NE KADAR KALICISIN?

  



  NE KADAR KALICISIN?

Uzun süren kış ayları bitmiş gökyüzünü örten karabulutlar gitmişti yerini masmavi gökyüzüne bırakmıştı. Ağaçlar yeşil yapraklarla, çiçeklerle süslenmişti. Her şey ilkbaharın geldiğini haber veriyordu. Ayşe yeşil yumuşak çimenlerin üzerine oturmuş gözlerinden birbiri ardı sıra dökülen yaşları arasında düşünüyordu. Doğa için yeniden bir doğum başlamıştı yeni bir doğum her yeni doğum insana ne güzel hissettirirdi yeni başlangıçlar yeni umutlar…

“Doğa için yeni bir doğum anneannem için kara kış.” dedi kendi kendine...

İnsanın hayatı da mevsimler gibiydi bazen ilkbahar bazen de kara kış...

Mevsim ilkbahar bizde, karakış zorlu soğuk en çok da ananem için..

Anneannem dolgun yüzlü yanakları şişkin dik bakışlı kendine güvenir geniş omuzlu biraz göbekli yürüyüşü sert biriydi. Konuşurken kendine pek güvenir fakat karşısındakini dinlemeyi hiç sevmezdi. Dinlemezdi de biraz inatçıydı onun düşüncelerini kolay kolay kimse değiştiremezdi. Belki de yaşadıkları hayatın zorlukları onu böyle biri olmaya zorlamıştı kim bilir?

Tüm bunların yanı sıra onun sert görünüşünün ardında pamuk gibi bir kalbi olduğunu biliyordu Ayşe. Çocuklarına kol kanat germiş hayatını onlara adamıştı. Kendi her zorluğa göğüs germiş onların zorluk çekmemesi için elinden geleni yapmıştı. Ne garip bir hayat o çocukları için her şeyi yapmıştı. Ne garip bir hayat o çocukları için her şeyi yapmıştı. Evet peki çocukları? Dört çocuğu vardı: İki erkek, iki kız çocuğu. Hayatın getirdiği zorluklar ve annesinin ısrarıyla yeni doğan kızını evlatlık vermişti.

Düşününce ne acıydı yıllarca nerede, nasıl bir hayatı oldu, yaşıyor mu hiç haber alamamıştı. Konuşmalarında hep söylerdi ben bir kere söz verdim. Bir evlattan oldum bir daha kolay kolay kimseye söz vermem. Belki de bu kadar duygusuz gibi görünmesinin sebebi içinde kopan fırtınalardı. Kimseye anlatamadığı fırtınalar, belki de sert olması sert durması gerektiğini öğrenmişti kendi kendine. Onun hayata karşı savunma şekli de buydu. Uzun yıllar sonra kızını evlatlık verdiği kadın ona emanetini geri vermişti. Eşi vefat etmiş, kendisi de çok hastaydı kızcağız evlenmiş fakat hayırsız bir eşi olduğu için kadın anneannemi bulmak zorunda hissetmişti. Belki kardeşleri vardır, yarın öbür gün başına bir şey gelirse sahip çıkarlar, diye düşünmüştü. Aradan tam kırk yıl geçmişti. Koskoca kırk yıl aralarında hiç bağ kurulmadığı için bundan sonrasında da kurtulamamıştı Atiye’ye sahip çıkan onu kardeşi olarak kabul eden tek kişi kız kardeşi Fatma olmuştu. Onlar sanki yıllardır hiç ayrı kalmamış, beraber büyümüş gibi davranıyorlardı. İkisi de yıllarca bir kız kardeşi olmasını çok istemişti. Bu özlem onların sımsıkı kenetlenmesine sebep olmuştu. Ananem sevgisini hiç belli etmeyen bir anneyken benim annem sevgi dolu herkese sevgisini fazlasıyla veren sarıp sarmalayan sevgi dolu anneydi. Ne kadar da şanslıyım, diye geçirdi içinden.

İnsan da herkese her şeye yetebilecek sevgi varken...

“İnsan nasıl da kendi kendine zulmediyor.  Nasıl da hayatı zorlaştırıyor keşke biraz düşünebilsek keşke biraz her şeyin nasıl da hızlı geçtiğini bittiğini görebilsek keşke uyanabilsek keşke süre olduğunu ve biteceğini kabul edebilsek…” diye içinden geçirdi.

Her mevsim yeni bir doğum ve ölümün habercisiydi aslında o kadar gözümüzün önündeydi ki. Göremiyor olma sebebimiz belki de bu kadar gözümüzün önünde olmasıydı. Başlangıç ve son, doğum ve ölüm… Her doğum ölümün işaretiydi aslında.

Ölüm olmasaydı,  ne olurdu? Öncelerde belki bunu anlamak zordu. Ölüm hiç bu kadar yakınına gelmemişti Ayşe’nin. Şimdilerdeyse çok yakındı, hatta kurtuluş gibiydi sanki sevdiği anneannesi için kim bilir? Koskoca bir çınar gibiydi doksan beş yaşındaydı belki de artık sürenin sonlarıydı…

Ah İnsanoğlu ah...

Hiç ölmek istemeyen insanoğlu

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanoğlu

Hiç düşünmek istemeyen insanoğlu

Kendini zorlamak değişmek dönüşmek istemeyen insanoğlu

Hayatı boyunca her şeyi herkesi kontrol etmeye çalışan

Sonra kendine ait hiçbir şeyi kontrol edemeyen insanoğlu

Ne garip bir canlı...

