Çeyrek asır belki de daha fazla zaman
dilimine yayılmış bir soykırım... Ve biz tüm olup biteni bir alt yazı gibi
izledik, o da öylece geçip gitti gözümüzün önünden. Bazılarımız bu yıllar
içinde boykot meselesini sıkı tutarken, bazılarımız için fısıltı gibi kısık bir
sesti kulaklarda...
Ravza son
zamanlarda biraz daha kendi köşesine çekildiği kendiyle kaldığı bir dönemden
geçiyordu. Bu durumu kendi tercih etmesiyle beraber, kontrol dışı gelişen
koşullarla da böyle bir hal almıştı. Hayatında bazı değişiklikler olmuştu. Eskiden
zevk aldığı şeyler artık ona eskisi gibi zevk vermiyordu.
Kafe de arkadaşlarıyla oturmaktan, aşk
romanları okumaktan çok keyif alırdı. Son zamanlarda bir şeyler değişmişti.
Artık alışveriş yapmak ona keyif vermiyordu. Onun yerine yeni hobisiyle daha
mutluydu. Örgü örmek…
Bütün yazını
çantalar örerek, yeni modeller öğrenerek geçirmişti. Daha önce hiç cam
silmemişti. Şimdi ise cam silmek, evi temizlemek ona daha keyifli geliyordu. Bir
yandan örüyor bir yandan düşünüyordu. Yaşı daha çok gençti. Sosyal medyadaki
arkadaşlarının paylaşımlarına baktığında sanki birşeyleri yanlış yapıyor
izlenimine kapılıp, üzülüyordu. Herkes tatile gitmiş, yeni yerler keşfetmiş,
yeni aşklara yelken açmış. O ise bekliyordu. Doğru zamanda, doğru kişiyi. Doğru
zamanda doğru yerde, doğru uğraşlarda olmayı.
Ama beklemek
bu kadar hızlı başlayan biten ilişkilerin olduğu ve her şeyin çok açık
sergilendiği dönemde ona zor geliyordu. Sosyal medyada hayatını çok göstermeyi
seven birisi değildi. Her zaman birşeyleri daha gösterişten uzak, örtülü bir
şekilde yaşamayı severdi. “Toprak misali…” derdi arkadaşlarıyla sohbet
ederken.
“Toprak
misali örebilmeli insan kendi sahip olduğu imkanlarını.” Daha oniki yaşındayken bir doğum
gününde babası ona çok güzel bir bebek almıştı, dışarda oyun oynarken babasının
elinde bebeği gördüğünde koşup sarılmıştı ona. Çok mutlu olmuştu. Sonrasında
arkadaşlarının yanına dönüp Hilal’in üzgün bir şekilde oturduğunu gördüğünde
anladı, babaannesinin örtülü sevmeyle alakalı sözlerini. Çünkü Hilal babasını
kaybedeli 3 ay olmuştu. Babası tır şöförüydü. Hep gün sayar, babasının yolunu
gözlerdi Hilal. Ve şimdi gelemeyecekti. Babaannesi onlara hep nasihat ederdi. “Benim
güzel yavrularım, yemek yerken karşınızdakine de ikram edin. Hatta sevginizi
gösterirken de... Annesi olmayan arkadaşlarınızın yanında daha az annenizden
bahsedin, babası olmayanın yanında da... Ya da paranız varsa, bunu çok
göstermeyin. Örtün ki hayatta sevginizi, imkanlarınızı bereketlendirsin. Çünkü
örtülü olan her zaman açık olandan üstündür…”
Bu Ravza’ya hep bambu ağacının
hikayesini hatırlatırdı. Beş yıl boyunca gübre verilip, sulanmasına rağmen
filiz vermeyen bambu ağaçları… Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu
ağacı filiz vermeye başlar, altı hafta
gibi kısa bir sürede yirmi yedi metre boyuna ulaşırdı. Toprağın altında görünmeyen
o kısımda büyük bir sabır, büyük bir çalışma var ki ağaç toprağın üstüne
çıktığı an güçlü bir şekilde boy verebiliyordu.
“Hayat da bazen güç toplayabilmemiz
için köşeye çeker bizi. Tıpkı kelebek olmadan, tırtılın kendisine bir koza
örmesi gibi.”
Bunları düşününce Ravza’nın içini
huzur kapladı. Daha mutlu bir hayat için doğru zamana kadar beklemeli ve sahip
olduğu imkanların üzerini örterek büyütmeliydi. Tıpkı o güçlü bambu tohumunun
örtüsü gibi…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
Gün yavaş yavaş biterken kalabalık bir grupla yaptığı toplantı da sona ermişti Gonca’nın. Kafasının içinde hala toplantıdan kalan uğultular devam ediyordu adeta. Eliyle ağrıyan başını ovuştururken telefonuna göz attı.
‘’Eyvah, okullar açılıyor!’’ dedi titrek sesle. Çünkü telefonuna henüz okumadığı 150 mesaj gelmişti veli grubundan. Gelen mesajları açtı ve başladı okumaya…
Ayşe annesi babası ve kardeşleriyle birlikte, bir de babaannesi ve dedesiyle aynı evde yaşıyordu. Geniş ailede saygı çerçevesinde güzel bir ilişkileri vardı aslında. Dedesinin ve babaannesinin aynı evde olmaları, Ayşe’nin babasıyla olan ilişkisine olumsuz yansıdığını düşünüyordu.