Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim

deneyimsel tasarım öğretisi hakkında düşüncelerim

Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister… 

Bunun için;

  • Sevdiği insanla yuva kurmak,
  • Bir sınavda başarılı olmak,
  • Hayalini kurduğu mesleği yapmak,
  • İş yeri açmak,
  • Başka bir ülkede yaşamaya başlamak,
  • Ev sahibi olmak,
  • Çocuk sahibi olmak gibi istekleri vardır.

Bir Çırağın Günü

 BİR ÇIRAĞIN GÜNÜ

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Emir, sapsarı yapraklar yerleri süslemişken, asfalttan geçen arabaların lastik sesleri içinde, eline aldığı poğaçaların kokusuyla hızlı hızlı yürüyordu. O sabah dükkâna her zamankinden erken geldi. Kapıdan içeri girerken “Bugün her şeyi doğru yapacağım!” diye içinden geçirdi. Ancak dün akşam dükkânı kapatırken yaptığı küçük dikkatsizlikler onu daha kapıdan girer girmez karşıladı.

Işıkları açtığında tezgâhın üzerindeki defterleri yanlış yere koyduğunu fark etmedi. Fiyat listeleri tedarikçi notlarıyla karışmış, hatta en üstte olması gereken sipariş formları broşürlerin arasında kaybolmuştu. Emir’in ustası olan Hasan içeri girince masaya şöyle bir baktı, kaşlarını hafifçe kaldırdı. “Sabahlar, düzenle başlar.” dedi sadece. Emir, masayı düzelteyim derken nereye ne koyacağını yine karıştırdı ve iki kere farklı yere taşıyıp üçüncüde doğru yere koyabildi.

Günün ilk müşterisi içeri girdiğinde her zamanki gibi telaşlandı. Hem doğru kelimeyi arıyor hem de sesi titremesin diye uğraşıyordu. Bir ürünün fiyatını soran müşteriye yanlış fiyat söyleyip hemen ardından daha da yanlış bir fiyatla düzeltmeye çalışınca kendi bile ne dediğini anlamadı. Müşteri gülümseyip çıkınca Emir’in yanakları kızardı. Hasan usta ise ona uzaktan bakıp kısa bir not yazdı ve tezgâha bıraktı: “Sakinve yavaş!”

Emir, işler bir an önce bitsin diye acele ettikçe sanki daha da uzuyordu.

Kargolar geldiğinde Emir yine aceleyle koştu. Kutuları hızlı hızlı dizmek isterken birini diğerinin üstüne yanlış ağırlıkla koydu. Alttaki kutudan hafif bir çatırdama sesi geldi. Hasanusta kutuyu açıp içindeki porselenlerdeki çatlakları görünce önce kutuyu, sonra Emir’i süzdü. “Niyetin güzel Emir. Acele etmediğinde zaten işleri yaparken hızlandığını göreceksin. Sen henüz çıraksın. Koşmadan önce adımlarını sağlam atmaya bak. Hızlı başlamak değil, hızlanmak önemlidir.” Emir,mahcup oldu ama bu hataları neden yaptığını zihninde ilk defa net biçimde ayırt etti. Acele ediyordu ustası gibi olmak için.

İnsan, istediği sonuca acele varmak ister. Bu isteğinden dolayı da hata üstüne hata yapar. Sonuç gelsin diye acele ettiğinde ise bir bakar ki daha da geriye gitmiştir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Öğleden sonra dükkân biraz sakinleyince Emir vitrini düzenlemek için camın önüne geçti. Ürünlerin yerlerini değiştirirken gözüne güzel görünen şeylerin müşteriye nasıl görünmesi gerektiğini henüz hesap edemiyordu. Renkler uyumsuz, yükseklikler dengesizdi. Hatta bir ürünü öne koyarken yanlışlıkla arkadakini devirdi yere düşürmeden son anda yakaladı. Kendi kendine “Yine hata yaptım, vitrini mahvediyordum.” deyip düzenlemeye devam etti. Hasan ise arkasından izliyordu. Yanına gelip sadece bir objeyi hafifçe yana kaydırdı. Vitrin bir anda derli toplu bir hâle büründü. “Yolun başında hata yapabileceğini kabul etmek de hatalarını azaltır.” dedi.

