Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim


Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminerleri Hakkında Düşüncelerim


deneyimsel tasarım öğretisi hakkında düşüncelerim

Bu hayatta her insan mutlu ve başarılı olmak ister… 

Bunun için;

  • Sevdiği insanla yuva kurmak,
  • Bir sınavda başarılı olmak,
  • Hayalini kurduğu mesleği yapmak,
  • İş yeri açmak,
  • Başka bir ülkede yaşamaya başlamak,
  • Ev sahibi olmak,
  • Çocuk sahibi olmak gibi istekleri vardır.

Bir Dünya İş

BİR DÜNYA İŞ

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Günler geçiyor, haftalar bitiyor, aylar yılları kovalıyor fakat Şebnem’in işleri bir türlü bitmiyordu. Nasıl oluyordu da herkese yeten zaman ona yetmiyordu? O da başkaları gibi ev işlerini bitirmek için erkenden uyanıyor fakat gün sonunda çok az yol kat ediyordu.

Dağ gibi olmuş çamaşırlar, akşamdan kurumaya başlamış bulaşıklar, evin her yerindeki dağınıklık… Elbise dolaplarının içi karmakarışık olmuştu artık. Kaç zamandır yapamıyor ve sonra yaparım diye erteleyip duruyordu. ‘’Bir başlarsam evi komple elden geçiririm, tertemiz ederim’’ diyordu. Bu yüzden bunca zamandır evde genel bir dağınıklık olmaya başlamıştı. Çocuklar da artık okula başlayacaktı. Onlara yeni alınan kırtasiye malzemeleri ile evin kalabalığı daha da artacaktı. Bunların arasında Şebnem sıkışmış kalmıştı.

Bazen, insanın ‘İşleri yapmışken hepsini birlikte yapayım’ diyerek, hiçbir işe başlayamadığı zamanlar oluyor… Veya ‘’Ben yaparsam mükemmel yaparım’’ deyip küçük işleri önemsemediği zamanlar oluyor…

Şebnem’e göre insanın robot olması lazımdı bu işlerin bitirilmesi için. Annesi, anneannesi, komşusunun sırrı neydi? Onlar nasıl oluyor da sakin sakin işlerini hallediyorlardı? Koca bir günü, nasıl yorulmadan hem de işlerini bitirerek geçiriyorlardı?

Şebnem, çocukken annesi nasıl iş yapıyordu diye hatırlamaya çalıştı. Annesi tüm işleri bir tek bir güne ertelemezdi. İşlerini küçük küçük parçalara bölerdi. Mutfak dolabının tamamını temizlemeye çalışmaz, önce küçük olan bir çekmecesiyle başlardı. Ev içindeki dağınıklıkları gördüğü an toparlardı.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bir arada oldukları bir gün Şebnem dayanamayıp annesine sordu;

-Anneciğim, evin işlerini hem güzel şekilde hem de zamanında nasıl bitirebiliyorsun? Bu işin sırrı nedir?

-Kızım, öncelikle hangi işe başlarsan başla, kusursuz yapamayacağını bilerek başla. İşleri parçalara bölerek devam et. Hayvanlar da böyle yapıyor. Mesela, karınca yuvasına yiyeceklerini nasıl taşır? Karınca, taşıyacağı ekmek kırıntısını ufak ufak parçalara ayırarak başlar.

Ya da bir arı... İlk konduğu çiçekten balını yapabilir mi? Arı, bal yapabilmek için birden fazla çiçeği sabırla gezer. Az az alır topladığı çiçek nektarlarını. Sonra bunları bir kovanda biriktirip balı oluşturur.  

İnsan, yapacağı işi ne kadar parçalara ayırarak yaparsa, ne kadar azar azar ama sürekli yaparsa sonuca ulaşır. Senden istenen, tüm evi bir anda toplaman değil. Küçük bir odanın bir köşesindeki dağınıklığı toplaman aslında.

