KOLAY YOLDAN KAZANÇ ZOR YOLDAN YAŞAM
“Her şeyin bir bedeli vardır.” diye bir söz vardır. Peki ya karşılıksız kazanılan paranın bedeli nedir? İnsanın hayatına kazandırdığı rahatlık mı, yoksa derinlerde gizli bir huzursuzluk mu? Kolay elde edilen kazanç, başta insana büyük bir nimet gibi görünse de zamanla farklı gerçeklerle yüzleşmemize neden olabilir.
"Para kazanmak zor, harcamak kolaydır," derler. Ama ya kazanmak da kolaysa? Bedelsiz elde edilen bir kazancın gerçekten de insana faydası dokunur mu? İlk bakışta kolay kazanç, yaşamı basitleştiren ve rahatlık getiren bir avantaj gibi görünse de aslında uzun vadede insanı bir tuzağa sürükleyebilir. Bu tuzak, insanın ruhuna dokunmayan anda bir rahatlık sunar, ancak toplamda büyük bir boşluk bırakır.
Bir gün, Selim beklenmedik bir şekilde büyük bir piyango kazandı. Uzun süredir borç batağında olan Selim, bu kazançla her şeyin düzeleceğini düşünüyordu. Borçlarını kapatacak, lüks bir hayat sürecek ve sonunda hayatının tadını çıkaracaktı. Başlarda her şey tam da planladığı gibi gitti. Lüks restoranlar, pahalı arabalar, egzotik tatiller... Ancak kısa süre sonra, içindeki o derin tatminsizlik duygusuyla baş başa kaldı. Peki ama neden? Kazandığı para ona her şeyin kapısını açıyordu, ancak hiçbir şey onun ruhunu tatmin etmiyordu. Harcadıkça rahatlaması gerekirken daha mutsuz, tatminsiz ve agresif olmaya başlamıştı.
Selim, kazanmanın ve harcamanın kolaylaştığı bir dünyada, her şeyin tadını daha yüzeysel yaşamaya başlamıştı. Aldığı eşyalar, gittiği tatiller ve hatta yaptığı harcamalar bile onun ruhuna dokunmuyor, onu tatmin etmiyor, sadece geçici bir keyif sağlıyordu. Oysa geçmişte, biriktirdiği her kuruşun, ödediği her borcun, kendi emeğiyle kazanılan her şeyin bir değeri vardı. Eski hayatında zor elde ettiği şeylerin ona verdiği tatmin, şimdi kazandığı paranın getirdiği anlık zevklerden çok daha derindi.
Bir süre sonra, Selim eski günlerini hatırlamaya başladı. Öğrencilik yıllarında ufak tefek işler yaparak kazandığı parayla aldığı basit bir bileklik bile ona büyük bir anlam ifade ederdi. Çünkü o bileklik, emeğinin bir karşılığıydı ve onun için değerliydi. O dönemlerde aldığı küçük ödüller bile, ona büyük bir mutluluk verirdi çünkü her biri alın teriyle kazanılmıştı. Ancak şimdi elinde milyonlar vardı ve o bileklik kadar anlam ifade eden hiçbir şey yoktu.
Günler geçtikçe Selim, kazandığı parayı harcadıkça içindeki boşluğun daha da büyüdüğünü fark etti. Her şey çok kolay elde ediliyordu. Eşyalar, arabalar, evler... Ama bu bolluğun içinde kendini garip bir yalnızlık ve tatminsizlik içinde bulmaya başladı. Çünkü kazandığı şeyler ne emekle ne de çabayla gelmişti. Hayatının kontrolünü kaybetmiş gibi hissediyordu; her şey elinin altındaydı ama hiçbir şey gerçekten onun gibi değildi ve çok değersizdi.
Bir gün, Selim eski dostlarından biriyle sohbet ederken gerçeği fark etti. “Elde ettiğin şeyin bedeli yoksa, onun sana vereceği değer de sınırlıdır.” “Kolay elde edilen şeyler, insana uzun vadeli mutluluk vermez.” dedi. “Çünkü insan doğası gereği çaba sarf ettiği, bedel ödediği şeylerle mutlu olur. Ne kadar zor kazanırsan o kadar değerini bilirsin.”
Hayatın sunduğu en büyük derslerden biri de budur: Kolay gelenin değeri, kolayca unutulur. Ama zorlukla elde edilenin, insanın ruhunda bıraktığı iz, sonsuza kadar kalır demişti dostu. Bu söz, Selim’in içinde büyük bir farkındalık oluşturdu. Kolay yoldan elde ettiği kazançlar, sadece maddi değerlerdi. Ama manevi anlamda bir tatmin, bir doyum sağlamıyordu. Çünkü bu kazancın ardında ne bir çaba ne de bir mücadele vardı. Karşılıksız gelen paranın verdiği rahatlık, aslında bir boşluktu. Ve bu boşluk, Selim’i yavaş yavaş içine çekiyordu. Üstüne üstlük her seferinde daha da fazlasını yapan, tatminsiz, agresif bir insana dönüşmeye başlamıştı Selim.