Akşam, dükkânı kapatırken Emir’in omuzları biraz düşük olsa da bu kez içinde tuhaf bir kararlılık vardı. Gün boyu yaptığı hatalar onu yoruyordu ama Hasan’ın kızmaması, her defasında sessizce bir işaretle yön göstermesi, içindeki öğrenme isteğini büyütüyordu. Bugün yanlış yapmıştı; ama her yanlış, yarın unutulmayacak bir ayrıntıya dönüşüyordu.

Kepengi indirirken kendi kendine fısıldadı, “Böyle böyleolacak… Elim alışacak.”

Ve o an içinden geçen şey şuydu: Yolun başında olmak bazen yük gibi görünse de aslında insanın en hızlı büyüdüğü yer tam da burasıydı.

İnsan, acele eder.

Kilo vermekte, kaslanmakta, büyümekte, öğrenmekte, usta olmakta…

Oysa insan, acele etmeden, sabrederek yetişir. Yavaş yavaş hızlandığında hedefine ulaşır, acele ederek değil. Başta hatalar yapılabileceğini kabul ederek ve tekrar etmemesi için daha iyi olmaya çalışarak hatalarını azaltabilir.

Çıraklık, insana ne ceza, ne de eziyet değildir.

Öğrenmenin ilk adımıdır. Çünkü bilmediğini kabul etmektir. Ancak bilmediğini kabul eden insan öğrenme gayretindedir.

 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


 

Merhamet

 MERHAMET

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Kapı çalıyordu… Yorgun bir şekilde oturduğu yerden kalktı ve kapıya yöneldi Aylin. Gelen kayınvalidesiydi…

Kısa bir süre önce evlenmişti Hasan’la. Kayınvalidesi de sağ olsun hiç yalnız bırakmıyordu onları. Gelini olarak değil de, arkadaş olarak görüyordu sanki Aylin'i. Konuşmayı epey seviyordu. Sürekli bir şeyler anlatmak istiyordu. Aylin’de onu kırmak istemiyordu. Ancak bir sürü iş onu bekliyordu evde. Ne işlere odaklanabiliyordu, ne konuşulanlara. Bir de bir türlü kıvamını tutturamadığı yemekler var tabi… Evliliğin ilk zamanları da onu zorluyordu. Başı ağrımaya başlamıştı.

Kayınvalidesi her zamanki yakınmalarına başlamıştı… Eşinin inatçılığını, ilgisizliğini anlatırdı her seferinde. Yine şikâyetler, serzenişler, beklentilerle dolu uzun bir konuşma…

Aylin neden böyle olduğunu tanımlayabiliyordu. Birbirlerini gerçekten tanıyamadıklarını düşünüyordu. Her ikisi de birbirinin hassas noktalarını göremiyordu. Bu yüzden de merhametsiz davranıyorlardı farkında olmadan. Çok söylemek istedi Aylin ama sonra sustu. Çünkü fark etti ki, bazen o da aynı hatayı yapıyordu. Kendi eşiyle konuşurken de çoğu zaman anlamadan yargılıyordu.

Bir sabah Aylin o kadar özenli bir kahvaltı hazırlamıştı ki. Pankekinden sütüne kadar sofrada neredeyse bir kuş sütü eksikti. Eşi ise aceleyle kahvaltıyı geçiştirip işe gidivermişti. Kahvaltısının hakkını alamayınca da ilgisizlik diye düşünerek gün boyu üzülmüştü. Akşam olunca gerçeği öğrenmişti. Kocası önemli bir toplantı için erken gitmek istemişti. Geç kalacağı stresiyle sofradakileri pek gözü görmemişti...

O an kendine kızdı. “Ben de aynıyım,” dedi içinden. Ve düşündü kayınvalidesi anlatırken: Belki de herkesin anlatma, sevme, tepki verme biçimi farklıydı.

Bazı insanlar detay detay açıklama beklerdi. Detaylı açıklamayınca önemsenmediğini hissederdi. Bazıları sevdiğini görmek isterken, bazıları için sevgi hissedilen bir şeydi. Bazıları, faydalı şeylere öncelik verirken, bazıları için keyif olmazsa olmazdı. Bazıları bireysel takılmak isterken, bazıları çok kişiyle arkadaşlık kurmak isterdi.Kimi evinde huzur bulurdu, kimi evden çıkmaya yer arardı. 

Ve işte bu farklılıklar aslında zenginlikti. Bunu bilmediğimizde, ilişkilerde birbirimizi anlamayı zorlaştırıyordu. Ve anlamadığı için merhamet gösteremiyordu. Sevdiği kişi konuşmayı isterken, o an biraz o zaman ayırıp dinlemekti merhamet…

Bir yemekte, eşinin keyif aldığı şeylerden hazırlamaktı merhamet… Çocuğu ona sarılmak isterken, sarılmasına katılmak ve onu kucağına almaktı merhamet… Her insan aynı değildi. Birbirinden farklı birçok özellikleri vardı. Bu farklılıklar, merhamete ihtiyaç duyuyordu ilişkilerde… ve bu ilişki kurduklarımızın hakkıydı bir yerde…

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Aylin içinden geçirdi;

“Merhamet, birine acımak değildir. İnsanları anlamak, kendi hakkından onun için vazgeçebilmekti. Hakkını bağışlamaktı. Bazen onun gibi düşünebilmekti. Onun gözünden hayata bakabilmekti… Hislerinin, düşüncelerinin, davranışlarının altında yatan sebepleri anlayabilmek ve kendinden çıkabilmekti.”

Sonra çocukluğunu düşündü…

Annesiyle babası da hep farklı dillerde konuşuyorlardı sanki. Babası sakin biriydi, annesi ise kıpır kıpır. Babası sevgisini göstermiyor diye kendini değersiz hissederdi annesi. Oysa babası, annesinin en sevdiği tatlıyı alarak gösteriyordu sevgisini.

Büyüyünce anladı ki herkesin sevgiyi gösterme biçimi farklıydı. O zaman fark etti Aylin… Mesele haklı-haksız meselesi değildi. Tüm mesele insanın anladığı kadardı.

Aylin düşüncelerinden sıyrıldığında kayınvalidesi hâlâ anlatıyordu. Arada dertleniyor, arada gülüyordu. Aylin yine sadece dinlemeyi seçti.

Kayınvalidesinin de biriktirdiklerini, anlaşılmak istediğini fark etti. Yüzüne ilk kez içten bir tebessüm geldi. Anlayınca kayınvalidesini, yüreğine bir sıcaklık gelmişti. Merhamet bu olabilir miydi?

“Ben sana bir çay koyayım da içelim birlikte. İyi gelir ikimize de” dedi sıcacık gülümsemesiyle.

İnsan tanımadan, anlayabilir miydi ki? Anlamadan nasıl merhametli olacaktı?

Sahi öyleyse, Kim kimdi?



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


Zaman

ZAMAN

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Zaman... Sessiz bir nehir gibi akıp gider...

Ne bir an durur, ne de geriye döner.

Her saniye, ellerinden kayan bir kum tanesi gibi geçmişe karışan bir şeydir.

 

Peki, zamanı nasıl değerlendirir insan?

Kimileri yanlış seçimlerinden dolayı kendine kızar,

Kimileri olumlu sonuç aldığı seçimlerinden dolayı övünür durur,

Kimileri dahaca amacını belirleyememiş bir şekilde savrulup gider,

Kimileri ise sadece seyreder, yaşadıklarına karşı edilgendir, öylece bakakalır.

 

Önemli olan, bu akışı seyreden olmak değil,

Bir amaca varan…

Ve tüm akışı anlamlandıran olmaktır.

 

Zaten…

İnsan, amacını bilemezse hayatına nasıl yön verebilir ki?

Mesela, insan sabah neden uyanır?

Neden işe gider?

Neden arkadaşlarıyla buluşur?

Birine yardım ederken, birini selamlarken, birinin derdini dinlerken, hastayı tedavi ederken…

Kim için ve ne için yapar?

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Verilen süre hep devam edecek zannederken…

‘Dün’ çoktan uzaklaştı…

‘Yarın’ ise bugün yapılanların sonucu olarak gelecekte vardı...

Elinde ise tek ‘Bugün’ kaldı…

 

Zaman geçerken…

Süre hiç bitmeyecekmiş gibi hayata devam ederken…

O sürenin hakkını vererek ilerlemektir.

Ve bu…

“Anı” yaşamak değildir.

Süreyi en iyi şekilde değerlendirmesi demektir.

 

İşte yaşamın özü…

Çünkü zaman, insana acı da katar, sevinç de…

Kayıplar da getirir, yeni başlangıçlar da…

Tüm kazanç ve kayıplarını değerlendirip yeni güne uyanmasına sebep olan...

