Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

deneyimsel tasarım öğretisi hakkında düşüncelerim

Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister… 

Bunun için;

  • Sevdiği insanla yuva kurmak,
  • Bir sınavda başarılı olmak,
  • Hayalini kurduğu mesleği yapmak,
  • İş yeri açmak,
  • Başka bir ülkede yaşamaya başlamak,
  • Ev sahibi olmak,
  • Çocuk sahibi olmak gibi istekleri vardır.

Dönüşüm Ustası

 DÖNÜŞÜM USTASI

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Fatma Hanım Teyze...

Kimi zaman mahallenin tatlı diliyle nasihat eden bilgesi, kimi zaman çeyiz sandıklarının başında genç kızlara nakış öğreten ustası... Her yaptığı yenilen, her sözü dinlenen, gönüllere taht kurmuş tonton hanımı... Çocuklarını okutmuş, evlendirmiş, torunları bile büyütmüş... Hayatın zorluklarından geçmiş, elleri nasır ama kalbi pamuk gibi bir kadın.

Bir köşeye çekilip, benim işim bitti, dememiş hiç. İçindeki gençlik kıvılcımı sönmemiş. Yeni çıkan bir dikiş tekniğini internetten öğrenir, sonra komşu kızlarını çağırır “Bakın, bunu şöyle kıvırınca daha zarif duruyor” derken gözlerinde hâlâ ilk dikişini attığı günkü heyecanı görünür. Onun için her yeni gün, yeni bir şey öğrenme, öğrendiğini de başkasıyla paylaşma fırsatıdır.

Fatma Teyze'nin en bilinen özelliği, hiçbir şeyi israf etmemesidir. Yani tam bir dönüşüm ustası… Eskimiş gömlekleri çöpe atmaz mesela. Bunlardan hurç olur, bohça olur, der. Renkleri solmuş ama kumaşı hâlâ sağlam bir gömlek, onun elinde yeniden hayat bulur. Artan iplikleri saklar, ayırır. Bu ipten bir yelek çıkmaz ama güzel bir nihale olur, der. Daha da az kalmışsa da kız torunlarına örgüden toka yapar. Yani ipin değeri kaybolmaz aksine onun elinde kat kat artar. Komşular şaşkın  “Bu ip bir şeye benzemiyordu ama senin elinde prensese dönüştü ya hu! Bir bu kadar mı değerlenir?’’

Evet, onun elinde her parça değerlidir. Çünkü Fatma Hanım Teyze’ye göre mesele nesnede değil niyettedir. Eline aldığı şeye kıymet vermek, ona özen göstermek... İşte asıl bereket orada başlar.

Hayatı dışarıdan bakınca basit gibi görünür; Küçük bir ev, eski ama pırıl pırıl eşyalar, balkonunda sardunyalar… Ama yakından bakınca görürsün ki o ev, bir üniversite gibidir. Her eşyası bir hatırayı, her sohbeti bir öğüdü saklar içinde. “Biz bir söküğü dikmeye ip bulamayan annelerin çocuklarıyız” der. “Şimdi bu iplik bolluğunda, hakkını verelim. Çünkü israf, sadece malı değil emeği de çöpe atmaktır.”

Bazen gençler sorardı;

- Fatma Teyze, bolluk başka, bereket başka mı gerçekten?

Hep gülümseyerek cevap verirdi;

- Bolluk, çokluk demektir.

Ama bereket, bir şeyin sana ne kadar temas ettiğiyle ilgilidir… Malın, mülkün, eşyaların sana ne kadar dokunuyorsa o kadar değerlidir evladım. Sana hizmet etmeyen zenginlik sadece yüktür. Bereket, hayatına değendir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ve sonra ekler;

- İnsanoğlu artık çöpe dönüştürdüğü şeylerin hesabını yapmıyor. Oysa gerçek zenginlik, atığı entegre edebilmekte. Kullanılmayanı, unutulanı, gözden düşeni tekrar hayata kazandırmakta. 

‘’Küçük şeyleri küçümsemeyin. Çünkü bazen küçüğün içinde koca bir evren gizlidir...’’

Bu sözleriyle hem israfın karşısında durur, hem tevazunun önemini anlatır.