Selim bununla yüzleşmeye başladıktan sonra, bunu fark ettikten sonra alışveriş alışkanlıklarını gözden geçirdi. Eskiden aldığı her şeyin bir anlamı vardı çünkü onlar için zaman harcamış, plan yapmış ve emek vermişti. Ancak kolay gelen parayla yapılan alışverişler, sadece anlık bir haz veriyor ve ardından büyük bir boşluk bırakıyordu. Oysa emek verilerek, bedel ödeyerek sabırla beklenen bir satın alma, insana uzun süreli bir mutluluk, tatmin sağlayabiliyordu.
Bu süreç Selim’e önemli bir ders verdi.
Bedelsiz kazanılan para, tüketim alışkanlıklarını da değiştirmişti. Harcarken alınan şeylerin değeri, duygusal bir bağdan yoksundu. Bir kıyafeti ya da elektronik cihazı almak, ilk başta heyecan verici görünse de bu heyecan uzun süreli olmuyor. Çünkü o eşyaya bedelini, emeğini ve sabrını katmamışsındır.
Sonuç olarak, insanlar alışveriş yaparken sadece maddi kazançlarıyla değil, aynı zamanda manevi değerlerle de bir bağ kurarlar. Kolay yoldan gelen para, insanı tüketim çılgınlığına iterken, alınan şeylerin insana verdiği tatminin süresi de kısalıp bir anlam ifade etmiyor. Bedelin olmadığı yerde, alışverişin verdiği mutluluk da anlık oluyor. Selim’in hikayesi bize gösteriyor ki alışverişin gerçek değeri, harcanan paranın büyüklüğünde değil, o paranın nasıl kazanıldığı ve harcanan şeyin arkasındaki anlamda gizlidir.
Bu yüzden, insanlar alışveriş yaparken sadece ne aldıklarına değil, o alışverişin onların hayatına ne kattığına da dikkat etmelidir. Gerçek tatmin, pahalı bir eşyada değil, o eşyanın hayatımıza kattığı anlamda saklıdır.
Gerçek tatmin, alınan şeyin fiyatında değil, o şeye ulaşmak için harcanan çaba ve anlamda yatar. Ve bu anlam, her zaman parayla ölçülemez.
Kolay kazanç, insana toplamda mutluluk vermezdi. Sadece kısa süreli, anda bir tatmin sağlardı, o da geçiciydi. Çünkü insanın ruhu, uğruna mücadele ettiği, emek verdiği, bedel ödediği şeylerde mutluluk buluyordu. Selim, eski hayatına dönmeye karar verdi. Belki eskisi kadar lüks yaşamayacaktı, ancak her kazandığı paranın, her harcadığı kuruşun, kendi emeğinin ürünü olduğunu bilmenin tatminini, sakinliğini yaşayacaktı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
Ne güzel de söylemişsiniz, kolay kazanılan değeri olmuyor. Ne kadar ter dökerek kazanırsak tükettiğimizle de o kadat tatmin olacağız. Elinize sağlık 🌻
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌸Bedelini ödemediğimizde bizde bir teması olmuyor🍀
YanıtlaSilEmeğiniz Sağlık...
YanıtlaSilDoğru yerde bedel ödemekte var.
Bedel ödemeden elde edilen kazanç kadar bereketsizi yoktur sanırım, emeğinize sağlık faydalı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilOysa bedel insanı mutlu yapar…
YanıtlaSilBedel insanı güçlendirir…
Emeklerinize sağlık…
kaleminize sağlık... bedelsiz hiç bir şeyin insana teması olmuyor...
YanıtlaSil"Elde ettiğin şeyin bedeli yoksa, onun sana vereceği değer de sınırlıdır." Ne kadar doğru ve anlamlı bir söz.. Eğer bir bedel çıkmıyorsa o şey hakkında hayatımızda var mı yok mu anlayamıyoruz.. Emeklerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilAlın teri yani emek vererek kanılan parada ondan aldıklarında insana mutluluk veriyor. Çok güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSilKıymetli olan bedel ödediklerimizdir..
YanıtlaSilBedel ödemediğimizden mu
YanıtlaSilBedel bedel bedel :) tüm kapıların çıktığı yer. Elinize sağlık
YanıtlaSilbedelini ödemediği hiç bir şeyin kıymetini insanoğlu bilemez... emeğinize sağlık...
YanıtlaSilBedel insanın şifası emeğinize sağlık...
YanıtlaSilElinize sağlık... 🌸
YanıtlaSilBedel ödemek ve insanın hayatına maddi ve manevi olarak teması... Kalemine sağlık
YanıtlaSilBedelini ödediğin herşeyin insanın hayatına temas etmesi insan bedel ödediğine değer verir sözü ve bizim nelere bedel ödediğimiz ve değer verdiğimizi gözden geçirmemiz için aydınlatan bir blog yazısı olmuş.Emeğinize sağlık 🌺
YanıtlaSil