Zamanını değecek şeylere harcayan,

Bir amacı olmalı insanın,

Verilenlerle ve verilmeyenlerle,

Ne olursa olsun yönüne doğru yol aldıran...

 

Peki, senin amacın ne?

Zamanın sana verdikleriyle veya vermedikleriyle neyi inşa etmek niyetindesin?

 


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***


Ağaçlar Gibi

 Ağaçlar Gibi

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Son zamanlarda işte zorlanmaya başlamıştı Ayşe. Masasının başında otururken, kalemi elinde bir yukarı bir aşağı hareket ediyor, önündeki dosyalara baksa da zihni başka yerde dolaşıyordu. İş yerinde karar vermesi gerektiğinde düşünmeden, içinden gelen o hızlı dürtüyle hareket ediyor, sonra da yaptığı hatalar yüzünden sıkışıp kalıyordu.

Geçen gün patronunun müşteriye göndermesini istediği önemli bir mail vardı. Ayşe, “Hemen yapayım da aradan çıksın” diyerek bir çırpıda yazıp yollamıştı. Fakat mailde imla hataları, eksik bilgiler ve yanlış yönlendirmeler vardı. Patronu, sert ama yorgun bir ses tonuyla, her zamanki cümlesini tekrarlamıştı:​
‘’Kızım, bu kadar acele etme! Sindire sindire yap şu işleri.’’

Ayşe başını öne eğmişti. İçinden, “Keşke elimde olmasa bu acelecilik…” diye geçirdi. Sanki içinden hiç durmadan işleyen bir saat vardı; tik takları kulaklarında çınlıyor, onu sürekli hızlandırıyordu.

O gün öğle arasında dışarı çıktı. İstanbul’un kalabalık bir caddesinde yürürken, bir anda durup etrafını izlemeye başladı. Korna sesleri, insanların aceleci adımları, sabırsızca birbirini sıkıştıran arabalar… Herkes bir yere yetişmeye çalışıyordu. Ayşe, kendisini bu şehrin ritmiyle koşmaya mecbur bırakılmış gibi hissetti. “Nereye yetişiyoruz ki?” diye sordu kendi kendine.

Bir an aklına okul zamanları geldi. Ne kadar farklıydı şimdiki kendinden. Okulu seçtiği zaman o dönem acele etmemişti. Hocalarına danışmış, büyüklerine sormuş, uzun uzun düşünmüştü. Ve sonuçta seçtiği bölüm ona pek çok kapı açmıştı. Demek ki acele etmeden verilen kararlar, insanın yolunu daha güvenli kılıyordu.

Deneyimsel Tasarım Ögretisi

Yakındaki bir parkta boş bir banka oturdu. Başını kaldırdığında, tam yanında yıllardır aynı yerde kök salmış bir ağaç gördü. Gövdesi dimdikti, dalları gökyüzüne doğru yayılmış, kökleri ise görünmez bir güçle toprağa tutunmuştu. Ayşe, dalgın bir bakışla ağaca fısıldar gibi düşündü:​

“Seni böyle güçlü kılan şey, bir anda büyümek için acele etmemiş olman değil mi, yoksa asırlık çınar olamazdın… Önce köklerini derinlere salmışsın. Zamanla dalların çoğalmış, gövden kalınlaşmış. Sen acele etmeden sabırla büyümüşsün.”

İnsan da hayat yolunda tıpkı ağaçlar gibi değil miydi?

Onun kökleri; deneyimleri, sabrı ve öğrendikleriydi. Dalları ise hedefleri yani meyveleriydi. Kökleri sağlam olmayan bir ağaç nasıl ki en ufak rüzgârda devrilirse… Sabırsızca verilen kararlarla ilerleyen insan da ilk fırtınada sarsılıyordu.

Ayşe derin bir nefes aldı. İçindeki o sürekli acele etmeye zorlayan saate inat, bu kez yavaşladı. Belki de gerçek güç, hızlı olmakta değil doğru zamanda, doğru yerde kök salabilmekteydi.

İnsanoğlu ‘Hemen olsun, şimdi olsun, acele sonucu görelim…’ ister. İnsan isteğine hemen varmak isterken, kendi ayağına dolanabiliyordu tüm seçimleri. Oysaki sebeplere konsantre olmakta dönüyordu tüm öykü.