Fatma Hanım Teyze’nin hayatında israfı önleyip, dönüştürmek bir yaşam şeklidir.  Boşa giden her şeyin ardında bir fırsat görür. Kırılmış bir fincandan saksı yapar, dökülen boncuklardan yeni takı tasarlar. Kimi zaman çöpe gidecek bir kumaş parçası, bir yetim çocuğun çantasına astığı süs olur. “İnsanların ilgilenmediği giderleri gelir hâline getirin” der. “Atığı dönüştürün. Çünkü sadece eşyayı değil, hayatı da dönüştürmek mümkündür.”

Fatma Teyze’nin hikâyesi, modern dünyanın hızla unuttuğu değerlerin sessiz bir temsili gibidir. O, geçmişten bugüne uzanan görünmez bir köprü kurar.

Bir yandan çeyiz sandığını açar, bir yandan torunlarına sürdürülebilir yaşamın temellerini öğretir.  Ve tekrar tekrar hatırlatır:

“Zenginlik, hep yenisini almak değil, elindekini en güzel hâliyle yaşatabilmektir.”

 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.


***

Çocuk Da Yaparım Kariyer De

 ÇOCUK DA YAPARIM KARİYER DE

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Güzel bir sonbahar günüydü. Kapı açıldığında çalan müzik içeri çekiyordu. İçeri girince bordo kumaşla kaplı, üstünde yeşil kadife yastıklarla süslenmiş koltuklar, onlar uyumlu aydınlatma fark ediliyordu. Koltuk sayısı, mekana göre biraz fazlaydı. Genellikle öğrencilere hitap ediyordu. Çalışma masaları, birkaç öğrencinin çalışabileceği büyüklükte seçilmişti. O yüzden de kafede müzik sesinin yanı sıra bir gürültü de vardı. Diğer taraftan mutfaktan gelen yeni pişmiş kruvasan kokuları etrafı sarmıştı.

 

‘’Çocukla kariyer çokta kolay olmuyormuş’’ dedi Selin. Öğle arası bir kahve için arkadaşı yanına uğramıştı. Ne zamandır görüşemediklerinden, bu sefer kısa süreli de olsa görüşmeye karar vermişlerdi. Anlatacak bir şeyler birikmişti yine demek ki…

 

Esra çocukluk arkadaşıydı, aralarından su sızmazdı.

 ‘’Neden böyle söylüyorsun? Sen çok severek açmadın mı bu kafeyi?’’ diye sordu Esra.

‘’Çok severek açtım, haklısın. Ne hayaller kurdum burayı açmak için. Daha sonra yeni şubelerini de açacaktım farklı yerlerde. Sonra da dünyaya açılmak istiyordum… Ama kafe açıldıktan kısa bir süre sonra evlendim ve anne  de oldum. Hepsini bir arada idare etmek zorlaştı. Çok yoruluyorum ve kafedeki işleri de tam oturtamadım. İşinin başında durmayınca bir şeyler aksıyor. Ama evin ihtiyaçları da var… Bebeğim, eşim… Nasıl yapacağımı bilemez oldum.’’

 

İnsan, her şeyin aynı anda olmasını  istediğinde, hiçbir şeye yetişemez hale gelir. Oysa hayat, her şeyi bir sıraya koymuştur. Biz farkında olmasakta süreç bu şekilde işler. İnsan, henüz yürümeden koşmak ister, birden 30 kilo vermek ister, koşa sürede zengin olmak, hemencecik kendi işinin patronu olmak ister.

 

Neden mi?

Çünkü insan sabredemez...

Biraz acıya, biraz hazza, biraz da beklemeye ihtiyacı vardır... Aslında bu sürece sabredebilse, istediği başarıya ulaşacaktır.

 

Selin de kafeyi çok severek açmıştı. Geçmişte bir kafede çalışmayı da deneyimlemişti.. ‘’Ben de yapabilirim. Neden başkasının işyerinde çalışacağıma kendi işimin patronu olmayım ki?” diye düşünmüştü.