Şebnem, annesini dikkatle dinledikten sonra anlattıklarını uygulayabileceğini düşündü. Aslında basit ama hiçte basite alınmayacak yöntemlerden bahsediyordu. İşleri kafasında planlamaya başlamıştı bile. Önce ayakkabılıktaki kullanmadığı ayakkabıları kaldıracaktı sadece.

İnsan, yapacağı işin hepsini bir anda yapmak istiyor. Çok büyük başlayınca da yolun yarısında motivasyonu düşebiliyor ve pes ediyor.

Yani insan, bir işi az ama sürekli yaptığında hedefine ulaşıyor. Küçük olandan başlayıp, bunu iyi yapmaya çalıştığında ve sonrasında küçük küçük ekledikçe “Bir dünya iş!” olmuyor. Görünüşte o an çok az bir şey yapılmış gibi olsa da sonunda tamamlanıyor.

 

İnsan hayatında bir hedefe giderken yönteminde hatalar yapıyor. Oysa bir hedefe birden varılmıyor. Sınav bir günde kazanılmıyor. Evliliğe bir günde karar verilmiyor. Şirket bir günde kurulmuyor. Küçük küçük başlayarak ve zamanla üzerine ekleyerek bütüne varılıyor.

İnsan keşke bilse neleri değiştirir? Basit olanın ilk adım olabileceğini ancak onun basite alınmaması gerektiğini…

 



***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

 ***


 

Sahibi Kim?

 SAHİBİ KİM?

 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Pembe pijamalarını katlayıp çekmecesine koyduktan sonra sevdiği hareketli müziği açmıştı Ayşe. Kokusunu tadından daha çok sevdiği kahvesini de alıp işe gitmek için yola koyuldu. Neyse ki bugün trafikte çok uzun zaman geçirmedi. Ofise geldiğinde bir sürü iş onu bekliyordu.

Bütün gün, koşuşturma içinde geçmişti. Günün yorgunluğu eve döndüğünde yüzünden okunuyordu Ayşe’nin. Gün içerisinde birçok insanla ilgilenmek durumunda kalmak ve diğer yandan zor bir sınavdan geçmek… Hangisi düşünmeliydi, bilemiyordu… Bazen işin iyi gelen tarafları da oluyordu aslında. Kendisi yorulsa da kafası dağılıyordu.

Yine de düşünmeden edemiyordu yaşadıklarını. Her şeye sahip olmak istemişti hayatı boyunca. İyi bir eşe, iyi bir eve ve iyi bir çevreye… Ne kadar çok uğraşsa da olmamıştı istekleri.

Bunları düşünürken telefonuna bildirim geldi.

’Ne o, artık ait olmadığın yerlerle savaşın bitti mi?’’ diye mesaj atmıştı Hafize.

Birden irkildi Ayşe. Öylece mesaja bakakalmıştı… Hiç böyle düşünmemişti yaşadıklarıyla ilgili. ‘’Ah Hafize! Yine nereye varacak bu söylediğin acaba?’’…

Hafize ve Ayşe yıllarca görüşmeye devam eden iki yakın arkadaştı. Okul yıllarından bugünlere kadar iyi ve kötü günlerini beraber geçirmişlerdi. Çok anı biriktirmişler, birbirlerine çok emek vermişlerdi.

Hafize iyi bir öğretmendi. Aynı zamanda gelişime açık biriydi. Yıllar içerisinde kendini geliştirmiş ve artık o da başkalarının kendilerini geliştirmeleri, hayatta daha mutlu ve başarılı olmaları için seminerler vermeye çalışıyordu. Bunun Hafize’ye nasıl iyi geldiğine Ayşe de şahit olmuştu.

Kendisini daha önce seminerlerine davet eden arkadaşını hayatının yoğunluğu nedeniyle ertelemişti. Ama şimdi söylediği şeyler tam da kendisiyle ilgiliymiş gibi geliyordu. Nasıl oluyor da bu kadar problemlerin detayına hakimdi?

İnsan, bazen ne kadar içinde olursa olsun yaşadığı olayların gerçek nedenlerini bilemeyebilir.