Ve içinden şu cümle geçti Ayşe’nin:​

“Belki de insan, gücünü köklerinden alan ağaçlar gibi sabırlı olmalı. Kararlarını hemen değil, sindirerek vermeli. Çünkü büyümek, aceleyle değil, zamanla gelişerek olan bir şeydi…”


***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.


 Kum Saatini Tersine Çevirmek

 KUM SAATİNİ TERSİNE ÇEVİRMEK

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Hani bazen insanlar hayatın akışında bir an durur, etrafa bakar ve kendi kendine sorar ya…

“Bu mu yani? Böyle mi geçecek benim hayatım?”

İşte Sena’da onlardan biriydi…

25 yaşında, İstanbul’da büyük bir şirkette çalışıyordu. Kariyerinde güçlüydü, pozisyonu iyiydi, dışarıdan bakıldığında da başarılıydı. Ama geceleri başını yastığa koyduğunda, bir şeyler ters gidiyor düşüncesine kapılıyordu. Zaman onunla değil, ondan bağımsız akıyor gibi hissediyordu.

Her şey bir sunum günü başlamıştı. Haftalardır üzerinde çalıştığı proje, bir sistem hatası ile silinmişti. Üstüne bir de müdüründen azar işitmişti, ekibi ise sessizdi. O gün tuvalette neredeyse on dakika sessizce ağlamıştı. “Tükenmişlik” kelimesi ilk defa o gün zihninde netleşti.

 Meğer tükenmişlik ilk çatlakmış. Ama asıl kırılma noktası orası değilmiş. O akşam eve dönerken kafasından şu cümleyi geçirdi:

“Beni ben yapan şeyleri çoktan geride bırakmışım...”

Yön değiştirmek değişimin ilk gerçek adımıydı. Zaten Sena’da ertesi gün hemen köklü kararlar almadı. O, hayalindeki kahve dükkânını hemen kurmadı evet ama ilk defa yönünü değiştirdi. Günlük rutinine küçük adımlar ekledi…

İnternetten girişimcilik videoları izledi. Online “Kahve seminerlerine” katıldı. Hafta sonları ikinci el kitap sattı. Farklı işlerde çalışıp para biriktirdi.

Tabii ki birden olmadı hiçbir şey. Ama o, sabırla devam etti. Çünkü artık biliyordu;

“Dönüşüm zaman alır...”

Evet, zorluklar vardı. İlerlemek güzel ama kolay değildi. Uykusuzluk, migren nöbetleri, “Neden uğraşıyorsun?” diyen aile fertleri, zaman zaman gelen yalnızlık hissi...

En kötü dönemlerinde ciddi ciddi de düşündü vazgeçmeyi... Ta ki bir kitapta okuyana kadar şu cümleyi:

“Sen sadece yönünü değiştir. Hedefine henüz varmasan da, yaklaşmış olursun”

İşte bu cümle, onun kum saatini tamamen tersine çevirdi. Küçük bir dükkân, Sena için büyük bir başlangıç oldu. İki yılın sonunda zar zor kurabilmişti hayalindeki kafeyi.

İlk gün işler çok da iyi gitmedi. Yalnızca bir müşteri geldi ve o da sadece bir kahve alıp gitti.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ama o akşam Sena, dükkânın ortasında durup şöyle dedi: “Artık benimle beraber akıyor kum saati...”

Bu süreçte birçok şey öğrendi. Öğrendiklerinden bazılarını kafesinin duvarlarına küçük çerçevelerle astı.

“İnsanın umudu kadar netliği var...”

“Hiçbir şey birdenbire olmaz. Azimle ve sabırla devam etmek gerekir.’’

“Zorluklar düşman değil, öğrenmeyi geliştiren fırsatlardır.”

“Hedefine giderken, zorluklarla karşılaştığında aslında ne kadar samimi olduğun test edilir.”

Bugün kum saati artık onun ellerindeydi. Hem işlerini yoluna koymaya başlamıştı, hem de yeni girişimcilere, deneyimlerini aktarmak adına destek olmaya çalışıyordu. Kafeye gelen müşterilerine sohbet ederken şu soruları sorup, düşündürmeye çalışıyordu:

“Senin kum saatin ne tarafa akıyor?”

“Ve sen, onu çevirmeye hazır mısın?”

Hayat bir anda değişmez… Ama sen yönünü değiştirirsen, hayat da yavaş yavaş ardından gelir… Sena’nın hikâyesi de bunun en güzel kanıtı değil miydi?