Deneyimsel Tasarım Öğretisi


Eşi Mehmet’le de bu kafede tanışmışlardı.. Hemen evlenmeye karar vermişlerdi. Evli olmakla ilgili yepyeni bir sürecin içine girmişti. Ev işleri, misafirler, bir insanla yeniden uyum sağlamaya çalışmak derken birden çok fazla şeyle uğraşmak zorunda kalmış.  Bir de anne  olmak isteyince, hiçbirine yetişemez olmuştu. ‘’Ben ne yaptım?’’ diye kendine kızıyordu..

 

İnsan sadece sanayide veya berber dükkanında çırak olmaz yaşantısında. Hayatın her alanında, yeni bir şeye başladığında, çırak olarak başlar... Ticarette, arkadaşlıkta, sporda, öğrencilikte, evlilikte, ebeveynlikte… Çıraklık, konu ne olursa olsun, o alandaki en zor ve yorucu süreçtir. Çünkü bir şeye yeni başladığında çok enerji gerekir.  İşte bu yüzden insanın birden fazla alanda yeni çıraklıkları kaldırmaya gücü yetmez. Birkaç çıraklığı aynı anda başlatan biri, gücü yetmediğinde kendini başarısız ve mutsuz hisseder.

 

‘’Bu kadar büyük işlerde, aynı anda çıraklık başlatman hata oldu’’ dedi Esra. ‘’Keşke sırayla ilerleseydin. Ve birini belli bir yere getirdiğin zaman,  diğerine geçseydin.’’

 

O da yeni  gittiği  Başarı Psikolojisi” seminerinde duymuştu bunları. Arkadaşıyla görüştüğünde fark etti, bu bilgiyi öğrenmenin kıymetini… Bir işe nasıl başlanacağını ve nasıl devam ettirileceğini öğrenmek,  başarılı  olmanın yöntemiydi.

 

Her yeni sürecin çıraklığı, kalfalığı ve ustalığı olur. Hepsinde de farklı  sorular ve verilmesi gereken farklı cevaplar vardır. Önemli olan gerçek yöntemlerle sürece uyum sağlamaktır…


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.


***

İyi İnsan

İYİ İNSAN

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ne için çalışır insan?

Hangi kariyer insanı dününden daha iyi bir yere taşır?

Onca sınav, onca toplantı, onca mesai…

Gerçekten insanı mutluluğa ve başarıya ulaştırır mı?

 

Büyüdüğünü fark edemediği bebeğinden aldığı ‘zaman’,

Hastalandığında yanında olamadığı annesi,

Nişanına yetişemediği kardeşi,

Davetini geri çevirdiği komşusu…

Yıllar sonra geriye dönüp baktığında,

Gerçekten o kariyer tüm bunların hakkını verebildi mi?

 

İnsanın öyle bir kariyeri olmalı ki…

Hem ebeveynliğini, hem evlatlığını,

Hem yöneticiliğini, hem ticaretini…

Daha iyi bir noktaya taşıyabilsin...

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Peki, nasıl kazanılır iyi bir kariyer?


Paradan, ünvandan, şöhretten önce…

Başkalarının ihtiyacına konsantre olan,

Cömertliği alışkanlık edinen,

Gücüne rağmen merhamet gösteren,

Kendini ve ilişki kurduklarını değerli yapan,

Kimseye zarar vermeden kazanan,

İyi bir amaç için hedefler koyan,

Bunun için…

Azimle ve sabırla çalışan…

 

İyi insan olmayı hedefleyen,

‘İyiliği’ meslek edinmiş insan…

 

Ne yüce bir makam,

Ne güzel bir sıfattır ‘iyi insan’.

Ve ne büyük kariyerdir aslında;

İsminin önünde dile getirilen ‘iyi insan’.

 

 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.


***

Bir Çırağın Günü

 BİR ÇIRAĞIN GÜNÜ

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Emir, sapsarı yapraklar yerleri süslemişken, asfalttan geçen arabaların lastik sesleri içinde, eline aldığı poğaçaların kokusuyla hızlı hızlı yürüyordu. O sabah dükkâna her zamankinden erken geldi. Kapıdan içeri girerken “Bugün her şeyi doğru yapacağım!” diye içinden geçirdi. Ancak dün akşam dükkânı kapatırken yaptığı küçük dikkatsizlikler onu daha kapıdan girer girmez karşıladı.