İnsan, bazen ne kadar uzak kalırsa kalsın, başkasının yaşadığı problemin gerçek sebeplerini ondan daha iyi bilebilir.

Sonunda seminere başlayan Ayşe, her gün yeni şeyler öğrenmenin sevincini yaşarken, kendi yaşantısındaki gerçeklerle yüzleşmenin de bir yandan savaşını veriyordu. Sahip olmak istediği halde kavuşamadığı sevdiği ve çevresi… Aslında bunların nelerden kaynaklandığını öğrenmek onu hem üzüyor hem de ümit veriyordu. Doğru yöntemleri kullanarak düzeltebileceğine inancı artıyordu. Gerçekten daha mutlu ve başarılı olmak mümkündü onun için de artık.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Seminere devam ederken, bir gün şu sözlere takılıp kalmış buldu kendini;

’Sahip oldukların…

Ve sahip olmak istediklerin…

Sahip olmadıkların…

Ve asla sahip olamayacakların…

Senin de Sahibin olana aittir aslında…’’

Ne kadar da sade ve anlaşılırdı duydukları Ayşe için, bütün yaşadıklarından sonra…

Mesele istediğin şeyin sana verilmesi veya verilmemesi değildir. Verilen veya verilmeyen şeye verdiğin tepkidir. Kazanmak da kaybetmek de bununla ilgilidir. Kişi, bir şeye sahip olduğunda ödüllendirilmediği gibi, bir şeye sahip olmadığında cezalandırılmıyor aslında…

Evlenmek istediği halde evlenememesi de, kaybetmek istemediği çevresini kaybetmesi de bir sorudur aslında.

Her şey aslında sadece bir soru ve bir cevaptan ibarettir.

İnsan, sorulara doğru cevabı verdiğinde kazanmış demektir.

Sorulara doğru cevaplar verebilmek için ne gerekir?

Gerçekçi çözüm yollarını öğrenmektir...

Bu yüzden artık ait olmadığı yerlerde savaşmamalı insan. Sahip olamayacakları için üzülmemeli. Her neredeyse, kaldığı yerden, ümitle ve cesaretle yola yeniden koyulmalı.

Ömrünün sonuna geldiğinde ve geriye dönüp baktığında, iyi yaşanmış bir öykü bırakmalı…

 


 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

 ***

İpin Ucu Kaçınca

İPİN UCU KAÇINCA

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Şehrin yüksek binaları arasından parlayan güneş ışınları, duvarları bembeyaz olan evin içine kadar girmişti. Duvardaki saatin tik tak sesleri bunca gürültüye rağmen duyuluyordu. Artık serinlemeye yüz tutan hava, insana “Üstüne bir şeyler almadan çıkılmaz” diyordu sanki. Etrafta bir yerlere yetişmeye çalışan insanlar vardı.

Sahi, insan ne için uyanır? Ne için çalışır? Ne için yaşar?

Bir amacı olmalıydı…

Şikâyet ve Şükür

Şikâyet ve Şükür 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ali yine sabah erkenden söylenerek uyandı. Alarmı sustururken içinden,
“Her gün aynı şey… Uykum bölünüyor, yorgun kalkıyorum. Millet istediği her şeyi tak diye alabiliyor, ben hâlâ sabahın köründe koşturuyorum. Daha kaç sabah böyle devam edecek?”

‘Keşke’ler ve ‘İyi ki’ler

 ‘Keşke’ler ve ‘İyi ki’ler

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bir yolculuk düşün…

O zamana kadar gidilen yerlerin hiçbirine benzemeyen…

Gidenlerin şaşkın kaldığı,

Kalanların ise hayal dahi edemediği…

Mehmet Amca'ya Uğrayıversene…

 MEHMET AMCA’YA UĞRAYIVERSENE…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Mahalleye taşındığı günden beri her sabah Mehmet Amca’yla karşılaşırdı Emir. O, dükkanının kepenklerini açarken genç adam da durakta servisini beklerdi. Aralarında kısa bir tebessüm olur, sonra yollarına devam ederlerdi. Hiç konuşmuşlukları olmamıştı.