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.


Kuşların Limanı

Kuşların Limanı

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Dersi dinlerken derin düşüncelere dalmıştı Atlas. Babasının tavsiyesi üzerine mühendis olmaya karar vermişti. Başlarda acaba başka bir meslek mi seçseydim diye düşünmüş olsa da ikinci sınıftan sonra iyice bölümüne kalbi ısınmıştı. Ona alanını sevdiren şu an dersi anlatan hocasıydı.

Atlas’ın her zaman kuşlara ilgisi olmuştu. Babasıyla uzun doğa yürüyüşlerine çıkarlardı. Orada kuşları gözlemlerdi. En sevdiği kuş türlerinden birisi de Yalı Çapkı’nıydı. Alacalı renkleriyle insanı kendisine hayran bırakan bir kuştu. Atlas’ı etkileyen asıl şey bir ok misali öne atılıp, avını avlamadaki mahareti. Hocası derste “Hızlı Tren” yapımında bu göz kamaştıran kuşun bazı özelliklerinin modellenildiğini söylediğinde, doğaya olan hayranlığı daha da artmaya başlamıştı.

“Hızlı Trenlerin yapım aşamasında tünelden çıkarken çıkarttığı ses hem doğayı hem de yolcuları çok rahatsız edecek boyuttaydı. Japon mühendisler buna bir çözüm arayışındaydılar. Ve çözüm gecikmeden doğadan geldi. Yalı Çapkını kuşunun kafaları büyüktür, bacakları kısadır, küçük kuyrukları vardır. İngiltere’de “kral balıkçılar” olarak anılan bu kuşların mahareti gagasının şeklinden kaynaklanır. Gagalarının uzun ve dar olması onun suya hafif bir şekilde dalıp, avına doğru süzülmesini sağlar. Trenin tünelden çıkarken ki çıkarttığı sesi, trenin etrafından rahatça süzülmesi sağlanırsa, ses sorunu da çözülebilirdi. Yoğun çalışmalar sonucunda Yalı Çapkını kuşu modellenerek hava basıncı yüzde otuza düşmüştü. Fakat hala tatmin edici sessizliğe ulaşamamıştı.

Araştırmacılar tekrar kanatlı canlıları araştırmaya başladılar. Bu seferde uçarken sessizliğin ustası olan kuşların başında gelen, gece avlanan “Baykuşları” incelemeye başladılar. Bu kuşların kanat sesleri neredeyse yoktu. Adeta hayalet uçuculardı. Baykuşların kanatları tırtıklı tarağa benziyordu ve trende bunu modellediler.”

Hocasının Hızlı tren yapımında doğadaki bu kuşlardan faydalanıldığını anlatması Atlas’da, hedefe giderken ortama uyumlu, çok ses çıkartmadan gidilmesinin ne kadar önemli olduğunu düşündürdü. Çünkü gecenin sessizliğinde Baykuş’un kanat sesi biraz fazla olsa rahat avlanamazdı. Neden? Avı, onun geldiğini fark etseydi kaçardı. Atlas bunun sıkıntısını üniversite sınavına hazırlanırken yaşamıştı. Sürekli hedefini anlatması ya da denemelerde istediği sonuçları alamadığında şikayetlenmesinin aslında iyi olmadığını şimdi fark ediyordu. Hedefi belirledikten sonra tıpkı avına odaklanan kuşlar misali sessiz, pür dikkat odağını oraya vermeliydi. Belki ilk denemesinde avcı avını yakalayamayabilir. Ama ses çıkardığı an artık av, avcısının orada olduğunu bilir. “Sessizlik…” dedi kendi kendine Atlas. “Sessizliğin gücü…”


Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bir avı olmalı bir kuşun, hayatta kalabilmesi için. Avlayacağı avına göre de marifetleri. Yalı Çapkını kuşunun marifeti ile Baykuşun marifetleri aynı değil. Hedeflerine uyumlu fizyolojik dizaynları var.

Tıpkı insanlar gibi. Bir hedefi olmalı insanın. Hedefine uyumlu da hayatını dizayn edebilmeli. Yaşam denen yolculukta, limanı netleştirdikten sonra, o limana varmak için daha sessiz olmalı başta… Sonra çevresini de yormadan, rahatsız da etmeden ilerlemeli yoluna……

 



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.