Işıkları açtığında tezgâhın üzerindeki defterleri yanlış yere koyduğunu fark etmedi. Fiyat listeleri tedarikçi notlarıyla karışmış, hatta en üstte olması gereken sipariş formları broşürlerin arasında kaybolmuştu. Emir’in ustası olan Hasan içeri girince masaya şöyle bir baktı, kaşlarını hafifçe kaldırdı. “Sabahlar, düzenle başlar.” dedi sadece. Emir, masayı düzelteyim derken nereye ne koyacağını yine karıştırdı ve iki kere farklı yere taşıyıp üçüncüde doğru yere koyabildi.

Günün ilk müşterisi içeri girdiğinde her zamanki gibi telaşlandı. Hem doğru kelimeyi arıyor hem de sesi titremesin diye uğraşıyordu. Bir ürünün fiyatını soran müşteriye yanlış fiyat söyleyip hemen ardından daha da yanlış bir fiyatla düzeltmeye çalışınca kendi bile ne dediğini anlamadı. Müşteri gülümseyip çıkınca Emir’in yanakları kızardı. Hasan usta ise ona uzaktan bakıp kısa bir not yazdı ve tezgâha bıraktı: “Sakinve yavaş!”

Emir, işler bir an önce bitsin diye acele ettikçe sanki daha da uzuyordu.

Kargolar geldiğinde Emir yine aceleyle koştu. Kutuları hızlı hızlı dizmek isterken birini diğerinin üstüne yanlış ağırlıkla koydu. Alttaki kutudan hafif bir çatırdama sesi geldi. Hasanusta kutuyu açıp içindeki porselenlerdeki çatlakları görünce önce kutuyu, sonra Emir’i süzdü. “Niyetin güzel Emir. Acele etmediğinde zaten işleri yaparken hızlandığını göreceksin. Sen henüz çıraksın. Koşmadan önce adımlarını sağlam atmaya bak. Hızlı başlamak değil, hızlanmak önemlidir.” Emir,mahcup oldu ama bu hataları neden yaptığını zihninde ilk defa net biçimde ayırt etti. Acele ediyordu ustası gibi olmak için.

İnsan, istediği sonuca acele varmak ister. Bu isteğinden dolayı da hata üstüne hata yapar. Sonuç gelsin diye acele ettiğinde ise bir bakar ki daha da geriye gitmiştir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Öğleden sonra dükkân biraz sakinleyince Emir vitrini düzenlemek için camın önüne geçti. Ürünlerin yerlerini değiştirirken gözüne güzel görünen şeylerin müşteriye nasıl görünmesi gerektiğini henüz hesap edemiyordu. Renkler uyumsuz, yükseklikler dengesizdi. Hatta bir ürünü öne koyarken yanlışlıkla arkadakini devirdi yere düşürmeden son anda yakaladı. Kendi kendine “Yine hata yaptım, vitrini mahvediyordum.” deyip düzenlemeye devam etti. Hasan ise arkasından izliyordu. Yanına gelip sadece bir objeyi hafifçe yana kaydırdı. Vitrin bir anda derli toplu bir hâle büründü. “Yolun başında hata yapabileceğini kabul etmek de hatalarını azaltır.” dedi.

Akşam, dükkânı kapatırken Emir’in omuzları biraz düşük olsa da bu kez içinde tuhaf bir kararlılık vardı. Gün boyu yaptığı hatalar onu yoruyordu ama Hasan’ın kızmaması, her defasında sessizce bir işaretle yön göstermesi, içindeki öğrenme isteğini büyütüyordu. Bugün yanlış yapmıştı; ama her yanlış, yarın unutulmayacak bir ayrıntıya dönüşüyordu.

Kepengi indirirken kendi kendine fısıldadı, “Böyle böyleolacak… Elim alışacak.”

Ve o an içinden geçen şey şuydu: Yolun başında olmak bazen yük gibi görünse de aslında insanın en hızlı büyüdüğü yer tam da burasıydı.

İnsan, acele eder.

