BİRLEŞEBİLENLERE NE MUTLU
Aysel 11 yıldır aynı hukuk bürosunda çalışıyordu. 11 yılda çok insanla tanışmış, çok davaya şahitlik etmişti. Bazı davaların iş yükü çok fazla oluyor, altından tek başına kalkmaya çalışırken çok yoruluyordu.
Yeni gelen yöneticisiyse bazı yöntemleri değiştirmeye başlamıştı.
İş yükünün ağırlığını gördü ve bunu her çalışana tek tek bindirmenin uygun olmadığını düşündü.
Hepsinin marifetini birleştirdiğinde tek başına yapabileceklerinden daha fazla dava çözülmeye başlamıştı.
2 kişinin 3 kişilik iş bitirebilmesi bu yüzdendi…
Yönetici geldiğinden beri Aysel ve diğer çalışanlara başarılı olduğu alanlara göre ekipler kurup ona göre dava vermeye başlamıştı.
Her ekip belli davalar üzerinde sınırlı sürede çalışıyor ve ekipteki herkes kendi sorumluluğunun hakkını vererek çalıştığında motivasyonları artıyordu.
Ayrıca sonuç ne olursa olsun takımın içindeki herkesin yük alması, onların birbirlerine ısınmalarına da sebep olmuştu.
Aysel bunun sadece iş hayatında değil hayatının diğer alanlarında da olması gerektiğini fark ediyordu. Eşiyle birleştiğinde gerçekten karı koca olmanın kıymetini anlıyordu, çocuklar bile birleşerek hareket ettikleri yerlerde daha başarılı oluyorlardı. Buna şahit olduğunda Aysel çok şaşırmış bir yandan da sevinmişti.
Topluluğun parçası olmak, insanın yüklerini arttırıyor gibi görünse de sürece büyük bir keyif ve kolaylık ekleniyordu aslında…
Bir iş yerinde ekiple çalışmak, aynı evde yaşadığımız kişilerle gerçekten ‘bir’ olmak, sosyal çevremizden ayrılan değil birleşen olmak Aysel’in kendine yaptığı iyiliklerden biriydi. Bununla beraber topluluğun içinde bulunmaya başladıkça insan daha fazla sorumluluğunu bilmeye başlıyordu, basite disipline olmaya başlıyordu.
İnsanlar birleştiğinde problem çözmek daha kolay olur.
İnsanlar birleştiğinde işi bitirmek daha kolay olur.
İnsanlar birleştiğinde mutluluk ve başarı büyümeye başlar.
İnsanlar birleştiğinde yük alma fırsatı doğar.
Zaten insan yük almaya başladıkça kendi yükleri de bir birazalmaya başlar.
Hem insan topluluk içinde sorumluluk aldıkça yetki de kendisine verilmeye başlıyordu. Aysel bu yüzden kendi ekibinin lideriydi. Ekibin içindeki dengeyi sağlıyor, görev dağılımlarını belirliyordu.
İşte Aysel’in “birleşenlerden olmak” dendiğinde aklına gelen şeyler bunlardı. Topluluğun içinde yük aldıkça kendi yüklerinin de o kadar ağır gelmediğini, başkaları tarafından da o yüklerin birer birer alındığını fark etmişti.
Hâl böyle olunca Aysel ihtiyaç görmenin önemini anlamaya başladı, bir insanın ihtiyacını görmeyi hayat kumbarasını doldurmaya benzetiyordu. Sanki hayat kumbarası dolmaya başladıkça hayatında da iyi şeyler artıyordu. Soyutta ve somutta kendisini daha güçlü ve mutlu hissediyordu. İyiliğin insana etkisi bu olsa gerek diye düşündü.
Bu kumbarayı ve içine atılacak nice iyilikleri akla getiren öncelikle bir topluluğun parçası haline gelmekti.
“Birleşebilenlere ne mutlu!” diye geçirdi içinden…
Gerçekten de birleşebilenlere ne mutlu, birleştiği kişilerin yüklerini alanlara da ne mutluydu…
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder