SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ

ADIM ADIM


ADIM ADIM 

Leyla kızı bu sene anaokuluna başlayacağı için çok mutluydu. Öğretmeni ve arkadaşları olacak, sosyalleşecek hem öğrenecek hem de eğlenecek diye çok seviniyordu. Çünkü artık evde oyuncaklarıyla oynamak Ahsen’e yetmiyordu. Mayalanmış hamur gibi kabına sığamıyor yeni arkadaşlar edinmek, yeni oyunlar oynamak, yeni şeyler öğrenmek istiyordu. Leyla bunun farkındaydı. Ahsenin okula ilgisi çok önceden başlamıştı. Komşu çocuklarıyla oynayabilmek için onların okuldan gelmesini bekliyor, her defasında da okula gitmek istediğini dile getiriyordu. 

 

• Peki şimdi ben neden hemen kilo verme çabasındayım?
• Neden hemen mesleğimde en üst seviyeye varmak istiyorum? 
• Neden hemen çocuğum yetişsin, söz dinlesin istiyorum? 

Uzun araştırmalar sonucu Leyla içine sinen bir anaokul bulabilmişti. Aradığı kriterlere göre hem temiz hem işini severek ve özenle yapan. Hem velilerine seçici yaklaşan, ahlaki eğitimden tutun da etkinliklerinin de fazlasıyla olduğu tatlı mı tatlı bir okula kaydını yaptırmıştı kızının. Ve evettt.. Ahsen’in öğretmenlerinden ilk mesaj da gelmişti. Okula iki gün kala öğretmenler kendilerini tanıtan ve öğrencilerini heyecanla beklediklerini belirten bir video çekip göndermişlerdi. Ardından da bir ses kaydı yollamışlardı. Öğretmeninin yumuşak ses tonuyla onlara anlattığı bir hikâye.

 

“Merhaba minik kâşifim. Seni sabırsızlıkla bekliyorum. Okula gelmeden önce bu hikâyeyi ise her gün dinlemeni istiyorum.” diyordu öğretmen. Okula gitmek istemeyen yavru rakun ile annesi vardı hikâyede. Annesi eline bir öpücük konduruyor ve ne zaman mutsuz olursa elini yanağına koymasını söylüyordu. Böylece yavru rakuannesini yanında hissediyor ve okuluna rahatça gidiyordu. “Ne kadar güzel çocukları hazırlıyorlarBir anda değil yavaş yavaş ilerliyorlar. Uyum sağlamalarını kolaylaştırmak için hikayelerle, sürprizlerle ilgilerini çekiyor, merak uyandırıyorlar. diye düşündü Leyla.

 


Oryantasyon haftası da başlamıştı. İlk gün 45 dakika anneleriyle sınıfa girmişti minik kâşifler ve 5 kişilerdi sadece. Önce anneyle sınıfa girmeyi başarmışlardı. 2. gün annesiz girdiler ama yine 45 dakika kaldılar. Bu sefer de annesiz sınıfa girmeyi başardılar. 3. gün sayıları 5 iken 10 oldu. Derken 4. gün tam sayı olarak 20 kişi birleştiler sınıfta. 5. gün ise biraz daha uzun kalıp okulda iki saati tamamladı yavru rakunlar

 

Adım adım.. Bir adımı başarıp diğer adıma geçerek. Bir anda değil, yavaş yavaş. Güçlene güçlene ilerliyordular. Leyla düşünmeye başladı. Aklına geçen gün izlediği belgesel geldi. Öğretmenleri de sanki aynı belgeseli televizyonda izlemişlerdi. Belgeselde anne kuşların yavru kuşlarına uçmayı öğretmelerini anlatılıyordu. Anne kuş önce kendi kanatlarını çırpıyor ve yavrularını da kanat çırpmaya teşvik ediyordu. Ve böylece yavrular ilk egzersizlerini yapıyorlardı. Daha sonra yavrular kanatlarını çırpmayı başardıklarında, anne onları kısa, kontrollü uçuşlar yapmaya ikna ediyordu. Genellikle alçak bir daldan yere uçuyorlardı. Yavrular daha fazla deneyim ve güven kazandıkça, anne kuş onları daha uzun ve daha karmaşık uçuşlar yapmaya teşvik ediyor ve uçuşlarının mesafesini ve yüksekliğini kademeli olarak arttırıyordu. 

 

Her şey de böyle değil miydi? Tıpkı bir anaokulu oryantasyonu gibi! 



Üniversite sınavı zamanı sınava çalışmaya başladığında günde 10 soru çözmekle başlamıştı Leyla. Sonra 20’e çıkarmış, sonra günde 50 soru, 100 soru, derken 200 soruya kadar çıkmıştı. 

İlk evlendiğinde önce pilav pişirmesini öğrenmiş sonra bir daha pişirmiş, sonra güzel bir makarna yapmıştı. Ustalaştıkça ise mantılar açmaya başlamıştı.

Eşi onu ilk araba sürme deneyimi için pazar günü boş bir okulun bahçesine götürmüş. Önce orada sürmüştü. Ardından ara sokaklarda dolanmış, sonra da ana yola çıkmaya cesaret etmişti.

 

Leyla düşünmeye başladı:

 

Hiçbir başarı birdenbire elde edilmiyordu ki bu hayatta. Küçük küçük hedeflerle adım adım yaklaşıyorsun varmak istediğin yere. Her ulaşabileceğin küçük hedefleri koyduğunda ve ona ulaştığında ise daha da güçleniyorsun. Ama sır o ilk adımı atabilmekte ve basit hedefini küçümsememekte. 

 

Zihninde bunlar geçerken Leyla küçük oğluna baktı ve o da ne? 1 yaşındaki oğlu o ilk adımını atmıştı. Birkaç gündür tay tay durmaya alışmış olan oğlu yüzlerce denemenin ardından o dakika ilk adımını atmıştı. Hayat ne kadar da manidardı. Kızı anaokuluna başlayarak özgürleşmenin ilk adımını attığı bu günlerde oğlu da fiziksel olarak özgürleşmenin adımlarını atıyordu. Leyla oğlunun yanına gitti ve ona sarıldı gülümseyerek: “İşte o ilk adımı attın canım oğlum. Sıra bir sonraki adımlarında. dedi.


 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

5 yorum:

  1. Ah insanoğlu!
    Aceleci...
    Hemen olmuyor ki güzel faydalı sonuçlar...
    Sabır ve kararlılıkla yolda ilerlemeyi bekliyor hepsi....

    YanıtlaSil
  2. Bir yemek bir pasta yaparken her şeyi sırasıyla, parça parça, aşama aşama yaparız ya aslında hayatta da her iş böyle. Zaman zaman duygularımız aktifleşiyor ve göremiyoruz. Oysa ki hiçbir şey hop diye meydana gelmiyor. Küçük küçük,parça parça başlayıp sonuçta bir bütün oluşuyor.

    YanıtlaSil
  3. Hayatta hiçbir şeyin birden bire olmadığı ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Çok faydalı ve bir o kadar da keyifli bir yazı olmuş. Kaleminizin kıvamına sağlık hocam 🌸🙏🏼

    YanıtlaSil
  4. Adım adım başarıya ulaşabilmek dileği ile.. kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  5. Her şeyin bir zamana ihtiyacı var yeterki azar azar istikrarla ilerleyelim

    YanıtlaSil