Kilo vermekte, kaslanmakta, büyümekte, öğrenmekte, usta olmakta…

Oysa insan, acele etmeden, sabrederek yetişir. Yavaş yavaş hızlandığında hedefine ulaşır, acele ederek değil. Başta hatalar yapılabileceğini kabul ederek ve tekrar etmemesi için daha iyi olmaya çalışarak hatalarını azaltabilir.

Çıraklık, insana ne ceza, ne de eziyet değildir.

Öğrenmenin ilk adımıdır. Çünkü bilmediğini kabul etmektir. Ancak bilmediğini kabul eden insan öğrenme gayretindedir.

 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


 

Merhamet

 MERHAMET

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Kapı çalıyordu… Yorgun bir şekilde oturduğu yerden kalktı ve kapıya yöneldi Aylin. Gelen kayınvalidesiydi…

Kısa bir süre önce evlenmişti Hasan’la. Kayınvalidesi de sağ olsun hiç yalnız bırakmıyordu onları. Gelini olarak değil de, arkadaş olarak görüyordu sanki Aylin'i. Konuşmayı epey seviyordu. Sürekli bir şeyler anlatmak istiyordu. Aylin’de onu kırmak istemiyordu. Ancak bir sürü iş onu bekliyordu evde. Ne işlere odaklanabiliyordu, ne konuşulanlara. Bir de bir türlü kıvamını tutturamadığı yemekler var tabi… Evliliğin ilk zamanları da onu zorluyordu. Başı ağrımaya başlamıştı.

Kayınvalidesi her zamanki yakınmalarına başlamıştı… Eşinin inatçılığını, ilgisizliğini anlatırdı her seferinde. Yine şikâyetler, serzenişler, beklentilerle dolu uzun bir konuşma…

Aylin neden böyle olduğunu tanımlayabiliyordu. Birbirlerini gerçekten tanıyamadıklarını düşünüyordu. Her ikisi de birbirinin hassas noktalarını göremiyordu. Bu yüzden de merhametsiz davranıyorlardı farkında olmadan. Çok söylemek istedi Aylin ama sonra sustu. Çünkü fark etti ki, bazen o da aynı hatayı yapıyordu. Kendi eşiyle konuşurken de çoğu zaman anlamadan yargılıyordu.

Bir sabah Aylin o kadar özenli bir kahvaltı hazırlamıştı ki. Pankekinden sütüne kadar sofrada neredeyse bir kuş sütü eksikti. Eşi ise aceleyle kahvaltıyı geçiştirip işe gidivermişti. Kahvaltısının hakkını alamayınca da ilgisizlik diye düşünerek gün boyu üzülmüştü. Akşam olunca gerçeği öğrenmişti. Kocası önemli bir toplantı için erken gitmek istemişti. Geç kalacağı stresiyle sofradakileri pek gözü görmemişti...

O an kendine kızdı. “Ben de aynıyım,” dedi içinden. Ve düşündü kayınvalidesi anlatırken: Belki de herkesin anlatma, sevme, tepki verme biçimi farklıydı.

Bazı insanlar detay detay açıklama beklerdi. Detaylı açıklamayınca önemsenmediğini hissederdi. Bazıları sevdiğini görmek isterken, bazıları için sevgi hissedilen bir şeydi. Bazıları, faydalı şeylere öncelik verirken, bazıları için keyif olmazsa olmazdı. Bazıları bireysel takılmak isterken, bazıları çok kişiyle arkadaşlık kurmak isterdi.Kimi evinde huzur bulurdu, kimi evden çıkmaya yer arardı. 

Ve işte bu farklılıklar aslında zenginlikti. Bunu bilmediğimizde, ilişkilerde birbirimizi anlamayı zorlaştırıyordu. Ve anlamadığı için merhamet gösteremiyordu. Sevdiği kişi konuşmayı isterken, o an biraz o zaman ayırıp dinlemekti merhamet…

Bir yemekte, eşinin keyif aldığı şeylerden hazırlamaktı merhamet… Çocuğu ona sarılmak isterken, sarılmasına katılmak ve onu kucağına almaktı merhamet… Her insan aynı değildi. Birbirinden farklı birçok özellikleri vardı. Bu farklılıklar, merhamete ihtiyaç duyuyordu ilişkilerde… ve bu ilişki kurduklarımızın hakkıydı bir yerde…

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Aylin içinden geçirdi;

“Merhamet, birine acımak değildir. İnsanları anlamak, kendi hakkından onun için vazgeçebilmekti. Hakkını bağışlamaktı. Bazen onun gibi düşünebilmekti. Onun gözünden hayata bakabilmekti… Hislerinin, düşüncelerinin, davranışlarının altında yatan sebepleri anlayabilmek ve kendinden çıkabilmekti.”

