olduğu bir yerdi.
Buna rağmen ikisi de şikayet etmez, işlerini ellerinden geldiği kadar iyi yapmaya
çalışırlardı.
Zeynep ilerleyen zamanlarda işte biraz dengeyi
kaçırmaya başlamıştı. Herkes işini bitirince dinlenir ama onun işleri hiç
bitmezdi. Kendine merhameti hiç yoktu.
İşini çok iyi yapmaya çalışırdı ama mükemmel olacak
kadar.
Aslında ne kadar çabalasa da mükemmel olamayacağını
bilmeden...
Yüzüne
gelen sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini araladı. Aslında çoktan uyanmıştı ama
yatakta dönüp duruyordu. Damda gezinen kumruların seslerini dinliyordu.
Kuşlar öyle güzel
"guguuug gug" diyorlardı ki onların sesi bir
mutluluktu.
Babaannesi
öyle geç uyanılmasını sevmezdi. Güneş yakmadan kalkılacak, kahvaltı
yapılacaktı. Kumruların sesinin yerini çayın kokusu almıştı. Sonrasında da kulakları
rahatsız eden, şu bulutlarda gezinen Merve'yi uyandıran ses:
-Merveeee
hadi kalk kızımmm…
Merve hareket etmeden duruyor, zaman kazanmaya çalışıyordu. Bu anın uzamasını temenni ediyordu. Temenni ediyordu çünkü birazdan yeniden seslenileceğini biliyordu.
-Merveee hadi kalk ekmek alman gerek, bir de peynir... çok uyudun...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister… Bunun için, Sevdiği insan...