Çok sevdiği hocasından duyduğu o söz sürekli dönüyordu zihninde Ayşe’nin: “Ya ölemeseydik, ölüm bize verilmiş bir merhamet.” Gerçekten de öyleydi. Bunu iliklerine kadar yaşıyor hissediyordu.  Anneannesi hayatının on beş yılını yatakta geçirmişti. Son yirmi altı gündür de hastanedeydi. Üstelik yoğun bakımda değil gözlerinin önünde duruyordu. Hayat öyle mesajlar veriyordu ki… Ne büyük acılar çekiyordu şimdilerde

Koskoca bir ömür.” dedi kendi kendine. Anneannesi ile yaşadıkları film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Konuşmaları kulaklarında çınlıyordu...

Ah anneciğim ah...

Bir söylediğin geldi bak yine aklıma…

Şekeri kolesterolü bir sürü hastalığı vardı. Ne zaman nasılsın, diye sorsalar hiç iyiyim çok şükür, demez. Ahlanır vahlanır: “Ah, nasıl olayım hastayım her gün bir avuç ilaç içiyorum! Bu ilaçlar olmasa ben ölürüm yaşayamam.” diyordu. “Bu ilaçlar olmasa yaşayamam…” ne kadar iddialı bir söz olmuş meğer.

Tam on beş yıl oldu alzehimer olalı hiç ilaç kullanmıyor ve ölemiyor onu yaşatanın ilaçlar olmadığı aşikardı. “Ne kadar da konuşmalarımıza dikkat etmiyoruz.” dedi Ayşe iç çekerek.  Ağlamaklı bir sesle: “Ne kadar da ölmeyecek gibi yaşıyoruz, her şey ne kadar geçici ve biz ne kadar kalıcıymış gibi davranıyoruz.” dedi.

Sahi insan neden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar? Neden kalıcıymış gibi davranır? Her şey bu kadar geçici iken…

Zihninde kendi hayatına dair sorduğu yeni bir sorular vardı: “Her şey geçici peki ya sen ne kadar kalıcısın? Ne kadar geçici olduğunu kabul ediyorsun?”

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

18 yorum:

  1. İnsanın geçicilik hakkında bilgi sahibi olması bir farkındalık oluşturuyor. Daha başka bakabiliyor gerçekten. Nasıl olsa her şey geçici... üzüntüler de sevinçler de... elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize sağlık ❤️‍🔥

    YanıtlaSil
  3. Belki de insan geçiciliğini unutmasa hayatının hakkını daha iyi verebilecek..kaleminize sağlık🌱

    YanıtlaSil
  4. Emeğinize, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  5. Emeğinize sağlık... Ah insan unutan canlı. Ölüm gerçeğini gerçekten idrak edip ona göre yaşayanlardan olmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  6. Herşey geçici sen ne kadar kalıcısın, zaman sabah uyandın ve günün sabah vakti geride kaldı geçti gitti. Top oynadığın mahalle arkadaşların hepsi bir yerlere gitti kalmadı o sokakta kimse ve oynamıyor kimse sizin gibi, geçerken bunca şey, neden kalacak gibi yaşıyor, neden geçenleri kabul ettiğin gibi kendinin de geçici olduğunu kabul etmekte zorlanıyorsun... Düşündürdü emeğinize sağlık çok güzel bir paylaşım.

    YanıtlaSil
  7. Hepimizin hayatından biraz pay var bu yazı da. Ne kadar güzel 🥰 kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  8. Her şey geçici.. peki ya sen ne kadar kalıcısın? 1000 verseler sanki o 1000 yılı yaşamak isteyecek misin? Belli bir yaştan sonra insan ölmeyi istiyor da ölemiyor.. ölüm hakikaten insana merhamet..

    YanıtlaSil
  9. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  10. "Şu hayatta her şey geçici" Bunu idrak edebildiğimizde yaşantımızda çok şey değişecek...
    Kaleminize sağlık, güzel bir yazı olmuş 🌺

    YanıtlaSil
  11. Ah bu hayatı geçici olduğumuzun gerçekten idrakinde yaşasak.. ah kalıcı iyilikler yapma yolunda çabalasak.. kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  12. Hem hüzünlendirdi hem düşündürdü 🥹 kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  13. İnsana gerçeğigeçiciliği hatırlatan çok güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık. HY

    YanıtlaSil
  14. İnsan hanlar hamamlar katlar yatlar, bir değil 1000 ömür yese yetmeyecek paralar biriktiriyor.. 3 günlük ömrü için... Bir bilse..

    YanıtlaSil
  15. Geçiciliğin farkında olup ona göre yaşayabilenlerden oluruz umarım... Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  16. Geçici olan dünyada, kalıcı olma çabalarımız.. gerçeği fark edip uyumlanmak dileğiyle kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  17. Çok samimi ve düşündüren bir yazı olmuş kaleminize sağlık 😊🌸

    YanıtlaSil
  18. İnsanın yanilgisi; geçici olan bu hayatta kalıcı gibi davranması.. İnsan kabul etmekte zorlanan bir canlı...emeklerinize saglik🌸

    YanıtlaSil