Sonra çocukluğunu düşündü…

Annesiyle babası da hep farklı dillerde konuşuyorlardı sanki. Babası sakin biriydi, annesi ise kıpır kıpır. Babası sevgisini göstermiyor diye kendini değersiz hissederdi annesi. Oysa babası, annesinin en sevdiği tatlıyı alarak gösteriyordu sevgisini.

Büyüyünce anladı ki herkesin sevgiyi gösterme biçimi farklıydı. O zaman fark etti Aylin… Mesele haklı-haksız meselesi değildi. Tüm mesele insanın anladığı kadardı.

Aylin düşüncelerinden sıyrıldığında kayınvalidesi hâlâ anlatıyordu. Arada dertleniyor, arada gülüyordu. Aylin yine sadece dinlemeyi seçti.

Kayınvalidesinin de biriktirdiklerini, anlaşılmak istediğini fark etti. Yüzüne ilk kez içten bir tebessüm geldi. Anlayınca kayınvalidesini, yüreğine bir sıcaklık gelmişti. Merhamet bu olabilir miydi?

“Ben sana bir çay koyayım da içelim birlikte. İyi gelir ikimize de” dedi sıcacık gülümsemesiyle.

İnsan tanımadan, anlayabilir miydi ki? Anlamadan nasıl merhametli olacaktı?

Sahi öyleyse, Kim kimdi?



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


Zaman

ZAMAN

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Zaman... Sessiz bir nehir gibi akıp gider...

Ne bir an durur, ne de geriye döner.

Her saniye, ellerinden kayan bir kum tanesi gibi geçmişe karışan bir şeydir.

 

Peki, zamanı nasıl değerlendirir insan?

Kimileri yanlış seçimlerinden dolayı kendine kızar,

Kimileri olumlu sonuç aldığı seçimlerinden dolayı övünür durur,

Kimileri dahaca amacını belirleyememiş bir şekilde savrulup gider,

Kimileri ise sadece seyreder, yaşadıklarına karşı edilgendir, öylece bakakalır.

 

Önemli olan, bu akışı seyreden olmak değil,

Bir amaca varan…

Ve tüm akışı anlamlandıran olmaktır.

 

Zaten…

İnsan, amacını bilemezse hayatına nasıl yön verebilir ki?

Mesela, insan sabah neden uyanır?

Neden işe gider?

Neden arkadaşlarıyla buluşur?

Birine yardım ederken, birini selamlarken, birinin derdini dinlerken, hastayı tedavi ederken…

Kim için ve ne için yapar?

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Verilen süre hep devam edecek zannederken…

‘Dün’ çoktan uzaklaştı…

‘Yarın’ ise bugün yapılanların sonucu olarak gelecekte vardı...

Elinde ise tek ‘Bugün’ kaldı…

 

Zaman geçerken…

Süre hiç bitmeyecekmiş gibi hayata devam ederken…

O sürenin hakkını vererek ilerlemektir.

Ve bu…

“Anı” yaşamak değildir.

Süreyi en iyi şekilde değerlendirmesi demektir.

 

İşte yaşamın özü…

Çünkü zaman, insana acı da katar, sevinç de…

Kayıplar da getirir, yeni başlangıçlar da…

Tüm kazanç ve kayıplarını değerlendirip yeni güne uyanmasına sebep olan...

Zamanını değecek şeylere harcayan,

Bir amacı olmalı insanın,

Verilenlerle ve verilmeyenlerle,

Ne olursa olsun yönüne doğru yol aldıran...

 

Peki, senin amacın ne?

Zamanın sana verdikleriyle veya vermedikleriyle neyi inşa etmek niyetindesin?

 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***